Millet İttifakı’nın iki büyük partisi arasında eylül ayında iki ciddi kriz yaşandı.
1- Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” önerisiyle yaşanan HDP krizi.
2- Bülent Kuşoğlu’nun, Kılıçdaroğlu ortak cumhurbaşkanı adayı olmazsa Millet İttifakı’nın dağılacağı tehdidi.
Meral Akşener, Kuşoğlu’nun çıkışına, “Noter değiliz” diye yanıt verdi. HDP konusunda ise “HDP için bizi engel gören varsa biz o masadan kalkarız, HDP oturabilir” diye rest çekti.
AKŞENER 6’LI MASA’DA KONUŞMUŞ
Bu arada 2 Ekim tarihinde Kılıçdaroğlu’nun ev sahipliğinde yapılan 6’lı Masa toplantısında Akşener’in, HDP konusundan duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği söyleniyor. Akşener’in, “HDP’nin masada yer almasını istiyorsanız biz HDP’nin olduğu masada oturmayız. Biz masadan kalkarız, HDP oturur” dediği ifade ediliyor. Akşener’in eleştirileri karşısında Kılıçdaroğlu’nun dinlemekle yetindiği ve yanıt vermediği söyleniyor.
GÜVEN SARSILIYOR
6’lı Masa’nın önünde çok ciddi sorunlar duruyor. Henüz cumhurbaşkanı adayını belirlemediler. Küçük partilerin seçimlere nasıl gireceği konusunda bir ilerleme sağlayamadılar. Muhalefete olan güven şimdiden sarsılmaya başladı. Eğer bir de cumhurbaşkanlığı krizi yaşatırlarsa o zaman 6’lı Masa’ya olan güven dip yapabilir.
DİYARBAKIR KIPIR KIPIR
Diyarbakır’a eski havaalanının olduğu yerden, Bağlar’dan giriş yaptım. Sokaklar, caddeler miting meydanına doğru akıyordu. Kavşakta kadınlar ve gençlerden oluşan heyecanlı bir grup Erdoğan’ı bekliyordu. Kalabalık caddelerden ilerliyor, Şehitlik’te de canlı bir grup karşılamaya hazırlanıyordu. Meydana ulaştığımda ise hıncahınç dolmuştu. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan da miting alanına gelene kadar izdihamdan yollarda durup konuşma yapmak zorunda kaldı. Erdoğan’ın Diyarbakır mitinglerinin birçoğunu izledim. Erdoğan, en kalabalık ve en canlı mitinglerinden birini yaptı.
PANKARTLAR
“AK Parti bitti” diyenlerin Diyarbakır’ı görmesini isterdim. Bu millet Erdoğan’ı seviyor. Cumhurbaşkanı kürsüye çıktığında İstasyon Meydanı coşkudan yıkılıyordu. Erdoğan meydanların nabzını çok iyi tutan bir lider. Özal’ın, Demirel’in, Ecevit’in mitinglerini izledim. Bunlar hitabeti güçlü liderlerdi. Meydanı sallarlardı. Erdoğan’ın miting performansı da çok güçlü. Meydanın nabzını eline alıyor, on binlerle konuşuyor. Erdoğan konuşmasına, “Biz Diyarbakır’ı özledik. Görüyorum ki Diyarbakır da bizi özlemiş” diye başlayınca meydanda tezahüratlar yükseldi. Konuşmasına, meydana açılan, “6’lı Masa, size buradan bir mesajımız var. Sahiplerinize fırsat vermeyeceğiz. Kürtleri masanıza meze etmeyeceğiz” pankartını okuyarak başladı. “Bir dönem kucaklaşmamızı engellemek için her yolu denediler. Ama bilmiyorlar ki gönülden gönüle giden bir yol vardır. Biz gerekirse serden vazgeçeriz ama Diyarbakır’dan vazgeçmeyiz” dedi. Tabii meydandan alkışlar ve sloganlar yükseldi.
DİYARBAKIR’IN RENGİ
Erdoğan, Diyarbakır anneleri üzerinden insan hakları savunucularına yüklendikten sonra sözü Diyarbakır’a getirdi. “Diyarbakır’ın rengi terör değildir. Kültür Festivali de gösterdi ki Diyarbakır’ın rengi PKK değildir. HDP’nin sapkınlıkları değildir. Diyarbakır’ın rengi kardeşliğimizdir” diye konuştu. Diyarbakır’da seçmeli derslere Kürtçe öğretmen atadıklarını açıklayınca ve bir dönem işkenceleriyle ünlü Diyarbakır Cezaevi’nin müze olmak üzere Kültür Bakanlığı’na devredildiğini söyleyince meydandan alkışlar yükseldi. Erdoğan meydana açılan pankartların üzerinden siyasi mesajlarını vermeyi sürdürdü. “Reis sen paradan 6 sıfırı attın. 2023’te biz atacağız” pankartını okuyup Diyarbakırlılardan 2023 seçimlerinde 6’lı Masa’ya ders vermesini istedi. Erdoğan konuşmasını bitirene kadar kimse meydanı terk etmedi. Erdoğan Diyarbakır’da kendi tabiriyle 70 bin kişiye seslendi.
