Paylaş
Ama diğer yandan da...
“Balyoz Davası” sanığı generallere kumpas kurulup kurulmadığı konusunda minicik de olsa bir kuşku duy.
* * *
Bir yandan “Ergenekon Davası”nda Veli Küçük’ün, Ümraniye bombalarının, Atabeyler Çetesi’nin alengirli işlerine yoğunlaş.
Ama diğer yandan da Ergenekon’un “muhalifse koy sepete” haline getirilmesine fısıldayarak da olsa itiraz et.
* * *
Bir yandan Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının “Balyoz Davası” sanığı olan generalleri Hasdal’da ziyaret etmelerine karşı çık.
Ama diğer yandan da...
Tutuklu general eşlerinin protesto için ayağa kalkması karşısında hiç değilse kafa bulup dalga geçme.
* * *
Bir yandan memlekete kan kusturan eski statükonun yıkılıp gitmesi karşısında sevin, neşelen.
Ama diğer yandan da...
Eskisinden pek de farkı olmayan yeni bir statükonun yükseliyor olması karşısında küçücük de olsa bir kaygı duy.
* * *
Bir yandan CHP’nin ve yeni liderinin beceriksizliğini, politika üretememesini, esaslı bir çıkış yapamamasını, iki ileri bir geri yapmasını diline dola...
Ama diğer yandan da...
Muktedirin höt zöt yapmasına, kafa göz yarmasına, tahammülsüzlüğüne en azından iki çift laf et.
* * *
Bir yandan darbecilere ve darbe destekçilerine karşı aslanlar gibi mücadele et.
Ama bir yandan da...
Darbeyle ve darbeciyle mücadele ederken, bir darbecinin izleyebileceği yöntemlere kendini kaptırma. Mesela sana polisin servis ettiği bilgileri, hüküm cümleleriyle gazetende yayınlama.
* * *
Bir yandan “nefret suçu” işleyenler konusunda ödünsüz bir tutum sergile...
Ama diğer yandan da...
“Nefret suçu”nun ağababasını işleyenlerin Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın uçağında ne işleri olduklarıyla ilgili en azından alttan alıcı da olsa bir sual tevdi et.
Kaddafi’den nefret etmemin 7 sebebi
- BİR: Bütün riskleri alarak ülkesini ziyaret eden dönemin Türkiye Başbakanı Necmettin Erbakan’a yaptığı çöl ayılığından dolayı...
- İKİ: Deliliğinin zerre kadar sempati içermemesinden dolayı...
- ÜÇ: Koltuğunu kaybetmemek uğruna Libya vatandaşlarının tümünü kurşuna dizdirecek denli psikopat olmasından dolayı...
- DÖRT: Parayla tuttuğu eşkıyalara kendi halkını kırdırmasından dolayı...
- BEŞ: Doğu’nun Berlusconi’si olmasından dolayı...
- ALTI: Bütün gücünü, kendi halkını acımasızca katletme potansiyelinden almasından dolayı...
- YEDİ: Çadırını Batı başkentlerine dikerek sözde “kültür direnişi” sergiliyor havası basmasından dolayı...
Özcan Deniz’in filmi
- “Özcan Deniz film çekti” bilgisini aldığımda itiraf edeyim ki ilk tepkim, “Of! Mahsun’dan sonra şimdi de Özcan mı?” oldu. Hatta daha da ileri gidip “Galiba sıra Alişan’da” diyerek acımasızca ironi yaptım.
- Acımasız ironinin üzerinden üç gün geçti... Ertuğrul Özkök arayıp, “Ahmet, Özcan Deniz film çekmiş. İstinyepark’ta bizim için özel bir gösterim yapacak. Beraber gidelim mi?” demesin mi?
- “Özel gösterim”lerden ürkerim. Düşünün: Filmi seyredersin, beğenmesen “beğenmedim” diyemezsin. Beğensen, “kibarlık olsun diye beğendim diyor” şüphesi doğar. Ne yapacağını bilemezsin. En iyisi biletinle eyvallahsız sinemaya gitmektir.
- Ama ben o kadar da “prensip sahibi” bir adam değilim ki... “Gidelim bari” dedim ve gittim. Fikret Ercan, sanatın ve sanatçının dostu Nesrin Ercan, Ertuğrul
Özkök, Nebil Özgentürk ve birkaç davetli daha kurulduk salona...
