ASLINDA o, Hacettepe mezunu bir hekim. Aydın Kuşadası’nda göz hekimliği yapıyor. Aynı zamanda İzmir Selçuk’un Çamlık köyünde bağ, şaraphane, restoran, yemek-toplantı salonu ve otelden oluşan rüya gibi bir tesisin sahibi. Yaklaşık 8 yıl önce, kendisi gibi Hacettepeli çocuk endokrin uzmanı eşi Gülgün Hanım’la birlikte aslında emeklilik hayali olan, hekimlikten arta kalan zamanlarında yakalandığı bağcılık ve şarapçılık tutkusunu butik bir işletmeye dönüştürmüş. İş isim bulmaya geldiğinde de, bu topraklarda yaşamış, insanlığın ortak atalarına, düşüncenin, felsefenin babalarına bir saygı duruşu, bir selam veriş olsun diye ‘7 Bilgeler’de karar kılmış. Öyle ki, ürettiği şaraplara ve otelinin odalarına ilk 4’ü herkesçe kabul gören, bölgemize en yakın yerleşimlerde yaşamış bilgeler ‘Thales’, ‘Bias’, ‘Solon’, ‘Khilon’, ‘Anaxagoras’, ‘Lassos’ ve ‘Pyhtagoras’ın adlarını vermiş. O kim mi? Aslında o da bir ‘Bilge’... Ama yaşatmaya çalıştığı 2 bin 500 yıllık geçmişin aksine 1973 Bursa İnegöl doğumlu, aileden Karslı Bilge Yamen... Hayatta kopuşlardan ziyade dönüşüm ve başkalaşıma inanıyor. Bu yüzden her günü bir önceki günden farklı yaşamaya çalışıyor. Kaz, ördek, kırmızı et, makarna, peynir ve tabii ki, hobisi iken KOBİ’si olan şaraptan hoşlanıyor. Kendisi ve yakınları için seyahat rotaları hazırlamayı seviyor. Eski bir fotoğrafçı. Aynı zamanda sıkı bir okuyucu ve caz dinleyicisi. Şapkasız çıkmayanlardan! ‘Duman’ isminde bir kangalı var, ama güvercinleri de olsun istiyor. Dahası mı? O halde buyurun hep birlikte daha yakından tanıyalım...
HAYAT FELSEFESİ
Hayatta kopuşlardan ziyade dönüşüm ve başkalaşıma inanırım. Bu yüzden her günü bir önceki günden farklı yaşamaya çalışırım.
OTOMOBİL
Yerden yüksek olmalı
* İlk arabam Fiat Uno’ydu, şimdi Nissan Quaskai kullanıyorum. Bir otomobilden öncelikli beklentim yerden yüksek olması. Ayrıca, kırsalda rahatlıkla yan yollara girebilmeliyim. Trafikte sakin bir sürücüyüm. Etrafımın keyfini çıkarmak isterim.
BESLENME
İZMİR’de ‘Mozart’ adında bir akademi kurmak... Belki pek çok sanatçının, ‘Hayali güzel ama ayakları yere basar mı?’ diye düşünerek vazgeçtiği bu fikri İzmirli opera sanatçısı İlhan Cinpir, meslektaşı ve eşi Fatma Cinpir’le hayata geçirdi. Alsancak’ta kurduğu ‘Mozart Akademi’ ile klasik müzikten şan derslerine, tiyatrodan baleye pek çok alanda her yaştan insana eğitim veriyor. Cinpir, ünlü müzik dehasının adından esinlenerek kurduğu akademide küçük yetenekleri akademik eğitimle yoğurarak başarılı sanatçılar, sanatseverler yaratabilmek ve kültürel düzeyi yüksek bir toplum oluşturmak hayaliyle yola çıkmış. Özellikle bu yıl Harry Potter Çocuk Operası’nın dünya prömiyerini İzmir’de gerçekleştirerek adından söz ettiren Mozart Akademi, bu kez yine çocuk ve gençlere yönelik Avrupa ve Amerika’da son yılların en çok ses getiren, şimdilik ismi sır gibi saklanan bir müzikale hazırlanıyor. İlhan Cinpir klasik bir opera sanatçısı imajından farklı bir portre çiziyor. Klasik otomobil kullanıyor, pastırmaya bayılıyor. Turnelerle dünyayı gezmesine rağmen İzmir’den vazgeçemeyen başarılı sanatçının favori mekanı ise Kemeraltı’ndaki balık çorbacısı. Ailesine çok düşkün olan Cinpir, piyano, saksafon ve gitarın yanı sıra bağlama çalıyor ve hobi olarak atölyesinde heykel yapıyor.
