Paylaş
Hasan Ali Toptaş olayı, büyüyerek devam ediyor.
*
“Tacizci” suçlamasıyla karşı karşıya kalan ünlü romancı Hasan Ali Toptaş’ın başı, gerçekten belada.
Kendisine verilen ödüller geri alınıyor, kitaplarını yayınlayan yayınevleri sözleşmeleri iptal ediyor, kadın yazarlar tepki üstüne tepki koyuyor.
Ve tabii edebiyat dünyası resmen şokta!
Nasıl şokta olmasın!
“İkinci Orhan Pamuk” falan diye selamlanan bir yazar, kadınları taciz etmekle suçlanıyor.
*
İhsan Yılmaz, dün Hürriyet’te Hasan Ali Toptaş’ın edebi yönünü ele alan bir yazı yazdı.
*
Yazıdan öğrendim:
Ankara Sincan’da ikamet eden Hasan Ali Toptaş için...
“Sincanlı Kafka” deniyormuş.
*
Hasan Ali Toptaş ise kendisini şöyle tanımlıyormuş:
“Şehrazat ile Beckett’in evliliğinden doğmuş bir çocuğum.”
*
Bu bilgiler ışığında...
Hasan Ali Toptaş’ın taciz iddialarıyla ilgili olarak Hürriyet’ten Ece Çelik’e yaptığı açıklamaya bir kez daha baktım.
Kısacık açıklamada Toptaş, tüm suçu “eril faillik” diye nitelediği bir şeye atıyordu.
*
Ne demek istiyor Hasan Ali Toptaş?
Galiba şunu demek istiyor:
*
“Eril olduğum için fail oldum, eril olmasam fail olmazdım.”
*
Edebiyatçıymış, ustaymış, Sincanlı Kafka’ymış, annesi Şehrazat’mış, babası Beckett’miş, ikinci Orhan Pamuk’muş falan.
Geçelim bunları.
*
Geçelim çünkü bu destansı sıfatlara sahip olmayı hak eden bir yazar değil Toptaş.
O destansı sıfatları hak etseydi...
Tüm suçu erile atıp “Fail erildir” diyerek kendisini sinsice ve kurnazca kurtarmaya çalışmazdı.
*
Ben onu bunu bilmem aga...
Hiçbir büyük yazar, kendisini “eril faillik” diye savunmaz.
ÖFKE KONTROLÜ SIFIR
TELEFONUM acı acı çaldı. Uğursuz haberler vermeyi kendine zevk edinmiş arkadaşım, daha “alo” bile demeden fısıldadı:
*
“Duydun mu? İrlandalı bilim insanlarının yaptığı araştırmaya göre maske, koronadan korumuyormuş.”
*
Telefonu “çat” diye yüzüne kapattığım anda...
Öfke kontrolüm sıfırdı.
Demek ki insan böyle çileden çıkıyormuş.
KIŞÇI
KIŞÇI olduğumu ilan ettiğim günden beri...
Resmen doğru dürüst bir kış görmedim.
*
Sorun galiba bende.
NE OLDU PAŞİNYAN
AZERBAYCAN’da dün yapılan zafer kutlamalarında ortaya çıkan muhteşem görüntüleri izlerken...
Herkesin olduğu gibi benim de aklıma...
İlham Aliyev’in, “Ne oldu Paşinyan? Yol çekiyordun Cebrayıl’a... Raks ediyordun. Ne oldu?” demesi geldi.
*
Hakikaten yahu.
Bırakalım “Ne oldu Paşinyan?” demeyi de...
Asıl şu soruyu soralım:
*
Bir Paşinyan vardı, ona ne oldu?
MUHARREM İNCE’NİN İSTİFA ETMESİ LAZIM
OK yaydan çıktı artık.
Muharrem İnce, ayrı parti kuracağını ilan etti.
Dedi ki:
“Ayrı parti kuruyorum. Partimin adı da hazır.”
*
Muharrem İnce’ye yakışan...
Bu açıklamanın ardından CHP’den istifa etmektir.
*
Hem ayrı parti kuracağını davul zurnayla kamuoyuna ilan etmek, hem de CHP’de kalmak...
Yakışık almaz.
CHP’nin kendisini partiden ihraç etmesini beklemeden bu adımı atmalıdır.
KEMAL BEY BİLE BİLMİYOR
Millet ittifakı tek bir adayla mı seçime girecek?
Yoksa her parti kendi adayıyla mı çıkacak?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklında hâlâ Abdullah Gül mü var?
Yoksa kendisi mi aday olacak?
Meral Akşener’in ittifakın adayı olma ihtimali var mı?
Yoksa top İmamoğlu ya da Yavaş’a mı gelecek?
Size bir şey söyleyeyim mi?
*
Biraz havanda su dövüyoruz galiba.
Aslında ne olacağını bilen yok.
Hatta ve hatta Kemal Kılıçdaroğlu bile bilmiyor ne olacağını.
O bile karar vermiş değil.
‘BARDA’ FİLMİ
BENDE yer etmiş bir filmdir “Barda” filmi...
Bunda da filmde yer alan Hakan Boyav’ın güçlü oyunculuğunun etkisi büyüktür.
Ödüller konusunda konuşmuş Hakan Boyav.
*
“Nasıl ödül alabiliyorsunuz Türkiye’de? Ya politik görüş olarak solcu olacaksınız veya yaşam biçimi olarak oradan birilerine daha yakın olacaksınız. Adil, nesnel bir değerlendirmeden çok uzaktır Türkiye’deki ödüller” demiş.
*
Söylediklerine katılırsınız katılmazsınız bilmem ama bildiğim bir şey var: “Barda”daki rolü nedeniyle kendisine ödül vermeyen jüri, benim gözümde adil ve nesnel bir jüri değildir.
Paylaş