Fetullah ile IŞİD arasındaki 7 fark

 FETULLAH ise içki içmeyen adamını “Aman şakirt, kendini belli etme, tedbiri elden bırakma, alkol al, dans et” der.

*

2- IŞİD, dini kendisi gibi algılamayanları boyunları kesilecek kâfirler olarak görür ve bunu belli eder. FETULLAH ise dini kendisi gibi algılamayanları alabildiğine küçümser ama bunu asla belli etmez.

*

3- IŞİD hiçbir kibarlığa sığınma gereği duymadan ve kendisinden nefret ettirmeyi göze alarak barbarlığını icra eder... FETULLAH ise içinde taşıdığı barbarlık potansiyelini son ana kadar gizler, saklar ve belli etmez.

*

4- IŞİD gözünü kırpmadan kelle keser... FETULLAH ise gözünü kırpmadan tankla ezer.

*

5- IŞİD Haşhaşilerini cennette huri vaadiyle aldatıp intihar komandosu yapar... FETULLAH ise Haşhaşilerini kendisinin Mehdi olduğuna inandırarak kamikaze yapar.

*

6- IŞİD ordu kurup en hunhar saldırılarla fethetmeye, ele geçirmeye ve tutunmaya gayret eder... FETULLAH ise devlet kadrolarına sızıp devleti yukardan ele geçirmeye gayret eder.

*

7- IŞİD, toplumların en altlarındaki yoksul, çaresiz ve işsizleri ya da şiddete temayüllü psikopat tipleri kendisine asker yapar. FETULLAH ise generalleri, savcıları, rektörleri, polis şeflerini 30 yıllık yatırımla yetiştirip kendisine asker yapar.

NAZLI ILICAK DERHAL SERBEST BIRAKILMALI

BÜTÜN anlı şanlı Cemaatçiler bir biçimde kapağı yurtdışına atarlarken...

Nazlı Ilıcak, ülkeyi terk etmedi.

Oysa istese hemen Paris’te ya da Londra’da kendisine yepyeni bir hayat kurabilirdi.

*

Nazlı Ilıcak için...

- “Ortaya konan tüm kanıtlara rağmen Cemaat tehlikesini anlamadı” diyebilirsiniz.

- “Cemaat’in savcısını, Cemaat’in polisini korudu, kolladı” diyebilirsiniz.

- “İnat etti” diyebilirsiniz.

- “Kanlı darbeyi gördüğü halde, bunu Cemaat’e kondurmadı” diyebilirsiniz.

Ama onun için...

“Darbeci” diyemezsiniz.

27 Mayıs’tan 28 Şubat’a tüm hayatı, sizin bu iddianızı tekzip eder.

-

Cemaat’in karar alma mekanizmalarının herhangi bir noktasında yer aldığına zerre kadar inanmıyorum Nazlı Ilıcak’ın.
İfadesi alınıp hemen serbest bırakılmalıdır.

Hele OHAL koşullarında 30 günlük gözaltı süresinin hiç değilse bir kısmından faydalanmaya falan kalkmak, ancak Cemaat yargısına yakışır bir zulüm olur.

İŞLER HİÇ DE SENİN SANDIĞIN GİBİ DEĞİL EY BATI MEDYASI

ALMAN televizyon kanalından bir gazeteci, çıkmış Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına...

15 Temmuz öncesinin ezberleri içinden küstahça sorular soruyor.

*

Sorulması gereken bütün soruların sonuna kadar sorulmasının çok ötesine taşan bir tutum!

Sanki karşısında bir mücrim varmış gibi bir eda!

*

Gayet üst perdeden “Bu darbeyi gerçekten de Fetullahçılar mı yaptı?” diye ironik takılmalar...

Güya hınzırca “Siz de çok hazırlıklı görünüyordunuz ama?” diye töhmet altında bırakma çabaları...

Falan...

