Paylaş
Panama bandıralı Lady Tuna gemisinin karaya oturması sonrası tam 50 ton yakıt denize aktı.
Şimdi; o masmavi denizin üstü, altı...
Paşalimanı ve Şifne başta olmak üzere kıyılar...
Altın sarısı kumsallar kapkara!
EBSO Meclis Üyesi Nedim Anbar’ın deyimiyle...
Canım Çeşme’yi rezil eden bir olayla karşı karşıyayız.
Yakıtın üçte ikilik kısmı deniz altında.
Ve Ildırı’dan Çeşme’ye kadar yayılmış olma ihtimali hayli yüksek.
Yine Anbar’ın ifadesiyle mevcut kirlilik buzdağının görünen yüzü.
Yazın sıcak arttıkça fuel-oil yüzeye çıkacak.
Belki denizin yüzeyi iki ayda temizlenecek ama dibinin bu kadar kısa sürede arınması imkansız.
Bu durum zaten zor durumdaki turizmi de olumsuz etkileyebilir.
Hele bir de havanın lodosa dönmesi durumunda deniz canlılarının yok olma riski var.
Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, havanın soğuk olmasının yakıtın yayılmasını engellediğini söylüyor.
Gemideki sızıntının durdurulduğunu, kalan yakıtın boşaltıldığını, sızan kısmın hızlı şekilde toplandığını belirtiyor.
Yayılmadığı için de deniz yaşamına fazla zarar vereceğine inanmadığını dile getiriyor.
Çevre Şehircilik İl Müdürü Selahattin Varan, “100 kişilik ekip gece gündüz çalışıyor. Kimse endişeye kapılmasın. Oluşan kirlilik en kısa zamanda temizlenecek” diyor.
Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan, kazaya acil müdahale edilmemesini eleştiriyor.
“İzmir gibi denizcilik yapan bir şehirde acil müdahale sistemi nasıl olmaz?” diye soruyor ve ekliyor:
“Barch gemisinin bulunmaması kabul edilemez.
Valilik olarak burada bulundurulması zorunlu kılınmalı.
O gemi, kirlettiği alanı da temizlenmek zorunda.
İzmir’de her zaman yarın kaza olacakmış gibi müdahale ekipleri hazır olmak zorunda. Bu çok zor bir şey değil.”
Deniz Ticaret Odası İzmir Şube Başkanı Yusuf Öztürk, kazanın başka odalar tarafından yorumlanmasının bilgi kirliliğine neden olduğunu savunuyor.
Okuduğunuz gibi, EBSO’dan bir üyenin, belediye başkanının, çevre şehircilik müdürünün, deniz ticaret odası yetkililerinin konuyla ilgili görüş ve açıklamaları var.
Ama bu yazının kaleme alındığı ana kadar...
“Çeşme RES işgali altında. Bunları istemiyoruz” diye sokağa dökülenlerden ‘tık’ yok!
Sanki ilçede böyle bir facia hiç yaşanmadı.
50 ton yakıt denize boşalmadı.
Kıyılar katran karasına boyanmadı.
Doğa, canlılar zarar görmedi.
Her şey güllük gülistanlık...
Ne tuhaf değil mi?
Sırf ‘konfor’ları için ortalığı velveleye verenlerin hiçbiri ortada yok, sesleri çıkmıyor.
Şimdi sormazlar mı adama, “Çevreciliğiniz bu kadar mıydı?” diye...
Acı, hem de çok acı...
Yazık, hem de çok yazık!
***
BİR PORTRE
Onun işi üretmek
HÜRRİYET Ege Yazıişleri ekibi olarak önceki gün Seferihisar’daydık.
Yeni yıl öncesi Belediye Başkanı Tunç Soyer’in konuğu olduk.
Biraz yerel, biraz da genel konular üzerinde sohbet ettik.
Tunç Başkan farklı bir kişilik.
Yapılmayanı yapmayı seviyor.
EXPO, Cittaslow (Sakin Şehir)...
