Paylaş
Görmüyor musunuz?
Yasal olarak bir “yetişkinlik sınırı” konmazsa... Küçücük kız çocuklarına musallat olmaya meraklı tonla sapığa gün doğacak!
Büyük bir istismar alanı ortaya çıkacak!
Yeter artık!
Sapıklara böyle bir alan açma çabasından vazgeçin!
*
Farkında değil misiniz?
*
Eski dönemlerde hem biyolojik olarak hem de psikolojik olarak erken olgunlaşan kızlar ve erkekler, günümüz dünyasında özellikle psikolojik olarak “çocukluk” dediğimiz kategoriden çok daha geç çıkıyorlar.
Günümüzün sosyal ve kültürel ortamının apaçık realitesidir bu.
Bu realiteyi fark edin artık.
Ve rahat bırakın çocuklarımızı.
*
Ne istiyorsunuz?
*
Neden “14 yaş da 14 yaş” diye niye tutturuyorsunuz?
Amacınız nedir?
Neden bunu sanki Türkiye’nin en temel sorunuymuş gibi dilinize doluyorsunuz?
Kız çocukları 14-15 yaşında “çocuk” kabul edilince dünya başınıza mı yıkılıyor?
“Çocuk gelinler” olgusunun yaşanmamasının size nasıl bir zararı oluyor?
Ne diye bunu mesele ediyorsunuz?
Derdiniz nedir sizin?
*
Neyin peşindesiniz?
*
Yasaya aykırı olmasına rağmen erken yaşta evlenmiş ve çoluk çocuk sahibi olmuş kadınların, “Eşim sırf bu yüzden hapiste... Çoluk çocuğumla ortada kaldım... Eşim serbest kalsın” şeklindeki taleplerine bir çözüm aramaya çalışmak başka bir şey...
14-15 yaşındaki kız çocuklarının evlenebileceğini savunmak başka bir şey...
Bu ikisi arasında bile ayrım yapmıyorsunuz.
Amacınız nedir sizin?
*
- Yetişkinlik sınırı... Muhakkak olacak!
- Çocukluk kategorisi... Muhakkak olacak!
- Çocuğa yan gözle bakmanın cezası... Muhakkak olacak!
Başka türlüsü de olmayacak.
*
Bunun nesini anlamıyorsunuz?
MASKESİZ ÇIKMAM ABİ
MAZHAR-Fuat-Özkan’ın bir reklam filmi vardı.
Sloganı: “Şapkasız çıkmam abi” idi.
*
Mazhar-Fuat-Özkan, çok şeker bir maske şarkısı yapmış...
Maskesiz çıkılmaması gerektiğini anlatan bir şarkı...
*
Keşke şarkının bir yerinde...
“Maskesiz çıkmam abi” diye bir cümle geçirseydiler.
Hem şarkı daha da şekerlenirdi hem de eski bir hatıra yâd edilirdi.
YETKİLİLERİN GECİKMİŞ AÇIKLAMALARINA DAİR
CEZAEVİNDE gazeteciye darp olayı...
Korkunç bir olay!
Konu tartışılıyor... Hararetleniyor... Alıp başını gidiyor... Her kafadan bir ses çıkıyor... Mesele büyüyor... Söylenecek tüm sözler söyleniyor...
Ve en sonunda ilgili yetkili, “Konuyla ilgili soruşturma başlatıyoruz” diye bir açıklama yapıyor.
*
Neye yarıyor bu açıklama?
Hiçbir şeye!
*
Televizyonlar arasında ayrımcılık olayı...
Ona ceza verirken buna ceza vermedin meselesi...
Konu tartışılıyor... Hararetleniyor... Alıp başını gidiyor... Her kafadan bir ses çıkıyor... Mesele büyüyor... Söylenecek tüm sözler söyleniyor...
Ve en sonunda ilgili yetkili, “Ayrımcılık falan yok... Gereği yapılacak” diye bir açıklama yapıyor.
*
Neye yarıyor bu açıklama?
Hiçbir şeye!
*
Yetkililerin duvarlarına şu mottoyu asmaları şart:
Gecikmiş açıklama, açıklama değildir.
KAYSERİ VALİLİĞİ YAPILAN SAÇMALIĞI FARK EDİNCE
KAYSERİ Valiliği’nden yapılan ilk açıklama şöyle:
*
“Bazı basın yayın organlarında yabancı uyruklu bir şahsın İngiliz bayraklı havlusunu balkonuna astığı haberleri yer almıştır. Söz konusu havluyu kurutmak için balkonuna astığını iddia eden yabancı uyruklu şahıs hakkında gerekli yasal işlemler başlatılmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
*
Kayseri Valiliği’nden yapılan ikinci açıklama şöyle:
*
“19 Mayıs 2020 tarihinde basın büromuzca yapılan kısa açıklamanın yanlış anlamalara sebebiyet verebileceği düşüncesiyle daha ayrıntılı açıklama yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Dün kutladığımız 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle saat tam 19:19’da bayraklarımızla İstiklal Marşımızı okumak için balkonlarına çıkan vatandaşlarımız bir evin balkonunda asılı yabancı bir bayrağı görünce saat 19:19’da ülkemiz genelinde yapılan programa aykırı bir durum olarak değerlendirerek şikâyet ve ihbarlarda bulunmuşlardır. Bunun üzerine ilgili şahıs hakkında yapılan şikâyet ve ihbarlar neticesinde şahsın bilgisine başvurulmuş, yapılan görüşmelerde şahsın farklı bir amaç gütmediği anlaşılmış ve durum tutanak altına alınmıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
*
İlk açıklamayı okuyunca “Bu ne ya! Tam bir saçmalık” diyorsunuz.
*
İkinci açıklamayı okuyunca ise... “Kurtarmaz ama hadi neyse” diyorsunuz.
SEDEF KABAŞ VAKASI
SEDEF Kabaş adlı muhalif televizyoncu, çalıştığı muhalif televizyon kanalında Ekrem İmamoğlu ile söyleşi yapıyor.
*
Söyleşinin en başında Ekrem İmamoğlu’nu öyle bir övüyor, öyle bir yağlıyor, öyle bir ballıyor ki...
Ekrem İmamoğlu bile bakışlarıyla, hareketleriyle, vücut diliyle “Yahu amma abarttı ha” diyor.
*
Ve uzun yağlamanın ballamanın ardından sıra ilk soruya geliyor.
*
Sedef Kabaş, yine bir sürü allayıp pullamayla başlıyor sorusuna...
Sonunda ise “Boş kaleye al da at” diyerek pasını ikram ediyor.
*
Ne görüyoruz bu cıvık cıvık röportajın ardından?
*
“Sayın Cumhurbaşkanım! Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?” türünde bir soruyla günlerce, haftalarca, aylarca kafa bulan kesimlerden...
“Bu enerjiyi nereden buluyorsunuz?” sorusunu fersah fersah geçmeyi başaran Sedef Kabaş performansıyla ilgili “tıs” çıkmadığını görüyoruz.
*
Ama ben en çok buna değil de şuna takıldım:
Sedef Kabaş’ın “SORU SORMA SANATI” diye kocaman bir kitabı varmış.
*
Sedef Kabaş’tan yeni bir kitap yazmasını bekliyorum ben şimdi.
Adını “YALAKALIĞIN İNCELİKLERİ” ya da “YALAKALIK SANATI” koyabilir.
Paylaş