Abdulkadir Selvi

Türkiye bitti demeden bitmez

10 Ekim 2019
ÇÖZÜM sürecinin başında Öcalan, Kandil’den görüşünü bildirmesini istemişti.

Kandil’den gönderilen cevapta Suriye konjonktürünün örgütün önüne tarihi bir fırsat sunduğu belirtiliyor, Suriye’de ABD ve Rusya ile işbirliği yapıldığının altı çiziliyor ve Türkiye ile çözüm sürecini yürütmek yerine Suriye konjonktürünün yarattığı fırsatın değerlendirilmesi isteniyordu. Hatta Öcalan’a İmralı’da olması nedeniyle Suriye konjonktürünün sunduğu tarihi kazanımların farkında olmamak gibi üstü kapalı bir eleştiri yöneltiliyordu.

Kandil, Türkiye ile çözüme inanmadı. Süreci sabote edecek her şeyi yaptı. Sonra da hendek savaşları başlatmak suretiyle çözüm sürecini toprağa gömdü. Çünkü Suriye’de rejimle, ABD ve Rusya ile yaptıkları işbirliği sonucunda bir “garnizon devlet” kuracaklarına inanıyorlardı. Çözüm sürecinde CIA’den Kandil’e giden mesajlarda da Türkiye ile çözüm süreci yürüttükleri takdirde aldatılacakları tezi işleniyor, ABD’nin garantörlüğü öneriliyordu. Üzülerek söyleyeyim ki Türkiye’den de bazı gazetecilerin Kandil’e gönderdikleri mektuplarda, CIA ile birebir aynı metin kullanılıyordu.

Kandil her şeyi hesap etti. Esad rejimiyle işbirliği yaptı. ABD’nin paralı askeri oldu. Rusya ile ilişkiler kurdu. Ama bir şeyi hesap etmediler, o da Türkiye’ydi... Savaş uçaklarımız Resulayn’da PKK’ya ait hedefleri vurduğu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya hesabından Barış Pınarı harekâtının başladığını duyurdu. Bu daha başlangıç... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi parti liderlerini arayıp bilgi vermesi ise devlet temayülü açısından çok yararlı oldu.

OPERASYONUN BAŞLADIĞI AN

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le
görüşmesinin duyurulduğu sıralarda Meclis’teydim. İktidar kulisinde, “Cumhurbaşkanı harekâtın başlayacağı konusunda Putin’i bilgilendirdi. Harekât başlıyor” yorumu yapıldı. Bu arada bir gözlemimi paylaşayım: Suriye operasyonu AK Parti milletvekillerinin müthiş motive etmiş durumda. Yürüyüşleri değişmiş. Önceden bir araya geldiklerinde AK Parti’yi konuşurlardı. Dün kuliste kulak kabarttım, o psikolojiyi üzerlerinden atmışlar, operasyonu tartışıyorlardı. Saat 16.00’ya gelindiğinde ise CNN Türk ekranlarında İsmail Umut Arabacı canlı yayında savaş uçaklarımız tarafından Resulayn’daki PKK’ya ait hedeflerin vurulduğunu duyurdu. Türkiye, Barış Pınarı harekâtının başladığını CNN Türk’ten Başak Şengül’ün anonsu ile duydu. Başarılı yayıncılığından dolayı CNN Türk ekibini tebrik ediyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le görüşmesini sorduğum kaynaklar sadece bilgilendirme amaçlı olmadığını, Rusya’nın desteğini sağlamaya dönük olduğunu söylediler. Söz konusu Suriye olunca Rusya’nın desteğinin sağlanması önemliydi.

Bu arada Dışişleri Bakanı

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu’na eleştiri ve madde madde Suriye harekâtı

9 Ekim 2019
NEFESLER tutuldu. Suriye harekâtının başlaması bekleniyor. ABD Başkanı Trump’ın önce harekâta yeşil ışık yakan, sonra Türkiye’yi küstahça tehdit eden tweet’leri harekâtın kolay olmayacağını gösteriyor.

Fırat’ın doğusuna yapılacak harekât Fırat Kalkanı ve Zeytin dalı harekâtlarıyla başlayan konseptin en önemli adımını oluşturacak. Hatırlarsanız Afrin harekâtı başlamadan önce türlü karanlık senaryolar yazılmış, Afrin bataklığında ne işimiz var denilmişti. Oysa bu operasyonlardan önce DEAŞ ve PKK’nın canlı bombaları Ankara’da, İstanbul’da, Gaziantep’te, Reyhanlı ve Suruç’ta patlıyordu. Madem Suriye bataklıktı, ABD, Rusya binlerce kilometre öteden niye geldi? Suriye bataklık olmaz mı, olur. Biz girdiğimiz için değil, tam aksine Afrin’e, Cerablus’a, El Bab’a, Fırat’ın doğusuna girmezsek olur. O zaman sınırımızda terör koridorunu kurarlar.

