Paylaş
- Mesela “Paşinyan / Perişan” gibi...
- Mesela “Paşinyan / Pişman” gibi...
Küçümsüyorum bu uğraşı ama yine de kendimi alamıyorum kafiye uydurmaktan.
*
Neyse...
Konumuz bu değil.
Konumuz Paşinyan’ın son demeci...
*
Şöyle demiş son demecinde Paşinyan:
*
“Türkiye’nin Türk imparatorluğu kurmak gibi bir hedefi var. Bu politika burada başarılı olursa şaşırmayın. Sadece Yunan adaları değil, Avrupa’da da yayılmaya çalışırlarsa şaşırmayın. Türkleri Viyana’da bekleyin”.
*
Benim bu demeçten çıkardığım cümle şudur:
Bir Paşinyan ağlıyor gözleri yaşlı.
*
Ağlarken de şunları söylüyor:
“Azerbaycan bizi fena dövüyor Avrupa... Kurtar bizi Avrupa... Bizi kurtarmazsanız Türkler, sizin kapınıza dayanır Avrupa...”
*
Şu Avrupa Birliği’nde zerre dürüstlük olsa Paşinyan’a “Ağlayıp sızlayarak öcü masalı anlatacağına işgal ettiğin toprakları terk etmeyi dene” diye cevap verir.
Ama neredeeee!
SAPTIRMA VE ÇEKİŞTİRME ÇAĞINDA HEDİYELEŞME
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Müftüsü Prof. Mehmet Emin Maşalı’yı ziyaret etmiş.
Güzel! Harika! Şahane!
*
Başkan Bey ile Müftü Bey arasında bir de hediyeleşme gerçekleşmiş.
- Müftü Bey, Başkan Bey’e Kuran-ı Kerim hediye etmiş.
- Başkan Bey de Müftü Bey’e Nutuk hediye etmiş.
*
Şundan eminim:
İki taraf da bu hediyeleri, birbirlerinin hediyelerine karşılık olsun diye vermemişlerdir.
*
Ama ziyaretten fotoğraflar paylaşılınca...
“Kuran’a karşı Nutuk” ya da “Nutuk’a karşı Kuran” tarzı yaklaşımlar sergilendi ve bu yaklaşımlar üzerinden bir sürü çirkin laflar edildi.
*
Çağımız, maalesef bir çekiştirme, saptırma ve algı yaratma çağı...
Bu nedenle en masum, en iyi niyetli, en halisane amaçlı davranışlarımızı bile kontrol altına almamız gerekiyor.
*
Keşke Başkan Bey ve Müftü Bey, çağımıza özgü bu gerçekleri göz önünde bulundurarak...
Bu hediyeleşmeyi kamuoyuna yansıtmamaya özen gösterselerdi.
ESKİ BİR ŞEBEKLİĞİ HORTLATMA GİRİŞİMİ
ALİ Babacan’ın partisinin İstanbul İl Başkanı Gürol Ayan’ın fotoğrafı bu.
*
Babacan’ın İstanbul İl Başkanı Gürol Ayan, Atatürk heykelinin yanına yaklaşmış ve bu fotoğrafı çektirmiş.
Fotoğraf, “İktidarı Ata’ya şikâyet ediyorum... Ata’nın kulağına ne fısıldadım?” falan diye yayınlandı bir gazetede.
*
Eskiden çok olurdu “Ata’ya şikâyet” seremonileri...
Olumsuz gelişmeler karşısında kıllarını bile kıpırdatmayanlar, “Ata’ya şikâyet” törenleri düzenleyerek kendilerini rahatlatırlardı.
Epey dalga konusu olduktan sonra terk ettiler bu alışkanlıklarını.
*
Artık neredeyse bir konsensus var bu tür tutumların şebeklikten öteye geçmediğine dair.
Bu nedenle çoktandır “Ata’ya şikâyet” seremonisine pek rastlanmıyordu.
Ta ki Ali Babacan’ın partisinin İstanbul İl Başkanı Gürol Ayan ortaya çıkana kadar.
*
Anlıyorum:
DEVA Partisi’nin Atatürkçülerin sempatisine ihtiyacı var.
Ama bu ihtiyaç, Atatürk heykelinin kulağına şikâyet fısıldaması yaparak giderilebilecek türden bir ihtiyaç değil.
Atatürkçüler uzun zamandan beri yemiyorlar böyle şebeklikleri.
*
Gürol Bey!
Lütfen biraz daha kreatif atraksiyonlar.
ALİ ERBAŞ ÜZERİNDEN TROLLENENLERE DAİR
SOSYAL medyada bir hesap var.
*
İkide bir Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’la ilgili yalanlar uyduruyor.
*
Bu hesaptan önce Ali Erbaş’ın...
“Yabancı paralar, yabancı dinler gibidir. Uzak durun” dediği palavrası sallanmıştı.
*
Aynı hesaptan şimdi de Ali Erbaş’ın...
“Fakirler cennette şehit mertebesine yakın yedi kat yüksekte olacaklar. Belki de biz onları kıskanacağız” dediği palavrası ortaya atıldı.
*
Tamamen yalan, tamamen sallama, tamamen palavra...
Kaynak? Yok.
Nerede demiş? Yok. Ne zaman demiş? Yok. Kime demiş? Yok.
Yok, yok, yok.
*
Ama anlı şanlı gazeteciler bile bu palavraları, sorgusuz sualsiz doğru kabul edip Diyanet İşleri Başkanı’na saldırıyorlar.
Trollendiklerinin, kandırıldıklarının farkında bile değiller.
Üstelik fena halde cingöz geçindikleri halde.
*
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, tabii ki eleştirilecek.
Ama söylediği sözler üzerinden eleştirilecek.
Söylemediği sözler üzerinden değil.
Paylaş