DÜNKÜ yazımda "Kanaltürk nasıl kuruldu? Tuncay Özkan parayı nereden buldu?" diye sormuştum ya...
Bakıyorum, bazıları olaya şöyle dalmayı tercih ediyorlar:
"Başbakan, mal varlığını oğlunun sünnet düğününde takılan takılarla açıklamamış mıydı? Bizim aslan Tuncay Özkan’ımız da aynı şeyi söylüyor. Ne var bunda?"
İşte yine aynı hastalık!
İşte yine "Bizim aslan"ın karşısına "Sizin aslan"ı çıkarma alışkanlığı!
Artık şunu iyice anlamış durumdayım:
Bu memlekette "Bizim aslan / Sizin aslan" meselesini aşmamız mümkün olmayacak gibi gözüküyor.
Daha doğrusu...
Aslan kapıştırma ve yarıştırma alışkanlığından vazgeçemiyoruz.
* * *
O zaman bu oyunu bozalım:
Bana "Senin kırmızı çizgilerin var, sen önce onlara bak" mı demek istiyorsunuz?
Tayyip Erdoğan’ın mal varlığının benim kırmızı çizgim olduğunu mu sanıyorsunuz?
O zaman...
İşte buradan soruyorum:
"Sayın Başbakan! Neden şeffaf davranıp mali durumunuzu ortaya koymuyorsunuz? Gizlediğiniz bir şey mi var?"
Başka?
Zaman Gazetesi’nin nasıl kurulduğunu neden sormadığımdan mı söz ediyorsunuz?
O zaman...
İşte soruyorum:
"Zaman Gazetesi’nin sahibi kimdir? Mali yapısı şeffaf mıdır? Sermayesi nereden gelmiştir?"
Başka?
Diğer medya organlarının vergi denetiminden geçip geçmediğini neden sormadığımı mı merak ediyorsunuz?
O zaman buradan Maliye Bakanlığı’na bağlı vergi denetim müfettişlerine soruyorum:
"Şu anda Kanaltürk dışında denetlediğiniz başka medya organı var mı? Varsa hangileridir? Yoksa neden Kanaltürk’ü hedef seçtiniz?"
Başka?
Bana ait hesapların denetlenip denetlenmediğini mi soruyorsunuz?
O zaman buradan vergi denetim müfettişlerine sesleniyorum:
"Ey müfettişler! Lütfen Ahmet Hakan’a ait hesapları şöyle didik didik eder misiniz? Lütfen uğraşın Ahmet Hakan’ın her türlü hesaplarıyla!"
* * *
Bitti mi? Sorduk mu sorularımızı?
O zaman Tuncay Özkan meselesine gelebiliriz.
Ben diyorum ki:
Tuncay Özkan’ın meydan mitinglerinde "Bir elimde Kuran / Bir elimde Nutuk / Göğsümde iman" cümlelerinden acayip etkilenip heyecanlanabilirsiniz.
Tuncay Özkan’ın "Sağcıysan oyunu MHP’ye, solcuysan oyunu CHP’ye ver" şeklinde bulduğu formülü "Aman bu ne dahiyane bir formül yahu" diye alkışlayabilirsiniz.
Tuncay Özkan’ı "Solun yeni Cem Uzan"ı olarak görüp, "Vatanı şimdi de bu aslan kurtaracak" şeklinde bir yaklaşım içinde olabilirsiniz.
Bütün bunlara diyecek bir sözüm olamaz.
Herkes layık olduğu bir aslanın arkasından gider.
Ancak...
İster sağcı olun, ister solcu...
İster CHP’ye oy verin, ister MHP’ye...
İster Nutuk okuyun, ister Kuran...
Hiç fark etmez...
Tuncay Özkan’a işin en başında, "Tuncay kardeş! Sen bırak şimdi Nutuk’u, Kuran’ı falan da, şu kanalı nasıl kurdun, kaç para harcadın, parayı nereden buldun? Transfer parasıyla mı yaptın bu işi? Kanalın sahibi sen misin? Yoksa kağıt üzerinde başka bir isim mi var?" diye sormak boynunuzun borcudur.
Olay gayet basittir:
Bu soruları sorarsınız, Tuncay Özkan da çıkar "aslanlar gibi" cevabını verip kuşkuları dağıtır...
Ve siz de arkadaşı sırtlayıp nereye götürmek istiyorsanız, gönül rahatlığıyla oraya götürebilirsiniz.
HRANT İÇİN ŞİİR
ARALARINDA Arif Damar, Küçük İskender, Nevzat Çelik, Gülten Akın, Haydar Ergülen gibi şairlerin de bulunduğu 73 şair, alçakça katledilen Hrant Dink için "Yetimler Ağıtı" adlı bir şiir yazmış...
Hangi şair hangi dizeye imza attı, dizeler arası uyum sorunu nasıl aşıldı, en sonunda bir "akil şair" olaya el atıp küçük bir toparlama mı yaptı?
Bunları bilemiyoruz.
Aslında ben, şiir sanatının bu tür "projeler" için pek de uygun bir sanat olmadığını düşünenlerdenim.
Ancak bu "proje"ye karşı acayip anlayışlı bir tutum içine girdim.
Galiba bunun iki nedeni var:
BİR: İşin içindekilerin niyetlerinin halis olduğuna dair duyduğum sonsuz güven...
İKİ: Şiirin son iki dizesini kaleme alan "meçhul" şairin, "Aslında ne Türk’üz, ne Kürt’üz, ne Ermeni’yiz / Öyle bir ’baba’mız var ki Hrant, hepimiz yetimiz" diyerek resmen döktürmüş olması.