Paylaş
O kadar hassasmış ki...
Mesela “Saat kaç” diye sorulduğunda yuvarlayarak “Saat 3” denilirse “Yalan söylüyorsun, saat üçe iki var” diye tepki gösteriyormuş.
“Yalancı tanıklık” konusunda da çok hassasmış Fethullah Gülen.
Ahmet Kurucan’dan aktarıyorum:
Hocaefendi’nin en önem verdiği hadis şuymuş: “Size büyük günahlardan haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, anne-babaya asi olmak ve yalancı şahitlik. Dikkat edin! Yalancı şahitlik. Dikkat edin! Yalancı şahitlik”.
Ne güzel değil mi?
* * *
Sanırım bu durumda “Üstadımız Fethullah Gülen’dir” diyenlerin, “yalan haber” ve “yalancı şahitlik” konusunda hepimizden çok daha iddialı olmalarını beklemek hakkımızdır.
Fakat heyhat!
“Gülen’in talebeleri” ile “imal edilmiş belgeler” arasında son zamanlarda kurulan sarsılmaz bağlantıları nereye koyacağız?
Yoksa, yoksa...
Fethullah Gülen kendisine layık talebeler yetiştirme konusunda bir parça başarısız mı?
2010’un en’leri
- BURHAN KUZU: Üç-beş yumurtaya maruz kaldığı halde, sanki canlı bombaya maruz kalmış gibi bir edayla davranarak “en çakma mağdur” unvanını hak etti.
- TAYYİP ERDOĞAN: Bu yıl “tam saha pres” ve “dişe diş mücadele” alanında sergilediği olağanüstü gayret nedeniyle “en sektirmez” unvanını hak etti.
- SİNAN ÇETİN: Çektiği reklam filmlerinde Ali Ağaoğlu’na yolunacak kaz bulmuş gibi bakarak “niyetini en belli eden” unvanını hak etti.
- ABDULLAH GÜL: Tebessümüyle, her tarafa çiçek atma gayretiyle, kefaletiyle, hükümet ile hükümet karşıtları arasındaki sıkışmışlığıyla “en idare-i maslahatçı” unvanını hak etti.
- DENİZ BAYKAL: Siyasi literatürümüze “kasetten gitmek” tabirini kazandırması bir yana hâlâ gözünün arkada olduğunu sık belli etmesiyle “en heveskâr” unvanını hak etti.
- EMRE AKÖZ: Özellikle yılın ikinci yarısında sergilediği aşmış taşmış performans ile “en sınır tanımayan hükümet kuvveti” unvanını hak etti.
- FEHMİ KORU: Bütün bir yıl başka gazetecileri işsiz bırakmak için her gün iki sütundan saldırıp, yılın sonunda kendi işsiz kalarak “en bahtsız” unvanını hak etti.
- MAHSUN KIRMIZIGÜL: Çektiği tek filmde en az 12 farklı konuda ajitasyon yapma becerisini sergileyerek “en ajitatör” unvanını hak etti.
- CANAN ARITMAN: Bu yıl da antipati çiçeklerini saçlarına taç yapma alanında hiçbir fırsatı kaçırmaması nedeniyle “en istikrarlı” unvanını hak etti.
- KEMAL KILIÇDAROĞLU: Siyasi literatürümüze “Arkadaşlar çalışıyor” sözünü kazandırarak “en neticesiz” unvanını hak etti.
- ADNAN OKTAR: 80’lerde deli diye tımarhanelere kapatıldı, hakkında davalar açıldı, 90’larda sosyetik gençlerle atılım yaptı, masonlara ve Evrim Teorisi’ne savaş açtı ve en sonunda 2010’da “en TV starı” unvanını hak etti.
- HÜLYA AVŞAR: Her yıl ortaya attığı incir çekirdeğini doldurmaz polemiklerle şampiyonluğa oynarken 2010’da çıkış yapamayarak “en çaptan düşmüş” unvanını hak etti...
- YİĞİT BULUT: Sözlüklere “yalaka” gibi bir sözcüğün yerini tutacak denli etkili “jöleli” sözcüğünü armağan etmesi nedeniyle “en hizmet adamı” unvanını hak etti.
Bir konserden kalanlar
- SALON: İstanbul Kongre Merkezi’nin Harbiye Salonu’nu ilk kez gördüm. Lafı hiç uzatmayacağım: Hayran kalınacak denli şahane bir salon. Kazandıranlara bin teşekkür.