O nedenle “Türkiye Afrin’e girmesin” diyen Kılıçdaroğlu’nu eleştirmiştim. Şu günlerde ‘Yaverinin Sesinden Bir Başka Atatürk’ kitabını okuyorum. Efe Erginer’in yazdığı kitapta yaveri Cevdet Tolgay, Atatürk’ü anlatıyor. Fransa’nın Ankara Büyükelçisi’nin Ankara Palas’a gittiği geceler Atatürk’e haber verilirmiş. Atatürk hemen Ankara Palas’a gider, Fransız sefiri masasına davet edip Hatay meselesinde baskı yaparmış. Atatürk’ün sefire “Hükümetine yaz! Hatay’ı alacağım. Bunun başka türlüsü yoktur. Hatay’ı alacağım” dediği anlatılıyor. Kılıçdaroğlu’nun koltuğunda oturduğu Atatürk hasta yatağından kalkıp Fransız ve İngilizlere gözdağı vermek için 19 Mayıs 1938’de Mersin’e gitmiş, saatler süren kutlamaları kabul etmişti. Bu güç gösterisi Fransız ve İngilizlerin Hatay konusunda Türkiye ile anlaşmaya varmalarında etkili olmuş, Hatay’ın anavatana katılması sağlanmıştı.

CHP Lideri’nin bir de zamanlama sorunu var. Türkiye’nin Suriye operasyonu için saatleri saydığı bir sırada, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “Tek bir partimiz vardır, o da al bayrak partisidir” diye tam destek verdiği bir sırada, CHP grubunda “Türkiye terör örgütlerine destek veriyor” diye konuştu. Terör örgütü kim? Türkiye, PKK-YPG’ye mi destek veriyor? Yoksa DEAŞ’a mı? ABD’nin PKK-YPG’ye verdiği 30 bin TIR silahı görmeden Türkiye terör örgütüne destek veriyor demenin ne anlamı var?

HAREKÂT NE ZAMAN BAŞLAYACAK?

Bu noktadan sonra Suriye harekâtına ilişkin elde ettiğim bilgileri paylaşmak istiyorum.

1- Amerikan askerleri çekilmeden harekâtın başlamayacağı söyleniyor. Peki Amerikan askerleri ne zaman çekilir, operasyon ne zaman başlar? Dün geç saatlerde Pentagon, ‘Askerimizi operasyon bölgesinden çıkardık’ açıklamasını yaptı. Böylece operasyon süreci hızlandı.

2- Peki PKK-YPG çekiliyor mu? Çekilmiyor, tam aksine yığınak yapıyorlar. Tutsak aldıkları ailelerin çocuklarını askere almışlardı. Özellikle de Arap ailelerinin çocuklarını bölgeye yerleştirmeye başlamışlar.

ABD askerlerinin ya da teröristlerin çekilip çekilmemesi harekât planının esasını oluşturmuyor. Taktik adımlar olarak görülüyor. Türkiye tüm planlamalarını Fırat’ın doğusunda güvenlik koridorunun oluşturulmasına göre hazırlamış durumda.

Yazının Devamını Oku

Kabine değişikliğinde son durum ve Suriye’ye operasyonun iki hedefi

8 Ekim 2019
Kızılcahamam kampından sonra AK Parti milletvekillerinde kabine değişikliği beklentisi azaldı. Ama tamamen ortadan kalkmadı. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zamanlaması tamamen kendine ait bir dönemde bir bakanlar kurulu değişikliği yapması bekleniyor. Erdoğan en son 1 Ekim günü Meclis’teki resepsiyonda “Şu an için böyle bir şey yok” demişti. Aralık ayında Meclis’te bakanlıkların bütçesi görüşüleceği için kabine değişikliğinin ocak ayında yapılabileceği söyleniyor.

Bir tartışma konusu da bazı bakanlıkların ayrılmasıyla ilgili. Erdoğan bakanlıkların sayısını azalttığı için yeniden sayının artmasına sıcak bakmıyor. Ama bir ya da iki bakanlıkla ilgili bir düzenleme yapılabileceği söyleniyor.