GENÇLERLE BULUŞMA
Cumhurbaşkanı Erdoğan uçağımız kalktıktan kısa bir süre sonra uçağı gezdi. Heyettekilere “Hoş geldiniz” dedi. Çocuklu bir aile vardı. Cumhurbaşkanı’nı görünce ayağa kalkmaya çalıştılar. Erdoğan, “Kalkmayın” dedi. Çocuğu sevdi. Genç bir hanım ve küçük çocuğu vardı.
ÇOK ÇOCUK
Cumhurbaşkanı hal hatır sorduktan sonra, “Kaç çocuk var?” diye sordu. Söz konusu Erdoğan’ın çok çocuk tavsiyesi olunca araya girdim. “Mehmet Ali Çelebi’ye çok çocuk tavsiyesinde bulundunuz. Nerelere çektiler” dedim. Güldü. Erdoğan bu tavsiyesini 20 yıldır yapıyor. Her nikâhta, her genç çiftlerle bir araya gelişinde çocuk yapın diyor. Nikâh cüzdanını geline verirken çok çocuk yapmalarını tavsiye ediyor. Bir de Erdoğan’ın PKK ile ilgili sözlerini Kürtler için söyledi diye çarpıttılar. Erdoğan aynı tavsiyeyi Kürtlere de yapıyor. Kürt sorununun önündeki en büyük engelleri kaldıran lider. Erdoğan Kürtleri sever, Kürtler de Erdoğan’ı. Uçaktan son notları aktarıp Azerbaycan izlenimlerini aktarmak istiyorum. Heyette milli haltercimiz Halil Mutlu da vardı. Erdoğan, “Halil nasılsın, ne yapıyorsun, halter kaldırıyor musun?” diye sordu. Halil Mutlu, “Artık kaldırmıyorum” diye karşılık verdi.
MORALİ YÜKSEKTİ
Ahaber ve ATV’nin başarılı sunucusu Cansın Helvacı, Erdoğan’a “Nasılsınız?” diye sordu. Erdoğan, “Nasıl görünüyorum? Gayet iyiyim” cevabını verdi. Cansın Helvacı da “Ben de bu cevabı almak için soruyorum” dedi. Erdoğan’ın morali iyiydi.
ZENGİLAN HAVAALANI
Ne altılı masa ne CHP, Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı adayı yapacak kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Ne zaman ki Kılıçdaroğlu’nun adaylığının üzerinde gölge bulutları dolaşmaya başlıyor, Erdoğan’dan güçlü bir destek geliyor. Başörtüsü çıkışı ve ABD gezisi nedeniyle Kılıçdaroğlu eleştirilmeye başlanınca Cumhurbaşkanı Erdoğan sahneye çıktı ve Kılıçdaroğlu’na, “Hodri meydan, adaysan karşıma çık” dedi.
Erdoğan’ın seçim stratejisinin inceliklerini aktaracağım ama önce AK Parti grubundan gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısının başında AK Parti’ye katılan İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin rozetini taktı. Erdoğan kadınlara her zaman öncelik veren bir siyasetçi. Kürsüye Çelebi’nin eşini de davet etti. Erdoğan, Çelebi’ye ‘Kaç çocuk var’ diye sordu. ‘1 çocuk’ yanıtını alınca çocuk yapmaları tavsiyesinde bulundu. Erdoğan’ın böyle babacan bir tarafı var.
ÇİFTE STANDART
Mehmet Ali Çelebi, sol gelenekten AK Parti’ye geliyor. Ama sıcak bir şekilde karşılandı. Bu ülkede AK Parti’ye katılırsan hain olursun, sosyal medyada lince uğrarsın. Mehmet Ali Çelebi de fazlasıyla bundan nasibini aldı. AK Parti’den ayrılan bir il delegesi muhalefete geçerse demokrasi kahramanı olur ama AK Parti’ye bir milletvekili katılırsa hain. Biz bu ikiyüzlülüğe, bu çifte standarda 28 Şubat’ta fazlasıyla tanık olduk. Bunların zihniyeti değişmez.
