ELLE dergisinin ödülünü almış Eda Ece. Neden ödül aldığını anlayamadım ama almış işte.
*
Ödül töreninde güya mizahi bir konuşma yapmış. Kendince esprilerle donatmış konuşmasını. Konuşmasının bir bölümünde de şöyle bir şey söylemiş:
*
“Deprem bölgesine yaptığımız her şeyi, onlar başkaları yapıyor sandılar. Sandıktan onu anladık.” (Kah kah. Kih kih. Alkışlar. Alkışlar. Alkışlar.)
*
Yani demek istiyor ki...
“Deprem bölgesine yardımı biz yaptık. Depremzedeler ise yardımı AK Partililer yaptı sandılar. Gittiler, oylarını Erdoğan’a verdiler.”
MANSUR Yavaş’a büyük bir avans verdi bu toplum.
Çok desteklendi.
Aleyhine laf söyletilmedi.
*
Çok uzun süre şöyle bir imaja sahip olmayı başardı:
*
Sadece belediye hizmetlerine odaklanmış durumda. İşine gücüne bakıyor. Polemiklerden uzak duruyor. Siyasi hesapları yok. Tam bir devlet adamı ciddiyetinde.
*
Dikkatle izledim programı. Söylenecek bin şey var. Ben sadece birkaçını yazdım.
KEMAL BEY’E ‘ÇIKMA O PROGRAMA’ DERDİM
Diyelim ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanıyım.
Ve yine diyelim ki Kemal Bey, yanıma yaklaşıp bana sormuş olsun:
*
“Canlı yayında Uğur Dündar, İsmail Saymaz falan soru soracaklar. Ben de cevap vereceğim. Ne dersin? Çıkayım mı böyle bir programa?”
*
- Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. Hesaba katsan olmuyor, hesaba katmasan olmuyor. Bırakıp gitsen olmuyor, sımsıkı sarılsan olmuyor. Kısacası onunla da olmuyor, onsuz da olmuyor.
*
- Ne uzuyor ne kısalıyor. Ne eksiliyor ne artıyor. Cepte asla ve kata değişmeyen bir yüzde 25 var. Bu yüzde 25’le bütün muhalefet sistemini kilitliyor. Ne kendisi bir şey olabiliyor ne de o varken yeni bir şey çıkabiliyor.
*
- Mesela Atatürkçü bir parti çıksa... Ancak CHP’nin oylarını bölmüş olur. Mesela sosyal demokrat bir parti çıksa... AK Parti’nin işine yarar. Mesela popüler bir muhalefet partisi çıksa... CHP’nin yüzde 25’inden asla oy alamaz. Kilitlemiş durumda yani muhalefeti. Meksika açmazı gibi kilitlemiş.
*
- Öyle umutsuz vaka ki... “Madem dışarıdan eleştirmekle olmuyor, en iyisi ben şu partiyi içeriden değiştireyim” diyerek örgütüne üye oluyorsun. Üç ayda “Bunlardan hiçbir şey olmaz” deyip koşarak eve kaçıyorsun.
*
*
- Çünkü sağcılığın, milliyetçiliğin ve muhafazakârlığın ruhunu kavramak, danışman marifetiyle olacak iş değildir.
*
- Çünkü danışmanların verdiği hap bilgilerle sağ, milliyetçi ve muhafazakâr literatüre bile hâkim olunamaz.
*
- Çünkü danışmanlara danışılarak öğrenilmiş sağcılık, muhafazakârlık ve milliyetçilik insanın üstünde iyi durmaz, hemen sırıtır.
*
Çünkü
Yaşlıca bir kadın, bir sokak röportajı sırasında “Oyumu Tayyip Erdoğan’a vereceğim” diyen bir kadına... Ağza alınmayacak bir küfür savurmuş, ardından da “o...” diye hakaret etmişti.
*
O günlerde sosyal medyada bu küfürbaz kadını bayraklaştıranlar oldu.
Terbiyesizliği yapan kadının kıyafetinin benzerini giyenler, o kadınla dayanışma içinde olanlar, “Aman da ne güzel küfretti” diyenler oldu.
*
Şartlara göre değişmekten kaçınmıyor. Yenilenmesini biliyor. Yanlışta ısrar etmiyor. Değişim arzusuna kulak tıkamıyor.
*
2- EKİP KURMA USTASI
Partisinden, ekibinden sürekli yeni yıldızlar çıkarıyor. Çok iyi ekip kuruyor. Ekibini motive etme konusunda çok başarılı.
*
3- KAZANMAYA ODAKLI
Herhangi bir ilçede az oy alındıysa bunu büyük sorun haline getiriyor. “Nasıl olsa kazandık” demiyor. Kazanamadığı yerler için üzülüyor, sinirleniyor.
*
HAKAN FİDAN’IN SES TONU
BAKIYORUM da herkes bunu merak ediyor. Hakan Fidan’la bazı toplantılarda bir araya gelme fırsatı yakalamış bir gazeteci olarak söylüyorum: Ses tonu gayet iyi. Konuşması akıcı. Derdini gayet iyi anlatıyor. Birikimi yüksek. Rasyonel olandan milim sapmıyor. Akılcı bir yaklaşımı var. Yani büyük bir sürprizle karşılaşmayacaksınız.
*
BARIŞ VE İCRAAT KABİNESİ
Eskiden kabineler açıklandığında şöyle tanımlar yapılırdı: Savaş kabinesi, restorasyon kabinesi falan. Ben bu kabine için barış ve icraat kabinesi diyorum. Bazı yönleriyle devamlılığı var bu kabinenin. Bazı yönleriyle ise eski kabineden tamamen kopuşa işaret ediyor.
*
YENİ BİR STİL: YERLİKAYA
Süleyman Soylu