İstanbul seçimlerinden sonra yapılan toplantılarda AK Parti milletvekillerinden içeriye dönük ciddi eleştiriler geliyordu. Siyaset tarzından başlayıp ekonomiden çıkılıyordu. Kızılcahamam kampında ise rüzgârın tersine döndüğüne tanık olduk. Enflasyon ve zamlarla ilgili bir soru üzerine Erdoğan, “Bakan cevap versin” diyerek Berat Albayrak’a söz vermiş. Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın ekonomiye ilişkin yaptığı sunumdan sonra ise milletvekillerinden yoğun bir soru gelmemiş. Oysa seçimlere ekonomi damgasını vurmuştu. Belli ki geçen süre zarfında ekonomide sağlanan gelişmeler milletvekillerini de etkilemiş. Bakan Albayrak’ın sunumuyla ilgili olarak kanaatini sorduğum bir milletvekili, “Doyurucuydu” dedi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomi yönetimine verdiği desteğin de bunda etkili olduğu anlaşılıyor.

Kimin bakan olacağından ya da hangi genel başkan yardımcısının değişeceğinden ziyade, siyaset tarzı önemli. AK Parti, yüzde 34’lerden yüzde 49’lara kadrosundaki değişikliklerle gelmedi. Askeri vesayet ve darbeler karşısındaki duruşu, özgürlükçü ve reformist tavrı ve başarılı ekonomi yönetimi sayesinde geldi. Dış politikada ise Erdoğan’ın “diklenmeden dik duran” tavrı, Türkiye’ye önemli bir ağırlık kazandırdı.

SURİYE’YE OPERASYON

Şimdi yeni bir sürecin başındayız. Elbette ki bunun iç politikaya ilişkin sonuçları da olacak. Siyasette roller yeniden dağıtılacak. Suriye’ye yapılacak olan operasyonu kast ettiğimi anladınız. Operasyona artık günler sayılı. Cumhurbaşkanı Erdoğan her defasında “Bir gece ansızın girebiliriz” demişti. Dün itibarıyla Başkan Trump da “Türkiye bir gece ansızın girebilir” anlamına gelecek bir tweet attı. ABD’den yapılan açıklamalarda Türkiye’nin operasyon yapacağı doğrulandı, Türkiye sınırına yakın noktalardaki Amerikan askerlerinin çekildiği duyuruldu. Amerikan askerlerinin çekilmesi tamamlandığında harekâtın düğmesine basılacak.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları öncesinde binlerce senaryo yazılmıştı. Ne oldu? Türkiye, Kıbrıs’ın toprak bütünlüğü kadar bir alanı kontrol etti. Böylece Ankara’da, Gaziantep’te, Reyhanlı’da, İstanbul’da patlayan bombalar kaynağında kurutuldu. Şimdi sıra Fırat’ın doğusunda. Bu harekâtla birlikte Fırat’ın doğusu ile batısı arasındaki köprüyü tamamlamış olacağız. ABD’nin 30 bin TIR silahla donattığı PKK-YPG’yi sınırlarımızdan içeriye doğru süpüreceğiz. Fırat’ın doğusuna yapılacak olan harekât birkaç açıdan çok anlamlı.

İKİ KRİTİK NOKTA

1- ABD’nin kontrol ettiği bölgeye harekât yapacağız.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’dan satır arası kritik mesajlar

7 Ekim 2019
AK Parti, şimdiye kadar 29. İstişare toplantısını yaptı. Elbette ki her toplantı ülkenin içinde bulunduğu şartlar dikkate alındığında önemlidir. Çünkü AK Parti, parti kapatma davalarından, darbelere kadar uzanan büyük bir yürüyüşün adı oldu. Haftasonu Kızılcahamam’da yapılan kamp ise kritik bir süreçte gerçekleşti. Bir yandan İstanbul seçimlerinin etkisi, diğer taraftan değişim beklentisi ve 2023 seçimleri.

