Paylaş
Üstelik, davetli olarak katılıp ağırlandığınız bir organizasyonu kaleme almamak mümkün mü?
Tabii ki hayır!
Peki, neresinden başlamalı?
Öncelikle, bir organizasyonu 16 yıldır kesintisiz (geçen seneki zorunlu pandemi molası hariç) sürdürmek çok büyük bir başarı.
O nedenle ilk günden bu yana emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
‘Bilge ağacın altında, Ayvalık UNESCO yolunda’ temasıyla 4 gün boyunca Ayvalık’ın farklı noktalarında sempozyumdan panele, hasattan zeytinyağı tadımına, fotoğraf sergisinden konsere, tiyatrodan halk oyunlarına kadar birçok etkinliğe imza atıldı.
O anlamda dolu dolu geçen bir etkinlik oldu.
Muhtemelen bunların birçoğunu gazete ve/ya TV haberlerinden takip ettiniz.
O nedenle tekrara kaçmak istemiyorum.
Ancak...
Belediye Başkanı Mesut Ergin, bildik olmakla birlikte hala çözülemeyen bir konuya, ‘tahşiş’e dikkat çektiği konuşmasında dünyaca ünlü Ayvalık zeytinyağının korunması için her türlü hukuksal desteği verdiklerini söyledi.
“Uzun zamandır internet ortamında ‘Ayvalık’ adını kullanarak yapılan zeytinyağı satışları hem bizim, hem üreticinin, hem marka yağ satan işletmecilerin canını oldukça sıkıyor” dedi.
Ayvalık zeytinyağının hak ettiği değeri elde etmesinin önünde çok sayıda engel bulunduğunu belirten Ergin ekledi:
“Bunların başında tağşiş ve markalaşma ilk sırada bulunuyor.
Coğrafi işaretle tescilli Ayvalık zeytinyağının marka değerinin korunması projelerimizden biri ama tek başına çözüm değil.
Tesirli hukuki ve cezai yaptırımların takipçisi olabilmek daha önemli.
Bu konuda da ilk adımı attık.
Birlik olmamız gerekiyor.
Markalaşmadığımız için tağşişe maruz kalıyoruz, kalitemize gölge düşüyor.
Bu konuda mücadelemize kararlı bir şekilde devam edeceğiz.
Belediye olarak üzerimize düşen her türlü desteği veriyoruz, vermeye de devam ediyoruz.
Hedefimiz, Ayvalık markasının dünyaca ünlü kalitesini koruyup kaliteyi daha da yukarı çekmek.
Çok iyi biliyoruz ki Ayvalık’ta zeytin ve zeytinyağıyla yan ürünleri turizme çok önemli katkılar sağlıyor.
Ayvalık’ın yıllardır geçim kaynağı turizm mi, zeytinyağı mı, hep tartışılır.
Ancak, zeytinyağı ve turizm iç içe geçmiş bir bütün oluşturmuştur.
Ayvalık markasını kullanarak ‘Ayvalık’ adı altında turizmden gelir sağlıyorsak, otellerimiz, pansiyonlarımız, lokantalarımız Ayvalık zeytinyağını mutlaka kullanmalı.”
Bu sözlerin hepsine katılıyorum.
Tağşiş sadece Ayvalık’ın değil, tüm zeytin beldelerinin ortak derdi.
Artık bu konuda çok daha ağır yaptırımlar hayata geçirilmeli.
Hiç ama hiç kimse, “Cezayı öderim, bir süre kepenk de indiririm ama sonra yoluma devam ederim” diyememeli.
Tabii bu konuda yerel yönetimler de üreticiler de tüketiciler de üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli.
Yıllardır konuştuğumuz ama ne yazık ki hala bir arpa boyu bile yol alamadığımız bildik söylemlerden ‘markalaşma’ ve ‘tanıtım’ için daha ciddi çalışmalar yapılmalı.
Evet, tüm bunlar için de Başkan Ergin’in söylediği gibi ‘birlik’ olunmalı.
///
Karnımızdan konuşmayalım
İYİ de, birlik olmayı başarabiliyor muyuz?
Organizasyonun paydaşlarına (Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, Ayvalık Belediyesi, Ayvalık Ticaret Odası, Ayvalık Ticaret Odası Laboratuvar Hizmetleri A.Ş., Ayvalık Ziraat Odası, Ayvalık Esnaf Birliği) baktığınızda bu sorunun yanıtı, ‘Evet’.
Yılların geleneğini yaşatmak için 6 kurum el ele vermiş, güçbirliği yapmış.
Ama sanki bir şeyler eksik kalmış.
Bu yazıyı yazmak için bilgisayarımın başına oturmadan önce kim ne kaleme almış diye de baktım.