SORUMLULAR HESAP VERECEK
Cumhurbaşkanı
Emine Erdoğan Hanımefendi’nin öncülük ettiği “Toprağa iz bırakan kadınlar” programını izlemek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeydim. Hepsinin arkasında bir başarı hikâyesi olan kadınlarla konuşmak için programa erken gittim. İyi de yapmışım. İlleri farklı, hikâyeleri farklı ama başarılarıyla toprağa iz bırakmayı başaran 81 ilden 120 çiftçi kadını dinledim. Kimi yöresel kıyafetleri içindeydi. Kimi başörtülü kimi başı açıktı. Beyaz yazması başında, ayağında şalvarı olanlar vardı. Sanki tarlasında vurduğu çapasını bırakıp gelmiş gibi bir halleri vardı. Çok doğallardı. Toprağın kokusu ve bereketi vardı onlarda. Ama bakmayın öyle sessiz durmalarına, bana gübreden, yemden başlayıp enerji, sulama, akaryakıt giderlerinden bir hesap çıkardılar ki şaşırdım. Boşuna hepsinin ayrı bir başarı hikâyesi var demedim.
BAŞARI HİKÂYELERİ
Aydın’dan Yasemin Korkut’a, üç kilo kuru incir satamazsın denilmiş ama o şimdi üç ülkeye ihracat yapan bir işinsanı.
Çiftçi diye, köylü diye küçük görmeye kalkışmayın. Şehirlilerin dedikodu ve magazin haberleri için kullandıkları sosyal medyayı ürünlerini dünya pazarlarına ulaştırmak için o kadar etkin kullanıyorlar ki bizim Adem Metan’la yarışırlar.
Şunu bir kez daha anladım. Söz konusu kadınsa başaramayacağı bir iş yoktur. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci de konuşmasında buna değindi.
Kadınlar kendilerine her zaman güçlü bir şekilde destek veren Emine Hanım’la buluşmaya ayrı bir önem veriyorlardı. Emine Erdoğan’ın rahatsızlığı nedeniyle etkinliğe katılamayacağı haberi gelince biraz buruldular. Salonda bir durgunluk hâkim oldu. Emine Hanım toplantıya mesaj gönderdi.
CUMHURBAŞKANI GELİYOR
Ama sonra bir sürpriz yaşandı. Cumhurbaşkanlığı protokol görevlileri davetlileri salonunun dışına davet etti. Tam dışarı çıkmıştık ki Cumhurbaşkanı
AK Parti başörtülülerin özgürlüğünün Anayasal güvence altına alınmasını ister ama bu başı açıkları düşünmez diye hesap edenleri yanıltan bir çalışma bu. Bu, başı açıklarla başörtülülerin kamu ve eğitim hakkından eşit olarak yararlanmasını güvence altına alan bir düzenleme. Muhalefetin buna itiraz etmesi değil tam aksine destek vermesi gerekiyor. Çünkü sadece başörtülülerin değil, başı açık olanların hakları da Anayasal güvenceye kavuşturuluyor. Eşit yurttaşlık inancına sahip olmak bunu gerektirir. Başı açık kadınlar ile başörtülüler arasında ayırım yapmamak bunu gerektirir. Diyeceksiniz ki zaten başı açık kadınların kamu hizmetlerinden ve eğitim hakkından yararlanmasında sorun yoktur. Doğru. Zaten bu sorun başörtüsü zulmü nedeniyle gündeme gelmişti. Başörtülülerin bırakın kamuda görev alması, üniversitede okumaları dahi engellenmişti. Başörtüsü mücadelesi dediğimiz olayın altında bu yatıyordu. Düzenlemenin ayrıntısına ilerleyen bölümde değineceğim. Ama bu noktanın iyi bilinmesi gerekiyor. Biz başı açığıyla da başörtülüsüyle de bu ülkenin birinci sınıf, onurlu ve eşit vatandaşlarıyız. Nokta.
İKİ MADDE
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, başörtüsüyle ilgili düzenlemenin son aşamaya geldiğini açıkladı. Bozdağ, “24’üncü madde ve 41’inci madde çalışmaları tamamlandı, sunulacak aşamaya geldi” diye açıklama yaptı.
Biz bu açıklamadan Anayasa değişikliğinin iki ayaklı olacağı sonucunu çıkarabiliriz. Çünkü Anayasa’nın 24. maddesi din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili. 41’inci madde ise aileyle ilgili düzenlemeyi içeriyor.
İlk başlarda Anayasa’nın eşitlikle ilgili 10’uncu maddesi ve yüksek öğretimle ilgili 47’nci maddesi paket kapsamındaydı. Çalışma ilerledikçe sadeleşmiş, iki maddeye inmiş durumda.
AİLE DÜZENLEMESİ
Sapkın bir eğilim olan LGBT’nin son dönemlerde aileyi hedef alması nedeniyle Anayasa’nın 41. maddesinde bir düzenlemeye gidiliyor.
