Paylaş
ÜÇ tarihi fırsat kaçırdı İmamoğlu:
*
- BİRİNCİ FIRSAT: Varını yoğunu İstanbul’a harcasaydı, İstanbul’da hissedilir bir fark yaratsaydı... Bütün toplar ayağına gelecekti. Bunun yerine daha ilk günden İstanbul’u küçümsedi, cumhurbaşkanlığına heves etti. Enerjisinin, mesaisinin çoğunu buna harcadı.
*
- İKİNCİ FIRSAT: AK Parti’nin hatası nedeniyle AK Parti’yi İstanbul’da iki kez yenmiş bir siyasetçi olarak “cumhurbaşkanı adayı” olabilirdi. “Adayım” diye ortaya çıkamadı. “Düşün peşime” diyemedi. Gemileri yakamadı. Beklenen cesareti bir türlü gösteremedi.
*
- ÜÇÜNCÜ FIRSAT: Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesinin ardından bir fırsat daha doğdu kendisine. Hiç sağa sola bakmadan bayrağı açıp ortaya çıkacaktı. Böyle yapmak yerine istişarelere daldı, kulisleri yokladı, zaman kaybetti. O cesur çıkışı bir türlü yapamadı.
*
Bütün bu fırsatları kaçırınca şimdi elinde kala kala İstanbul adaylığı kaldı.
O da öyle çantada keklik değil. Kılıçdaroğlu lütfederse olacak.
KARŞIMDA SANKİ GENÇ NEŞET ERTAŞ VARDI
ADI: Bektaş Dolu. 23 yaşında. 6 yaşından beri sazla haşır neşir. Kırıkkale Denekdağlı. Anne tarafından Neşet Ertaş’la uzaktan yakınlığı var. Tıpkı Neşet Baba gibi düğünlerde çalıyor. Ankara’da bazı nezih mekânlarda sahne alıyor. Bir yanı alaylı bir yanıysa mektepli. Ankara’da Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Ses Eğitimi bölümünde okuyor. Neşet Baba gibi havalandırıyor türküleri.
Bektaş Dolu
*
Bektaş’la ilgili bu bilgileri aldım.
Daha sonra da kendisiyle tanıştım.
*
İlk gördüğüm anda “Sanki Neşet Ertaş’ın gençliğiyle karşı karşıyayım” deyiverdim. Aynı tevazu, aynı mahcubiyet, aynı saygı, aynı kavruk Orta Anadolu tedirginliği...
Hemen sordum: “Neşet Ertaş’la tanışma fırsatın oldu mu?” Üzgün bir ses tonuyla “Yok” dedi, “Tanışamadım maalesef.”
*
Sazı vardı yanında. Rica ettim çalıp söylemesi için. “Niğde Bağları” söyledi bana. Bir oyun havasıdır bu. İçinde oynak ritim de vardır, feryat da vardır. Neşet Baba bu türküyü söylerken neşenin içine hüznü de yedirir büyük bir ustalıkla. Baktım: Bektaş’ta da var aynı beceri.
*
Abdal geleneğinin soylu bir sürdürücüsü Bektaş Dolu. Kendisini buna adamış. Neşet Baba idolü. ‘Hacı Taşan’lar, ‘Çekiç Ali’ler mürşitleri.
*
Bir özelliği daha var Bektaş’ın: Mahkemelik olduğu için gösterime giremeyen “Garip Bülbül: Neşet Ertaş” filminde Neşet Ertaş’ın gençliğini oynamış. “Tam isabet!” dedim. Ardından da ekledim: “Senden iyisini bulamazlardı.”
*
Ve tabii filmi izlemek istedim. Bektaş’ın müziğine olağanüstü sözler yazan ve Bektaş’la kader birliği yapan Berat Emekçi’nin girişimleriyle filmi izledim.
Neşet Ertaş
NEŞET ERTAŞ ÜLKEMİZİN İLK ALİ CABBAR’IYMIŞ
MEŞHUR Ali Cabbar şarkısından bir bölüm:
“Baban der al gırnatanı oğlum/Akşama düğün var, yürü Ali Cabbar/Sevdiği kız başkasına varmış/Oynar el oğluyla çalar Ali Cabbar.”
*
Filmi izleyince “Vay vay vay! Meğer Türkiye’nin ilk Ali Cabbar’ı Neşet Baba’ymış” dedim. Meğer Neşet Baba, bir erken dönem Ali Cabbar’ımızmış.
