Paylaş
Geç bir saatti, önemli bir CHP’li ile mesajlaşıyordum.
“Maalesef doğru” dedi.
Yine de resmi kanallardan ulaşıp, bilginin doğru olup olmadığını teyit etmeden bir şey yapmadım.
Daha önce çekilmiş bir fotoğrafı yeniymiş gibi servis edebilirler diye düşündüm.
İnşallah doğru çıkmaz diye içimden geçirmedim değil.
Ta ki Ekrem İmamoğlu, Erzurum Palandöken’de kayak yaparken çekilmiş fotoğraflarını koyup resmi Twitter hesabından tatil yaptığını doğrulayıncaya kadar.
Ekrem İmamoğlu, depremden hemen sonra bölgeye koşmuştu. O sırada “Şov için gitti” diyenlere itibar etmedim. İnsanların yanında olmasını, onların acılarını paylaşmasını önemsedim. Keşke Kemal Kılıçdaroğlu da gitse diye düşündüm.
O zaman bu davranışını nasıl alkışladıysam, şimdi de deprem bölgesinden tatil beldesine geçmesini eleştiriyorum.
Henüz enkazın altından insanlarımız çıkarılırken, henüz enkaz kaldırılmadan, insanlarımızın yarası sarılmadan Ekrem İmamoğlu’nun Palandöken’de kayak keyfi yapmasını yadırgıyorum.
Neden? Çünkü Ekrem İmamoğlu öyle sıradan bir başarı kazanmadı.
Ama asıl bundan sonrası önemli.
1989’da Nurettin Sözen’le İstanbul belediyesini kazanmıştı SHP.
Fakat o kadar kötü bir yönetim sergiledi ki 1994’te tam bir hezimet yaşandı.
O tarihten bu yana tam 25 yıl boyunca sol bir daha İstanbul’da seçimi kazanamadı.
Ekrem İmamoğlu, İstanbul seçimlerini kazanarak tarihi bir fırsat yakaladı.
Ancak daha başkanlığının ilk günlerinde sel felaketi yaşandı. İstanbul’un çiçeği burnundaki belediye başkanı o sırada Bodrum’da tatildeydi. Tatilini yarıda kesmedi. Ta ki kamuoyundan tepkiler büyüyünceye kadar. Günübirliğine İstanbul’a geldi. Sonra baktık ki tekrar Bodrum’a dönmüş.
O zaman bunu eleştirmiştim.
Ailesiyle birlikte tatil yapmak elbette ki İmamoğlu’nun da hakkı.
Ama şimdi mi?
Henüz cenazeler kaldırılırken, henüz depremin enkazı kaldırılmamışken, henüz acılar tazeyken mi?
Nedir bu tatil merakı?
Nedir bu kayak keyfi?
Ekrem İmamoğlu, yüklendiği misyonun farkında değil herhalde.
Bir an düşündüm: Ekrem İmamoğlu mu kayıyor, yoksa siyasi geleceği mi ayaklarının altından kayıyor? Karar veremedim.
ALTAYLI’NIN KARANLIK İLİŞKİLER AĞI
ÜNLÜ CIA ajanı Ruzi Nazar tarafından yetiştirilen Enver Altaylı hakkında hazırlanan iddianame, bir dönemin karanlık tarihine ışık tutabilecek ipuçlarını taşıyor. Enver Altaylı’nın CIA ve Alman istihbaratı ile FETÖ arasındaki ilişki ağı, 15 Temmuz darbe girişiminden ABD’deki Zarrab davasına kadar çok güçlü bir ilişki ağının varlığını ortaya koyuyor.
Enver Altaylı, ünlü CIA ajanı Ruzi Nazar tarafından MİT’e yerleştirilmiş. Ruzi Nazar’ın, eski MİT müsteşarı Fuat Doğu’yla birlikte özel olarak yetiştirdiği bir isim.
Zarrab davasında, Türkiye aleyhine “kıymetli tanık” olması için CIA ve FETÖ ortak operasyonu ile eski MİT görevlisi Mehmet Barıner’i yurtdışına kaçırma iddiasıyla yakalandı.
Enver Altaylı’nın telefonlarının incelenmesinde, FETÖ davasında delil olarak kabul edilen Bylock’un deşifre olması üzerine 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’nün üst düzey yöneticilerinin haberleşme sistemi olarak kullandığı ‘Signal’ isimli program tespit edildi.
- FETÖ elebaşına “muhterem efendim” diye başlayan bir mektup yazan Enver Altaylı, MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu hakkında “Eğer böyle bir şey olursa, Allah memleketi, devleti, Fetullah hocaefendiyi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur” diyor. Kozinoğlu, Oda TV davasından tutuklandıktan sonra cezaevinde hayatını kaybetmişti. Ortaya çıkan yeni delil kapsamında Kozinoğlu davasının yeniden açılması bekleniyor.
BYLOCK’TAN SONRA SIGNAL
FETÖ’nün üst düzey yöneticileri ile haberleşme sistemi olan ‘Signal’ programı üzerinden İbrahim Faruk Bayındır’la görüşmeleri tespit edildi. Yurtdışına kaçan FETÖ’cülerin arasında yer alan Bayındır, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın istifasına yol açan kaset kumpası, MHP’ye kurulan kaset kumpası ve Fetullah Gülen hakkında kitap yazdığı için öldürüldüğü iddia edilen gazeteci Haydar Meriç cinayetlerinde adı geçen FETÖ yöneticisi olarak aranıyor.
Enver Altaylı’nın Türkiye ve Amerika hatlarından CIA ve Alman istihbaratının ajanları ile yoğun görüşme trafiği dikkati çekiyor. CIA ajanı Alen Dale Fiers ve Alman istihbarata karşı koyma birimi ile yoğun ilişkisi belirlendi.
15 Temmuz darbe girişimi öncesinde 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinden önce olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde bir askeri darbe ortamı hazırlamak amaçlı destabilizasyon faaliyeti yürütülmesine dair 18 Şubat 2016 tarihli rapor bulundu. 15 Temmuz darbesi ise ondan 4 ay sonra gerçekleşti.
KILIÇDAROĞLU’NUN DANIŞMANI İLE İLİŞKİLER
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Rasim Bölücek ile Enver Altaylı arasındaki görüşme trafiği incelenmeye değer. Bölücek’in açıklamaları ikna edici değil. Sadece Altaylı aramamış, Bölücek de 197 kez onu aramış.
MASAK’tan gelen raporda Enver Altaylı’nın hiçbir çalışma kaydının bulunmadığı belirtilirken, Altaylı’nın CIA ajanı Ruzi Nazar ile oğlu Erkin Nazar arasında yüksek meblağlı swift işlemi tespit edildi. Altaylı’nın 15 Temmuz gecesi Ankara’da evinde olduğu Nizamettin Afşar ve Orhan Kavuncu arasındaki para trafiği de iddianamede yer aldı. “Paranın ve kadının izini sür, o seni katile götürür” diye boşa söylememişler.
Paylaş