Tecrübeli bir milletvekili, “Son dönemlerin en önemli toplantılarından birini gerçekleştirdik. Cumhurbaşkanımız adeta partiye yeni bir format attı” dedi. Tabi bu gözlem ne derece siyasi realiteyi yansıyor, ne ölçüde milletvekilinin kişisel gözlemlerinden oluşuyor onu bilemem. Ama kritik süreçte Erdoğan, AK Parti milletvekillerinin önüne 2023 perspektifini koydu. Ama ondan önce çok daha önemli bir iş yaptı. Önce ona değineceğim. Erdoğan’ın üç günlük kampın sonunda ve milletvekilleriyle birebir görüşmesinden sonra bu uyarıyı yapma ihtiyacı hissetmesinin anlamı büyük. Şimdi gelelim o uyarıya. Erdoğan, önce, “fitne kapısı”nı kapattı. “Fitne bayağı egemen ve fitnenin egemen olduğu yerden de ne bereket ne de hayır çıkar” dedi. İslam tarihinde fitnenin neden olduğu acılar, muhafazakar siyasette yol açtığı tahribatlar iyi bilindiği için bu uyarının anlamı büyüktü.

Yerel seçimler ve tekrarlanan İstanbul seçimleri nedeniyle AK Parti bir süredir enerjisini içe dönük olarak harcayan bir parti görünümü vermeye başladı. Erdoğan, Kızılcahamam kampında artık bu sürece bir nokta koydu. Geçmişin hesaplaşmasının önüne kalın bir duvar çekti. AK Parti’nin önüne 2023 hedefini koymak suretiyle partinin yüzünü geleceğe çevirdi. 2023’e giden yolda önemli bir kilometre taşı.

Önemli olan 2023’e giderken AK Parti’nin pusulası ne olacak? Özgürlükler mi, reformlar mı, yoksa yasaklar mı? İşin püf noktası burası. Çünkü MHP lideri bu kez hasta yatağından önemli bir hamle yaptı.

KILIÇDAROĞLU’NUN DOKUNULMAZLIĞI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılmasını ve yargılanmasını istedi. Tek kelime ile tehlikeli bir adım. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Çubuk’ta linç edilmek istendiğinde siyaset çok kötü bir sınav verdi. Saldırgan kahramanlaştırılırken, neredeyse CHP Lideri’ne “Oradan neden sağ çıktın” diye ceza kesilmeye kalkışıldı. Çubuk saldırısının etkisi nasıl ki 23 Haziran’da İstanbul seçimlerinde görüldü, Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığı kaldırılıp yargılanması yoluna gidilirse bunun sonucu da 2023 seçimlerinde görülür. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın yoluna mayın döşenmiş olur. O nedenle AK Parti’nin bu konudaki duruşu önemli. Şimdiye kadar bu tartışmaya girmemekle özenli davrandılar. Merak ettim, araştırdım. Kızılcahamam kampında da gündeme gelmemiş. Erdoğan bu konuda herhangi bir değerlendirme yapmamış.

ERDOĞAN’IN TAKTİĞİ

Madem sıra AK Parti’nin Kızılcahamam kampına geldi, birkaç notu paylaşmak isterim. Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 milletvekili ile yüz yüze görüşmüş. İstişare toplantısında ise 40’a yakın milletvekili söz almış. Son günlerin flaş tartışma konusu olan 40 artı 1 konusu sorulmamış. Zaten Erdoğan da toplantıyı açış konuşmasında “Bu konuyu bir daha açılmamak üzere kapatıyorum” demişti. Tabii siyaset bu konuyu kapatacak mı, orasından emin değilim. AK Parti’den ayrılan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın kuracağı partiler birebir görüşmeler sırasında gündeme gelmiş. Erdoğan, “Biz kendi yolumuza bakacağız, biz kendi işimize bakacağız” demiş. Yeni partilerle ilgili konuşmama kararı aldığını söylemiş. Erdoğan 19 Ekim’de Kayseri’ye gidiyor. Abdullah Gül’ün memleketinde bu kuralını bozabilir.

Bahçeli

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu sert çıktı bakın neler söyledi

3 Ekim 2019
Eski bakanlardan Faruk Çelik’in Cumhurbaşkanlığı seçiminde barajın yüzde 50 artı 1’den yüzde 40’a çekilmesi teklifi siyaseti dalgalandırdı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclis’in açılışında bu yöndeki sorulara iki kez cevap vermesi yüzde 40’ın gündem oluşturmasını sağladı. Tabii bir de CHP ile HDP arasındaki ilişkiler. İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nun CHP’ye yönelik eleştirileri “Millet ittifakı çatırdıyor mu” sorusunu gündeme getirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzde 40 önerisi için topu muhalefete attı. Millet ittifakında ortak oldukları İYİ Parti’den gelen eleştiriler ise doğrudan CHP’yi ilgilendiriyordu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Meclis’teki makamında görüştüm, kendisine siyasetin iki sıcak gündem başlığını sordum. Yeni tartışmalara neden olacak çarpıcı açıklamalar yaptı.

Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde barajın yüzde 40’a çekilmesini gündemi değiştirmeye yönelik bir hamle olarak görüyor. “Tamamen gündemi değiştirmeye yönelik bir konu. İçeride ekonomide, dışarıda dış politikada yaşanan sorunları örtmeye yönelik tartışma. Hiçbir geçerliliği olan bir tartışma değil” dedi.

Eski bakanlardan Faruk Çelik sıradan bir isim değil. Milli görüş çizgisinden gelen, Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nde siyaset yapmış, AK Parti’yi kuran “Erdemliler Hareketi” içinde yer almış birisi. AK Parti Grup Başkanvekilliği ve bakanlık görevlerinde bulundu. Son dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la daha sık görüştüğü söyleniyor. Ama bu teklifin Cumhurbaşkanlığı kaynaklı olduğu anlamına gelmesin.

ERDOĞAN’DAN YEŞİL IŞIK MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’in açılışında bu konuyla ilgili sorulara iki kez yanıt verdi. İlk olarak Meclis’i açış konuşmasından sonra soruldu. Erdoğan, “Onun konuşma yeri Meclis. Çünkü Anayasa değişikliği gerektiriyor. O nerede konuşulacak? Burada. Biz sadece iktidar olarak kendimiz ön hazırlık yaparız. Ön hazırlığımızı buraya getirebiliriz. Onun için de tabii iktidarıyla muhalefetiyle el ele vermek ve ondan sonra da böyle bir şey hakikaten gerçekleştirilebilirse bu olabilir” yanıtını verince, siyasi kulisler dalgalandı. Bu açıklama Erdoğan’ın değişikliğe yeşil ışık yaktığı yönünde yorumlandı.

Aynı soru aradan 3 saat geçtikten sonra Erdoğan’a bu kez Meclis resepsiyonunda soruldu. Erdoğan bu kez “Bu iş parlamentonun işidir. Parlamentoda da bu işle ilgilenen kimdir? Muhalefettir. Muhalefet böyle bir teklif getirir, orada bu tartışılır. Bunu sürekli olarak böyle ayağa düşürmenin doğru olduğuna inanmıyorum” diye konuştu. Topu muhalefete attı.

KILIÇDAROĞLU’NUN TEPKİSİ

O nedenle

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın mesajları ve Meclis’ten izlenimler

2 Ekim 2019
Meclis’in açılışında farklı bir hava vardı. Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis’i açış konuşmasında işbirliği ve diyalog mesajı verdi hem de muhalefet gerginliğe neden olacak tepkilerden uzak durdu. Bu hava ne kadar muhafaza edilir onu bilemiyorum ama Meclis yeni yasama dönemine iyi bir başlangıç yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 50 dakika süren konuşması boyunca CHP ve HDP sıralarından sadece bir yerde homurtular yükseldi. Erdoğan’ın “Elbette Cumhurbaşkanı, milletvekillerinin yerine geçip kanun çıkarmaya, hâkimlerin yerine geçip hüküm vermeye kalkacak değildir” dediği zaman CHP-HDP milletvekillerinin bulunduğu bölümden uğultular yükseldi ama kısa sürdü.

Meclis’in 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden sonra toplandığı hatırdan çıkarılmamalı. Ama ilginç bir nokta, milletvekilleri yerel seçim psikolojisini aşmışlar. Meclis’te yerel seçimlerin gölgesi yoktu. Yeni yasama döneminde iktidar ve muhalefet blokunda farklı pozisyonlar, siyaset dilinde ise yumuşama vardı. Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın verdiği mesajlar ve Meclis’ten izlenimlerle Meclis’in açılış gününden notlar aktarmaya çalışacağım.

İYİ PARTİLİLERDEN JEST

1- Cumhurbaşkanı Erdoğan salona girince AK Parti ve MHP milletvekillerinin yanı sıra İYİ parti milletvekilleri de ayağa kalktı. İlk başta İYİ Parti’den orta sıralarda birkaç milletvekili tereddüt etti ama grup başkanvekilleri ayağa kalkınca onlar da kalktı. AK Parti ve MHP milletvekilleri Erdoğan’ı ayakta alkışlarken İYİ Parti milletvekilleri ayakta karşılamakla yetindiler.

2- İYİ Parti ile AK Parti arasındaki esen ılık rüzgârlar Erdoğan’ın karşılamada kendini gösterdi. Erdoğan konuşmasını tamamlayıp Meclis’ten ayrılırken, benzer manzara yaşandı.

