Paylaş
*
- EN ÇOK ÇALIŞAN ÖDÜLÜ: Sürece yazdığı sekiz Ergenekon kitabıyla büyük emek ve katkı sunan ŞAMİL TAYYAR.
*
- EN ALDIRMAZ ÖDÜLÜ: Müebbet kararı çıktığında “Darbecilere büyük ceza” diye manşet atan, Ergenekon yoktur kararı çıktığında ise “Kumpas çöktü” diye manşet atan HÜKÜMET GAZETELERİ.
*
- EN PİŞKİN ÖDÜLÜ: Yaptıkları onca kumpasa, çektikleri onca dalavereye, attıkları onca palavraya rağmen hâlâ “darbeciler affedildi” diye ağlaşan CEMAAT ARTIKLARI.
*
- EN SUSKUN ÖDÜLÜ: Ergenekon sürecinde yapılan vahim hukuk ihlalleri için “Olur böyle ufak tefek hatalar canım, abartmayın” diyen, ancak bugün kafalarını kuma gömerek hiç seslerini çıkarmayan LİBERAL AYDINLAR.
*
- EN MAZLUM ÖDÜLÜ: Planlayıcısı, kumpasçısı, savcısı, delil sokuşturucusu ortadan tüymüşken... Bir tek bavul taşıyıcısı olarak kabağın başına patlatıldığı MEHMET BARANSU...
*
- EN İYİ BÖĞÜREN ÖDÜLÜ: Ergenekon sürecinde karı-koca halinde Zekeriya ve Ali Fuat’la ahbap çavuş olup ekranlardan her akşam “Tutuklanacaksınız” diye böğüren malum SOYTARI ÇİFT...
*
- EN ALDATILAN ÖDÜLÜ: “Denizlerin dalgasıyım/Ergenekon’un savcısıyım” diye haykırırken... “Aldatıldık” noktasına gelen BÜYÜK DEVLET ADAMI...
*
- EN İYİ BAĞIRSAK ÖDÜLÜ: Türk siyasi literatürüne “bağırsak temizliği” sözünü hediye eden, ancak bugün “Bir bağırsak vardı, ne oldu ona” bile demekten imtina eden BÜLENT ARINÇ.
CİNSİ SAPIĞIN İDEOLOJİSİ OLMAZ
KARAMAN sapığından hareketle İslami kesimin tümünü suçlayanlar ile Karaman sapığının “Ben devrimci gelenekten geliyorum” dediğini öne sürerek kendilerini durumdan kurtarmak isteyen İslami kesim mensupları arasında kafaca hiçbir fark yoktur.
Bu iki kafa da...
Cinsi sapıklığın bir ideolojisi olacağını falan sanıyor.
KADINA EL KALDIRAN ALÇAKLARIN SON SIĞINAĞI
İSMAİL Saymaz’ın Hürriyet’teki haberinden öğrendik:
Adamın teki kız arkadaşını dövmüş. Tam “Vay, kadına şiddet ha!” diye adamın üstüne gidilecekken... “Durun bir dakika... Dövdüm ama sorun bir, neden dövdüm” demiş.
Ardından da eklemiş:
“Cumhurbaşkanımıza hakaret etti de onun için.”
*
Bu türden komik saçmalıklar yaşanmasın diye bir önerim var:
Kadına yönelik şiddet söz konusu olduğunda... “Cumhurbaşkanı’na hakaret etti de ondan vurdum” cümlesi, bir gerekçe olarak kabul edilmesin.
Yoksa “Cumhurbaşkanı’na hakaret” maddesi, kadına el kaldıran alçakların son sığınağı haline gelecek.
GEÇİŞ ÜCRETİ DIŞINDA MÜKEMMEL
İZMİT Körfez Geçiş Köprüsü’nün fotoğraflarını inceledim:
Gerçekten dev, gerçekten şahane, gerçekten önemli bir eser.
*
Yalnız bir kusurcuğu var:
117 liralık geçiş ücreti.
Bu parayı vermemek için Körfez’i dolaşacak çok adam tanıyorum.
MHP MUHALEFET YAPIYOR
MHP’den öneri gelmiş:Hanedan üyelerine maaş bağlansın
*
Bir de “MHP muhalefet yapmıyor” demezler mi?
SANIK: AHMET HAKAN DAVACI: REZA ZARRAB
MÜBAŞİR, Bakırköy Adliyesi’nin koridorlarını öyle bir çınlattı ki...