Anayasa’nın 41. maddesinde,
Amacım Erdoğan’ın konuşmasından önce halkın nabzını tutmaktı. Cıvıl cıvıl bir Diyarbakır buldum. Sokaklar canlıydı. Meydanlar doluydu. Ciğerciler, kadayıfçılar dolup dolup boşalıyordu. Meydana vardığımda ise gençler vardı, canlı müzik yapılıyordu. Meydanda Bursa’daki, Antalya’daki, İstanbul’daki bir konserden farklı bir manzara yoktu. Hatta daha kıpır kıpırdı. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Misbah Demircan, konserlere katılımın bazı geceler 70 bine kadar ulaştığını söyledi.
BARTIN HÜZNÜ ÇÖKTÜ
OHAL dönemlerinde de çözüm sürecinde de hep Diyarbakır’daydım. Her dönemde farklı bir Diyarbakır karşılar sizi. Bu kez coşkulu bir Diyarbakır buldum. Bu kez huzurlu bir Diyarbakır buldum. Bir dönemler hava kararmaya başlayınca Diyarbakır tenhalaşmaya başlardı. Terörün huzursuzluğu, korkusu sinerdi şehrin üstüne. Bu kez gündüzü hareketli ama gecesi daha canlı bir Diyarbakır vardı. Şehrin coşkulu bir saatinde Bartın’daki patlamanın haberi geldi. Zaman ilerledikçe Amasra’da bir felaket yaşandığı belli olmaya başladı. O andan itibaren Diyarbakır’da müzik durdu, meydanda eğlenen gençler eğlenceyi bıraktı. Bir burukluk hâkim olmaya başladı. Haberlerden Bartın’daki kurtarma çalışmaları izlenmeye başladı. Diyarbakır oldu Bartın.
DİYARBAKIR’DA ERDOĞAN BEKLENTİSİ
Diyarbakır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı konuşmayı bekliyordu. Çünkü yeni bir Diyarbakır var. Diyarbakır, Erdoğan’ın vereceği mesajları önemsiyordu. Belki 2023 seçimlerine giden süreç Erdoğan’ın konuşmasında vereceği mesajlarla şekillenecekti. Ama olmadı.
YENİ BİR PERSPEKTİF
PKK ile mücadelede en başarılı dönemi yaşıyoruz. Türkiye’nin sınırları içinde sayılarının 120’nin altına düştüğü söyleniyor. PKK dağlarda azaldı, şehirde korku iklimini yaratamıyor, kepenk kapatarak, sokakları ateşe vererek hayatı felç edemiyor. Ama farklı bir konsepte geçmişler. Diyarbakır’da onu gözlemledim. HDP, siyasetiyle, ticaret odasıyla, Amedspor’la, baroyla, STK’larla Diyarbakır’da kültürel hâkimiyetini sürdürüyor. Söylemi belirliyorlar. Bu yeni bir mücadele yöntemi. Dağlardaki mücadele kazanılmış ama şehirlerdeki kültürel iktidar kazanılamamış.
İKLİM DEĞİŞMEDEN
Kılıçdaroğlu ABD’ye gidince, “Türkiye bir genel başkanı kaybetti ama bir hafızı kazandı” caps’ini tuttum.
Kılıçdaroğlu son dönemlerde çok başarılı hamleler yaparak Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ı geriletti ama aynı zamanda da çok yanlış adımlar atarak seçilme şansını tehlikeye attı.
İki işi aynı anda nasıl becerdi, bilemiyorum.
Tam muhalefetin tartışmasız cumhurbaşkanı adayı derken, birden başörtüsü işini gündeme getirdi. Türk halkında Amerikan nefretinin dorukta olduğu bir dönemde ABD gezisine çıktı.
BAŞÖRTÜSÜ SARSACAK
Kılıçdaroğlu, başörtüsü teklifiyle sadece kendi topuğuna sıkmadı. Aynı zamanda 6’lı masanın geleceğini de tehlikeye attı. Erdoğan Anayasa değişikliğini Meclis’e getirecek. Peki o zaman İYİ Parti, Saadet, DEVA, Gelecek ve hatta Demokrat Parti hayır oyu kullanabilecek mi? Siyasi hayatları biter. Başörtüsü serbestisi için yasa teklifi veren CHP ne yapacak? Kılıçdaroğlu’nun, “Erdoğan kim, anayasa, aile kim... Onunla ne aile konuşulur ne anayasa. Bu konu kapanmıştır” demesine bakılırsa desteklemeyecekler. O zaman kendisiyle çelişmeyecek mi? Seçim kampanyası boyunca Erdoğan’ın diline düşmeyecek mi? CHP, geçmişte başörtüsüyle ilgili düzenlemeleri Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettiriyordu, şimdi ise Anayasa değişikliğine ret oyu veriyor denilmeyecek mi? Kemal Bey, kendi eliyle kendini kuyuya attı.
İMAMOĞLU VE YAVAŞ’I UMUTLANDIRDI
Bu durum pusuda bekleyen