Hem bu Alman gazeteci hem genelde Batı basını hem de Batılı siyasetçiler, ne yazık ki 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’de olup biteni anlamadılar, anlamıyorlar.

*

Oysa 15 Temmuz’da bu ülkede demokrasi adına destansı ve göz kamaştırıcı bir olay yaşandı.

Bu toplum, bütün renkleriyle birlikte bir darbeye karşı çıktı.

15 Temmuz’dan önce iktidarla kanlı bıçaklı olan bütün muhalefet partileri, darbenin karşısında yer aldı.

- Taksim Meydanı ilk defa muhalefete açıldı.

- İktidar ile anamuhalefet aynı meydanda buluştu.

- Cumhurbaşkanı ve parti liderleri bir araya geldi.

Batı basını ve Batılılar, neden işin bu kısmını görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar?

*

Tayyip Erdoğan’ı beğenmeyebilirsin.

Tayyip Erdoğan’a itirazın olabilir.

Ama bu yaklaşımın, her durumda Türkiye’yi karalaman için bir gerekçe mi olacak?

Ne yani?

Burası korkunç bir diktatörlük ve hepimiz ona boyun eğmiş yığınların bir parçası mıyız?

Eğer böyleyse...

Anamuhalefet, neden bu diktatörlüğe boyun eğsin ki? Hazır zayıflamışken üstüne gitmek yerine neden sivil iktidarın yanında yer alsın ki?

*

Ey Batılı!

Bak, bu ülkede 15 Temmuz’dan önce birbirleriyle kavga eden, gerilen, tartışan tüm kesimler, darbeye karşı bir tutum almış durumda.

Demokrasi adına bundan daha güzel bir şey olabilir mi?

Neden bunu takdir etmek, buna saygı duymak yerine huysuzlanıyorsun ki?

Neden ezberini bir türlü bozamıyorsun ki?

NURŞEN MAZICI OLAYI

İLERİ geri laflar etmiş Nurşen Mazıcı, çıktığı televizyon ekranında.

- “Tayyip Erdoğan, neden halkı tankların önüne sürdü” diye bağırmış.

- “Ben ölenlere şehit demem” diye haykırmış.

*

Hiç kusura bakmasın Nurşen Mazıcı.

Şehit deyip dememek kendi tercihi ama demokrasi için ölümü göze alıp aslanlar gibi sokaklara çıkan insanlar için, “bilinçsiz, iradesiz yığın” muamelesi yapamaz.

*

Bir sözüm de haber kanalı yöneticilerine:

Ya söyleyeceklerine sonuna kadar katlanamayacağınız şahsı ekranınıza en başta çıkarmayacaksınız.

Ya da çıkardıysanız onu stüdyonuzdan kapı dışarı etmeyeceksiniz.

*

Çünkü kapı dışarı ettiğiniz anda...

“Ne o? Cevabını veremiyor musunuz?” derler.

Ve abuk sabuk tez, bir anda hak etmediği oranda kıymet kazanır.

GEZİ’NİN VALİSİNİN CEMAATÇİ ÇIKMASI

İSTER misiniz, Gezi’nin valisi Cemaatçi çıkınca...

Bizim Melih Gökçek...

“Çok özür dilerim Geziciler! Ben sizi yanlış tanımışım... Son tahlilde iyi insanlarmışsınız” falan desin.

İŞKENCE GÖRÜNTÜLERİNİ YAYAN FETULLAHÇILARA SESLENİYORUM

- NEDEN Erol Olçok ile oğlu Abdullah’ın katlediliş görüntülerini yaymıyorsunuz?

*

- Neden vatandaşın üzerine tank süren vahşilerin görüntülerini yaymıyorsunuz?

*

- Neden F-16’ların Meclis’i bombalama anının görüntülerini yaymıyorsunuz?

*

- Neden “Şehitler Köprüsü” adını alan Boğaziçi Köprüsü’nde emrinizdeki Haşhaşilerin gerçekleştirdiği büyük katliamın görüntülerini yaymıyorsunuz?