Paylaş
- BİR: Aman aç gelin bu şehre. Mümkünse iki gün hiçbir şey yemeden gelin. Çünkü sizi bu kentte enfes tatlar bekliyor.
*
- İKİ: Şehirde dolaşırken Belediye Başkanı Fatma Şahin’le karşılaşmak için çaba sarf edin. Çünkü Fatma Başkan, turistlere bayılıyor ve mutlaka bir şeyler ısmarlıyor.
*
- ÜÇ: Antep fıstığına karşı dopdolu bir kalple gelin buraya. Çünkü Antep’te bu fıstığın içinde olmadığı pek bir şey yok.
*
- DÖRT: En az dört gününüzü ayırın bu şehre. Görülecek, gezilecek, dokunulacak çok şey var burada. Garanti veriyorum: Milim sıkılmayacaksınız.
*
- BEŞ: Bir gününüzü güzelim tarihi çarşılara ayırın. Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten, Almacı Pazarı falan. Hepsi birbirinden harika.
*
- ALTI: Acı bibere meraklıysanız Gaziantep tam size göre. Acısının fazlalığı nedeniyle “Psikopat” denilen bir biber bile var burada.
*
- YEDİ: Burada yer gök baklava. Fıstıklı baklavanın başkenti burası. Şekeri olanlar. Aman kendinizi fazla kaptırmayın.
*
- SEKİZ: Şu üç şeyi yemeden dönmeyin: Çulcuoğlu’da lahmacun, bir. Küşlemeci Hüseyin Usta’da küşleme, iki. İmam Çağdaş’ta ali nazik, üç.
*
- DOKUZ: Zahter çayı diye bir çayları var. Sindirime iyi geliyor. Depresyonu alıyor. Enerji aşılıyor. Bol bol bu çaydan için.
*
- ON: Tarihe yolculuğa hazır olun. Çünkü bu şehirde gözünü nereye çevirsen en az 10 asırlık. Biraz Gaziantep tarihi okuyarak gelirseniz afallamazsınız.
BİR ATOM KARINCA: FATMA ŞAHİN
Gaziantep’e gittim.
Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’le şehri dolaştım.
Dolaşırken dikkatle gözlemledim Fatma Şahin’i.
Gördüklerim aşağı yukarı şöyle şeylerdi:
*
- Hiç bıkmadan, hiç usanmadan yaptıklarını anlatıyor Fatma Şahin. Anlattıkça anlatamadıkları aklına geliyor daha çok anlatıyor.
*
- Hiç kasmıyor. Herkesle iki satır muhabbet ediyor. Asla tepeden bakmıyor. Kısacası halkın içinde çok rahat, çok profesyonel.
*
- Sonuç odaklı ve pratik. Ağırdan almıyor. Uzatmıyor. Şikâyetlere anında çözüm buluyor. Projeci. Sürekli proje üretiyor.
*
- Çok iyi bir ekibi var. Ekibinin temel özelliği şu: Liyakat sahibi olmaları. Fatma Şahin, işini en iyi yapanlarla çalışmaya özen gösteriyor.
*
- Espriye açık. Tek kusuru var: Tüm esprilerini Gaziantep üzerinden kurguluyor. Gaziantep temasının dışına zerre çıkmıyor.
ELMACI PAZARI’NDA 1.5 METREKARELİK BİR DÜKKÂN
Burası Antep’in en eski çarşısı. 250 yıllık bir çarşı. Şehrin kalbi burada atıyor.
Tezgâhlar bir örnek giydirilmiş. Baktıkça için açılır.
Tavanlardan kurutulmuş biber, patlıcan, kabak ve bamyalar sarkıyor. Ama üstünlük daima fıstıkta.
*
Burada bir buçuk metrekarelik bir dükkân var.
Tenekeci Ahmet Usta’nın dükkânı burası.
Dünyanın en küçük dükkânında sanatını icra ediyor Ahmet Usta.
Hoş sohbet, esprili, yerel şiveyle harikalar yaratan bir adam.
“Tenekeden istediğin her şeyi yaparım” diyor.
TÜRKİYE’NİN EN ESKİ KAHVESİ: TARİHİ TAHMİS KAHVESİ
“Tahmis Kahvesi” adı verilen bir kahvedeyiz.
Bu kahve, 1600’lü yıllardan beri varmış. Hatta 4. Murat, Bağdat’a sefer eylediğinde burada dinlenip kahve içmiş.
*
Menengiç kahvesi getirdiler. Bir yudum aldım. “Bu ne şahane bir kahve” dedim. Daha önce içtiğim menengiç kahvelerine hiç benzemiyordu.
*
“Tahmis ne demek” diye sordum soruşturdum. “Kahvenin dövüldüğü yer” anlamına geliyormuş.
