Paylaş
ELLE dergisinin ödülünü almış Eda Ece. Neden ödül aldığını anlayamadım ama almış işte.
*
Ödül töreninde güya mizahi bir konuşma yapmış. Kendince esprilerle donatmış konuşmasını. Konuşmasının bir bölümünde de şöyle bir şey söylemiş:
*
“Deprem bölgesine yaptığımız her şeyi, onlar başkaları yapıyor sandılar. Sandıktan onu anladık.” (Kah kah. Kih kih. Alkışlar. Alkışlar. Alkışlar.)
*
Yani demek istiyor ki...
“Deprem bölgesine yardımı biz yaptık. Depremzedeler ise yardımı AK Partililer yaptı sandılar. Gittiler, oylarını Erdoğan’a verdiler.”
Berbat mizah. Zavallı espri bu.
*
Neyse... İşin bu kısmıyla ilgili söylenmesi gereken her şey gereğinden fazla söylendi, burayı geçeyim.
Benim asıl dikkatimi bu berbat mizahtan çok, konuşmada geçen şu üç unsur çekti:
*
BİZ, ONLAR ve BAŞKALARI.
*
Acaba Eda Ece’ye göre biz kimiz, onlar kim, başkaları kim?
Cevap vermeye çalışayım:
*
- BİZ: Eda Ece’nin adlarına konuştuğu kesim. Kendileri dışında hiç kimsenin yardımsever ve yüce gönüllü olamayacağına yürekten iman edenler. “Verdim yardımı, vereceksin oyunu” şeklinde çok çirkin bir illiyet bağı kurmaktan asla hicap duymayanlar. Hiçbir gerekçeye sahip olmadıkları halde her taraflarından yüksek özgüven akanlar.
*
- ONLAR: Depremzedeler. Oğullarını, kızlarını, annelerini, babalarını, yakınlarını, evlerini, barklarını kaybetmiş depremzedeler. Çektikleri acılar yetmezmiş gibi Eda Ece’nin çirkin ve münasebetsiz mizahının malzemesi haline getirilenler. “Kaç paralık yardım ettin kardeşim, al diyetini de bizi rahat bırak” diye çıldırmayarak hepimizi şaşırtan depremzedelerimiz.
*
- BAŞKALARI: Tayyip Erdoğan ve Tayyip Erdoğan’a oy vermeyi tercih edenler. Eda Ece’nin zihninde başkaları olarak kodlananlar. Yani Eda Ece’nin gönül dünyasındaki ötekiler. İşin en tuhaf tarafı ise şu: Eda Ece ve Eda Ece gibiler en çok ötekileştirilmekten ve “başkaları” olarak tanımlanmaktan yakınırlar.
*
Depremzedelere karşı yaptığı terbiyesizliği, gerekçesiz özgüvenini, taze acıları mizaha konu etmesini, yaptığı terbiyesizlikle ilgili özür açıklaması yapmak yerine Atatürk’e sığınmasını falan bir tarafa bırakalım.
Çünkü bunların hiçbiri Eda Ece’nin gerçek sorunu değil.
*
Onun gerçek sorunu şu:
*
Bu toplumu zihninde “biz”, “onlar” ve “başkaları” diye kamplara bölmesi ve bunu yaparken süper doğal bir şey yapıyormuş gibi davranması.
Kendisinin şifa bulması, ancak bu hastalığını teşhis edip tedaviye başlamasıyla mümkün olabilir.
ÖDÜL KONUŞMALARINI POLİTİK MESAJLARA BOĞANLARA GELSİN
NE zaman herhangi bir ödül töreninde politik mesaj verme kaygısı içine giren sanatçıları görsem...
Aklıma hemen ünlü İngiliz komedyen Ricky Gervais’in 2020 Altın Küre açılış konuşması gelir.
*
Şöyle demişti Ricky Gervais o meşhur konuşmasında:
*
“Bu akşam bir ödül kazanırsanız, burayı politik bir konuşma yapmak için platform olarak kullanmayın. Halka ders verecek pozisyonda değilsiniz. Gerçek dünya hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz. Çoğunuz okulda Greta Thunberg’den daha az zaman geçirdiniz. Eğer kazanırsanız, buraya gelin, küçük ödülünüzü kabul edin, menajerinize ve tanrınıza teşekkür edin ve s...r olup gidin.”
*
Ödül konuşması yapacak olan her sanatçının, o konuşmayı yapmadan önce en az kırk bir kez dinlemesi gereken bir konuşmadır bu.
KILIÇDAROĞLU’NA YÖNELİK AŞIRI ÖFKENİN NEDENİ
KILIÇDAROĞLU yanlısı ne kadar gazeteci ve televizyoncu varsa şu anda Kemal Kılıçdaroğlu’na öfke kusuyor.
Ölçüsüzce... Kıvamı kaçırarak... Yer yer terbiye sınırlarını aşarak...
