Paylaş
Konaklı kızlar bu zaferle inanılmaz bir başarıya da imza attı...
Bu kupayı üst üste 4’üncü kez kazanan kulüp olarak spor tarihine adını altın harflerle yazdırdı...
Ve önümüzdeki sezon ülkemizi bir kez daha UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde temsil etme hakkını kazandı...
Hem de bunu geçen yılların dörtte bir bütçesiyle yakaladı...
Kırçiçeği Bodrum Basketbol, Türkiye Kadınlar Basketbol 2’nci Ligi’ni şampiyon olarak tamamlayarak 1’inci Lig’e yükseldi...
Elde ettiği başarılarla sezon boyunca İzmir’in gururu olan Becker 35 Albatros Kadın Basketbol Takımı da final grubu maçlarının son gününde yine bir İzmirli Ekiz Yumurta Foça’yı yenerek Kırçiçeği Bodrum Basketbol’un ardından 1’inci Lig’e çıkma başarısını gösterdi... Her iki kulüp de bunu ilk yıllarında gerçekleştirdi...
Bitmedi, bir başarı da voleybolda geldi...
Seramiksan’ın Turgutlululara voleybolu sevdirmek ve bu spora destek vermek amacıyla kurduğu Seramiksan da 1’inci Lig’e adım attı...
Onlar yeşil sahaların amazonları...
Onlar potanın kırçiçekleri, albatrosları...
Onlar filenin kuğuları...
Aşkla, iyi niyetle, samimiyetle, inançla, disiplinle, azimle, mücadeleyle, ekip ruhuyla son saniyeye kadar mücadele ettiler...
Hiç ama hiç vazgeçmediler, ‘pes’ etmediler, hep başarıyı kovaladılar...
Parkeye alın terlerini akıttılar...
Yüreklerini ortaya koydular...
Ve bileklerinin gücüyle de hak ettikleri şampiyonluğa uzandılar...
Hepsini kutluyorum...
İnanıyorum ki, yeni sezonda da zirveye oynayacaklar...
Daha uzun yıllar İzmir’i, Ege’yi en iyi şekilde temsil edecekler...
Yolunuz açık, vurduğunuz gol, attığınız basket, smaçınız sayı olsun...
Kırçiçeği, Becker, Seramiksan, Ekiz Yumurta’ya da...
Sponsorluk desteğinin itici gücüyle neler başarılabileceğini gösterdikleri...
Bu kentten ve bölgeden kazandıklarını yine bu kent ve bölgenin değerlerine harcadıkları için...
Yürekten teşekkürler...
***
BEĞENDİM
‘Atlas’ın yükü, hepimizin yükü’
ONLAR, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 1989-1990 mezunu 30 pırıl pırıl insan...
Hepsi kendi alanlarında başarılı birer hekim...
Yıllar sonra yeniden bir araya geldiler...
Başta tıp eğitimi alan öğrenciler olmak üzere, üniversite gençliğine karınca kararınca karşılıksız burs vermek için el ele, kol kola verdiler...
‘Atlas Sağlık Eğitim Vakfı’ çatısı altında güçbirliği yaptılar...
“Her şeyi biz biliriz” demediler, yanlarına 6 da profesyonel aldılar...
Peki, vakıflarına neden ‘Atlas’ ismini verdiler?
Malum; mitolojide tanrılar tanrısı Zeus, Olympos’a saldırdığı için Atlas’a çok kızar...
Ve ona sonsuza kadar gök kubbeyi sırtında taşıma cezası verir...
Oluşumdaki 30 hekimden biri olan, sevgili dost, Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı Opr. Dr. Sırrı Sorguç, “Biz de 36 arkadaş, ‘Atlas’ın yükü hepimizin yükü’ diyerek bu isimde karar kıldık ve yola koyulduk” diyor...
Amaç, gençlerin kendilerini geliştirme süreçlerine katkı sağlamak...
Mesleki, kültürel, sanatsal, sportiv alanlarda da fark yaratmalarına yardımcı olmak...
Vakfın Başkanı Dr. Mustafa Apak ise kendilerini diğer vakıflardan ayıran en önemli özelliğin yürütecekleri ‘mentorluk’ programı olacağını vurgulayarak...
“Sadece burs vermeyeceğiz. Gençlerimizin akıl ve ruhlarını da besleyeceğiz” diye ekliyor...
Onları ilk günden beri takip ediyorum...
