Paylaş
*
1960’lı yıllarda yazdığı senaryolar sansür kurulundan geçmiyordu.
Kuruldakiler “Abdülkadir Pirhasan” adını görünce... Basıyorlardı sansürü.
Bunun üzerine yönetmen Atıf Yılmaz, Türkali’ye bir tavsiyede bulundu:
“İçinde Türk geçen bir takma ad kullan ve senaryolarını öyle yolla sansür kuruluna.”
*
Vedat Türkali ismi, işte böyle doğmuştur.
*
“GÜVEN” adını verdiği romanı yazmıştı.
Bir televizyon programında kendisini ifade etmek istiyordu.
Ben Kanal 7’deydim o zaman.
Bir ortak arkadaşımla haber gönderdi bana.
Buluştuk, uzun bir program yaptık.
*
“Siz komünist misiniz?” diye sorarak başlamıştım programa.
“Evet” demişti.
Üstüne basmadan, altını çizmeden... Ama büyük bir kararlılıkla...
*
O programda ta 1950’li yıllardan beri içinde biriktirdiği bir soruyu, birkaç kez tekrarlayarak sormuştu Vedat Türkali...
Yıllarca komünist avcılığı peşinden koşanlara, kitap yasaklayanlara, komünistleri hapislerde çürütenlere, sürgünlere yollayanlara dönerek şöyle demişti:
“Komünistlerin bu ülkenin geleceği için ortaya koydukları seçeneği neden yasakladınız? Neden izin vermediniz o seçeneğin de tartışılıp anlaşılır kılınmasına? Neden bir seçenek olarak bile dile getirilmesine tahammül edemediniz? O seçeneğin dile getirilmesi bile yasaklanmasıydı, bugünkünden daha kötü bir Türkiye mi olurdu? Bunun üzerinde hiç düşündünüz mü?”
*
Vedat Türkali’nin “Bir Gün Tek Başına” romanı, bir patlama romanıdır.
Bir birikimin, bir isyanın, bir kuşatılmışlığın patlaması...
Öyle büyük bir patlamadır ki bu...
Yazarın bu romandan sonra yazdığı bütün romanları, o romanın gerisinde kalmaya mahkûm olmuştur.
*
Şule Yüksel’in “Huzur Sokağı” adlı romanı, İslami kesimde öyle tutmuştur ki...
Uzun bir süre aileler, çocuklarına romanın kahramanlarının isimlerini vermişlerdir. 1970’li yıllarda verilmiş olan “Bilal”, “Feyza”, “Hilal” gibi isimler, hep o romandan yadigârdır.
Benzer bir durum “Bir Gün Tek Başına” için de geçerlidir.
Romandan etkilenen solcu aileler, çocuklarına “Günsel” ismi vermişler.
*
Ne zaman “Günsel” ismini duysam hemen sorarım:
“İsminiz ‘Bir Gün Tek Başına’dan mı?”
Şaşkın ve mahcup bir edayla karşılık verilir:
“Evet. Annem ve babam pek sevmişler romanı.”
*
Yaşarken her gününü tek başına geçiren büyük yazar Vedat Türkali’ye, yine tek başına çıktığı son yolculuk için Allah’tan rahmet diliyorum.
VEDAT TÜRKALİ’NİN KÜLT ŞİİRİ - BEKLE BİZİ İSTANBUL
VEDAT Türkali’nin “Bekle Bizi İstanbul” şiiri, çok etkileyici bir şiirdir. İlk yazıldığı dönemde elden ele dolaşmış. Yıllar sonra Onur Akın’ın şiirin bir bölümünü besteleyip söylemesiyle yeniden gündeme geldi şiir. Sanırım şiirin kesilip biçilerek bestelenmesi nedeniyle pek memnun değildi durumdan Vedat Türkali. Ama programda yayınlamamıza da ses etmemişti. Anısına şiirden bir bölümü aktarıyorum:
*
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul/Bekle bizi/Büyük ve sakin Süleymaniye’nle bekle/Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla/Mavi denize yaslanmış/Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle/Ve bir kuruşa Yenihayat satan/Tophane’nin karanlık sokaklarında/Koyun koyuna yatan/Kirli çocuklarınla bekle bizi/Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi/Bekle dinamiti tarihin/Bekle yumruklarımız/Haramilerin saltanatını yıksın/Bekle o günler gelsin İstanbul bekle/Sen bize layıksın...