*
Olay tam olarak şu:
Neşet Baba, düğünlerde çalarken bir köyde genç bir kıza vuruluyor. Gizli saklı bir iki mesafeli buluşma. Neşet Baba, aşkını en şiirsel biçimde ortaya koyuyor. Biraz anlaşıyorlar gibi. Ama genç kız, “Babam beni bir çalgıcıya vermez” diye inceden engellere de işaret ediyor. Neyse... Bir süre sonra yine bir köy düğünü... Ve bizim Neşet bir de bakıyor ki düğündeki gelin, âşık olduğu o genç kız. Ali Cabbar şarkısındaki gibi askere yazılıp gitmiyor Neşet Usta. Avşar elleri gibi kalkıp göç etmekle yetiniyor.
OLAYLI FİLME DAİR NOTLAR
- Çok emek var filmde. Hiçbir masraftan kaçınılmamış. Eski Ankara, eski İstanbul, eski Kırşehir atmosferleri çok etkileyici biçimde ortaya konmuş. Masalsı bozkır görüntüleri şahane.
*
- Bu film bir Neşet Ertaş destanı. Neşet Baba’nın hatırasına en küçük bir saygısızlık yok filmde. Babası Muharrem Usta, Neşet Ertaş’ın kişiliğinin oluşmasında en etkili kişi. İncelikleri, irfanı, adabı, erkanı babasından öğrenmiş. Film, bunun altını çiziyor. Ve tabii Neşet Baba’nın inişli çıkışlı hayatını, aşklarını, çilelerini, hayat mücadelesini anlatıyor.
*
- Ben tartışmalara girmek istemiyorum. Aileden bazıları, “Babamızın vasiyeti var, bu film vasiyete aykırı” diyor. Yapımcı Mustafa Uslu ise böyle bir vasiyetin olmadığını söylüyor. Konu mahkemede. Bu ihtilafta asla taraf olmak istemiyorum ben. Ancak içimden geçen temenni şudur: Keşke aile ve yapımcı bir uzlaşma yolu bulsa ve Neşet Baba’yı anlatan bu görkemli film izleyiciyle buluşsa.
*
- Oyunculukların tümü çok başarılıydı filmde. Özellikle Bektaş Dolu, rolünün hakkını vermiş. Neşet Baba’nın olgunluk dönemini canlandıran sanatçı Ramazan Bağgül’ü de pek beğendim. Oynamamış yaşamış resmen. Ayrıca kendisi Yozgatlıymış. Hemşerim yani.
TAYYİP DEDE ŞARKISI: BAŞTAN SONA YALAN HABER
GEÇENLERDE Sözcü gazetesinin manşetinde şöyle bir haber vardı:
*
“ÇOK YAŞA TAYYİP DEDE DİYE ŞARKI YAPTI! MÜDÜRLÜĞÜ KAPTI!”
*
Habere göre Erdoğan için bestelenen “Tayyip Dede” şarkısını projelendiren tasavvuf müziği sanatçısı Ömer Faruk Belviranlı, bunun ödülünü Güzel Sanatlar Genel Müdürü yapılarak almış.
Gazete kocaman başlıkla bağırıyor: “Devlete atamalarda liyakat değil sadakat aranıyor!”
*
Yalanları sıralıyorum:
*
- YALAN BİR: Ömer Faruk Belviranlı zaten o görevi vekaleten yürütüyordu. Asaleten ataması yapıldı.
*
- YALAN İKİ: “Tayyip Dede” adlı çocuk şarkısıyla Ömer Faruk Belviranlı’nın uzaktan yakından ilgisi yok. Şarkıyı yapan isim o değil. Projelendiren isim o değil. Şarkıyla bir ilgisi yok.
*
- YALAN ÜÇ: Şarkıyı yapan Konya Türk Tasavvuf Topluluğu’nun bir sanatçısı. Tamamen kişisel inisiyatifiyle yapmış. Çocuklarla 30’a yakın şarkı seslendirmişler. Söz konusu şarkı da onlardan biri.
*
- YALAN DÖRT: Çocuklar, o şarkıyı Konya Sultan Veled Salonu’nda seslendirmişler. O salonun da Belviranlı’yla bir ilişkisi yok. Salon Konya Büyükşehir Belediyesi’nin.
*
- YALAN BEŞ: Şarkı hiçbir biçimde Konya Türk Tasavvuf Müziği topluluğunun herhangi bir biriminde kullanılmadı, herhangi bir stüdyosunda kaydedilmedi.
*
- YALAN ALTI: Ömer Faruk Belviranlı’nın liyakatine gelince: Türk Musikisi ve Türk Tasavvuf Musikisi alanında önde gelen bir isimdir kendisi. Uluslararası kabul görmüştür. Zürih Filarmoni Orkestrası’na Türkiye’den davet edilen tek sanatçı olarak Bern ve Zürih’te iki konser icra etmiştir.
*
Muhalefet olsun ama yalansız olsun.
Paylaş