Paylaş
Zaten yeterince yangın yerine çevrilmiş olan bölgemizde daha büyük yangınların çıkmaması için seferber oldu. Krize taraf olmadı. Ama iki tarafa da itidal tavsiye etti. Bunu yaparken de edilgen davranmadı. İtidal diplomasisini yürüttüler. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu muhataplarıyla görüşüp krizin büyümemesi yönünde çaba gösterdiler.
Üçüncü dünya savaşının tartışıldığı ABD-İran krizinin 1 hafta içinde yatıştığını görünce, en azından Türkiye’nin doğru yerde durduğunu ve bölgenin büyük bir ülkesi olarak doğru işler yaptığını söyleyebiliriz.
Muhalefetin görevi iktidarın yanlışlarına karşı çıkmaktır ama böylesine uluslararası bir krizde eğer Türkiye doğru olanı yaptıysa bunu da teslim etmek gerekir. Muhalefet demek her şeye karşı çıkmak değil, doğruya doğru demeyi de bilmek demektir.
Bakalım muhalefetten bu yönde bir adım gelecek mi?
Libya’daki iç savaşta Türkiye, hem doğu Akdeniz’deki haklarını korumak hem Rum yönetimi, Yunanistan ve İsrail’in kuşatmasını boşa çıkarmak için meşru Serrac hükümetine destek verdi. Ama aynı zamanda isyancı Hafter’e güçlü bir destek veren Putin’le diyaloğu da koparmadı. Hafter’e destek veriyor diye “Putin’le görüşmem” demedi. Sonuçta Erdoğan ile Putin görüşmesinden Libya’da ateşkes çağrısı çıktı. İki lider Berlin konferansına da destek verdiklerini ifade ettiler. Böylece Libya’da yeni bir inisiyatif ortaya çıktı. Türkiye Libya’ya asker gönderme kararı alırken kıyameti koparan Kılıçdaroğlu ve Akşener’in bu konuda ne düşündüğünü merak ediyorum.
Bir şey daha merak ediyorum. Eğer Türkiye asker gönderme kararı alıp bir grup askerimiz Libya topraklarına ayak basmasa, Libya konusunda ağırlığımız olur muydu?
56 SAAT HİÇ UYUMADAN ÇALIŞAN BAKAN KİM
HOŞSOHBET birisi Aile ve Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk. Konuşurken bir de bakıyorsunuz ki zaman uçmuş gitmiş. Çok okuyor. Güne Türk kahvesi içerek başlıyor. Gün içinde kaç kahve içtiğini hiç hesap etmemiş ama 10’un altına düşmüyor. Ama çayı da çok içiyor. Konuşmasının arasına ince espriler yerleştiriyor. Kendisiyle barışık. Gece geç saatlere kadar çalışmasını anlarım da hiç uyumadan kesintisiz çalıştığını yeni öğrendim. Hiç uyumadan ne kadar çalıştığını sorduk, rekor 56 saatmiş. Bunu duyunca gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Peki neden uyumuyorsunuz?” diye sorma ihtiyacı hissettim o şaşkınlıkla. “Bir şeye takıldım mı, onu sonuçlandırıncaya kadar takip ediyorum, araştırıyorum, inceliyorum ve sonuçlandırıyorum. O arada bakmışım başka bir gün olmuş” diye anlatıyor. Bu kadar yoğunluk içinde, dostlarının nikâh törenlerinde görüyorum. “Bu bakanlığın en güzel tarafı nikâh şahidi olmak, çok seviyorum” derken yüzü gülüyor.
Aile ve Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’la gazetemizin Ankara temsilciliğindeki sabah kahvaltısında bir araya gelince bu bilgileri edindim.
Aile ve Çalışma Bakanı’nın iki ismi var. Biri Zehra, diğeri Zümrüt. Aynı zamanda biri ‘aile’ diğeri ‘çalışma’ olan iki bakanlığı var. Ama o, “Ben tek bakanlık aldım. Benim tek bakanlığım var” diyor. İki ayrı bakanlık olarak söz edilmesinden hoşlanmıyor. Demirel’in “GAP’ı gaptırmam” demesi gibi, “Bakanlığımı kaptırmam” havasında. Kendisini bazen iki çocuğunun arasında kalmış anne-baba gibi hissettiği olmuyor mu? Oluyormuş. Ama “İkisi de evlat” diyor.
Şimdiye kadar iki bakanlığın birleşmesi çalışmalarına ağırlık vermiş. Ama bundan sonra aile ve kadına şiddet konularında daha çok ön plana çıkacak gibi. Bizim sohbetimiz de kadına şiddet konusunda başladı. Hepimiz bu konuda duyarlı olduğumuz için saatlerce konuşacaktık. Ama başarılı muhabirimiz Hacer Boyacıoğlu’nun sorusu ise asgari ücret konusundan gelince ibre bir anda çalışma hayatına döndü. Asgari ücret için “Gönül isterdi ki daha yüksek rakamları verebilseydik” dedi. Konu hemen kıdem tazminatına geldi. Ama masada üç EYT’li olunca tahmin ettiğiniz gibi oraya bir girdik, çıkmak mümkün değil. Peki sonuç aldık mı? Tabii ki hayır.
İstanbul Sözleşmesi’ni, kadına şiddeti, kadın konuk evlerini, nafaka konusunu unuttuğumuzu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Masada öyle bir kadın ağırlığı vardı ki, ben unutsam onlar unutmazdı. Onları haber sayfamızda göreceğiniz için burada değinmiyorum.
HAFTER ATEŞKESİ REDDETTİ PUTİN NE YAPACAK
ERDOĞAN-Putin görüşmesinden Libya’da ateşkes önerisi çıktı. İç savaşın şiddetlendiği Libya’da iki liderin ateşkes kararı alması uluslararası camiadan önemli destek buldu.
Peki öneri nasıl ortaya çıktı? Erdoğan-Putin görüşmesi öncesinde bu yönde bir hazırlık yapılmış mıydı, yoksa liderlerin görüşmesi sırasında mı şekillendi? Bu konu hakkında elimizdeki bilgiler sınırlı ancak ateşkes önerisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gündeme getirildiği, Putin’in de güçlü bir şekilde destek verdiği söyleniyor. Erdoğan bu tür zirvelere çok iyi hazırlanan bir lider. Hazırlattığı kitaplarla, video görüntüleri ve alternatif önerilerle zirvelerden sonuç almasını başarıyor.
İki lider ateşkes önerisini geliştirerek Libya’da inisiyatifi ele aldılar. Sarraç hükümetinin kabul ettiği ateşkes önerisini Hafter’in reddettiği açıklandı. Hafter’e ateşkesi kabul ettirme görevini Rusya’nın üstlendiği, Erdoğan ve Putin’in ateşkesi hayata geçirme konusunda kararlı oldukları ifade edilmişti. Rusya, Hafter’i desteklemeye devam mı edecek yoksa ateşkes kararının arkasında mı duracak? Bundan sonra gözler Putin’in üzerine olacak. Rusya Hafter’e desteğini sürdürecek mi. Hafter’in ateşkes kararını tanımaması ihtimaline karşılık, bir B Planı olduğu söylenmişti. Bakalım Hafter’e teslim mi olunacak, yoksa Hafter hizaya mı getirilecek? Libya’da yeni bir süreç başlıyor..
Paylaş