İSMAİL KAHRAMAN MI, CHE GUEVARA MI?
ESKİNİN koyu sağcılarından Meclis Başkanı İsmail Kahraman Bey, bu sefer de kafayı Che Guevara’ya takmış.GChe için “eşkıya” demiş, Che’nin resminin bulunduğu tişörtü giyen gençlerimize dil uzatmış, Che’yi “gayrimilli” ilan etmiş ve daha neler neler...
*
İsmail Kahraman dendiğinde benim aklıma...Fetullah Gülen’in de müptelası olduğu “Komünizmle Mücadele Dernekleri” gelir.
*
1969’da Amerikan 6. Filo’su Dolmabahçe’ye demirlediğinde...6. Filo’yu protesto edenlerin yanında değildi İsmail Kahraman...Tam tersine...MTTB Başkanı olarak protesto edenleri protesto edenlerin yanındaydı!
*
İşte bu yüzden...İsmail Kahraman ile Che Guevara arasında bir tercih yapmaya kalksam...6. Filo’ya kalkan olan İsmail Kahraman’ın anlayışı yerine...6. Filo protestocularının esin kaynağı olan Che’yi tercih ederim.
AHMET DAVUTOĞLU’NA KISA AMA ACILI MEKTUP
SAYIN Davutoğlu...
Dışişleri Bakanlığı yaptığınız dönemde özel kalem müdürünüz olan Büyükelçi Gürcan Balık tutuklandı.
Hakkındaki suçlama şu:
Dönemin Cumhurbaşkanı Gül’den habersiz sizi Fetullah Gülen’le görüştürmek.
*
Sayın Davutoğlu...
Sizin Fetullah’ı ziyaretiniz meselesi tartışılırken...
Şöyle demiştiniz: “Gül’e Pensilvanya’ya gittiğimi önceden söyledim. Resmi görevdeyken Gül’den izin almadan hiçbir yere gitmedim. Gülen’le görüşmemden Gül haberdardı. Zihnim çok berrak.”
*
Sayın Davutoğlu...
- Eğer Gül’den izinli gittiyseniz... Neden Gürcan Balık’ı kurtarmak için bu hakikati çıkıp haykırmıyorsunuz?
- Eğer Gürcan Balık sizi yanılttıysa ve Gül’e haber vermeyen oysa... Neden Gül’den özür dilemiyorsunuz?
DEMEK FETULLAH ‘İSLAMİ DEĞİL’ HA UĞUR IŞILAK
ERDOĞAN için yaptığı ‘Dombıra’ şarkısıyla gündeme gelen Uğur Işılak, şöyle demiş:
“Üst aklın gayesi FETÖ’yü İslami bir cemaat gibi sunup milleti bütün cemaatlerden soğutmaktı.”
*
Kısacası “Fetullah Gülen cemaati, İslami bir cemaat değil” diyor Işılak.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Yarın öbür gün başka bir İslami cemaat, tıpkı FETÖ gibi davranmaya başlasın...
Bu Uğur Işılak gibiler, onun için de...
“Aslında o da İslami cemaat falan değildi” derler.
Başka cemaat çıksın... Ona da öyle derler. Bir başkası çıksın... Ona da.
Size bir şey söyleyeyim mi? Bunlar kendilerine ihanet eden son cemaatle karşılaşsalar, “Bu da İslami değildi” derler.
*
Çünkü bunlar, “hiç akıl etmez misiniz” ilahi emrini ıskalamış tiplerdir.
“Fetullah İslami değildi” falan diyerek cemaatler meselesini tartışmaktan, yani akıl etmekten kaçmayı tercih etmektedirler.
Paylaş