Gördüğüm, üç aşağı beş yukarı aynı.
Neredeyse birbirinin kopyası yazılar.
Ne etliye, ne sütlüye...
Oysa kendi aramızdaki konuşmalarda istisnasız herkes bu yılki etkinliğin (koronavirüs, salgından kaynaklı ekonomik sıkıntılar vs. gibi nedenlerin de etkisiyle) geçmiştekilere kıyasla biraz heyecanını kaybetmiş olduğu konusunda hemfikirdi.
Ama hiçbir yazıda bunları göremedim.
Acaba insan davetli olarak katıldığı bir organizasyonda gördüğü eksiklikleri yazıp çizmemeli mi?
Bence bu yapılabilecek en büyük haksızlık.
Bu nedenle iyisi mi yine köyün delisi ben olayım.
Varsın kızan kızsın, küsen küskün ama sonuçta Ayvalık kazansın.
///
Köyün delisi yine ben olayım
BANA göre...
İster zeytinyağı, ister başka bir ürünle gerçekten dünyada marka olmak istiyorsak hepimize sorumluluk düşüyor.
Yeri geldiğinde eleştireceğiz ki (tabii yapıcı bir şekilde) eksikler ve hatalar görülüp çözüm yoluna gidilsin.
Bilgi birikimimizi paylaşacağız ki ülkemiz hak ettiği yere çok daha kısa zamanda gelebilsin.
Her yıl heyecanla bir öncekinin üstüne artı şeyler konulmasını beklediğimiz festivalde genel kanı geçmişten gelen bazı yanlış/eksik uygulamaların devam ettiği yönündeydi.
Örneğin, adı uluslararası olan etkinlikte keşke koronavirüs engelini aşıp gelebilen yabancı konuşmacılar ve konuklar da olsaydı.
15 yılı geride bırakan organizasyonun fitilini ateşleyen, etkin görev alan ve bugünlere ulaşmasına aracılık eden simalar da katılıp nereden nereye gelindiğini anlatıp, bundan sonrası için daha neler yapılabileceği konusunda fikirlerini paylaşsalardı.
Davetli basın mensupları arasında yeni yüzler görmek mutlu etti ama zeytin-zeytinyağı üzerine yazılarıyla tanıdığımız duayen isimler de programlarında önceliği Ayvalık’a gelebilseydi.
Lokanta ve otellerin masalarında Ayvalık coğrafi işaretli çeşit çeşit zeytin-zeytinyağları olsaydı da istemek zorunda kalmasaydık.
Dikkatimi çeken bir başka şey ise zeytin-zeytinyağı pazarı oldu.
4 yıl önce, “Son birkaç yıldır olduğu gibi yerel üreticilerin stantları yine sokak arasındaydı. Bence buna artık çözüm bulunmalı. O dar alanda ne firmaların, ne de tüketicilerin beklentilerine kavuştuğunu söylemek mümkün değil. Ayvalık, Ayvalıklılar, konuklar daha geniş alanda ürünlerini tanıtıp/alabileceği bir etkinlik alanını hak ediyor diye düşünüyorum” diye yazmıştım.
Bu yüzden bu sene stantların yerinin değiştiğini görmek beni mutlu etti.
Büyük Park, sunduğu fiziki alan itibariyle bana doğru bir seçim gibi gelse de katılımcılar ilçe merkezine uzaklığından dolayı biraz şikayetçiydi.
Sadece hasat zamanı değil, her fırsatta zeytin ve zeytinyağı üzerine yazan biri olarak katılımcı firmaların daha çok olmasını beklerdim.
Bugüne kadar başarı öykülerini yazdığım birçok yerel markanın yanı sıra Tariş, Komili ve Kristal gibi devlerin tüm olumsuz koşullara rağmen son dakika sürprizi yapmak yerine stantlarda yerlerini alıp Ayvalık ve Ayvalık zeytinyağının çok daha iyi yerlere gelmesi adına düzenlenen bu organizasyona desteklerini sürdürdüklerini görmeyi arzulardım.
Sözün özü:
İstisnasız herkes Ayvalık ve Ayvalık zeytinyağını tüm dünyaya duyurmak, tanıtmak, markalaştırmak istiyorsak önce hasat günlerini doğru planlamamız gerektiği düşüncesinde.
Eğer bu işi en kısa zamanda profesyonellere bırakmaz, organizasyonu sil baştan yeniden ele almazsak bu öykünün kendini tekrarlayıp durmaktan öteye geçemeyeceğine inanıyor.
Ve diyorlar ki:
Bunun da kimseye faydası yok.
En iyisi şimdiden kolları sıvayıp 17’nci festival için çalışmaya başlamak.
Zira, zaman çok hızlı akıyor.
Paylaş