HAYAT FELSEFESİ
Yaşam dolu, enerjik, çalışkan ve pozitif biri olduğumu düşünüyorum. Hümanistim. Paraya değil, insana önem veririm. Çocukları, hayvanları, doğayı ve sanatla ilgili olan her şeyi çok severim. Aileme ve işime de düşkünüm.
OTOMOBİL
Piyanomu da taşıyabiliyorum
* Kendi kazancımla aldığım ilk araba bir BMW 5.20 idi. Rengi beyazdı. Çocukluk hayalim olduğu için olsa gerek çok temiz kullandım. Sanırım bir daha hiçbir arabam o kadar temiz olmadı. Şimdi işimden dolayı bagajı geniş bir otomobilim (Fiat Fiorino) var. Rengi yine beyaz. Çoğu zaman koltuklarını yatırıp piyanomu taşıyorum. Araba kullanmayı çok seviyorum. Öyle ki, ‘Tutkunuyum’ diyebilirim. Bir araçtan beklediğim en temel özellik büyük, gösterişli ve konforlu olması. Hızı çok sevsem de konfor daha öncelikli benim için. Trafikte hızlı değil ama seri kullanmayı severim. Otomobil iyi değilse hız yapmam.
BU haftaki konuğum renkli mi renkli... Bir kere iki işi birden var. Fransızca ve İspanyolca profesyonel turist rehberi. Aynı zamanda da restoran işletmecisi. İtalyan mutfağının eşsiz lezzetlerini İzmir (Konak Pier) ve Çeşme’ye (Yıldızburnu) taşıyan Mezzaluna’da Sarıket Türkay’ın ortağı. Yani Bahadır Karagöz... Her iki mesleğinin odağında da insan olduğu için olsa gerek ikili ilişkilerde son derece başarılı. Son derece kültürlü, donanımlı, konuşkan, sempatik, güler yüzlü ve sabırlı. Yüzünden tebessüm hiç eksik olmuyor. Sanki sinirleri alınmış gibi! Gözlerindeki parıltı tavırlarına da yansımış. Özetle, harika bir insan. ‘Her zaman sevdiğin işi yapamazsın. O halde yaptığın işi sev ve en iyi şekilde yapmaya çalış’ hayat felsefesiyle dikkat çeken düzgün bir iş insanı, iyi bir aile babası, aynı zamanda da sıkı bir dost. Hayatı yoğun bir tempoda koşturmaca içinde geçtiğinden işi kaçta izin verirse o saatte yatıp genelde çok erken kalkıyor. Dolayısıyla şu dünyadan en çok istediği şey uyku, biraz uyku... İşte karşınızda Türkçe anlamı ‘Hilal’ olan Mezzaluna’nın küçük patronu Bahadır Karagöz’ün çok fazla bilinmeyen ‘Sıradışı’ öyküsü...
HAYAT FELSEFESİHer zaman sevdiğin işi yapamazsın, o halde yaptığın işi sev ve en iyi şekilde yapmaya çalış.