Yankısı ta Amerikan hapishanelerinden işitilmiştir:
- Sanık: Ahmet Hakan!
- Davalı: Reza Zarrab!
- Sanık müdafii: Turgut Kazan, Aslı Kazan!
TURGUT KAZAN
*
Peki neymiş suçumuz?
Reza’ya “sahtekâr” diyerek hakaret etmişiz.
*
Hâkim, “Niye sahtekâr dediniz” diye sorduğunda...Tam “Bizim memlekete sahtekâra sahtekâr denir Sayın Hâkim” diyecektim ki... Turgut Kazan kaş göz işaretiyle durdurdu beni.
*
Ardından şöyle bir çıkış yaptı Turgut Kazan:“Eğer karşı taraf da kabul ederse...
Bilmem kaçıncı maddeye göre ispat hakkı istiyoruz.”Gözler karşı tarafa çevrildi.
Ben bekliyorum ki “Bizim tertemiz Reza’mızın sahtekâr olduğunu mu ispatlayacaksınız?
Buyurunuz, hodri meydan” denilsin.
Fakat o da ne!
“İspat hakkı önerisini kabul etmiyoruz” diye cılız bir ses yükselmesin mi?
O sırada benim aklıma 1950’li yılların başında Türkiye gündemini uzun süre meşgul eden “İspat hakkı mı, İsmail Hakkı mı” tartışması geliverdi.
*
Duruşmamız eylül ayına ertelendi.Çıkışta Turgut Kazan’a “Acaba Savcı Bharara’yı tanık olarak mı göstersek” diye sordum.Turgut Kazan, beni pek ciddiye almadan yoluna devam etti.
TEKZİP’E TEKZİP
BU da benim cevap ve düzeltmem
Ey kendisine “avukat” demekten imtina ettiğim kişi!
*
Bana alenen küfür eden sözde köşe yazarlarına yolladığım tekziplere mahkemelerden “Basın özgürlüğüdür, sert eleştiridir, katlanacaksın” diye yanıt geliyor.
Buna karşılık...
Avukatlığını yaptığınız Reza denilen şahısla ilgili ne söylersem söyleyeyim...
Aynı mahkemeler anında veriyorlar tekzip kararlarını...
Bu durumda...
“Yüce Türk adaleti”nin hem yüceliğine hem de adaletine bir şey söylemeyeceğim de ne yapacağım?
*
“Sahtekâr” sözcüğünü müsrifçe kullandığım iddiasına gelince...
Bunu şiddetle reddediyorum.
“Sahtekâr” sözcüğünü kullanırken acayip cimri olurum.
Hatta bu sözcüğü, yerli yerinde kullanmak konusunda çok iddialıyımdır.
Birçok konuda başarısızım ama bu konuda üstüme yoktur.
AHMET HAKAN
CEVAP VE DÜZELTME
Ahmet Hakan COŞKUN tarafından müvekkilim aleyhinde yürütülen sistematik saldırılara 23 OCAK 2016 tarihli Hürriyet gazetesinde “TEKZİP KARARI VEREN HAKİM BEY’E SESLENİŞ” Başlığı altında bir yenisi eklenmiştir.
Kendisine “yazar” demekten imtina ettiğimiz bu kişinin seslendiği bir “Hakim” olmayıp aslında Yüce Türk Adaleti’dir ve tekzibini talep ettiğimiz yazı içeriğinde Türk Adalet sistemi ile alenen alay edilmektedir.
Müvekkilime hakaret etmekte sergilediği ısrarı bizler de Türk Ceza kanununun ilgili maddelerinin bu kişi hakkında defalarca uygulanması konusundaki kararlılığımızla göstereceğiz.
Sabırla, sükunetle ve büyük bir kararlılıkla Ahmet Hakan COŞKUN’a “sahtekar” kelimesini bu kadar müsrifçe kullanamayacağını, bilgisayar başında oturup müvekkilime hakaret edemeyeceğini öğreteceğiz.
Gerçekleştirilen hukuk ihlalleri ile ilgili olarak Bağımsız Türk Mahkemelerinin verdiği kararlara “ikide bir tekzip verme bu olmaz” diyecek kadar fütursuz bir tavrı sergilemesi karşısında hukuki ve cezai tüm talep ve dava haklarımız saklı kalmak kaydıyla cevap ve düzeltme metninin Basın Kanunu hükümleri çerçevesinde yayınlanmasını talep ve rica ediyoruz.
Rıza SARRAF (Reza ZARRAB)
Vekili
Avukat Şeyda YILDIRIM
Paylaş