Paylaş
GEÇEN hafta, turizmin gözdesi Çeşme’nin karşı karşıya olduğu çevre felaketini yazdım.
Panama bandıralı Lady Tuna’dan denize akan tam 50 ton yakıtın...
O masmavi denizin üstünü, altını...
Paşalimanı ve Şifne başta olmak üzere tüm kıyıları...
Altın sarısı kumsalları nasıl kapkara yaptığını anlatmaya çalıştım.
Tabii tüm bunların buzdağının görünen yüzü olduğunu...
Yazın sıcak arttıkça yüzeye çıkacak fuel-oil’in zaten zor durumdaki turizmi de olumsuz etkileyebileceğini...
Hele bir de havanın lodosa dönmesi durumunda deniz canlılarını yok etme riski olduğunu paylaştım.
Aradan geçen sürede ne oldu dersiniz?
Ülkenin yoğun gündeminde unutuldu gitti.
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın dışında konuyla ilgili kimseden çıt çıkmadı.
Balbay, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin yanıtlaması istemiyle Meclis’e bir soru önergesi verdi.
Mustafa Balbay’ın, Özhaseki’ye sekiz sorusu var.
1. Yaşanan sızıntının asıl nedeni nedir?
2. Geminin taşıdığı yük ve miktarı nedir?
3. Geminin depo kapasitesi ve bulunan mazot miktarı kaç tondur?
4. Deniz yüzeyine hangi ölçüde ve ne kadar mazot karışmıştır?
5. Yaşanan sızıntıya ilişkin hangi işlemler yapılmıştır? Turizm, kıyı balıkçılığı ve su altı yaşamı açısından risk analizi yapılmış mıdır? Sonuçları nedir? Bölgeye verdiği zararın etkileri hangi eylem planı ile giderilecektir?
6. Orkinos çiftliklerinden yüklenen balıkları gümrüklemeye götürürken yaşanan bu olayın tekrar etmemesi için çiftlikler veya taşımacılık açısından bir önlem alacak mısınız?
7. Denizlerimizde bu tür olayların yaşanmaması için bakanlık olarak önleyici hangi tedbirleri uyguluyorsunuz?
8. Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin, eylülde, “Ildır Körfezi’ndeki bölgeyle ilgili çalışmaları yaptıktan sonra Bakanlar Kurulu kararı ile onaylayıp özel koruma altına alıyoruz. Çeşme’yi 12 ay yaşayan bir yer, körfezi de birçok balık türünün yaşayabildiği alan haline getirmeyi düşünüyoruz” açıklamalarına ilişkin çalışmalar hangi aşamadadır? Bölge ne zaman özel koruma alanı ilan edilecektir?
Evet; bu soruların cevapları hem acil, hem de çok önemli.
Zira, bunlara verilecek yanıt...
“Önümüzdeki sezon gönül rahatlığı ile denize girilebilecek mi?”
“O bölgeden avlanan balıklar güvenle tüketilebilecek mi?” gibi vatandaşın kafasındaki sorulara da ışık tutacak.
Ayrıca, bir Çeşme sevdalısı ve 40 yıllık yaşayanı sevgili Temel Aycan Şen’in mesajında da paylaştığı gibi...
Kürek ve çuvalla yürütülen çalışmalarla olacak bir iş değil bu.
Bu saatten sonra Amerika’yı yeniden keşfetmek yerine doğru ve etkin uygulamalarla çözüme gitmek gerek.
Çeşme gibi ülkenin nadide bir yerinin bu kadar korumasız olmasını kabul etmek de mümkün değil!
Zira; Bodrum, Marmaris gibi onlarca koyu da yok Çeşme’nin...
Sözler misiniz; Paşalimanı, Ilıca, Yıldızburnu, Altınyunus, Boyalık çıktığı zaman Çeşme mi kalır, turizm mi?
Kötü niyetli veya kazaen olabilecek bu tip olaylarla hemen vazgeçilecek kadar ucuz ve değersiz mi buralar?
Zaman az ve hızla ilerliyor, acil ve etkili müdahale şart.
Çeşme bir tane ve çok kıymetli, hepimizin de göz bebeği.
Turizmin de olmazsa olmazlarından.
O halde devletin yanı sıra herkes üzerine düşeni yapmalı, taşın (ziftin) altına elini sokmalı!
İzmirlisi de, İstanbullusu da, Ankaralısı da...
Öyle yazın birkaç aylığına soluğu Çeşme-Alaçatı’da alıp beach’lerde salınmakla, sörf yapmakla...
Rakı-balıkla, sırf “Ben de buradayım” diyebilmek için magazincilerin objektifine poz vermekle Çeşmeli olunmuyor.
“Ben ne yapabilirim ki?” demeyin, ot festivali için, kermesler için koştuğunuz bu cennete bu kez de çevre için gelin!
***
MESAJLAR
“SAHİ o çevreciler nerede?” başlıklı yazıma çok sayıda mesaj geldi.
Haklı bulan da var, haksızlık ettiğimi düşünen de...
Hepsine saygım sonsuz.
Yerim o kadarına el verdiği için üç tanesini özetleyerek paylaşıyorum.
Takdir sizlerin...
Eko sistemi etkiler
SAYIN Adnan Bey,
Öncelikle bu konuya sayfanızda yer verdiğiniz için teşekkür ederim.
Ben Alaçatı’da yaşayan eski bir İstanbulluyum.