OTOMOBİL
Çizildiğinde üzülmemeliyim
* İlk arabam 1993 model beyaz bir Serçe idi. 23 yaşımda ve çalışarak biriktirdiğim parayla aldığımdan benim için çok değerliydi. Şimdi 2013 model beyaz Volkswagen Golf’üm var. Bir otomobil alırken dikkat çekmeyen, küçük boyutlu, Alsancak’ın dar sokaklarında çizildiğinde üzülmeyeceğim model tercih ediyorum. Kısa mesafelerde kullandığım için orta karar konfor bana yetiyor. Trafikte sakinim, hız merakım geçmişte kaldı. Ancak kurallara uymayan ve saygısız sürücüler beni çileden çıkarıyor.
BUGÜNKÜ konuğumuz, İzmir’den Euro League seviyesine yükselebilen 2-3 basketbolcudan biri olan Arda Vekiloğlu... Pınar Karşıyaka’nın efsane ismi babası Nadir Vekiloğlu’nun izinden yürüyen, müthiş basketbol kariyerinin ardından antrenörlükte de başarı basamaklarını hızla tırmanan, Kültür Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler mezunu, genç, zeki ve başarılı bir isim... Arda Vekiloğlu bugüne kadar 133 kez ay-yıldızlı formayı giydi. 1 TBL, 1 Türkiye Kupası, 1 Cumhurbaşkanlığı Kupası kaldırdı. Basketbol kariyerinin ardından Gelişim Koleji’nde antrenörlüğe başladı. Genç takımdan çıkmaya başladığı basamakta bugün artık A Takım’a kadar yükseldi, diğer yandan ise Basketbol Genç Milli Takım teknik heyetinin değişmez ismi olarak çalışıyor. Arda Vekiloğlu önceki günlerde Türk basketboluna çok büyük bir gurur yaşattı. FIBA’nın düzenlediği 3 yıllık üst düzey sertifika programına tüm dünyadan katılan antrenörler arasında ikinci olarak sıradışı bir başarı elde etti. İşte o “sıradışı oyuncu” ve “sıradışı antrenör”, bugün bizlere yaşamanın kapılarını açtı. Bizce ortaya her sporcunun okuması gereken satırlar çıktı.
HAYAT FELSEFESİ
Tesadüf yoktur. Hayatta karşına çıkan her insan ve olayın orada olmasının bir sebebi vardır. Sebebini bilmene gerek yok, senin hayrına olduğunu bilmen yeterli.
OTOMOBİL
Güvenli ve çevreci olmalı
* Araba benim için sadece bir araç. Marka, model, yıl ve bunun gibi parametrelere önem vermeme bilincine uzun zaman önce eriştim. Bir otomobilin güvenli ve çevreci olması onu tercih etmem için yeterli. Yaşantım şoför gerektirmedikçe kendim kullanmayı tercih ederim. Oldukça bilinçli, dikkatli bir sürücü olduğumu söyleyebilirim.
BİR dakika olsun yerinde duramayan, hayat dolu, enerjik, içinde pil olduğunu düşündüren kıpır kıpır bir insan... İnişli çıkışlı yaşamında doğruyu yanlışı, iyiyi kötüyü nasıl ayırt edebileceğini hala öğrenmeye çalışan duygusal, bir o kadar da tatlı bir adam... “Çok şey bildiğimizi sanıyoruz ama insanoğlu bizi şaşırtıyor, yaşımız kaç olursa olsun bilmediğimiz daha birçok şey olduğunu karşılaşınca anlıyoruz” diyecek kadar temiz kalpli harika bir pasta ve dondurma ustası... Asker ocağının “Tatlıcı”, Çeşme’nin “Dondurmacıbaşı” lakaplı usta ismi... Özel Türk, Fatih, Ege, Çamlaraltı, Türkay Koleji mezunlarının hala unutamadığı İzmir Küçükyalı’daki Cafe Maya’nın eski sahibi, özel muzlu pastaların yaratıcısı... Veli Yüce... Nam-ı diğer ‘Veli Usta’... Size bu hafta bu sıradışı konuğum Yüce’yi tanıtmaktan ayrı keyif alıyorum... Dikkatle takip edin, kısa süre sonra, Türkiye’nin bu özel markasını yaratan Veli Usta evlerinizin vazgeçilmez tatlarından biri olarak ürünleriyle konuğunuz olabilir... Bugün için ise tek şansınız var... Çeşme’de her noktada bu lezzeti tadabilirsiniz... Şimdiden afiyet olsun...