*
Neden böyle yapıyorlar acaba?
Sanırım bunun şöyle bir nedeni var:
*
Seçimden önce Kılıçdaroğlu’nun birer neferi gibi çalıştılar. Oy istediler. “Kazanıyoruz” dediler. Mesafeyi, ölçüyü bir tarafa bırakarak partili militan haline geldiler. Sanki seçime kendileri de giriyormuş gibi davrandılar. Kılıçdaroğlu’nun kazanması için ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar. Yani seçimde Erdoğan’a karşı kendileri de yarıştılar. Yarışın bir parçası oldular.
*
Ve sonuçta kendileri de kaybetmiş oldular.
*
Şimdi Kılıçdaroğlu’na var güçleriyle yüklenerek...
Kayıptaki sorumluluklarını, seçim yarışının bir parçası haline geldiklerini unutturmaya çalışıyorlar. Kılıçdaroğlu’yla birlikte kendilerinin de kaybettiği gerçeğiyle yüzleşmekten kaçınmış oluyorlar, kendilerini tamamen temize çıkarmak istiyorlar.
*
Kılıçdaroğlu’na ne kadar yüklenirlerse...
Seçimden önceki fanatik militanlıklarının üzerini o kadar örteceklerini düşünüyorlar.
*
Böyle bir psikoloji devrede yani.
NE KILIÇDAROĞLU NE ÖZEL NE İMAMOĞLU... CHP’DEKİ ASIL KRİZ
KILIÇDAROĞLU, İmamoğlu, Özgür Özel... CHP’nin asıl krizi, sanılanın aksine bu isimlerle ilgili değil.
*
CHP’nin asıl krizi içerikle ilgili.
*
Bu zamana kadar bütün yolları denemiş olan CHP, bundan böyle nereye doğru gidecek? İçe mi kapanacak? Sağa açılmaktan vaz mı geçecek? HDP ile ilişkilerini nasıl ayarlayacak? Dış politikada nasıl bir tutum alacak? Atatürkçülüğe mi dönecek? Laikliğin bayraktarlığına mı soyunacak? Emeği mi öne çıkaracak? Dini konularda ne yapacak? Sosyal demokrat bir parti mi olacak? Hep yaptığı gibi yine “Erdoğan karşıtlığı” üzerine mi gidecek? Yeni bir Erdoğan politikası mı geliştirecek? Sert mi olacak, yumuşayacak mı?
*
Bunlar üzerine pek konuşan yok ama CHP’nin asıl krizi burada.
Çünkü Kılıçdaroğlu’nun CHP’si, bu yolların her birini en az üç kez denedi.
ERDOĞAN’IN UÇAKTAKİ EN ÖNEMLİ MESAJI
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Kıbrıs / Azerbaycan gezisini takip eden gazeteciler arasındaydım.
Bakü dönüşü uçakta yaptığı açıklamaları dikkatle dinledim.
*
En önemli mesajı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le ilgili söylediklerinde gizliydi.
Söylediklerinden çıkardığım bir sonuç var.
*
Erdoğan, yeni dönem ekonomi politikalarıyla ilgili yaklaşımını şöyle temellendiriyor:
*
Yakın geçmişte enflasyon tek haneye düşürüldü. O zaman faiz de düşüktü. Şimdi hedef yine aynı: Düşük faiz, düşük enflasyon. Mehmet Şimşek, Türkiye’yi bu hedefe götürecek. Bu hedefe götürürken Şimşek’in istediği yolu izlemesine herhangi bir itiraz olmayacak. Yeter ki düşük faiz / düşük enflasyon hedefine ulaşılsın.
*
Buradan çıkan sonuç şudur:
Mehmet Şimşek ve ekibinin üzerindeki sorumluluk, sanılandan çok daha büyük.
BİR LİDERİN DOĞUŞU: İLHAM ALİYEV
AZERBAYCAN’da konuştuğum kim varsa hepsi aynı şeyi söyledi:
*
İlham Aliyev, Karabağ zaferinden sonra gerçek bir lider oldu.
*
Azerbaycan halkı, büyük bir Karabağ travması yaşıyordu. Karabağ meselesi, ülkenin en önemli meselesiydi.
Aliyev, ülkesinin en önemli meselesini çözen, travmaya son veren isim olarak görülüyor.
Şu anda popülaritesinin zirvesinde.
*
Karizma kazanılan bir şey midir? Bilmiyorum.
Ama Aliyev’in şu anda ülkesindeki en muhaliflerin gözünde bile “karizmatik” bulunduğunu söyleyebilirim.
Azerbaycan’da gözle görülür bir Aliyev sempatisi oluşmuş durumda.
*
Aliyev ve Erdoğan...
Bu iki liderin Azerbaycan sokaklarındaki karşılığı muazzam.
Karabağ zaferinin ardından her iki lider arasındaki dostluk, sarsılmaz bir boyut kazanmış durumda.
Paylaş