Ve görüyorum ki, kısa sürede büyük yol aldılar...
Sessiz sedasız, içinde gençlerin olduğu organizasyonlara dahil olarak varlıklarını hissettiriyorlar...
Ne diyeyim, yolunuz açık olsun!
***
TEŞEKKÜR
Şimdi Bornova’da çocuk olmak vardı
UNICEF’in, Bornova’yı ‘çocuk dostu kent’ seçmesi boşuna değil...
Baksanıza; spordan eğitime, sosyal aktivitelerden kent yönetimine kadar çocuklar için proje üstüne proje hazırlanıp hayata geçiriliyor...
Belediye şimdi de ‘Bornova Çocuk Dünyası’ adıyla yeni bir tesisi daha hayata geçirmeye hazırlanıyor...
Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün paylaştığı habere göre...
Bornova Çocuk Dünyası’nda kalıcı ve geçici sergi ile bilgi ve deneyim alanları, atölyeler olacak...
4-12 yaş grubu çocukların bilişsel, fiziksel/motor, sosyal, duygusal becerilerinin gelişimini şekillendiren ve destekleyen mekanlar yer alacak...
Ayrıca içinde 2 bin basılı kitap kapasiteli, dijital ve sesli eserlerin de yer alacağı okuma salonu bulunacak...
Öğrencilere yönelik eğitim ve öğretim aktivitelerinin yanı sıra yaş günü kutlamalarında da kullanılabilecek...
Özetle, çocukların keşfederek ve eğlenerek öğrenebilecekleri, aileleriyle birlikte keyifli zaman geçirebilecekleri, alternatif bir tesis olacak...
İnsana, geleceğe yatırım yapan Başkan Olgun Atila’ya tüm çocuklar adına kocaman bir bravo!
***
HAFTANIN FOTOĞRAFI
BU haftanın fotoğrafı Uşak’tan...
Uşak Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nde okuyan Atakan Yılmaz ve 5 arkadaşı ile...
Mehmet Emin Hoşgör Ortaokulu’ndan 180 öğrenci el ele vermiş...
Teknoloji ve Tasarım Dersi kapsamında strafordan 50 kedi evi yapan gençler, bunları Uşak Sokak Hayvanları Koruma Derneği’ne hediye etmiş...
“Önemli olan evlerin güzel olması değil, kedilerin korunması ve barınması. Aç kalmamaları, yemek ve su ihtiyaçlarının giderilmesi” diyorlar...
Düşüncesi de güzel, evler de güzel...
Elinize, yüreğinize sağlık...
***
GEREKSİZ
İzmir’in heykelle imtihanı
TÜRKİYE’de örnekleri çok...
Ama biz bölgemizdekileri kısaca hatırlayalım...
Eylül 2000’de Edremit’te ‘Sarıkız’ heykeli krizi çıktı...
Yıllardır Barbaros Meydanı’nda duran ve ilçenin simgesi konumundaki heykelin göğsünün göründüğü söylendi, konu belediye meclisine getirildi...
Yetkililer, “Haklısınız, Türk-İslam menkıbelerine sahip çıkmak bizim görevimiz” dedi...
Mart 2008’de Denizli Belediyesi’nin önündeki Atatürk heykelinde yer alan atın cinsel organı koparılıp boyandı...
Geçen martta Fethiye’de belediye tarafından yaptırılan Özgecan Aslan Parkı’ndaki 4 balerin heykeli müstehcen olduğu gerekçesiyle kaldırıldı...
Şimdi de İzmir’de, Metro’nun İzmirspor durağına yerleştirilen yarı çıplak ahşap müzisyen heykeli kriz oldu...
Önce üzeri örtüyle kapatıldı, sonra o örtüyü kaldırmasınlar diye zincirle kilitlendi...
Sorun sadece çıplak heykellerle sınırlı değil...
Politik bulunup kırılan da var...
Estetik olmadığı öne sürülüp kaldırılan da...
Yörük Efe bıyıklı mıydı, köse miydi?
Nene Hatun tüfekli miydi, baltalı mıydı?
Diye günlerce tartışılanlar da...
Kırılan, çalınan da...
Velhasıl heykellerle savaş bir Türkiye klasiği...
Çünkü kültürümüzde heykel yok!
Heykele nasıl davranılır bilmiyoruz...
Sonuçta da nereye ne heykeli konursa birinin kafası bir yerine takılıyor işte...
Paylaş