HAYAT FELSEFESİ
Kendi yemeyeceğini başkasına da yedirme.
OTOMOBİL
Trafikte iddialı değilim
* İlk arabam 1988 model mavi bir Ford Taunus’tu. 1990’da almıştım. Şimdi 2009 model beyaz Citroen Berlingo’m var. Bir otomobilden temel beklentim kişisel ihtiyacım yanında işime de hizmet verebilmesi. Trafikte çok iddialı olduğumu söyleyemem. Zaten araba kullanmayı da pek sevmem. Çeşme dışına fazla çıkmamaya özen gösteririm.
HAYATIN içinde sevinç ve mutluluk da var; hüzün ve keder de... Taner Acı, genç yaşına rağmen her ikisini de yaşamış biri. Temmuz 2000’de Melek Hanım’la evliliğinin ardından yıllarca evlat hasreti çeken, Aralık 2013’te dünyaya gelen ve ‘Aydın Ata’ ismini verdikleri çocuklarıyla mutluluğu yaşayan, emsalsiz ve saygı değer bir iş insanı. Gönlünde insan sevgisi, günlük yaşamında yüzünden hiç eksik olmayan tebessümü ile dost canlısı bir beyefendi. Bu haftaki konuğum Egebella Kuaför & Kozmetik Ürünleri’nin kurucu ortaklarından Taner Acı... Üniversitede inşaat okumasına rağmen, henüz 21 yaşındayken kardeşi Türker Acı’yla birlikte kuaför malzemeleri ticareti yapmaya başlamış. Şimdi sektörde 25’inci yılını kutluyor. Ailesine çok düşkün. Koyu bir Fenerbahçeli ve aynı zamanda eski amatör sporcu. Okul yıllarında basketbol ve futbol oynamış, şampiyonluklar yaşamış. İşinin gereği dışında nezaketi, saygınlığı, karşısındaki insana verdiği değer ve çalışkanlığı onu topluma örnek bir birey yapıyor. “Çevrem tarafından iyi bir insan olarak anılmak isterim ve buna göre yaşarım” diye özetlediği hayat felsefesiyle de fark yaratıyor.
HAYAT FELSEFESİ
Hayatımda en önem verdiğim şeyler başta ailem, sağlığım ve işim. Bunun dışında çevrem tarafından iyi bir insan olarak anılmak isterim ve buna göre yaşarım.
OTOMOBİL
Sürat yapmam ama seriyim
* İlk arabam 1994 model bir Ford Taunus’tu. 1998’de almıştım. Yıllarca çok severek kullandım. Şimdi 2014 model bir Volvo XC60 var. Otomobilimi kendim kullanırım, büyük de keyif alırım. Trafikte olmayı seviyorum. Bir araçtan öncelikli beklentim güvenlik ve konfor. Trafikte hız yapmam ama seri bir sürücüyüm. Kurallara uymaya özen gösteririm. Özellikle emniyet kemerimi mutlaka takarım.
