Paylaş
- “Ey Esat! Halkını rahat bırak... Bırak da halkın barışçı ve demokratik gösteri yapma hakkını özgürce kullanabilsin” çağrısı çöktü.
*
- Olayları biber gazı, cop ve tazyikli su kullanan güvenlik güçlerinin çıkarmasıyla birlikte “İstihbarat var, karanlık odaklar iş başında, olaylar çıkacak” kehaneti çöktü.
- Başbakan Tayyip Erdoğan’ın son anda polislere “Kaldırın şu barikatları” dediğinin iddia edilmesiyle birlikte “Yürüyüşe izin vermeyeceğiz” kararlılığı çöktü.
*
- Aslında sessiz sedasız yapılacak, en azından bu kadar gürültü koparmayacak bir yürüyüşün yasaklama kararı nedeniyle fırtınaya dönüşmesi yüzünden “Hükümet çok akıllı... Her adımını acayip tartarak atıyor... Vallaha bu adamlardan korkulur” efsanesi çöktü.
Tahrir derseniz akla Hüsnü gelir
BAZILARI yazıyorlar:
Güya Ankara’da Cumhuriyet yürüyüşü yapmaya kalkanlar, aslında bir “Tahrir provası” gerçekleştirmeye çalışıyorlarmış.
Maksatları sokak gösterileriyle Tayyip Erdoğan’ı devirmek imiş...
Tıpkı Tahrir Meydanı’nda olduğu gibi...
*
Bu tür şeyler karalayanlara sesleniyorum:
Arkadaşlar!
Başbakan Erdoğan’ın hoşuna gitsin diye aklınıza gelen her şeyi önünü arkasını hesap etmeden yazmayın.
Unutmayın:
Herhangi bir sokak hareketinin “Tahrir” olabilmesi için mutlaka bir Hüsnü Mübarek’e ihtiyaç duyulur.
Siz “Bunlar Tahrir provası yapmak istiyorlar” derseniz, densizin biri de çıkar, “İyi de ağalar, bu durumda Hüsnü Mübarek’in karşılığı kim oluyor?” der, apışıp kalırsınız.
Yapmayın, etmeyin.
Yalakalığın bile asgari zekâ istediğini aklınızdan çıkarmayın.
CHP İl Başkanı’na: Bırak askerin peşini
SAYIN CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı...
Atatürk Anıtı’na çelenk koymanız engellenince...
Tören alanında bulunan subaylara dönüp “Sizin korumanız gereken Cumhuriyet’e biz sahip çıkıyoruz” demişsiniz.
*
Sayın Salıcı...
Görüyorum ki “Gün doğdu hep uyandık” diyerek siperlere dayandığınız en radikal gününüzde bile askerden medet ummaya devam ediyorsunuz.
İlle de asker elindeki silahı doğrultarak ortalığa korku salacak, ille de muhtıra falan yayınlayarak âleme nizam verecek, ille de hükümet üzerinde baskı kurarak alan temizliği sağlayacak...
Ne bitmez tükenmez bir asker yancılığı varmış sizde...
Tamamen kendi gücünüze yaslanarak yaptığınız süper sivil direnişte bile “Aslında bu işi askerler yapmalıydı ama onlar yapmayınca mecburen biz yapıyoruz” anlayışınızı ortaya seriveriyorsunuz.
*
Sayın Salıcı...
Gelin vazgeçin şu asker yancılığından.
Düşün askerin yakasından... Bırakın askerin peşini...
Onlardan size fayda yok.
Zaten olmasın da...
Elinde silah olan adamların katkılarıyla sağlanan avantaja tamah etmek, bıraktım demokratlığı falan, her şeyden önce delikanlılığa yakışmaz.
Delikanlı siyasetçi cop yer, biber gazı solur, tazyikli suya maruz kalır ama asla “Kurtar bizi paşam” demez.
Aklına bile gelmez böyle demek.
Siz de bundan sonra delikanlı olun ve lütfen aklınıza dahi getirmeyin.
