Paylaş
-Askeri vesayet tamamen ortadan kalktı.
-Jandarma askerden alınıp hükümete bağlanıyor.
-Asker tam anlamıyla sivil iktidarın emrinde...
-“Kırmızı Kitap” artık askerler tarafından yazılmıyor.
-Kürt sorunu askerin tekelinde değil.
-Sivil iktidar en hayati konuda askere sormadan karar alabiliyor.
-Dış politikada tek karar alıcı asker değil,
sivil iktidar.
-Artık kuvvet komutanlarının isimlerini bilmiyoruz.
-Genelkurmay Başkanı demeç vermiyor, bildiri yayınlamıyor.
-General eleştirisi yapmanın hiçbir tehlikesi yok.
-“Bana bak Necdet Efendi” diye yazılan yazılara artık dönüp de bakılmıyor bile...
-“Askerin irtica takıntısı” diye bir durumun esamisi bile okunmuyor.
-İcabında bileklerine kelepçe takılan generaller zindanlara tıkılıyor.
-Geceleri Genelkurmay’ın ışıklarının yanıp yanmadığına bakana “deli” muamelesi yapılıyor.
-Kifayetsiz muhterisler bile durumun farkında ki içlerinden bir teki bile askere yanaşmaya çalışmıyor.
*
Böyle bir ortamda...
Her kim ki...
“Her an darbe olabilir” diyorsa...
Bilin ki...
Zekâmızla alay ediyordur.
*
Her kim “Her an darbe olabilir” falan diyorsa...
Şöyle yapın:
Hiç sektirmeden anında kahkahalarla gülün.
Gürül gürül gülün.
Çünkü bu saçmalık ancak böyle savuşturulabilir.
Yeni durumlar
-“SERPME kahvaltı” anlayışında ufaktan bir değişim oluyor gibi... “Masaya ne kadar çok küçük tabak koyarsak o kadar başarılıyız” anlayışından hızla uzaklaşılıyor. Masaya konan tabakların sayısını artırmak yerine konan ürünlerin kalitesine odaklanma dönemi başlamış durumda. (Bakınız: Galata Kulesi yakınlarındaki Privato Kafe’nin kahvaltısı.)
*
-Gerçi fazla kitap okuyanımız yok ama Batı’daki “metro adabı”, bizde de ufaktan belirmiş durumda. Önce inenlere yol veriliyor, yürüyen merdivende sağda durup soldan geçeceklerin önü açılıyor falan...
*
-Eskiden her yer kebapçı olurdu... Artık her yer nargileci oluyor... (Bakınız: Harbiye’den Taksim’e doğru kapanan her mekânın nargileci olması durumu.)
‘Yeni Türkiye’ işte böyle olur
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu
şöyle demiş:
-Adam bir yerden imar geçeceğini öğreniyor, gidip oradan arsa alıyor ve zenginleşiyor.
-Bu haram kazançtır. Bu ahlaksızlıktır.
-Hele ki bu kişi imar geçeceğini siyasetçiden ya da belediyedeki tanıdıkları vasıtasıyla öğreniyorsa, bu siyasetçinin görevi kötüye kullanmasıdır.
*
Cumhurbaşkanı “a” kişi iken “b” kişi olunca “Yeni Türkiye” olmaz.
“Yeni Türkiye”, işte bu türden yaklaşım farkıyla olur.
MHP’li yapsa anlayacağım
YENİ Şafak’ta bir başlık:
“Yakında PKK’yı da listeden çıkarır.”
*
Kemal Kılıçdaroğlu “PYD terör örgütü değil” dedi ya...
Başlık onun için atılmış.
“PYD’yi çıkardı, yakında PKK’yı da terör örgütü listesinden çıkarır” denmek isteniyor.
*
MHP’li bir yayın organı atsa bu başlığı...
Sıfır yadırgama olur.
Ama PKK ile alenen barış görüşmeleri yapan hükümeti destekleyen bir yayın organı atınca insan şaşırmadan edemiyor.
Kafayı yememek nasıl mümkün olacak
SİYASETİ yakından izleyenlerin işi son günlerde gerçekten zor...
*
Önce haykırılıyor:
“PYD bir terör örgütüdür... IŞİD ile PKK’nın, PKK ile PYD’nin farkı yok.”
Tamam diyorsun.
Türkiye’nin resmi pozisyonu netleşti.
Demek ki PYD’yi terör örgütü olarak kabul ediyorlar.
Demek ki PYD’ye su bile vermeyecekler.
Tam bu pozisyona alışmışken...
Aynı ağızlar ertesi gün bambaşka bir şey söylüyorlar.
Diyorlar ki:
“PYD’ye destek için Peşmerge’nin sınırdan geçişini ben önerdim.”
*
Önce analiz yapıyorlar.
Diyorlar ki:
“Öcalan Kobani olaylarında müthiş bir sorumluluk duygusuyla davrandı.”
Tamam diyorsun.
Türkiye’nin resmi pozisyonu netleşti.
Demek ki “Öcalan iyi/Çevresi kötü” diyecekler.
Demek ki Öcalan’ı daha ılımlı bir
muhatap olarak değerlendirmeye devam edecekler.
Tam bu pozisyona alışmışken...
Bu kez hop diye geliyor Yalçın Akdoğan’ın şu demeci:
“Kobani olaylarını Öcalan tahrik etti.”
*
Önce kuralı koyuyorlar.
Diyorlar ki:
“Koridor açmak hukuken ve siyaseten mümkün değildir.”
Tamam diyorsun.
Türkiye’nin resmi pozisyonu netleşti.
Demek ki koridor açılmasına izin verilmeyecek.
Demek ki koridor açmak artık gündem dışı...
Tam bu pozisyona alışmışken...
“Pat” diye açıveriyorlar koridoru.
*
Önce Öcalan’la görüşme heyetinin üyesi Sırrı Süreyya Önder açıklıyor.
Diyor ki:
“Öcalan’ın beş kişilik sekretaryası olacak.”
Tamam diyorsun.
Demek ki süreç yürüyecek.
Demek ki önemli aşamalardan geçiliyor.
Tam bu pozisyona alışmışken...
Ertesi gün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıkıp şunu söylüyor:
“Böyle bir şey yok. Bunu söyleyenler dileklerini, isteklerini konuşuyor olabilirler.”
*
Benim önerim şu:
Siyaseti yakından izleyenleri, ruh sağlığı hekimleri izlemeye alsın.
Zira oynatmalarına az kaldı.
İncir Reçeli 2
“İNCİR Reçeli”nin ilk filminde...
-Drama abanılmasından hoşlanmamıştım.
-Halil Sezai’nin triplerine ifrit olmuştum.
-“Bu ne yapmacık bir film” demiştim.
-Herkes ağlarken ben gülmüştüm.
Ama yine de çok tuhaf biçimde sonuna kadar ilgimi bir an olsun kaybetmeden izlemiştim.
*
Korkarım işte tam da bu yüzden
“İncir Reçeli 2” için sinemaya
koşa koşa gideceğim.
Paylaş