Paylaş
Neredeyse kellemiz gidecek...
Kimi “Kâfir oldun, hemen kelime-i şahadet getir” der... Kimi “İtirafçılık yapma” der... Kimi “Kuran’a mı karşı çıkıyorsun” der... Kimi “Sen ne dersen de, imam hatipler bin yıl daha yaşayacak” der... Kimi “Boşuna çabalama... Yaranmaya çalıştıkların seni aralarına almayacak” der...
Der oğlu der...
* * *
O kadar ağır konuşuyorlar ki...
Benim gibi “ilkesizin teki”ni bile, “Bediüzzaman” üslubuyla haykırmak zorunda bırakıyorlar...
O kadar sinirleniyorum ki...
Neredeyse, “Bin başım olsa, bin başımı her gün kesmeye kalksanız ben yine de doğru bildiğimi yazmaya devam edeceğim” diye meydan okuyacağım...
* * *
Neyse... Neyse...
Belki de en iyisi yalın gerçekleri maddeler halinde bir kez daha sıralamak:
BİR: Baylar... Bayanlar... Kim ki imam hatip denilen mektebe inanıyorsa, bilsin ki bu mektepler ömrünü tamamlamıştır... Kim ki dine, diyanete inanıyorsa, bilsin ki din yaşıyor... Şunu bilin ki: İmam hatipler Allah’ın emri değildir...
İKİ: Muhteremler, muhteremler... İmam hatiplerin önünü açmak, Mekke’yi fethetmekle eşdeğer falan değildir... İmam hatipler mukaddes değildir, kutsal değildir...
ÜÇ: Beyler, hanımlar... İmam hatipler, her vatandaşın anayasal hakkı olan “din eğitimi görme hakkı”na, özellikle pragmatist sağcı iktidarlar tarafından sınırlı olarak, arkadan dolanılarak ve idareten verilmiş bir yanıttır... Gözünüzü açın da “ah imam hatibim, vah imam hatibim” diye ağlaşmak yerine anayasal hakkınızın peşinden koşun... Ve Tayyip Abinizden, “isteyen herkes için adam gibi din eğitimi” talep edin...
DÖRT: İmam hatip dokunulmaz değildir, eleştiriden münezzeh değildir... İmam hatibi eleştiren adam, dinden çıkmaz... Hatta şunu da söyleyebiliriz: İmam hatip seçeneğini eleştirip, global eğitim sistemi içinde “adam gibi din eğitimi” talep etmek, imam hatibi savunmaktan çok daha dini bir tavırdır...
BEŞ: Bugün çocuklarını yurtdışında en iyi okullara göndermeye merak sarmışların, çocuklarının “dil tahsili”ni, “din tahsili”nden daha fazla düşünenlerin, imam hatiplerin önünü açmış olmalarına “kuşku” ile yaklaşmak, her Müslüman Türk için “farz-ı kifaye” hükmündedir...
ALTI: Dindar insana “mektep fetişizmi” yapmak yakışmaz... Önemli olan mektep değil, işlevdir.
Küçük mutluluklar
* Öyle ya da böyle “en seksiler listesi”ne 39’uncu sıradan girip, hasede gark olanları zevkle izlemek...
* Bir polemik yazısına zekice yanıt almak...
* Yağmurdan sonraki toprak kokusunu içine çekip, “Yaşamak güzel şey” demek... Ardından da “Galiba ben de Haşmet gibi oluyorum” diye telaşa düşmek...
* Kapışan iki yazarın performansını ölçüp puan vermek...
* Pazarları Latif Demirci’nin “Press Bey”ini okumak...
* Lerzan Mutlu adlı hanımın “acayibül garaip” hallerine bakıp “tövbe estağfurullah” çekmek...
Şimdi ne yapıyorlardır
* ABDULLAH UNAKITAN: “En zenginler” listesine giren Kemal Abimizin zeki, uyanık, çalışkan ve iş bilir mahdumu Abdullah biraderimiz, sanırım ticarethanesinin kapısına “babam sağ olsun” tabelası asacaktır...
* AHSEN UNAKITAN: Bir zamanlar “Biz Sayın Bakanımızı çok seviyoruz” derdi... Sanırım şimdi Kemal Abi’ye “Nasıl kaçırdın elinden bakanlığı?” şeklinde doğrudan çıkışmak yerine, “Sen biraz dolaş gel, evde temizlik var” şeklinde dolaylı çıkışlar yapıyordur.
* KEMAL UNAKITAN: Bakanlıktan uzaklaştığı günden beri Tayyip Bey’in neden kendisiyle görüşmediğini düşünüp, Ahsen Yenge’ye dişlerini gıcırdatarak bakıyordur...
Paylaş