Paylaş
Daha doğrusu DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile partinin kurucu lideri eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında. Babacan ile Gül’ün arasının DEVA Partisi’nin kuruluş sürecinde açılmaya başladığı şeklindeki söylentiler kulağıma gelmişti. Ancak çok önem vermemiştim.
Ali Babacan’ın partide eskileri istemediği söyleniyordu. “Eski AK Partililerin partisi olmamalıyız. Yeni isimlerle toplumun karşısına çıkmalıyız. Yeni bir parti olduğumuzu hissettirmeliyiz” tezini savunduğu ifade ediliyordu. “Partinin kurucular kurulu belli olunca, Ali Babacan damgasını vurdu. Eskileri geriye çekti” denilmişti. Özellikle de Abdullah Gül gölgesinin düşmemesi için Beşir Atalay gibi isimlerin parti yönetiminde yer almamasını şart koştuğu konuşuluyordu. O günlerde bunu bir taktik manevra olarak yorumlamıştım. Çünkü yeni partinin kuruluşunu Abdullah Gül sağladı. Ali Babacan’ı ikna etmek epey zaman aldı. Babacan, partinin başına geçmeyi ocak ayında kabul etti. Babacan kabul edene kadar yavaş ilerleyen parti kurma çalışmaları hızlandı. Ancak partinin kuruluş aşamasında Ali Babacan’ın yeni isimlerle yola çıkmak istediği, eskilerin vitrinde yer almasına karşı çıktığı söylendi. Sadece Sadullah Ergin ile Nihat Ergün parti yönetiminde yer aldılar.
HAŞİM KILIÇ UZAK DURDU
Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile Beşir Atalay arasında yaşanan bir sorundan dolayı Haşim Kılıç’ın uzaklaştığı söyleniyordu. Oysa Haşim Kılıç parti kurma çalışmalarına çok önceden hazırlanmıştı. Fikri düzeyde çalışmalar yapmıştı. Ancak DEVA Partisi’nin kuruluş sürecinden uzak tutuldu. O da kendisini dışlanmış hissedip geri çekildi.
Partinin kurucular kurulunun belirlenme aşamasında çıkan krizde Abdullah Gül’ün, Ali Babacan’ın isteğine karşı çıkmadığı ifade edildi. Eski AK Partililere karşı tavrını doğru bulmamakla birlikte Babacan’ın arkasında durduğu gözlendi. Ancak Babacan’ın tavrının Abdullah Gül cephesinde bir burukluğa neden olduğu söylendi.
CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLIĞI ARALARINI AÇTI
“Ama bu kez sorun daha ciddi” diye söz başladı haber kaynağım. Abdullah Gül ile Ali Babacan arasındaki soğukluktan söz ediyordu. Ben Babacan’ın Gül’e karşı böyle bir tavır içerisinde olabileceğine ihtimal vermediğim için yine ihtiyatla dinledim. Gül ile Babacan’ın cumhurbaşkanı adaylığı konusunda bir sorun yaşadıklarını ifade etti. Henüz Cumhurbaşkanlığı seçimine 3 yıl varken, adaylar belirlenmemişken pek ihtimal vermedim. Ancak CHP içinde Abdullah Gül’e karşı çıkan çevrelerin Ali Babacan konusunda daha sıcak mesajlar verdiği gözlenmiş. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, DEVA Partisi’ni ziyarette Ali Babacan için “siyasetin yeni yıldızı” tanımlamasını yapması da üstüne gelince, Gül cephesinde kaşlar çatıldı. Babacan’ın bir süredir partiyle ilgili konuları istişare etmemesi de not ediliyormuş. Ancak cumhurbaşkanı adaylığı konusunda Gül yerine Babacan isminin öne çıkması Abdullah Bey’i rahatsız etmiş. Ali Babacan’ın da buna yeşil ışık yakması Gül cephesinde hesapları karıştırmış.
Ben yine ihtiyatımı koruyorum. Ama Demirel’in dediği gibi, Cumhurbaşkanlığı hiçbir faninin elinin tersiyle iteceği bir makam değildir. Uğruna darbeler yapılan Cumhurbaşkanlığı için Abdullah Gül ile Ali Babacan arasına kara kedi girmesine şaşırmam. Ama bu soğukluğun çapı nedir, giderilir mi yoksa daha da derinleşir mi orasını bilmiyorum.
MUHARREM İNCE'NİN İSYANI
BEKİR Coşkun’u Hürriyet gazetesinde yazarken ziyaret etmiştim. Bana işsizlik günlerinden söz etmişti. Bir dönem barlarda keman çalıp geçimini sağladığını da o sayede öğrendim. “Tam 9 ay aynı koltukta oturup, telefonun başında beklemişim. Bir gün Andree işe giderken, ‘Bekir hiç olmazsa karşıdaki koltuğa otur. İşten çıktığın günden bu yana aynı koltukta oturuyorsun’ dedi de öyle fark ettim” demişti. 9 ay telefonun başında iş teklifi gelmesini beklemiş. Sonra, “Bir gün telefon çaldı, bana gece sorumluluğunu teklif ettiler. Hemen kabul ettim. Andree geldi. ‘Sende bir şey var’ dedi. ‘Nereden anladın’ dedim. ‘Koltuğu değiştirmişsin’ dedi” diye anlatmıştı. İçime işlemişti.
Çünkü ben de o sırada işsizdim.
Büyük ustaya Allah’tan rahmet diliyorum.
Bekir Coşkun’un cenaze töreni CHP’de yeni bir krize neden oldu. Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce cenazede yan yana saf tuttular. Hatta bir ara Kemal Bey hafif eğilip Muharrem İnce’ye Bekir Coşkun’la ilgili bir şeyler söyledi. Krize neden olan bu değildi elbette ki. Cenaze ile ilgili fotoğraflar CHP’nin sitesine konulurken Muharrem İnce’nin olduğu bölüm kesilmiş. İnce kesilmiş, ancak elleri duruyor. Muharrem İnce bu duruma isyan ediyor elbette ki. Muharrem İnce’yi seversiniz, sevmezsiniz. Ama bir cenazede bu yapılır mı? Bu tür işgüzarlıklara ne gerek var? Bu durum Kılıçdaroğlu’nu da büyütmez, Muharrem İnce’yi de küçültmez. Ancak yüreklere yara açar.
CUMHURBAŞKANI, MARKAR'IN CENAZE TÖRENİNDE
MARKAR Esayan’la olan dostluğumuz Gezi sürecinde başladı. Zor günlerdi. Gezi sürecinde demokrasiyi savunmuştuk ama hücumlara maruz kalıyorduk. 17-25 Aralık’ta bu saldırılar daha da arttı. Özellikle de Markar’ın mahallesinde. Yayınlarda karşılaştıkça birbirimize moral veriyorduk. Markar Esayan 15 Temmuz gecesinde, “Ezanlar susmayacak” tweet’ini atınca gözümde daha da büyüdü. Dün Markar’ın cenaze töreni vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir daha vefa insanı olduğunu gösterdi. Annem vefat ettiğinde de o sabah ilk arayanlardan birisiydi. O yüzden şaşırmadım. Erdoğan kilisedeki törene katılarak Markar Esayan’ın şahsında diğer din mensuplarına da kendilerinin de cumhurbaşkanı olduğunu hissettirdi.
Paylaş