23 Aralık Cuma günü saat 13.00’te bu konuyu hepimizden daha iyi bilen ve yıllardır Çeşme’de yaşamakta olan bir arkadaşlarımla Paşalimanı’na gittiğimizde daha herhangi bir çalışma başlamamıştı.
Biz orada iken 4-5 kişi bir kamyonla geldi.
Taşeron firma olduklarını söylediler.
Biz çalışmalarına engel olmamak adına bölgeden ayrıldık.
Bu temizlik çalışması çok ama çok özel ve teknik bir çalışma olup gelişi güzel yapılması ve ayrıca sadece görsel olarak ört bas edilmesi konuyu ortadan kaldırmaz.
Önümüzdeki aylarda buradaki balık ve diğer canlıların eko sisteminde çok ciddi değişiklikler olacak.
Ayrıca oradaki balık çiftliklerinden toplanan çipura, levrek ve orkinoslar da sofralarımıza gelecek.
Birkaç arkadaş olarak, Başbakan’a, kendi çektiğimiz fotoğraflar, bilimsel açıklamalar ve kaza ertesi yapılması gerekenlerle yapılanlar arasındaki farkları gösteren bilgileri içeren bir dosya sunmak üzereyiz.
S. Kerem Okman
Çok hafife alınıyor
SAYIN Adnan Kaya,
Duyarlı yazılarınız için teşekkürler.
Çeşme’deki petrol kirliliği hafife alınıyor.
Kıyıdan kürekle yapılan temizlik hiç çözüm değil.
Yaklaşık bir aydır rüzgar hızının 25 deniz milinin altına düşmeyen farklı yönlerden esmesini yaşıyoruz.
Kıyıya vuran dalganın tekrar geriye dönme hareketi söz konusu.
Ayrıca deniz içindeki akıntı hareketleri de cabası.
Lütfen devam edin yazın, yazdıkça yaptırım doğacaktır.
Doğası temiz, kardeşliği göstermelik olmayan 2017 olması dileğiyle...
Ekrem Tok
Biz hep Çeşme’deyiz
SAYIN Kaya,
Yazınızı okudum.
‘Çevreciler nerede diyorsunuz?’
Biz hep Çeşme’deyiz.
RES’lere neden karşı çıktığımızı hiçbir basın kuruluşu sormadı, kimse bizlerle ilgilenmedi.
Ben RES’lere karşı değilim, yapıldığı yerlere karşıyım.
Tarlamıza 500 metre uzaklığa rüzgar canavarlarından diktiler.
İletişim hatlarını tarlalarımızın üzerinden geçirdiler.
Bizleri mahkemeye verdiler, celbi tarlaya yollamışlar, haberimiz olmadı.
Önce bir firma hat geçirdi, bir yıl sonra başka bir şirket 20 metre arayla ikinci hattı geçirdi.
Tarlanın çitlerini kopardılar, ağaçları kırdılar, bizleri çok mağdur ettiler.
İki şirket birleşip toprak altından iletişim hattı yapabilir, ama toprak altı pahalı.
Bütün bunlardan kimse bahsetmiyor.
Hepimizin huzuru kaçtı, tansiyon hastası olduk.
Zeytinlerimiz artık ürün vermiyor, çünkü arılar öldü.
Daha ne yazayım?
Nursel Taştabanoğlu
***
BİR SERGİ
Herşeye rağmen güneş yeniden doğar
İZMİR Çiğli’deki Ekol Sanat Galerisi, bugün yeni yılın ilk sergisine ev sahipliği yapacak.
Sıdıka Keskinoğlu’nun, “Herşeye Rağmen Güneş Yeniden Doğar” adını verdiği etkinlikte son dönem çalışmaları sanatseverlerle buluşacak.
6 Şubat’a kadar açık kalacak bu organizasyon diğerlerinden biraz farklı.
Serginin tüm geliri KİTVAK’a (Kemik İliği Transplantasyon ve Onkoloji Merkezi Kurma ve Geliştirme Vakfı) bağışlanacak.
Keskinoğlu, bu etkinlikle bir anlamda karanlığa umut olacak.
Aslında Sıdıka Keskinoğlu bu tür desteği hep yapıyor.
Geçen yıl da “Bir Yastıkta Kırkbeş Yıl” isimli kişisel sergisinin de tüm gelirini Türkiye Multipl Skleroz Derneği’ne bağışlamıştı.
Ekol Hastaneleri ve Ekol Sanat Galerisi Yönetim Kurulu Başkanı Opr. Dr. Mehmet Baz ve eşi Figen Baz’ı böylesine anlamlı bir organizasyona ortak oldukları için kutluyorum.
Daha önce de yazdığım gibi...
Onlar, hayatlarını sağlığa adamış bir çift.
Ama aynı zamanda sanatın iyileştirici gücüne de inanıyorlar.
Ve hastaların hayata daha ümitle bakabilmelerini sağlamak amacıyla kurdukları sanat galerisinde resim sanatının ünlü isimlerini ağırlıyorlar.
Hepsi birbirinden değerli sanatçıları ve paha biçilmez eserlerini bir araya getirmek inanın hiç kolay değil.
Büyük emek ve çaba gerektiriyor.
Tabii bir o kadar da güven ve güvenlik.
O nedenle, “Eğer bir maniniz yoksa bu sergiyi kaçırmayın” diyorum.
Hele bir de imkanınız varsa mutlaka tablo da satın alın.
Bu sayede kanserin pençesindeki insanlara umut olun!
Paylaş