Paylaş
İlk ve tek göz ağrımız
Bana sorsanız, bize bizi yansıtıyor.
Karım “Doktor” diye tutturdu. Hadi dediği olsun “ya bir bildiği varsa” dedim, gittik doktora.
Kitaplar öyle diyormuş. Arkadaşları da öyle diyorlarmış.
Esas, Annesi öyle diyormuş! O zaman kesin gidilecek.
Karım annesinin söylemlerini kanun gibi algıladığı için bu haldeyiz zaten!
Hep başkaları daha iyi biliyor.
Hele annesinin bilmediği ne var bilmiyorum!
Bizi bizden daha iyi bilen 3. şahıslar var etrafımızda ve benden başka herkesin görüşü de kayda değer. Kapılara yumruk atasım var ya, yürü git oğlum diyorum.
Bu ara acayip gerginim.
Ben, “sen rahatla azıcık, gerilme devamlı, gülümse, biraz gevşe, sarılalım birbirimize, arada çocuğumuz da görsün” diyorum.
Yok kardeşim! Dinletemiyorum.
Ben ilkelim.
Ben ne anlarım babalıktan!
Bencil Adamın tekiyim.
Aklım fikrim de sekste.
“İyi ya işte! Bak canım seni çekiyor. Ne güzel. Ya canım başkasını çekseydi?” diyorum bu sefer de tehdit etmekle suçlanıyorum.
Hem madem ben baba olmayacak Adamdım, ne diye yaptık biz bu çocuğu anlamadım gitti.
Hani beni bu kadar bencil ve vurdumduymaz görüyorduysa karım, “ben senden hamile kalmak istemiyorum” deme şansı da, hakkı da vardı!
Zorla mı bırakacaktım?!!
Daha neler!
Vur yumruğu duvara, çık git!
Yapamıyorum. Kahretsin, ne biçim işse seviyorum kadını.
Kadın bir psikoloğa gittik.
Acayip etkilendim.
Hoş bir kadın.
İnsanın gözlerinin içine bakan kadınlar var aslında etrafta. Adam bazen sinirler de gerginse görüyor. “Yanlış” kavramı göreceli oluyor o zaman. “Benim gözüm görmez” diyen de yalancı tabi!
Ya da Adam nasıl söylesin, kesin korkuyordur karısından. Kıskançlık ve sorgulama olmasa bunlar da konuşulur karı-koca arasında; ama nasıl?
Adamın gözü başka kadına kaymayacaksa da kaydırılır. Bu da sizin marifetiniz. Haberiniz ola.
Neyse, bu kadın doktor fena değil.
Bize dair bir şeyler sorunca sanki biraz yüzlerimiz kızardı. Kaçamak cevaplar verdik filan. Ama kimse kendi üzerine de almak istemiyor. Anladım ki esas çocuk biziz. Çocukta sorun filan yok.
Biraz diş biledim, biraz da haz duydum. Benim öneriler pek de yanlış çıkmadı.
“Stres dolu, yemek yedin/yemedin sofrası yerine, hoşsohbet bir akşam yemeği” deyince doktor, neredeyse ayıptır söylemesi, içimden hareket çekmek geldi karıma; ama yapmadım tabi.
Bir de çok ilginç bir şey anlattı kadın:
“Çocuk uzun bir süre dünyanın merkezinde, olan biten her şeyin de sorumlusu olarak görürmüş kendini. BEN MERKEZCİ bir dünyası vardır belli bir yaşa kadar” dedi. Ve şöyle düşünürmüş çocuk; “BEN ne yaptım da annem-babam kavga etti?” veya “BEN ne yaptım da annem-babam mutsuz oldu? Bunlar hep benim yüzümden” diye algılar hep kendini suçlar ve mutsuz olurmuş.
Bu da kapak oldu bize.
Benim anlatamadığımı, yapamadığımı, Doktor Hanım yapacaksa, ne ala.
Parama ve vaktime geçer sözüm. İkisini de koyarım ortaya.
Bunu da deneriz anasını satayım.
Adam
Paylaş