Paylaş
“Yüce Divan” oylamasında oy kullanıyor.
*
Elindeki zarfı, fiyakalı bir şekilde seçim sandığına postalıyor.
- Dudaklarında kibirli bir alay...
- Bakışlarında kayıtsız bir boş vermişlik...
- Edasında mübalağalı bir rahatlık...
Var.
*
Öyle bir artistlik yapıyor ki...
Gören de...
- “Yargıla beni ey mahkeme” deme cesaretini gösterdiğini...
- “Benim aklanma hakkımı elimden alamazsınız” diye gürlediğini...
- “Suçum yok ki korkayım, gönderin beni mahkemeye” diye meydan okuduğunu...
- “İşte buradayım, tek bir kör kuruşa el uzatmadım” diye haykırdığını...
Zanneder.
*
Öyle bir “atara atar, gidere gider” hareketi çekiyor ki...
Gören de...
- Büyük bir kahramanlık yaptığını...
- Yedi düvelin tüm mahkemelerine meydan okuduğunu...
- Yargıç karşısına çıkmaktan zerre çekinmediğini...
- Partili arkadaşlarına “Beni Yüce Divan’a yollamazsanız iki elim yakanızdadır” diye gürlediğini...
- Artistlik yapmak için elinde muhteşem bir gerekçe olduğunu...
- “Çıkın karşıma ve ispatlayın çikolata kutusuyla rüşvet aldığımı” diye yeri göğü inlettiğini...
Zanneder.
*
Helal olsun Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar’a!
Hiç değilse...
Sergileyemedikleri kahramanlığın artistliğini yapmaya kalkışmadılar.
Belli belirsiz bir mahcubiyet duygusuyla...
İnceden utanarak...
Hafiften kızararak...
Hareket etmesini bildiler.
*
Egemen Bağış’a gelince...
İki dakika bile savaş meydanına çıkmaya cesaret edememiş bir mücadele kaçkını olmasına rağmen...
Tarihin görüp göreceği en büyük cengâver gibi poz vermekten kaçınmadı.
Böylece...
Milletçe hepimize “başkası adına utanmak” denilen duyguyu yaşattı.
Öne çıkan üç isim
- SIRRI SÜREYYA ÖNDER: Meclis Genel Kurulu’nda AK Partililerle “azıcık samimi” pozları sosyal medyada paylaşılınca şöyle dedi: “Biz bize küfretmeyen vekillerle konuşuruz, bazen güleriz.” Sırrı Süreyya’nın hakkıdır konuşmak da, gülüşmek de... Ama keşke sadece o oturumda “pasifist bir protesto” olarak hiç değilse “gülüşme” eylemine imza atmayıverseydi.
*
- EMİNE ÜLKER TARHAN: “CHP iyi muhalefet yapamıyor” dedi ve parti kurdu. Herkes kendisinden CHP’nin yapamadığı muhalefeti yapmasını bekliyor, iktidarın korkulu rüyası olmasını umuyordu. Ama o Meclis’teki en önemli oylamaya bile katılmayarak bırakın şiddetli bir muhalefet kasırgasını, ılık bir Ege meltemi bile estiremedi.
*
- ŞAMİL TAYYAR: Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti içinde çıkan firelerle ilgili olarak “AK Parti içindeki farklı kanaatler, aslında bizim yasal sürece saygı gösterdiğimizi ortaya koyan bir tutumdur” derken... O tuttu AK Parti içinde farklı oy kullananları “hainler” olarak niteledi. Böylece Başbakan Davutoğlu’nun konuya yaklaşım tarzını örselemiş oldu.
Merak etme Ali İsmail
SEN hiç merak etme Ali İsmail.
- Gün gelecek o dava dosyası, o raftan inecek.
- Gün gelecek o son tekmenin hesabı, adaletin tesisine kendini adamış olan bir yargı sistemi önünde sorulacak.
- Gün gelecek sokakta döverek çocuk öldürenlere “iyi hal” falan işlemeyecek.
- Gün gelecek o tekmeler karşısında suspus olanlar utanacak.
- Gün gelecek gür bir ses, “Ulan hepiniz oradaydınız be” diye haykıracak.
*
Merak etme Ali İsmail.
O gün mutlaka gelecek.
Çünkü...
Unutma ki...
“Sabahın bir sahibi var”
Ali İsmail.
Zeki Müren Sergisi
NİHAYET ben de gittim meşhur “Zeki Müren Sergisi”ne...
Sonuç şudur:
*
- “Dertli gönüllere giren/İşte benim Zeki Müren” dizeleri dilime pelesenk oldu.
- Sergiyi gezerken fonda yükselen “Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam” şarkısını eve gidip üst üste birkaç kez dinlemek için sabırsızlandım.
- 50’lerden 90’lara... Olağanüstü bir macera yaşadım.
- 1960 yılında Zeki Müren’in konser afişinde “Kostümler” diye bir bölüm olduğunu ve o bölümde konser boyunca Zeki Müren’in giyeceği enteresan isimli kostümlerin ilan edildiğini görüp şaşırdım.
- Zeki Müren’in açık kahve bir mobilyanın içine sığdırılmış siyah-beyaz tüplü televizyonuna hayran kaldım.
- Zeki Müren’in ta 1960’larda “Çay ve Sempati” adlı bugün bile hayli “cüretkâr” bulunabilecek tiyatro oyununda rol aldığını hatırladım.
- Zeki Müren’in gökdelen topuklu sahne ayakkabıları karşısında hayretlere kapıldım.
- Zeki Müren’in film afişlerinde Cilalı İbo’ları, Hüseyin Baradan’ları, Kadir Savun’ları, Cahide Sonku’ları falan gördüm... Ve “Bunlar zamanında amma eğlenmiş ha” deyiverdim.
- Sergi salonunun bir köşesinde açılan “Zeki Müren Sineması”nda Zeki Müren’den iki ağır ama harika şarkı dinledim.
- Zeki Müren’in sahne kostümlerinin her biri karşısında “Bunu da mı giymiş, bunu da mı giymiş” diye tepkiler verdim.
*
Sonuçta pek eğlendim, pek hatırladım, pek şaşırdım, pek güldüm, pek hüzünlendim. Siz de benzer bir deneyimi yaşamak istiyorsanız İstiklal Caddesi’nde bulunan Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi’ndeki sergiye bir uğrayın.
Unutmayın: Son 10 gün.
Paylaş