*
Kahvedeki masaların üzerinde bir tabak. Tabağın içinde Tahmis usulü çerez. Biraz kırık leblebi, biraz kendir tohumu, biraz avare leblebi, biraz yer fıstığı, biraz menengiç. Atıştırdım. Hiç fena değildi valla.
ÜÇ DEĞERİ BİR ARAYA GETİREN BİR YER: UDMA
“Sütün uyutulması” demekmiş UDMA. Eski Türkler, peynire UDMA diyormuş. Üç değeri bir araya getiren muhteşem projeye de UDMA adı verilmiş:
*
- BİR: Asırlar öncesinden gelme bir hamam. Metruk halde. Bu hamamı restore etmişler.
- İKİ: Bu hamamı, coğrafi işaretli güzelim Antep Peyniri’nin tüm süreçlerini anlatan bir müzeye çevirmişler.
- ÜÇ: Hamamın en üstüne bir restoran açıp Türkiye’nin en iyi kahvaltısının vermeye başlamışlar.
VEDAT MİLOR’LUK, EBRU ERKE’LİK BİR RESTORAN
Fatma Şahin kararlı.
Michelin yıldızını Gaziantep’e getirecek. Gözünü yıldızlara dikmiş durumda.
Bunun için şehre bir “fine dinning” restoran açmış.
*
Baharat Müzesi’nin üst katında açılan Rayiha Restoran’da Antep’te yetişen şefler harikalar yaratıyorlar.
Fakat Antep gibi lahmacunun ve kebabın başkentinde “Gofret patates eşliğinde demi glace soslu dana pöçü”, biraz entel dantel kaçabiliyor.
*
Kocaman tabaklarda minnacık porsiyonlar.
Yemekten sonra insanın kendisini en yakın lahmacuncuya atası geliyor.
*
Bana göre değil bu restoran.
Vedat Milor gibi, Ebru Erke gibi sofistike damaklara hitap ediyor.
Bir de beyaz Anteplilere.
ANTEP’İN GEMİLERİ
Burası Fırat Nehri’nin kıyısı.
Burada iki şey yapılıyor:
*
BİR: Fırat sahilinde açık hava sineması etkinlikleri düzenleniyor. Zeugma’nın kıyısında, Fırat’ın kenarında muhteşem bir sinema zevki. Gençler büyük ilgi gösteriyor bu etkinliğe.
*
İKİ: İki feribotu var belediyenin Fırat suları üzerinde. Feribot turları yapılıyor. Dezavantajlı kesimlerde yaşayan vatandaşlar, bu turlara katılıyor. Canlı müzik ve ikramlar eşliğinde.
ATATÜRK’ÜN FISTIK ESPRİSİ
Gaziantep’te nereye gitsek Atatürk’ün Gaziantep nüfusuna kayıtlı nüfus cüzdanı örneğiyle karşılaştım. Şehrin en gurur duyduğu olayı buydu.
*
Atatürk, 1933’te gelebilmiş Gaziantep’e. Bir gece kalmış.
Kaldığı mütevazı mekânın bir benzeri, bugün “Atatürk Anı Müzesi” olarak kullanılıyor. Burada Atatürk’ün kullandığı kişisel eşyaların orijinalleri sergiliyor. Müzede Atatürk’ün kahve içtiği fincan, kaldığı odanın orijinal eşyaları var.
*
1933’te Gaziantep’e geldiğinde Atatürk’e ikram edilen yiyeceklerin hepsinde Antep fıstığından izler varmış.
En son Gaziantep’ten ayrılmak üzereyken kahve ikram etmek istemişler Atatürk’e. “Kahvenizi nasıl alırsınız” sorusuna Atatürk şu yanıtı vermiş:
“Mümkünse fıstıklı olmasın”.
EN ETKİLENDİĞİM YER: BEY MAHALLESİ
Bey Mahallesi, Gaziantep’in en eski yerleşim yerlerinden biri.
Onlarca eski konak ve ev var bu mahallede.
*
Kaderine terk edilmiş bu konaklar ve evler, Fatma Şahin’in geliştirdiği projelerle yeniden hayat bulmuş. Sadece evler değil, sokaklar da.
*
Daracık, tarih kokan sokaklarda yürürken İtalya’da gibi hissettim kendimi.
Tarihi taş konakların “hayat” adı verilen avluları, şimdi kafe olmuş, restoran olmuş, müze olmuş, butik otel olmuş.
*
Günün programına uymak için hızlıca geçtik bu güzelim mahalleyi.
“Bir gün geleceğim ve burayı sindire sindire gezeceğim” diye kendi kendime söz verdim.
Paylaş