- ERKAN İLE İSMAİL: Sahnede önce Erkan Oğur ile İsmail Demircioğlu yer aldı. Her zaman olduğu gibi yine çağlar ötesinden gelip modern dünyanın göbeğine düşmüş iki derviş gibiydiler. Yani o denli yabansı ve acemi... Gözlerini kapatıp çalıp söylediler. Tüyler diken vaziyette...
- NEŞET USTA: Aslında Neşet Ertaş sahne alacakmış ama rahatsızlığı nedeniyle sahneye çıkamamış. Onun yerini Erkan Oğur ile İsmail Demircioğlu almış. İki dervişin, “Neşet Usta’nın yerine sahneye çıkmak bizim için onurdur” demeleri... Yani büyük incelik...
- HUŞU: Salon tamamen dolu... Buna rağmen derviş gibi söyleyenler, huşu içinde dinlendi. Seyirci de durumun farkında yani.
- VE AYNUR: O meşhur “Ahmedo”su ile titretmedik tel bırakmadı Aynur Doğan... Kürtçe ezgilerin ve ağıtların melikesi gibiydi sahnede... Kusursuz yorumu ve muhteşem sesiyle o kadar içten söyledi ki, hepimizi Mezopotamya coğrafyasının acılarıyla yüzleştirdi. Kürt sorununu çözer gibi söyledi türkülerini...
- MEHDİ BEY: Tarım Bakanı Mehdi Eker de konseri dinleyenler arasındaydı. Gürültüsüz, patırtısız gelmiş, içtenlikle eşlik ediyordu türkülere... Ancak konserin sonunda sadece çiçek sunmak için sahneye davet edildiğinde seyircinin bir kısmı tarafından yuhalandı. Ne yalan söyleyeyim: Biraz utandım seyircinin bu tutumu karşısında.
- KULİSTE: Konserin sonunda biraz çekingen bir ruh haliyle sanatçı kulisine gittik. Aynur Doğan’ı kutladık. Övücü sözler söyledik. Öyle mütevazı, öyle lirik, öyle samimi, öyle sakin, öyle ihtirassızdı ki hep birlikte “Demek ki kişiliği de sahnesi kadar etkileyici” yorumunu yaptık.
Men dakka dukka
- Eğer bugün siz, birileri için “Tahammül sınırımızı zorluyorlar” demeye başlarsanız... O birileri de kalkıp “Ama siz de eskiden başkalarının tahammül sınırlarını zorluyordunuz” derler.
- Eğer bugün siz, birileri için “Fiili durum yaratıyorlar” demeye başlarsanız... O birileri de kalkıp, “Ama siz de türban konusunda fiili durum yarattınız” derler.
- Eğer bugün siz, İzmir hakkında laf çakmaya başlarsanız... Başkaları da Kayseri ya da Konya hakkında laf çakmaya başlar.
- Eğer bugün siz, “izinsiz gösteri” falan diye tutturursanız... Başkaları da Gazze ve türban gösterilerini anımsatırlar.
- Eğer bugün siz, sadece muhalefet partilerine mensup belediyeleri polis marifetiyle basarsanız... Birileri de çıkıp “Neden hiç iktidar belediyesi basılmıyor” diye sorar.
- Eğer siz mağduriyetten beslenip büyümüşseniz... Başkalarına yönelik en küçük bir mağduriyet yarattığınızda orantısız tepki alırsınız.
‘Atarım ha’ diyen Rektör hakkında
MANİSA Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Mehmet Pakdemirli ile ilgili notlarımı arz ediyorum:
- Kendileri Turgut Özal’ın önemli adamlarından Ekrem Pakdemirli’nin mahdumu imişler.
- 493 oyun 122’sini alarak ikinci olmuş... YÖK kendisini birinci sıraya çekmiş, Cumhurbaşkanı Gül de atamayı yapmış.
- Geçmişte üniversitede muhafazakârlığı nedeniyle haksızlıklara maruz kalmış.
- “İyi bir rektör nasıl olmalı” sorusuna kendine ait web sitesinde şu yanıtı vermiş: “Adil olmalı... Üniversiteye özgürlük getirmeli... İhtilaflarda taraf olmamalı... Duygusal değil mantıklı hareket etmeli”.
- Kendisinde “Tandoğan kompleksi” olduğu belirginlik kazanmıştır. “Cumhuriyeti savunmak gerekiyorsa biz savunuruz, size ne oluyor” tarzı çıkışıyla eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın, “Memlekete komünizm gerekiyorsa biz getiririz, size ne oluyor” çıkışını anımsatmıştır.
- YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, kendisinden razıymış. Bülent Arınç da kendisini övgüye boğmuş.
Paylaş