Paylaş
Çünkü o zaman bir “dava” vardı ve o “dava”ya zarar gelmemesi her şeyin üstünde tutulurdu.
Yutkunulurdu, “yeter ki davaya zarar gelmesin” diye...
* * *
Ama şimdi “dava” falan yok ortada...
Davanın yerini Erbakan Hoca almış...
“Davaya sadakat” gitmiş, “Hoca’ya sadakat” gelmiş.
Eh, eğer sadakat davaya değil de kişiye gösterilirse...
Sonucu da böyle olur:
İftar vakti Kuran okunan bir salona “hariciler” gibi girilir ve kaba kuvvet gösterisine girişilir...
Numan Bey’in üzerine yürünür... Pakistan Konsolosu’na tuzluk atılır... İftar sofrası dağıtılır...
Ağızlarda lümpenlere layık “Hoca’yı satanı biz de satarız” sloganı ile resmen çetecilik yapılır.
Çete faaliyetini arkadan yöneten Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan gibi “ihtiraslı abiler” de sanki bir marifet sergilenmiş gibi yüreklerini soğutarak seyrederler olup biteni...
* * *
Ben yine de Erbakan Hoca’ya güveniyorum.
Kendi adına bu pespayeliğe imza atanların ve attıranların kulaklarını çekecektir.
Çünkü Erbakan Hoca, eleştirilecek birçok yönü olmasına karşın, Türkiye’nin en nazik, en centilmen, en patırtıdan uzak, kaba kuvvete en mesafeli, en karınca ezmez siyasetçisidir.
Sanırım hem yancılarına, hem de taraftarlarına “terbiyesizlik yapmayın” demesini bilecektir.
Güneş Taner’in yerinde olsaydım
12 Eylül darbecileri, bazı isimlere “siyasi yasak” getirmişti.
ANAP iktidara gelip Turgut Özal da başbakan olunca...
Bu konu, referandum konusu yapıldı.
Böylece ortaya “kişilerin siyaset yapma özgürlüğünü halkoyuna sunma” ayıbı çıktı.
Bu ayıp, ANAP’ın ve Turgut Özal’ın en büyük ayıbıdır.
Ayıbı ayyuka çıkaran isim ise “no no no” tişörtüyle “yasaklar kalkmasın” diye propaganda yapan Güneş Taner olmuştur.
* * *
Ben Güneş Taner’in yerinde olsam...
Gündemde “referandum” var diye...
Hemen pılımı pırtımı toplar, uzaklara, en uzaklara gider, saklanır, hiç olmazsa bir süreliğine adımı sanımı unutturmaya çalışırdım.
Anımsanmak istemezdim.
Çünkü... Ben öyle inanırım ki...
Siyasi yasakların devam etmesi için çaba göstermiş olmak, en azından bir büyük mahcubiyete yol açmalıdır.
* * *
Ama o da ne?
Bakıyoruz ki Güneş Taner, kaçıp saklanmak bir tarafa, Habertürk gazetesine röportaj veriyor.
Hem de “Referandumların Efendisi” pozları takınarak.
Deneyimlerini aktarıyor, taraflara taktikler veriyor, “Sahada olsam ne yapardım?” falan diye anlatıyor.
Hiç mahcup olmadan... Hiç sıkılmadan...
Ne mahcubiyeti, ne sıkılması? Zafer kazanmış komutan gibi kabarıyor.
Hadi diyelim ki Güneş Taner’in kişiliği özeleştiriye yatkın değil.
Peki röportajı yapan arkadaşımız, “Hangi gerekçeyle olursa olsun bazı insanların siyaset yapma özgürlüğünün kısıtlanması için propaganda yapmaktan pişmanlık duymuyor musunuz?” türü sorularla bu kişiliği sarsmayı neden denemiyor?
İşte bunu anlamış değilim.
Ivır zıvır notları
Yiğit Bulut adlı şahıs, benim kendisini muhatap aldığımı sanıyor. Oysa o benim muhatabım değil sadece yazı konum olabilir.
Zaman gazetesi, son günlerde “evet” oyu verecek eski ülkücülerin Facebook’u haline gelmiş durumdadır.
“Ölümsüz” adlı Fransız filmini şöyle tanımlayabilirim: Şahane falan değil ama haftalar sonra ilk kez yarısında çıkmadığım bir film.
Türk basınında “Tesettür Oteli’ne girdim, haşema giydim, onlar gibi davrandım” türü haberlerin ne zaman son bulacağı üzerine derin düşüncelere dalmış durumdayım.
Elimde değil, düşünüyorum: Orhan Pamuk olmasa o Hintli kadın yazarın kitapları Can Yayınları’ndan çıkar, gazeteler röportajlar yapar mıydı?
Televizyon programlarında “evet” yanlıları konuştukça, “hayır” oylarının arttığına bahse girebilirim.
Nasıl ki bazı köşe yazarları Tayyip Erdoğan’a duydukları “korku ile sevgi” arası duyguyu saklayamıyorlarsa, bazı köşe yazarları da Kemal Kılıçdaroğlu üzerine titrediklerini saklayamıyorlar.
Hangi detaylar kimleri itici yapıyor
HÂLÂ ve hâlâ “70 milyon bizi izliyor” klişesine yüklenmek TELEVİZYONCULARI itici yapıyor.
Liderine “gık” bile diyemediği halde diyebilirmiş gibi yapmak POLİTİKACILARI itici yapıyor.
Bir partiye, o partinin ileri gelenlerinden bile daha agresif destek çıkmak KÖŞE YAZARLARINI itici yapıyor.
Hâlâ iftar vakti televizyon ekranında “Sakız çiğnemek orucu bozar mı?” türünden sersem sorulara cevap vermek İLAHİYATÇILARI itici yapıyor.
Bulduğu her platformu albümlerinin ne kadar çok sattığını, konserlerinin ne kadar çok ilgi gördüğünü anlatmak için kullanmak POPÇULARI itici yapıyor.
Paylaş