Paylaş
Ardından da ekliyor:
“Ama bazıları bize takoz koymaya çalışıyorlar. Çatlak sesler çıkarıyorlar. Bu memleketin düşmanları içeride ve dışarıda kumpaslar kuruyorlar.”
Başbakan Erdoğan, bütün samimiyetiyle buna inanıyor.
Ama zaten bütün arıza da, bu samimi inançtan çıkıyor.
* * *
Oysa Başbakan Erdoğan’ın şunu anlaması gerekir:
Bir memlekette...
Memnunlar da olur, memnuniyetsizler de...
Yandaşlar da olur, muhalifler de...
Yapılan her hizmete alkış tutan da olur, mutlaka bir kulp takan da...
Ne yapılırsa yapılsın yetinen de olur, ne yapılırsa yapılsın yetinmeyen de...
“Bravo” diye haykıran da olur, çatlak ses çıkaran da...
Gık bile demeyen de olur, itirazı meslek haline getiren de...
Memleketi demokrasiyle idare etmek isteyen herkesin, bunu “veri” kabul etmesi bir numaralı koşuldur.
Ama görüyoruz ki Başbakan Erdoğan’ın, böylesi bir “veri”ye aklı da, kalbi de bir türlü yatmıyor.
Memnuniyetsizleri, itiraz edenleri, çatlak ses çıkaranları anlayamıyor Erdoğan.
Bunu kendisine yapılmış büyük bir haksızlık olarak görüyor.
Her türlü itiraza ya da memnuniyetsizliğe bakış açısını, “biz burada hizmet için koştururken...” yaklaşımı şekillendiriyor.
* * *
Bu yaklaşım, tam da otoriter siyaset anlayışının kalkış noktasıdır.
Otoriter siyasetçiler...
Durup dururken “Ali Kıran baş kesen” olmazlar.
Zevk için halka zulmetmezler.
Keyif için farklı sesleri susturmazlar.
Zalimlik olsun diye ahaliye göz açtırmamaya çalışmazlar.
Bütün bunları yaparlarken, “Her şey iyi gidiyor, birlik ve beraberliği sağladık, memleketi düzlüğe çıkardık, şimdi ne gerek var çatlak seslere” anlayışına yaslanırlar.
Mantık bu olunca...
Ne muhalefete gerek kalır, ne de sivil topluma...
* * *
Başbakan Erdoğan...
Eğer bir üçüncü dünya lideri olmak istiyorsa...
“Biz rekorlar kırıyoruz / Onlar takoz oluyor” anlayışına devam etmelidir.
Ama eğer demokrasi iddiasında bir lider olmak istiyorsa...
Kırılan rekorlara takoz olmanın da bir demokratik hak olduğunu kabul etmelidir.
Endişeli yandaşlar
KISA bir süre öncesine kadar...
Hükümet yanlısı eli kalem tutan güçler, bilhassa sahil şeritlerinden yükselen “Şeriat gelecek, kadınlar zorla kapatılacak, cumhuriyet elden gidecek” diye özetleyebileceğimiz o abartılı endişeye savaş açmışlardı.
Kalemlerinin ucuna ne gelirse yazıyorlardı.
“Yaşam tarzından başka bir şey bilmiyorlar” diyorlardı.
“Paranoyanın bu kadarına pes” diyorlardı.
“Bunlar laik cahiller” diyorlardı.
Ama gelin görün ki...
Kısa bir süre öncesine kadar “endişeli modernler”e laf çakanlar, şimdi “endişeli yandaş” olup çıktılar.
Hem de mübalağaya zirve yaptırarak.
Bir endişe girdabındalar.
Telaşlanıyorlar, korkuyorlar, korkutuyorlar.
Üç beş delikanlının üç beş yumurta atması karşısında, “Üniversiteler karışacak, derin güçler harekete geçecek, biricik hükümetimiz alaşağı edilecek” diye ortalığı velveleye veriyorlar.
Demek ki İstanbul’da ya da Ankara’da, Londra’dakine benzer olaylar çıksa olağanüstü hal ya da sıkıyönetim ilan edilmesini falan talep edecekler.
Kimse söylemiyor, bari ben söyleyeyim:
Paranoyanın bu kadarına pes doğrusu!
* * *
Ama asıl önemli mesele şu:
Acaba hangi endişe daha tehlikeli? Yandaşın endişesi mi? Modernin endişesi mi?
Cevap veriyorum:
Elinde iktidar bulunmayan modernin endişesinden bir numara çıkmaz. Ama elinde iktidar bulunan yandaşın endişesinden baskı çıkar, zulüm çıkar, höt-zöt çıkar.
İlanen duyurulur: Şunlara ilgisizim
- CHP, kurultaya çarşaf liste ile mi, blok listeyle mi gidecek meselesine...
- Deniz Baykal’ın eskiden blok listeci iken şimdi çarşaf listeci olmasına...
- Deniz Baykal ile Önder Sav’ın olası ittifakına...
- Parti Meclisi’ne kimlerin geleceğine...
- Kurultay’da yayınlanacak olan CHP Marşı’na ve Kılıçdaroğlu’nun okuduğu şiire...
Yumurtaya dair iki soru, iki cevap
- SORU: İstanbul’da gösteri yapan, Mülkiye’de yumurta atan öğrenciler, türbana karşı olduklarını açıkladılar. Buna ne diyorsunuz?
CEVAP: Okudum açıklamalarını... Türban hakkındaki fikirlerine yüzde yüz karşıyım. Ama türban hakkındaki fikirlerine karşı olmam, onların protesto haklarını savunmayacağım anlamına gelmez.
* * *
- SORU: Yumurta eylemini pek sevdiniz galiba... Peki size biri yumurta atsa ne dersiniz?
CEVAP: Ne diyeceğimi bilmiyorum ama en azından “Bunlar Ergenekoncu”, “Darbe istiyorlar”, “Bugün yumurta atanlar yarın kurşun atarlar” demeyeceğim kesin...
Ahmet Kaya gecesine neden gitmedim
GÜLTEN Kaya aradı, “Davet ediyorum” dedi.
Ben de “Memnuniyetle” dedim.
Gidecektim... Gerçekten de o an gitmeyi çok arzu etmiştim.
Ama gitmedim.
Daha doğrusu gidemedim.
* * *
Nedeni şu:
Ahmet Kaya’ya yapılan zulüm döneminin üzerinden 50 yıl falan geçmiş değil.
Şunun şurasında bir 10 yıl geçmiş.
Bugün Ahmet Kaya gecesine koşarak gidenler, bundan 10 yıl önce de bir yerlere koşarak gidebilecek enerji ve sıhhate sahiptiler.
Oysa...
Birkaç yiğidin bireysel çıkışlarını bir yana bırakırsak...
Bir toplu çıkış yapamadık, başkaldıramadık, hep beraber “hop” diyemedik, organize olamadık, eylem koyamadık.
Gidenlere bir şey diyemem ama böylesi bir ezikliğin pençesinde kıvrandığım için benim yüzüm tutmadı.
Paylaş