ÜNİVERSİTEDE iktisat okudu, mezun olduğunda bir bankada iş buldu. Ancak masa başında oturmayı sevmediği için bu macerası çok kısa sürdü. Kurulurken geçtiği Turizm Bakanlığı’nda görev yaptığı 30 yıl içinde tam 29 bakanla çalıştı. Türk turizminin bugünlere gelmesinin yolunu açan planlamalarda görev aldı. Antalya’ya ‘Turizmin başkenti’ ünvanını kazandıran 100’den fazla otelin tahsisine imza attı. 1989’da, “İstanbul, 25 tane 5 yıldızlı otele sahip olmadan turizmde dünya markası olamaz” dediğinde herkes gülmüştü. Bugün 56 tane 5 yıldızlı oteli olan İstanbul, 52 tane de 5 yıldızlı otel inşaatıyla onun bile hayallerinin üzerine çıktı. O, bir turizm duayeni. Güman Kızıltan... “Hayal etmeden turizm yapamazsınız. Benim ölçeklerime göre İzmir’de 10 tane 5 yıldızlı otel daha olmadan bu tekerlek kolay kolay dönmez” diyor. 1935 doğumlu olmasına karşın hala simsiyah olan orijinal saçları, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, çalışkanlığı, sevecenliği, beyefendiliği, mütevazılığı, alçak gönüllülüğü, içtenliği, sıcaklığı, açık sözlülüğü ile dikkat çeken Kızıltan aynı zamanda örneği günümüzde pek bulunmayan, her daim görüşlerine başvurulan bir bilge kişi. Yılların deneyimini şimdilerde başkanı olduğu İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi aracılığıyla paylaşmayı sürdüren Güman Kızıltan’la keyifli bir sohbete ne dersiniz?
HAYAT FELSEFESİ
Başarısızlıkların olmaması. Hedefe kilitlenip sonuç alınması. Bilinmeyen konularda beyanda bulunulmaması. Millet, devlet ve aile menfaatlerinin öncelikli tutulması. İnsanlarla dostluk. Mutluluklarda paylaşım.
OTOMOBİL
Önce emniyet, sağlamlık
* İlk arabam 1964 model beyaz bir Volkswagen’di. Şimdi 2013 model beyaz Mercedes 180’im var. Bir otomobilde ilk önce emniyet ve sağlamlık ararım. Tabii güvenilir marka, görünüş, zarafet ve renk de önemli. “Trafikte oldukça dikkatli bir sürücüyüm” diyebilirim. Eğer yol müsaitse hızı severim.
BESLENME
“BİLDİĞİN değil, sevdiğin işi yap” derler. Bugün sizlere bu sözün hakkını vermiş bir ismi tanıştıracağım. Adı, Güniz Can. İzmir’in duayen sanayicilerinden Melih Gürsoy’un kızı. İyi bir eğitim aldıktan sonra aile şirketlerinde dış ticaret yöneticisi olarak yıllarca çalışmış. En büyük hobisi sanatla da bağlarını hiç koparmamış. Ailede de sanata karşı bir ilgi olduğundan sanat faaliyetlerini hep yakından takip etmiş. Ama en büyük hayali kültür ve sanatla ilgili bir iş yapmakmış. Onu da Alsancak Limanı’nın karşısında ‘Kedi Kültür Sanat’ ismini verdiği merkezle hayata geçirmiş. Şimdi sevdiği işi yapmanın mutluluğunu yaşıyor. Dünyaca ünlü yerli ve yabancı sanatçılar burada eserlerini sergiliyor, İzmir sanat hayatına farklı bir pencere açıyor. Uzakdoğu mutfağını seviyor. Yüzmekten çok hoşlanıyor. 1 haftadan uzun tatillerden sıkılıyor. Güniz Can, şimdilerde Kedi Sanat’ı kültür yönetimi mastırı yapan kızı Deniz’le birlikte yönetiyor.
OTOMOBİL
Hız yapmam, yavaş da kullanmam
* İlk arabam ikinci el beyaz renkli 1975 model bir WW Passat’tı. Şimdi yine WW ama bu sefer 2008 model bir Jetta ve rengi füme. Bir otomobilden beklentim içinde kendimi emniyette hissetmek. Bu nedenle Alman arabalarını seviyorum. Sağlam ve güçlüler... Trafikte dikkatliyimdir, hız yapmam ama yavaş kullanmayı da sevmem.
BESLENME