Paylaş
1- Şimdiye kadar Kemal Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener arasında böyle bir görüşme yapılmamış. “Asla” böyle bir görüşme olmamış. Ne gizli, ne açık.
2- Kılıçdaroğlu ile Akşener şu ana kadar Cumhurbaşkanı adayları üzerinde bir müzakere yapmamışlar. Yani Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş olmasın, Kemal Bey sen ol ya da olma. Ya da şunu aday gösterelim diye bir müzakere yapılmamış.
SEÇİM SÜRECİNDE
3- Millet İttifakı bir aday belirlemeyecek mi? Belirleyecek. O zaman bunu liderler tespit etmeyecek mi? Edecek. Peki Akşener ile Kılıçdaroğlu ne zaman bir araya gelip bu işi görüşecekler? El cevap: Ne zaman ki seçim kararı alınıp resmi seçim takvimi işlemeye başlar, liderler toplanıp kimin aday olacağını konuşur.
4- Sadece aday ismi mi konuşulacak, sadece iki lider mi belirleyecek? Hayır. Millet İttifakı’na dahil olacak partilerin liderleri belirleyecek. Ama önce ortak aday çıkarıp çıkarılmaması kararı alınacak. O konuda da uzlaşmaya varılırsa sıra aday isminin belirlenmesine gelecek.
5- İmamoğlu ve Yavaş’ın geri adım atması, Akşener’in Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını ilan etmesi üzerine ortada tek Kemal Kılıçdaroğlu kaldı. Kılıçdaroğlu için “Cumhurbaşkanı aday adayı” yorumu yapılıyor.
KILIÇDAROĞLU KONUSUNDA SORU İŞARETLERİ
6- Millet İttifakı partilerinde, ‘sağ seçmen CHP genel başkanına oy verir mi? Kılıçdaroğlu aday olursa kazanması tehlikeye girer mi’ kaygısı var. Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak öne çıkması üzerine bu kaygı artmaya başladı.
7- Kılıçdaroğlu ile seçime girersek kaybedebiliriz kaygısının CHP tabanında da gözlendiği söyleniyor. Kılıçdaroğlu’nun da karar vermeden önce anketler yaptırıp kendi adaylığının kazanma şansını ölçtüreceği düşünülüyor. Şimdi cevabı aranan soru şu: Kılıçdaroğlu seçilemeyeceğini görürse aday olmaktan vazgeçer mi?
8- Akşener’in, tutumu açısından “seçilecek aday” vurgusu bir şifre olarak görülüyor. Akşener’in aday tespit sürecinde kazanacak aday konusunda ısrarlı olmayacağı ifade ediliyor.
ÜÇÜNCÜ İSİM
9- Temel Karamollaoğlu ziyaret ettiği Akşener’in Cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıklamasını bir “fedakârlık” olarak değerlendirdi. Karamollaoğlu, “Partici bir yaklaşımla Millet İttifakı aday belirleyemez. Bu ülkede AK Parti’nin ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin dışında herkesi kucaklayabilecek bir adayın bulunması zor değildir” diyerek, üçüncü bir ismi işaret etmişti. Bu üçüncü isim kim olur? Bu durum Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı şanslı hale getiriyor ama sürpriz bir isim de sürpriz olmamalı.
10- Akşener ve Karamollaoğlu’nun tutumu, Millet İttifakı “ortak aday” kararı alırsa Kılıçdaroğlu’ndan ziyade muhafazakâr kesimden de oy alabilecek üçüncü bir ismin adaylığını daha güçlü bir seçenek haline getiriyor.
SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİNE GAZETE VE TV AYARI
Sosyal medyanın yıkıcı etkisini 6-7 Eylül olaylarının bir provası olan Altındağ’daki Suriyelilere ait işyerlerine yapılan saldırı sırasında gördük. Gezi olayları sırasında ise başka ülkelerde meydana gelen olaylarda vahşi bir şekilde hayatını kaybedenlerin görüntüleri İstanbul’da yaşanıyor diye servis edilmişti. Artalya-Manavgat, Marmaris ve Muğla’daki yangınlar sırasında ise sosyal medyadan iç savaş çağrışımları yapılan paylaşımlar oldu. Ülke orman yangınlarını söndürmek için çırpınırken, Türkiye’yi küçük düşürmeyi hedefleyenlerin başlattığı “HELP TURKEY” kampanyasında sahte ve bot hesapların kullanıldığı tespit edilmişti.
