Paylaş
Bir anlamda yaşadığımız sadece kadına şiddet sorunu değil. Adını doğru koyacak olursak, erkek sorunu ile karşı karşıyayız. Şiddeti uygulayan kim? Erkek. Katleden kim? Yine erkek. Ortada kadına vahşet ve bir de bunun sebebi olan ciddi bir erkek sorunumuz var. Bunların bir kısmı eşi, çocukları, işi olan insanlar. O nedenle sorun çok daha derinlerde yatıyor. Ayrıca cani, bir sonraki vahşeti işleyecek olana ilham kaynağı oluyor. Terör örgütlerinin birbirlerine terör yöntemlerini öğrettikleri gibi.
Münevver Karabulut’u katleden cani, testere ile parçalara ayırmıştı. Pınar Gültekin’i katleden ise boğduktan sonra bir varile koyup yakıyor, üzerine beton döküyor. Vahşet eşiğimiz yükseliyor. Artık dayanılmaz bir hal alıyor. Bu işin bir de medya boyutu var. Olayın kriminal boyutunu anlatmak doğru mu ondan da emin değilim. Medya olarak bizim de kadınlara yönelik vahşetle ilgili haberleri aktarırken, yorumlar yaparken kullandığımız dili masaya yatırmamız gerekiyor.
SUÇU VE SUÇLUYU ÖVME DÜZENLEMESİ
Bir süredir kadınlara yönelik vahşetten sonra sosyal medyada katili kahraman ilan eden, vahşeti kutsayan, katledilen kadının ölüsüne bile saygı göstermeyen bir grup ortaya çıkıyor. Biz bunu her kadın cinayetinden sonra yaşıyoruz. Evladını, eşini, kardeşini kaybetmiş olan insanların acılarını dahi yaşamalarına izin vermiyorlar. Bu katil sürüleri vahşet kurbanı olan kadınların hatıralarını dahi kirletmeye çalışıyorlar. Ölümden sonra ikinci bir ölüm. Vahşetten sonra ikinci bir vahşet. Ama artık buna bir son vermek gerekiyor. “Suçu ve suçluyu övme”, TCK’nın 215. maddesinde düzenleniyor. Bunun sosyal medyayla ilgili yasal düzenlemeye taşınması gerekiyor. Sosyal medya düzenlemesi dün TBMM Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Haftaya Genel Kurul’da görüşülüp bayramdan önce yasalaşması bekleniyor. Sosyal medya düzenlemesine komisyon ya da Genel Kurul aşamasında katili kahraman yapan ve vahşeti meşrulaştırmaya çalışanlara karşı yaptırımın eklenmesi gerekiyor. Dikkat ederseniz onlardan söz ederken insanlar demedim. İnsana hakaret etmemek için.
D.K.’NIN AVUKATI KONUŞTU: ‘MECLİS DAVET EDERSE GELİRİM’
D.K. isimli kadına tecavüz ettiği gerekçesiyle HDP’den ihraç edilen Mardin milletvekili Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılması için Meclis’te bir hazırlık komisyonu kuruldu. Komisyon bu süreçte tecavüzle suçlanan Mardin milletvekili Tuma Çelik’in savunmasını isteyecek. Komisyondan dokunulmazlığın kaldırılması kararı çıkarsa Meclis Genel Kurulu’nda oylama yapılarak Çelik’in dokunulmazlığı kaldırılacak.
Tuma Çelik’in tecavüz ettiği iddia edilen D.K.’nın avukatı Adile Gürbüz’le konuştum. Adile Gürbüz, “Meclis’ten davet gelirse gideceğim” dedi. “Ben bu aşamada Meclis’e başvuruda bulunmayı düşünmüyorum. Ama komisyondan talep gelirse gideceğim. D.K.’nın tecavüze uğradığına dair delillerin bulunduğu dosyayı komisyon üyelerine sunacağım. Meclis ihtiyaç görür ve lüzum hissederse kendilerine D.K. hakkında gerekli her türlü belgeyi sunup bilgi vereceğim” dedi. Peki D.K.’nın Meclis’e gelerek bilgi vermesi söz konusu olacak mı? Adile Gürbüz’e bunu da sordum. “Can güvenliği tehlikesi olduğu için şu anda koruma altında. Böyle bir davet gelirse onun kararını kendisi verir. Ama davet edilirsem ben Meclis’e gideceğim” diye konuştu.
Avukat Adile Gürbüz’le Tuma Çelik’in tecavüz ettiği iddia edilen D.K.’nın verdiği mücadeleyi konuştuk. “Uzun süre mücadele veriyor ama yalnız bırakılıyor” dedi. Sadece yalnız bırakılmıyor, aynı zamanda tehdit ediliyor. Adile Gürbüz, “Dosyada Tuma Çelik’in dokunulmazlığının kaldırılmasını gerektirecek her türlü delil var. Davet edilirsem bu delilleri Meclis’e sunmak istiyorum” diyor.
Bundan sonra görev Meclis’e düşüyor.
‘KES ULAN’IN HİKÂYESİ
GEÇMİŞLE kıyaslanması açısından zaman zaman AK Parti’nin ilk dönemlerinde MGK’da ve YAŞ toplantılarında yaşanan anekdotları aktarıyorum. Bazı generallerin ilk dönemlerde AK Parti’ye karşı tavrını yansıtmaya çalışıyorum. Başbakanlığı sırasında Abdullah Gül’ün YAŞ toplantısında, Başbakan Erdoğan’ın ise MGK’da bazı generallerle tartışmalarını aktarmıştım. Erdoğan’ın meşhur “Kes ulan” tepkisinden söz ediyorum. Elimde çok fazla kulis haberi olduğu için hepsini yazmak istiyorum. Çünkü bir süre sonra kulis haberin bayatlama tehlikesi var. Ama yazdığım süre kadar yazımı kısaltmakla uğraşıyorum. Çünkü köşemin belli bir sütun santimi var. Haber kaynağım, Erdoğan’ın “Kes ulan” diye müdahale ettiği komutanın ismini Şener Eruygur olarak aktarmıştı. Ancak o dönem MGK üyesi olan bir devlet adamı aradı. Olayı doğruladı. Ama “O komutan Cumhur Asparuk” dedi. Olay, 2003 yılı Ağustos MGK’sında yaşanıyor. Cumhur Asparuk, veda konuşmasında irtica gerekçesiyle iktidara ithamlarda bulunuyor. Erdoğan, önce anlattığı olayların doğru olmadığını söylüyor. Asparuk konuşmasını uzatıyor ve iddialarını sürdürüyor. Erdoğan bunun üzerine “Kes ulan” diye bağırıyor. Bu uyarı üzerine haber kaynağıma geri döndüm. Diyaloğu doğruladı. Biraz süre istedi. Daha sonra geri döndüğünde, doğrusunun Cumhur Asparuk olduğunu söyledi. Ben ikinci kez bu konuyu yazdığımda yer darlığı nedeniyle süreci anlatmadan, sadece generallerin ismini değiştirip olayı aktarınca eleştiriye maruz kaldım. Eleştirilerin başımın üstünde yeri var. Sadece işin perde arkasını benden
dinleyin istedim.
Paylaş