Paylaş
Etmesi de gerekiyor. Çünkü İsrail, savaş suçu işlemeye devam ediyor. Savaşta dahi okulların, hastanelerin, ibadethanelerin, sivil yerleşim alanlarının, mülteci kamplarının vurulması yasaklanmış iken; İsrail başta hastaneler olmak üzere okulları, ibadethaneleri ve mülteci kamplarını hedef alıyor. Savaşta kadınlar ve çocuklar başta olmak üzere siviller hedef alınamaz derken, İsrail sivilleri katlediyor. O nedenle Netanyahu başta olmak üzere İsrailli yöneticiler, Uluslararası Ceza Mahkemesi (kısaca UCM olarak kullanacağım) tarafından cezaya çarpıtılabilir. İsrail dışına çıktıkları zaman tutuklanmaları gündeme gelebilir.
SAVAŞ SUÇU İŞLİYORLAR
Uluslararası Ceza Mahkemesi soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve saldırı suçunun faillerini yargılamakla yetkili.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaptığı katliam birçok açıdan UCM’nin yetki alanına giriyor.
1- Dördüncü Cenevre sözleşmesi savaş zamanında sivillerin korunmasını zorunlu kılıyor. Savaş zamanında sivillerin hedef alınmasını ise, savaş suçu olarak tanımlıyor.
İsrail şu ana kadar 3 bini aşkın çocuğu ve 8 bini aşkın sivili katletti.
‘HASTANELER VURULAMAZ’ DİYOR
2-Sözleşmenin 18. Maddesi; ‘Yaralılar, hastalar, sakatlar ve doğum hizmetleri için kurulan sivil hastaneler hiçbir koşulda saldırıya uğrayamaz’ diyor
SİVİL KONVOY VURULUYOR
3-Sözleşmenin 15. Maddesi sivillerin savaşın etkisinden kurtulması için tarafsızlaştırılmış bölgeler kurmayı öneriyor. İsrail ise tam aksine sivilleri Gazze’nin kuzeyinden güneye göç etmeye zorluyor. Göç eden konvoyları vuruyor. Vurulan konvoyda 70 sivil yaşamını yitirmişti.
4-Sözleşmenin 21. Maddesi; ‘Yaralı ve hasta sivilleri, sakatları ve doğum vakalarını taşıyan karadaki araç konvoyları veya hastane trenleri ya da denizdeki özel gemiler korunacaktır. Yaralı ve hastaları taşımak amacıyla kullanılan uçaklar saldırıya uğramayacaktır’ diyor.
HUKUKİ DURUM
İsrail’in, Gazze’de işlediği insanlık dışı katliamlar zaten gözümüzün önünde cereyan ediyor. Cenevre Sözleşmesi bu katliamı tarif etmekte yetersiz kalıyor. Gazze’deki katliam; Almanların yargılandığı Nürnberg Mahkemeleri’nde, Bosna’daki katliam ve Ruanda’daki soykırım için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemeleri’nin yargılamalarından daha az mı?
O nedenle örneklere ara verip işin hukuki yönüne bakmak istiyorum.
İKİ YOL VAR
Peki bu nasıl olacak?
1-Hükümet ya da STK’larımız Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı’na ihbarda bulunabilir.
2-UCM savcısı, 20 Aralık 2019 tarihinde,, Filistin’de yaşanan olaylara ilişkin ön soruşturmasını tamamlayıp Roma Statüsü’ne göre savaş suçu işlendiğine dair yeterli şüphenin olduğuna kanaat getirdi. Bu dosya halen derdest. Türkiye, Gazze’de işlenen savaş suçlarının bu dosyaya dahil edilmesini isteyebilir.
STATÜ NE DİYOR
Bu durumda Türkiye’nin elinde iki seçenek bulunuyor.
Bu vesile ile Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’yle ilgili İsrail, Filistin ve Türkiye’nin statüsüne ilişkin bazı kritik noktaları paylaşmak istiyorum.
1- Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ni İsrail 1951 yılında, Filistin ise 2014 yılında onaylamıştı. İki devlet sözleşmeye taraf. Ancak İsrail, UCM’yi kuran Roma Statüsü’ne taraf değil. Filistin ise bu statüyü 2015 yılında onaylamış olup Roma Statüsü’ne taraftır.
FİLİSTİN’İN STATÜSÜ KABUL EDİLDİ
2-UCM’nin yargı yetkisinin kabulü için devlet statüsü gerekli. Filistin 2012 yılında BM nezdinde üye oymayan gözlemci ülke statüsünü kazandığı için UCM tarafından 2015 yılında, 2014 yılından geçerli olmak üzere Filistin bölgesinde yargı yetkisini kabul etti. Bu açıdan bir sorun yok.
3-Söz konusu karar, İsrail’in işlediği savaş suçlarının cezalandırılmasına yönelik önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
DERDEST SORUŞTURMAYA DAHİL OLUNUR
4-UCM savcısı, İsrail’in Filistin’de işlediği savaş suçlarıyla ilgili olarak 13 Haziran 2014 tarihinden itibaren işlendiği iddia edilen suçlarla ilgili soruşturma başlatmıştı. Bu soruşturma halen derdest. Türkiye bu soruşturamaya dahil olabilir.
NETANYAHU, TEVRAT’TA ‘ÖLDÜRMEYECEKSİN’ DİYE YAZIYOR
Netanyahu’ya İsrail siyasetinde “sihirbaz” diyorlar. Bence katil deseler daha doğru olur. Bu ‘katil sihirbaz’ içine düştüğü zor durumdan kurtulmak ve katliamlarına dini bir kılıf bulmak için çırpınıyor. Gazze’deki sivil katliamına dini bir gerekçe bulmak için Tevrat’tan, Yeşaya’nın öğütlerini paylaşmıştı.
Şimdi de katliamına destek bulmak için, ”Amalekleri öldürün” hükmünü paylaştı. Filistinlileri, tahrif edilmiş olan Tevrat’ta tarif edilen ‘Amalekler’e benzeterek.
‘10 EMİR’DE NE VAR?
Netanyahu her nedense Tevrat’taki ‘10 Emir’den hiç söz etmiyor. Çünkü ‘10 Emir’de ne yazıyorsa Netanyahu onun tersini yapıyor.
İsrail, Filistinlilerin vatanlarına göz dikmiş durumda. Evlerine el koyuyor, ekmeklerine el koyuyor, Namuslarına göz dikiyor.
ÖLDÜRMEYECEKSİN
‘10 Emir’in 6’ncısında ise, ”Öldürmeyeceksin” diyor.
İsrail ise tam tersine öldürmeye devam ediyor. Bir günde 400 kişiyi, saat başı 15 Filistinli’yi öldürülüyor.
Yani Tevrat’ta insanlık namına ne yazıyorsa Netanyahu onun tersini yapıyor, savaşa dair ne buluyorsa ona sarılıyor.
Paylaş