HAVA acayip güzel. Sıcaklık ideal derecede. Yani 22.
Siyasayı, YÖK’ü, Apo davasını, hükümeti, DYP Kongresi’ni ve her şeyden önemlisi imam-hatipli rektörü bir tarafa bırakmış, keyfime bakıyorum.
Yazı konusu olarak kendime o korkunç İspanyol paça pantolonların giyildiği 70’li yıllara damgasını vuran naif ‘Arkadaş’ şarkısını seçmişim.
Tam, ‘Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş / Bir gün gelip ayrılsak bile seninle arkadaş’ diye mevzuya gireceğim ki...
Birden telefonum acı acı çaldı.
Arayan Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Yaşar Akbıyık idi.
Aramızda kelimesi kelimesine şöyle bir konuşma geçti:
***
REKTÖR AKBIYIK: Alo Ahmet Bey, ben Yaşar Akbıyık. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü. Sizi televizyondan tanıyorum. Televizyondaki yorumlarınız çok iyiydi ama gazetedeki yazılarınız için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
AHMET HAKAN: Sayın Rektör eleştiri hakkımızı kullanıyoruz.
REKTÖR AKBIYIK: Neyse... Ben size bir açıklama göndermek istiyorum. Bir faks numarası verir misiniz?
AHMET HAKAN: Tabii... 0.212.(...) Açıklamınızı merakla bekliyorum.
REKTÖR AKBIYIK: Hemen göndereceğim. Sayın Hakan, bu arada sizi üniversitemize bekliyoruz. Gelin, burada neler yapıyoruz, görün.
AHMET HAKAN: Mutlaka gelmek isterim.
REKTÖR AKBIYIK: İyi günler.
AHMET HAKAN: Hoşça kalın.
Bu konuşmadan 10 dakika sonra Rektör Akbıyık’ın açıklaması elimdeydi.
***
Öyle artistik olsun diye değil, samimi bir şekilde ‘cevap hakkı’na saygılı bir adam olarak, gönderilen metni noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlamak niyetindeydim.
Çünkü bir şövalye hiçbir zaman hedefindeki kişiyle eşit olmayan koşullarda mücadele etmez.
Ben böyle ulvi duygular içinde gezinirken ‘Sayın Rektör’ün ‘cevap metni’ elime ulaştı...
Hay ulaşmaz olaydı!
Ben hayatımda böyle kötü bir metin görmedim.
Neresinden tutulsa dökülüyor.
Tek tek ele alalım:
İmla: Notu pek kıt olmayan herhangi bir ortaokul ikinci sınıf Türkçe öğretmeni, bu metne 10 üzerinden en çok 2 verir. Düşünün: Ayrı yazılması gereken de’ler, da’lar meselesi halledilememiş. Rektör, özel isimlerin baş harfleri büyük olur kuralından bile haberdar değil.
İfade: Lise birinci sınıf kompozisyon öğretmeni, eğer notu bolsa bu metne yine 10 üzerinden en fazla 4 verir. Sadece bir örnek cümleyi buraya yazalım da ne demek istediğimiz anlaşılsın. İşte Rektör Bey’in yazdığı metinden sıradan bir cümle: ‘...Basın bültenindeki ifadeler Üniversiteye karşı takınılan bu tutumun bir yansıması olup ve Üniversitemizin temel ilkeleridir..’
İçerik: Anlatım ve ifade bozuklukları nedeniyle içinden çıkamadığım açıklamada Sayın Rektör, sanırım şöyle bir şey söylemek istiyor: Başbakan’ın bir kusuru yok, bütün suç onu bizden habersiz davet eden yerel politikacılarda. Yani Rektör mahcup bir şekilde geri adım atıyor.
***
Eğer kötü niyetli olsam Rektör’ün açıklamasını, ‘Türkçe yazamayan bir Rektör’ ya da ‘Ayrı yazılması gereken de’leri bitişik yazan rektörlerin bulunduğu ülke’ başlığıyla aynen yayınlar ve konuyu Doğan Hızlan ve Hakkı Devrim’e havale ederdim.
Ama kötü niyetli değilim.
Üstelik memleketimi seviyorum.
‘Orta iki’ talebesinin bile yazmayacağı türden bir metnin, ülkemizin iddialı bir üniversitesinin rektörü tarafından kaleme alındığı gerçeğinin tam olarak açığa çıkmasına gönlüm razı değil.
Dost var, düşman var...
O metin yabancı ülkelerin eline geçerse, inanın Türkiye üniversiteleri Batı üniversiteleriyle denklik sorunu yaşayabilir.
Yani mesele bu derece vahimdir.
En iyisi olayın üstünü kapatalım ve hiçbir şey yokmuş gibi yapalım.
(Not: Eğer Rektör ısrar ederse metni aynen yayınlamak zorunda kalırım ve tabii günah benden gider.)