Paylaş
Peki ya kurallara uymazsak? O zaman da en az yedi-sekiz ay daha “Evde kal da evde kal” diye başımızın etinin yenmesine devam...
*
İyi ama ya virüs “şak” diye bulaşma özelliğini kaybederse? Bu mümkün. Ama bunun için virüsün en az çöldeki bedevi kadar bahtsız, bizim de en az piyangoda büyük ikramiye kazanacak kadar ballı olmamız gerekiyor.
*
Diyelim ki bütün kurallara uyduk... Üç ay sonra ne olacak?
Galvin’de akşam buluşması yapabilecek miyiz mesela? “Yemişim sosyal mesafeyi” diyerek dalabilecek miyiz kalabalıklara mesela? Zengin komşumuzun bahçesindeki mangal partisine hercai bir ruh haliyle katılabilecek miyiz mesela? Dokunabilecek miyiz gözyaşlarımıza ellerimizle mesela? Eve en yakın kafede oturup gelene geçene bakacak mıyız mesela?
*
Yok, yok, yok! Unutun bunları! Böyle bir şey yok! Kahve zincirlerinden birinden paket kahve alıp çıkmamız bile belki mümkün olamayacak.
*
Peki ne olacak? Sınırlandırılmış hayata devam! Yani savaşı kazandığımızda da zafer şarkılarıyla sokaklardan geçemeyeceğiz. Bir süre daha, hem de uzun bir süre daha... Zaferi kazanmamış gibi yapmak durumunda kalacağız.
*
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca geçen akşam, “Vaka hızımız düşüşe geçti” dedi ya... Doğrudur, bu güzel haberdir, hem de çok güzel haberdir! Fakat gevşemeyin hemen! Bu iyiye doğru gidiş sürecinin daha ilk basamağı... Ama maalesef iyiye doğru gidiş sürecinin merdiveni hem çok dik, hem de basamak sayısı çok fazla.
*
Yani demem o ki: Osman Müftüoğlu daha uzun süre başyazarlık konumunu koruyacak. “Ateş Hocam... Ateş Hocam...” haykırışları, daha uzun süre bitmeyecek. “Maskemi yıkadım, tekrar kullansam olur mu hocam” tarzı sorular, daha uzun süre popüler olacak.
*
Mehmet Ceyhan Hoca’nın yaptığı karmaşık hesaplamaları anlamak için beyni zorlamaya devam. Amerika’dan bağlanan Mehmet Çilingiroğlu Hoca’nın makineli tüfek gibi açıklamaları devam. “Bugünkü test sayısı kaç? Bugünkü vaka sayısı kaç?” merakı devam... Karantinaya uymayan magazin ünlüsü kovalamaya devam... “Bu iş ne zaman bitecek?” diye sormaya devam...
*
Tekrar ediyorum: Eyvaaah ki eyvaaaah!
HAVA SOĞUKSA EVDELER! HAVA GÜZELSE SOKAKTALAR!
DÜN hava biraz soğudu, sokaklar da boşaldı.
*
Bu ne demek?
Şu demek:
*
Hava biraz güzel olunca...
Şöyle bir dolaşalım diyerek parklara, sokaklara çıkanlar. Bir işleri yok ha! Sadece dolaşmaya çıkıyorlar. Markete gitmek bile değil amaçları! Sadece aylaklık yapmak için evden çıkıyorlar.
*
Bizim işte özellikle bu kesimi...
*
Havalar güzel olduğunda da evde tutmamız gerekiyor.
Bunun bir yolunun bulunması kesinlikle şart.
*
Üretim tabii ki devam etmeli... Tedarik akışında tabii ki kesinti olmamalı... Ekonominin çarkları tabii ki dönmeli... Marketler tabii ki açık olmalı...
*
Ama bu süreçlerin herhangi bir parçası olmayıp sadece aylaklık edenler de...
Evlerinde kalmalı.
*
Hafta sonu herkese yönelik sert bir sokağa çıkma yasağı rejimi uygulamak yerine...
Hafta içi ya da hafta sonu...
Hava güzel diye kendilerini sokaklara atıp aylaklık edenleri evlerinde tutmayı başarsak...
Virüse karşı çok daha etkili bir savaş vermiş oluruz.
ÖZEL BANKALARA ÇAĞRIMDIR: JANJANLI REKLAM YAPIN AMA MİLLETİN DERDİNE DE DEVA OLUN
ÖZEL bankalarımız, şu salgın sürecinde...
Afili, janjanlı reklam filmleri yapma konusunda maşallah pek mahirler.
*
Reklamlara bakıyoruz:
Güzel görüntüler, etkileyici müzikler...
Ve tok bir ses, “Milletçe bu işin üstesinden geleceğiz” türü bir mesaj sarkıtıyor.
*
“Milletçe bu işin üstesinden geleceğiz” diyorlar ama milletçe bu işin üstesinden gelebilmemiz için parmaklarını bile kıpırdatmıyorlar.
“Büyük bir felaket var, biz de kârımızdan azıcık fedakârlık edelim, taşın altına biz de elimizi koyalım” demiyorlar.
*
Ne fedakârlığı! Ne taşı! Ne eli!
Gayet normal sayılabilecek işlemlerde bile alabildiğine anlayışsızlar.
*
Hazine ve Maliye Bakanı da sürekli söyledi, sürekli söylüyor.
*
Şu süreçte bırakın millete minnacık bir omuz vermeyi...
Mevduatını bozdurana bile fahiş maliyetler çıkarıyorlar.
*
Şu süreçte bırakın millete herhangi bir ekstra katkı sağlamayı...
Kredisini yapılandırmak isteyene bile kapıları kapatıyorlar.
*
Özel bankalarımıza çağrımdır: Janjanlı reklamlarınızın kuru gürültüden ibaret olarak kalmasını istemiyorsanız... Bir şeyler yapmanız şart.
FAHRETTİN KOCA’NIN BASIN TOPLANTILARI NEDEN ÇOK HOŞUMA GİDİYOR?
Basın toplantısına katılan gazeteci arkadaşlarımızın tümü en doğru, en iyi, en güzel soruları çok başarılı şekilde soruyorlar. Bir tane bile “saçmalık” yok. Bravo meslektaşlarıma!
Basın toplantısına katılımda medya kuruluşları arasında hiçbir ayrım yok... Sadece belli kesime hitap eden internet sitelerinin temsilcileri bile katılabiliyorlar bu toplantıya... Ne güzel! Ne şahane!
İsteyen istediği soruyu soruyor... En küçük bir söylenti bile “Doğru mu bu?” diye soruya dönüşebiliyor... Hiçbir sınırlama yok. Sürecin şeffaflığına büyük katkı sağlayan bu tutum da alkışı hak ediyor!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, her soruya cevap veriyor. Belki bazı soruların cevapları yeterince tatmin edici olmuyor. Belki bazı soruların cevapları biraz hafif geçiyor. Ama hiçbir soru cevapsız kalmıyor. Ne iyi!
Paylaş