Sosyal medya üzerinden Türkiye’nin içini karıştırma, iç savaş provaları yapma girişimleri bu işin en önemli bir Milli Güvenlik sorunu olduğunu ortaya koydu.
2023 SEÇİMLERİ VE SOSYAL MEDYA
2023 seçimlerine dönük tartışmalarda, ya muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağını ya da Millet İttifakı’nın mı yoksa Cumhur İttifakı’nın mı kazanacağını tartışıyoruz ama asıl tartışmamız gereken konu, seçim sürecinde en çok sosyal medya manipülasyonlarıyla boğuşmak zorunda kalacağımız gerçeğidir. Sosyal medya operasyonlarına şimdiden hazır olun derim. Genç kuşağın en çok sosyal medyadan etkilendiği düşünülürse, sosyal medya operasyonlarının ne denli etkili olacağı unutulmamalı.
DÜNYA ÖRNEKLERİ
AK Parti’de sosyal medya ile ilgili bir çalışma yapılıyor. Almanya, İngiltere, Fransa ve Singapur örneklerinden de yararlanarak sosyal medya üzerinden yürütülen beşinci kol faaliyetlerini engellemeye, dezenformasyonun önüne geçmeye dönük düzenlemeler üzerinde duruluyor. AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal başkanlığında yürütülen çalışmalar belirli bir seviyeye ulaşınca, önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’la ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşülerek son şekli verilecek.
Sosyal medya düzenlemesinde şimdiye kadar iki nokta üzerinde duruluyordu.
1- Sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilcilik açarak mali ve hukuki muhataplık sorununun çözülmesi.
2- Yalan haberin kriterlerinin ne olduğu ve yalan habere kimin karar vereceği.
Daha önce de iki noktayı yoğun olarak tartışmıştık. Biri sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilcilik açmaları, diğeri ise yayılan haberle ilgili paylaşımların kaldırılması konusu. 5651 sayılı yasada yükümlülüklerini yerine getirmeyen sosyal medya platformlarına, bant aralıklarının daraltılması ve reklam gelirleri üzerinden bazı yaptırımlar getirilmişti.
EGEMENLİK
Sosyal medya platformları, temsilcilik açma ve Türkiye’de kazandıklarını vergilerini ödeme konusunda istekli davranmadı. Yeni çalışmada ise sosyal medya platformlarının temsilcilik açmaları, Türkiye’nin “Egemenlik” hakkı kapsamında ele alınıyor.
“İnternet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ve bu yayınlar yoluyla işlenen suçlarla mücadele edilmesi” hakkındaki 5651 sayılı kanunda, Türkiye’ye temsilcilik açmayanlara bant daralması, reklam yasağı gibi müeyyideler getirilmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan zorluklar nedeniyle sosyal medya platformlarının Türkiye’de temsilcilik açma zorunluluğu egemenlik haklarının tanınması kapsamında ele alınıyor.
DEZENFORMASYONA KİM KARAR VERECEK?
Sosyal medya düzenlemesinin başından itibaren bir haberin yalan haber olduğuna ve dezenformasyon amacıyla üretilip paylaşıldığına kim karar verecek, sorusunun üzerinde duruluyor.
“Dezenformasyona RTÜK mü, BTK mı, İletişim Başkanlığı mı, mahkemeler mi karar versin ya da yeni bir birim mi oluşturulsun?” tartışması yaşandı. Sonunda yeni bir birim kurmak yerine ihtisas mahkemelerinin karar vermesi eğilimi öne çıktı.
GAZETELER VE TV’LER DE DAHİL
Şimdiye kadar sosyal medya üzerinden yapılan dezenformasyonun önlenmesine yönelik tedbirler üzerinde duruldu. Komisyonda yapılan tartışmalarda, yalan haberlerin sosyal medyada paylaşıldıktan sonra internet sitelerinde, gazetelerde ve TV’lerde kullanıldığı üzerinde duruldu. Dezenformasyon amaçlı paylaşımların sosyal medyadan alınarak internet sitelerinde, TV’ler ve gazetelerde kullanılmasının önüne geçilmesi için çalışma yapılması kararı alındı. Dezenformasyon amaçlı haberlerin internet sitelerinde, yazılı basında ve TV’lerde kulanılması durumunda cezai yaptırım getirilmesinin üzerinde duruluyor.
Sosyal medya düzenlemesinin internet siteleri, gazeteler ve TV’leri de içine alacak şekilde genişletilmesi gündemde.
Paylaş