Paylaş
Geriye dönüp Zeytin Dağı’na baktım, Mescid-i Aksa’nın kapısının önünde durup altın kubbeli Kubbet-Üs Sahra’yı Seyrettim.
Hüzün kapladı içimi.
Peygamberimizin miraca yükseldiği mağarada namaza durduğumda bir daha hissettim ki, Kudüs benim ebedi yürek sızım.
ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul eden kararı onaylamasıyla birlikte Ortadoğu’nun kalbine yeni bir hançer saplandı.
Söz konusu Kudüs olunca duyguların ayağa kalkmaması mümkün değil, ama karşı karşıya olduğumuz sorun duygularla değil diplomasi ve ilmi siyasetle çözülmeyi bekliyor.
A PLANI DEVREDE
Ankara, Kudüs konusunda duyguları arka plana itip diplomasiyi öne çıkardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, liderlerle görüşüyor. Mümkün mertebe en geniş koalisyonu sağlamaya çalışıyor. Çünkü Kudüs kararı büyük planın bir parçası olarak görülüyor. 1948’de İsrail’in kuruluşundan sonraki en önemli adım olarak değerlendiriliyor. Sadece bu kararla kalınmayacağı, devamının geleceği düşünülüyor. Ankara’nın bir yol haritası var. Ancak bunun Türkiye’nin eylem planı olarak değil uluslararası işbirliği sonucunda alınmış kararlar olarak ortaya çıkmasını sağlamaya çalışıyor. Fransa’dan Rusya’ya, oradan İslam İşbirliği Teşkilatı’na kadar geniş bir yelpazede bu kararların tartışılıp uluslararası bir nitelik kazanmasına özen gösteriliyor. Doğru olan da bu. Yoksa İsrail’le diplomatik ilişkilerin kesilmesinden Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak ilan edilmesine kadar bir dizi karar alınabilir. Zaten uluslararası bir zemin oluşturulamazsa Türkiye kendi yaptırımlarını açıklayacak. Ancak o A planı değil, B planı.
Başkan Obama’nın pasif tutumu nedeniyle Rusya, Suriye sürecine dahil olmuş, yüzyılların rüyası olan Akdeniz’e inmeyi başarmıştı. Trump’ın Kudüs kararı da Putin’i İsrail-Filistin denklemine dahil edecek. Erdoğan, ABD ile ters düşerken Trump’la ilişkilere özen gösterirdi. Dikkat ederseniz, Kudüs kararından bu yana doğrudan Trump’ı hedef almaya başladı. Trump’ın Kudüs kararının yok hükmünde olduğunu söyledi.
Trump’ın Kudüs kararını alırken yalnız olmadığı Körfez krallıklarının da zımni desteğini sağladığı düşünülüyor. Zamanın ruhu da ona uygun. Körfez krallıkları İsrail’le balayı dönemini yaşıyor. İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı bunun test edilmesi açısından önemli.
Kudüs konusunda Putin’le yapılacak olan görüşmeler daha önemseniyor. Çünkü Türkiye, Suriye ve Katar süreçlerinde Rusya ile birlikte yol almayı başardı. Bakalım Erdoğan-Putin işbirliğinin Kudüs krizine yansımaları ne olacak...
ZORUNLU AÇIKLAMA
Kudüs varken Zarrab konusuna değinmek zorunda kaldığım için baştan özür dilerim.
Sevgili Ahmet Hakan’ın, “Abdulkadir Selvi şu bulmacayı çözmeli” çağrısı ve okuyucularımızdan gelen sorular üzerine şunu söylemek isterim:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Zarrab konusunda MİT tarafından Başbakanlığa gönderildiğini iddia ettiği bir metin açıkladı. Ben de Kılıçdaroğlu ile Zarrab arasındaki bir dava üzerine İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne MİT tarafından gönderilen cevabi bir yazıyı gündeme getirdim. Mahkeme başkanı tarafından 10 Aralık 2015 tarihinde okunan açıklamada, “Kayıtlarımızda yapılan araştırma neticesinde; 18.04.2014 tarihli Rıza Sarraf’ın suç işlediğine dair tespitleri havi teşkilatımız tarafından hazırlanarak Başbakanlık makamına sunulan bir rapor bulunmamaktadır” deniliyor. Ben bunu açık kaynaklardan derledim. Google’a girdiğinizde bu haber karşınıza çıkıyor.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, “Evet, böyle bir şey söz konusu. Dikkate alınmalıydı” derken elindeki bilgiler neydi, orasını bilmiyorum. Ama ben yazdıklarımın arkasındayım.
Halep oradaysa arşın burada. Kılıçdaroğlu açıkladığı metni mahkemeye sunar, bilirkişi incelemesi yapılır, gerçek ortaya çıkar.
Paylaş