Millet İttifakı’nın adayı kim olacak?
*
Millet İttifakı yanlıları, bu soru etrafında yapılan televizyon tartışmalarından, yazılan gazete yazılarından ve tabii üretilen bin türlü spekülasyondan çok rahatsız oluyorlar.
“Ben cumhurbaşkanı adayı değilim. Ben başbakan adayıyım.”
*
Buradan çıkan sonuç şudur:
*
Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olacak.
*
Peki ya sonra?
Kürt kimliğinin inkâr edilmesi... Ret ve asimilasyon politikaları... Kürtçe müziğin yasak olması... Kürtçe televizyonun hayal bile edilememesi... Terörle mücadelede sergilenen hukuksuzluklar... Dışkı yedirme... Köy yakma ve köy boşaltma...
*
Bugün itibarıyla “Kürt sorunu” dendiğinde aklımıza bunlar mı geliyor?
Tabii ki hayır.
Kimsenin aklına bunlar gelmiyor.
Çünkü bu sorunlar, zaman içinde çözülmüş sorunlar.
*
Hemen atılır ve başlardım saydırmaya:
“Kürtlerin varlığı bile inkâr ediliyor” derdim.
“Kürtçenin varlığına bile tahammül edilemiyor” derdim.
“Terörle mücadele adına bin türlü hukuksuzluk yapılıyor” derdim.
“Bunlar ortadayken, sen nasıl Kürt meselesi yok dersin?” derdim.
Yani derdim Allah derdim.
Gelelim bugüne...
“İmralı meşru bir organ değil. Meşru organ kimdir? HDP’yi meşru organ olarak görebiliriz. Eğer bu sorun çözülecekse meşru bir organla çözebiliriz.”
*
Tam “Şahane bir yaklaşım, güzel bir öneri” diyerek üzerine atlayacaktım ki...
“Küt” diye bir cevap geldi HDP’den.
*
HDP adına açıklama yapan isim Sezai Temelli.
Dediği şu:
*
Alışılmışın dışına çıkan bir yönü de şu oldu: Türkiye’deki bütün dünyalara seslendi. Türkiye’deki mevcut kutuplaşma bloklarını yıkıp geçti. Peki ama Selçuk Bayraktar, neden birbiriyle taban tabana zıt kutupların ortak bileşkesi haline gelebiliyor? Hangi yönleriyle Türkiye’deki mevcut kutuplaşma bloklarını yıkıp geçebiliyor? Bu sorulara benim verebildiğim cevaplar şunlar:
*
Çünkü Selçuk Bayraktar...
Neredeyse iki yüz yıldır genlerimize işlemiş olan “Biz yapamayız” algısını darmadağın ediyor.
Baktım:
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’tan gelen bir mesaj...
*
Mesajı noktasına, virgülüne dokunmadan aynen yayınlıyorum:
Çünkü...
“Cahiliye dönemi”nde “Sabahınız hayat olsun” diye selamlama yapılırmış.
“Günaydın” da biraz buna benziyormuş.
*
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın iki yıl önce yazdığı kitapta geçiyormuş bu ifadeler.
*
Rahmetli babam, öfkelendiğinde ve ne diyeceğini bilemediği durumlarda hep şöyle derdi:
“Allahumme meassabirin!”