Paylaş
7 Aralık Cumartesi günü muhalifler Şam kapısına dayanmıştı. Katar’ın başkenti DOHA’da ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve İran Dışişleri Bakanı Arakçi’nin katıldığı Suriye zirvesi vardı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamalarından anlaşılıyor ki Esed’in bileti orada kesilmiş.
ESED’E KAÇ TELEFONU
Hakan Fidan o anı şöyle anlattı: “Doha’da hem Ruslarla hem İranlılarla bir araya geldik ve bazı konuları konuştuk. Yani burada bir şey konuşmak istemiyorum ama bir noktadan sonra onlar da artık telefon ettiler, o akşam da Esed gitti.”
Cumartesi günü çok kritik bir gündü. Televizyonlar son dakika olarak Esed’in televizyona çıkıp açıklama yapacağını geçiyordu. Esed’in TV’ye çıkış saati bir iki kez değişti. Son olarak saat 20.00’de ‘Esed TV’ye çıkıp açıklama yapacak’ denildi ama saat 20.00 oldu Esed ortalarda gözükmedi. Meğer o sıralarda kaçış yolundaymış. Meğer o haberler şaşırtmacaymış.
Esed sığındığı Moskova’dan açıklama yaptı. “Moskova, 8 Aralık Pazar akşamı üsten Rusya’ya derhal tahliye ayarlanmasını istedi” dedi. Demek ki pazar günü sabaha karşı Rusların Hmeymim üssünden kaçmış. Başka ayrıntılar da var. Özellikle İsrail’in rolüne ilişkin. Zamanı gelince yazacağım.
ANKARA UYUMUYORMUŞ
Hakan Fidan üstü kapalı konuştu. Ne de olsa yıllardır MİT Başkanlığı yapmış birisi. Televizyonlarda ‘Esed saat 20.00’de televizyona çıkıp konuşma yapacak’ diye alt yazılar geçerken, birileri Esed’in kaçış yolunda olduğunu biliyormuş. Yani Ankara’da birileri uyumuyormuş.
LİSTELERİ İSRAİL’E VERDİ
Güvendiğim bir kaynağım Esed’in kaçarken İsrail tarafından vurulmaması için güvence olarak silah depolarının, füze rampalarının ve savaş uçaklarının yerlerini gösteren dokümanları İsrail’e verdiğini söylemişti.
Esed kaçtıktan sonra İsrail’in yaptığı nokta operasyonlara bakınca bu bilginin hiç de yabana atılır tarafı olmadığını düşünüyorum.
RUSYA MEMNUN DEĞİLMİŞ
Rusya, Esed’i o gece almış. Daha doğrusu almak zorunda kalmış. Çünkü Esed önce İran’a gitmek istemiş. İran kabul etmemiş. Birleşik Arap Emirlikleri ile görüşülmüş. Birleşik Arap Emirlikleri bu yükü taşımaya yanaşmamış, bunun üzerine tek seçenek olarak Rusya kalmış.
Rusya Esed’i almış ama çok da istekli değilmiş. Çünkü Suriye’de yaşananlardan Esed’i sorumlu tutuyorlarmış.
SURİYE İÇİN DONÖRLER TOPLANTISI
Suriye’de 61 yıllık Baas rejimi yıkıldı. Esed ülkesini terk etti. Ama sorunlar bitmedi. Tam aksine yeni Suriye’nin inşası gibi bir sorunla karşı karşıyayız.
SURİYE’NİN RABİA’SI
Suriye’nin demokratik ve üniter devlet olarak inşa edilmesi gerekiyor. Suriye’nin de Rabia’ya ihtiyacı var.
Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek ordu.
Bir de Suriye’nin imarı, inşası ve kalkınması gibi devasa bir sorunumuz var. Merkez Bankası’nın yağmalandığı, Esed ailesinin mal varlıklarını yurtdışına kaçırdığı, Suriye’nin en önemli gelir kaynakları olan petrol ve doğalgazın PKK-YPG’nin elinde olduğu, 13 yıldır iç savaşla boğuşan bir Suriye’den söz ediyoruz.