- İtiraf ediyorum: Film başladığında içimde sadece bir parça “küçümseme” duygusu vardı. Gurur duyarak yazmıyorum bunu. Utanarak yazıyorum. Ne de olsa atomu parçalamaktan daha zordur önyargıyı parçalamak.
- Tıknefes başladı “Ya Sonra” adlı film... İlk beş dakika pek “akacak” gibi görünmüyordu. Bendeki “kasma” hali ise tavan yapmıştı.
- Sonra kaptırdım kendimi bu “romantik komedi”ye... Bir de baktım, dakikalar ilerledikçe kendimi kıkırdayarak izlemekten alamıyorum.
- Hani eski güzel ve masum günlerimizde Ayhan Işık’lı, Ediz Hun’lu, Belgin Doruk’lu, Suna Pekuysal’lı romantik komediler vardı ya... İşte onun ruhunu alıp bugüne uyarlamış Özcan Deniz... Küçük bir masal anlatıyor bize... Bugün içi hayli boşaltılan romantizme bin selam yolluyor, yıpranmış ve yıpratılmış evlilik kurumunu tutup en yukarıya kaldırıyor.
- Ben pek sevmem öyle “Bazen hüzünlendiren, bazen güldüren” filmleri... Ama Özcan’ın filminde bu iş o kadar mütevazı, o kadar alttan alan, o kadar yedirilmiş bir şekilde yapılıyor ki, rahatsız olmuyorsunuz.
- Büyük bir film değil bu... İçinde mesaj kaygısı yok. En karmaşık politik konuları beş dakikada halletmiş gibi yapan filmlerden değil yani... Bağırmıyor. İddia etmiyor. Vurgulamıyor. Ve bu haliyle de kusurlarını bağışlatıyor. Hatta keyif bile veriyor.
Ağla sevgili yurdum
YILLAR önceydi.
Yazar Hekimoğlu İsmail’in “Minyeli Abdullah” adlı ünlü romanı, “irtica romanı” olarak gazetelerde ihbar edilmişti. Cevval savcılar da ihbarı değerlendirip “Minyeli Abdullah” hakkında soruşturma başlatmışlardı.
O dönem Zaman’da yazan Fehmi Koru, ertesi günkü yazısına “Ağla Sevgili Yurdum” başlığını atmıştı. Alan Potan’in, Güney Afrikalı siyahların özgürlük mücadelesini anlatan kitabının adından esinlenerek.
Yıllar geçti.
Ama sevgili yurdumuzun ağlamasını gerektirecek sorunlar aynen duruyor.
* * *
İşte bakın:
Çok gizli bir bilgiyi verir gibi veriyorlar: Soner Yalçın televizyon kuracaktı.
İşte bakın:
Çok dehşetengiz bir planı ele geçirmiş gibi sunuyorlar: Flaş... Flaş... Soner Yalçın’ın birlikte çalışmayı planladığı gazetecilerin tam listesi...
İşte bakın:
Listede yer alan gazeteciler ardı ardına “benim haberim yoktu” diye açıklama yapmak zorunda kalıyorlar.
İşte bakın:
Çok mühim bir örgütsel bağı yakalamışlar gibi kemal-i ciddiyetle haber yapıyorlar: Soner Yalçın CHP Lideri Kılıçdaroğlu ile de görüşmüş.
* * *
Ağla sevgili yurdum.
Ağla, ağla... Açılırsın.
Değişiklikte ferahlık vardır
- Hep televizyona bakarak değil biraz da kitap okuyarak uyumaya çalışın.
- Hep Asmalı’ya takılarak değil biraz da Sultanahmet’e takılarak eğlenmeye çalışın.
- Hep farklı yerleri keşfederek değil biraz da belli yerlere dadanarak ruhunuzu geliştirin.
- Hep sizin gibilerle ahbaplık ederek değil biraz da sizin gibi olmayanlarla ahbaplık ederek vakit geçirin.
- Hep popüler yazarları okuyarak değil biraz da kimsenin bilmediği yazarları okuyarak fark yaratın.
Paylaş