Bilge Ağaç Zeytinyağı, Tohum Takas Şenliği...
Üretici Pazarı, Kadın Emeği Evleri...
Yaratıcı Yazarlık Okulu, Çocuk Belediyesi...
Sığacık Kaleiçi, Prof. Dr. İsmet Sungurbey Sokak Hayvanları Yuvası...
Ve daha niceleri...
O akşam bizi bu projelerin yeni halkasıyla tanıştırdı:
Kurutulmuş mandalina...
Malum, Seferihisar dünyaca ünlü ‘Satsuma’ cinsi mandalinanın anavatanı.
İlçedeki yıllık rekolte 50 bin ton.
Ancak son yıllarda üretici dertli.
Ağaçta 50 kuruş, tezgahta 1 lira olan ürünü satamamaktan...
Dolu nedeniyle çürümesinden, mevsimi geçip yerlere dökülmesinden şikayetçi.
Tunç Soyer buna da çözüm bulmuş.
Mandalinayı jeotermal enerjiyle kurutup tam 5 kat fiyatına ihraç etmeye başlamış.
Bu işin büyüyerek yeni bir sektör haline geleceğini, birkaç yıl içinde ilçede yeni fabrikalar kurulacağını ve bölgede 20 bin ton mandalinanın kurutulabileceğini düşündüğünü söyledi.
Kabuğuyla veya içi kurutulmuş mandalinanın hem besleyici, hem sağlıklı olduğunu vurgulayarak...
“İzmir’in tüm okullarına talibiz, her kantinde seneye kurutulmuş mandalina satmak istiyoruz.
Çocukların cips yerine bol vitaminli mandalina kurusu yemesini arzu ediyoruz.
Termal enerjiyle kurutulan mandalina vitamininden hiçbir şey kaybetmiyor.
Bu ürünümüz çok yakında sofralarda olacak, çantalara, raflara girecek” dedi.
Biz o akşam her ikisini de tattık.
İnanın, müthiş bir lezzet.
Tunç Başkan yine farkını konuşturmuş.
Belli ki, kafasında başka projeler de var.
O halde izlemeye devam...
***
BİR DİLEK
Dünü dünde
bıraktığımız
bir yıl olsun
DARBE girişimi...
Terör saldırıları...
Şehitler, gaziler...
Ekonomik dalgalanma...
Döviz kurlarındaki büyük değişim...
Ve daha birçok gelişme...
Neresinden bakarsanız bakın, 2016 beklemediğiz bir yıl oldu.
İyi geçmesini diliyorduk ama umduğumuz gibi gerçekleşmedi.
Beklentilerimizden uzak bir yıl oldu.
Ama yarın itibariyle bitiyor.
Umarım 2017 güzellikleri beraberinde getirir.
Zaten ne diyor, Mevlana?
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi...
Her gün bir yere konmak ne güzel...
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş...
Dünle beraber gitti cancağızım...
Ne kadar söz varsa düne ait...
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım...”
****
YAPMAYIN
Yeni yıl havai
fişeksiz de
karşılanabilir
DAHA önce de yazdım ama tekrarda yarar görüyorum.
Bir havai fişek patladığı zaman...
Kulakları rahatsız eden büyük bir gürültüye yol açıyor.
İçeriğindeki kimyasallar nedeniyle ciddi çevre kirliliği yaratıyor.
Kanserojen etkisi bulunan bu tozlar aynı zamanda insan sağlığına da zarar veriyor.
Sesi, dumanı ve ışığı kuşları korkutuyor. Sağır ve kör ediyor. Ölümlerine neden olabiliyor.
Kültürel ve tarihi eserler zarar görebiliyor.
Zümrüt yeşili ormanlar yanıyor.
Bu listeyi uzatmak mümkün...
Ama bu kadarı bile ‘Neden?’ sorusuna yetiyor da artıyor.
Gelin; yarın akşam bir görsel şov uğruna insan, hayvan, bitki ve çevreye zarar vermekten artık vazgeçin.
Paylaş