SURİYE’NİN KALKINMASI
Suriye’de bir yandan demokrasi inşa edilirken diğer taraftan yakılan, yıkılan, altyapısı tahrip olan, ekonomik zorluklar içinde boğuşan Suriye’nin de ayakları üzerine doğrulması gerekiyor. Suriye bunu tek başına yapamaz. Bir de mültecilerin Suriye’ye dönüşü sağlanmak isteniyorsa mutlaka onlara yaşayabilecekleri bir Suriye hazırlamak gerekiyor.
Suriye’de çok tarihi bir değişim gerçekleştirildi. Ama Suriye’de iş daha yeni başlıyor. Bunun için yapılması gerekenler var.
KALKINMA FONU
1- Suriye’nin yeniden inşası için bir kalkınma fonu kurulmalı.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yeni Suriye yönetimine sıcak bakmadıkları biliniyor. Ama ortada yeni Suriye gerçekliği var. Suriye’nin yeniden iç savaş girdabına sürüklenmemesi için ekonomik olarak el uzatılması gerekiyor. Başta Körfez ülkeleri olmak üzere dünyanın güçlü ülkeleri bu fona katkı yapmalı.
2- Suriye’yle ilgili kalkınma fonu oluşturulmadan önce donörler toplantısı yapılmalı. İç savaşa giden, terör örgütlerine harcanan paralar bu kez Suriye’nin kalkınması için kullanılmalı.
Suriye’de 12 günde 61 yıllık rejimin çöktüğü dikkate alınırsa ‘Donörler Toplantısı’nın gecikmeden yapılmasında yarar var.
HTŞ’NİN DURUMU
3- HTŞ’nin terör örgütleri listesinde olması ve Colani’nin başına 10 milyon dolar ödül konulması yeni Suriye yönetimi ile resmi ilişkilerin başlatılmasında önemli bir engel olarak duruyor.
ABD ve İngiltere’nin bunun kaldırılması yönünde bir çalışması olduğu söyleniyor. Suriye’nin yeni gerçekliği olarak ya HTŞ terör örgütü listesinden çıkarılacak ya da HTŞ kendini lağvedecek. Çünkü bu durum sürdürülebilir değil.
NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ ERDOĞAN’A VERİLMELİ
Nobel Barış Ödülü, Alfred Nobel’in vasiyeti gereği silahların azaltılması, katliamların önüne geçilmesi ve barışın sağlanması için çalışan lidere veriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya-Ukrayna savaşının sona ermesi için gösterdiği çabayı kastetmiyorum.
Somali ile Etiyopya arasında barışın sağlanmasındaki rolüne de değinmiyorum.
Batılı liderlerden biri bunlardan sadece birini yapsa çoktan Nobel Barış Ödülü’ne layık görülürdü.
Peki neyi kastediyorum?
ÖLÜMDEN KURTARDI
Erdoğan, Suriye’deki iç savaştan kaçan 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaptı. Siyasi olarak bedeller ödemesine rağmen milyonlarca Suriyeliyi ülkemizde misafir etti.
Eğer Erdoğan, Suriyeli kadınları, çocukları, masum sivilleri almasaydı onların bir kısmı Esed rejimi tarafından katledilecek, bir kısmı da terör örgütlerinin çatışmalarında yok olup gideceklerdi. Hayatta kalanların bir kısmının ise Esed’in işkence merkezleri olan hapishanelerde can vereceğinden kuşkum yoktur. Sadece Şam’daki Sednaya Hapishanesi’nde ortaya çıkan vahşet ve toplu mezarlar dahi Erdoğan’ın milyonlarca Suriyeli’yi ölümden kurtardığını anlatmaya yetiyor.
NOBEL ÖDÜLÜ’NÜ YÜCELTİR
Erdoğan sadece Suriyeli mültecileri kabul etmedi, aynı zamanda milyonlarca Suriyeli’nin katliamdan kurtulmasını sağladı. Milyonlarca Suriyeli hayattaysa biz onu Erdoğan’a borçluyuz.
O nedenle Erdoğan, Nobel Barış Ödülü’ne en layık liderdir. Nobel Barış Ödülü’nü alması Erdoğan’ı değil ödül verenleri yüceltir.
Paylaş