Ahmet Kaya’nın en sevdiğim 7 şarkısı
AHMET Kaya’nın doğum günü şerefine yayınlıyorum:
BİR: Resitallerde söylediği “Mahsus Mahal” adlı Ruhi Su bestesi... Müthiştir.
İKİ: Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın Lübnan sürgününde yazdığı “Uçun Kuşlar Uçun” şiirinden yaptığı beste... Muazzamdır.
ÜÇ: Attila İlhan şiirlerinden yaptığı bestelerin hepsi güzeldir ama “Lili Marlen Türküsü” bir başka güzeldir. Bende hatırası da var.
DÖRT: Her dizesi slogan olmaya layık bir şarkı: “Kafama sıkar giderim...”
BEŞ: Sözlerini eşi Gülten Kaya yazmış, bestesi ise Aran Dinkjian’a ait: “Ağladıkça.” Adamın içine işler.
ALTI: “Adı Bahtiyar.” Sözler rahmetli Yusuf Hayaloğlu’nun... İçinden Yozgat geçiyor... Klasik oldu.
YEDİ: Nevzat Çelik şiirlerinden yaptığı besteler içinde genellikle “Beni burada arama anne” beğenilir ama ben “Tutuşur dizelerim”i daha çok beğenirim. Dürüst bir şarkıdır.
Ah şu Ankara valileri
NEVZAT Tandoğan diye bir vali vardı Ankara’da...
Tek parti döneminde...
Eylem yapan komünist gençlere, “Bu memlekete komünizm gerekirse onu da biz getiririz, size ne oluyor” diye çıkışmasıyla maruftur.
Devletin azametini, halkın sinikliğini kanıtlamaya çalışan bir adamdı vesselam.
Alaattin Yüksel diye bir vali var Ankara’da...
AK Parti döneminin valilerinden...
28 Şubat döneminde askere dinciler ile ilgili istihbarat taşırdı, şimdi hükümete Kemalistlerle ilgili istihbarat taşıyor.
Ayrıca...
“Bu memlekette Cumhuriyet Bayramı kutlanacaksa Hipodrom’da kutlanır, Ulus’ta tantana çıkarmakta neyin nesi” tavrı koyarak Nevzat Tandoğan’a selam gönderiyor.
*
Her şey değişiyor.
Ancak Tandoğan’dan Yüksel’e...
Hiç değişmiyor Ankara valileri...
Rezil ve komik
RESMİ bir karşılama töreniydi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül uçaktan inmiş, kendilerini karşılayanlarla tokalaşıyorlardı.
Fakat bir general, sırf “başörtülü” Hayrünnisa Gül ile muhatap olmamak için protokolü falan bir tarafa bırakıp resmen arazi olmuştu.
Gazetelerde yayınlandı generalin başörtülü Gül’den kaçışının fotoğrafları.
Cumhuriyet tarihinin en rezil ve en komik fotoğraflarındandır.
*
Burası Türkiye...
Her dönemde mutlaka rezil ve komik fotoğraflar çıkar ortaya...
İşte bakın:
Her milli bayramda Atatürk anıtları önünde yaşananlara...
Bir tarafta “Anıta çelenk koymak istiyoruz” diyenler, bir tarafta ise “Biz buraya o çelengi koydurtmayız” diyenler.
Ve ortaya çıkan itiş kakış fotoğrafları...
Bunlar da bu dönemin en rezil ve en komik fotoğrafları olarak kalacak anılarımızda.
Gazda ve copta eşitlik sağlandı
MEMLEKETİMİZDE şimdiye kadar...
- Komünistler coplandı ve gazlandı.
- Aleviler coplandı ve gazlandı.
- İslamcılar coplandı ve gazlandı.
- Kürtler coplandı ve gazlandı.
- İşçiler coplandı ve gazlandı.
- Fenerbahçeliler bile coplandı ve gazlandı.
*
Bir tek Kemalistler kalmıştı coplanıp gazlanmayan.
Onlar da tadınca copu ve gazı...
Eşitlik sağlanmış oldu.
*
Yaşasın AK Parti iktidarı...
Cumhuriyet’in öngördüğü sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış, eşit bir ulusu yaratmak da onlara nasip oldu.
Durmak yok, yola devam.
Paylaş