3- İYİ Parti, AK Parti ve MHP ile birlikte görüntü verirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın salona girişi sırasında CHP ile HDP milletvekilleri birlikte hareket ederek ayağa kalkmadılar. İYİ Parti’nin uyarılarına rağmen CHP ile HDP aynı fotoğraf karesinde yer aldılar.

HDP’YE MESAJ

Yazının Devamını Oku

Değişim başlıyor mu?

1 Ekim 2019
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yeni ekonomi programını “Değişim başlıyor” sloganı ile tanıttı. Albayrak, ekonomide 3 yıllık iddialı hedefler ortaya koydu. “Türkiye yeni bir ekonomik modele geçiyor” dedi. Bakan Albayrak’ın açıklamalarını dikkatle izledim. Çünkü artık ekonomi sadece ekonomi değil. Futbolun sadece futbol olmadığı gibi. Ekonomi aynı zamanda üretim demek. Ekonomi aynı zamanda uluslararası ilişkiler demek. Ekonomi aynı zamanda seçim demek. Ekonomi aynı zamanda hukuk demek.

Ekonomistlere olan saygımdan dolayı işin mali boyutunu onlara bırakıyorum. ABD Başkanı Trump’ın doları bize karşı bir füze gibi kullanıp 7.2’ye tırmandırdığı 3 Ağustos 2018 tarihinden bu yana, ekonomi birinci öncelikli gündem maddemiz olmaya devam ediyor. Ama dünyada onlarca trilyon doların güvenli liman aradıkları, Türkiye’nin ise yabancı yatırımcı çekmeye ihtiyacı olduğu bir dönemden geçiyoruz.

1- Yerli yatırımcıyı kaçırmamak.

2- Yabancı yatırımcıyı çekmek.

Bunların gelip düğümlendiği noktayı ise ekonomiye güven oluşturuyor. Artık güçlü hükümetler güven açısından yeterli olmuyor. Para güvenli liman arıyor derken, hukuki güvencelerin sağlam olduğu limanlar kast ediliyor. Bakan Albayrak’ın ekonomide 3 yıllık hedefleri açıkladığı gün yargı paketinin Meclis’e sevk edilmesini o nedenle çok önemsedim.

Türkiye’nin yerli ve yabancı sermayeye güven vermesi lazım. Bunun için de güven verici bir iklimin sağlanması gerekiyor. Bunun için sadece ekonomiye ilişkin bazı önlemlerin alınması yeterli olmuyor. Ekonomi, hukuk ve özgürlüklerden oluşan bir “politika seti”nin olması gerekiyor. Yoksa dünyada en fazla faiz veren ülkelerden biri olarak Türkiye’ye para yağması lazım. Ama yağmıyor. Ülkedeki iklim o açıdan önemli. Bunun yolu da Meclis’e sunulan yargı paketinde olduğu gibi reformlardan geçiyor.

Yargı reformu paketinin muhalefete sunularak katkısının istenmesi, özlediğimiz uzlaşma siyaseti açısından olumlu bir yaklaşım.

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLER

Burada paketin detaylarına girecek değilim.

Yazının Devamını Oku

Kabine değişikliğinde yeni takvim ve Cumhurbaşkanlığı dengesi

30 Eylül 2019
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 4 yıl var ama siyasi fay hatları hareketli. Muhalefet liderleri Kılıçdaroğlu ve Akşener, erken seçim için bastırmayı planlamıyorlar ama iktidarın 2023’e kadar devam edemeyeceğini düşünüyorlar. Kılıçdaroğlu, erken seçimin dipten gelen dalga gibi iktidarın karşısına çıkacağı görüşünde. Yeni partilerin kurulacak olması da siyasi fay hatlarının tetikleyicisi oldu.

Yarın Meclis’in açılışıyla birlikte siyasetin nabzı daha hızlı atmaya başlayacak. Yeni dönemde sürpriz ittifaklara tanık olabiliriz. İYİ Parti her şeye muhalefet etmek yerine iktidarın doğrularına destek vermeyi, yanlışlarına ise karşı çıkmayı planlıyor. Henüz “Yeni ittifaklar kurulur, eski ittifaklar yıkılır” noktasında değiliz. Sadece bazı arayışlar söz konusu.

Madde madde sıralayacak olursak tablo şöyle:

1- 3 Kasım 2002 seçimleriyle birlikte başlayan dönemde seçimler güçlü iktidar-zayıf muhalefet üzerinden okundu. AK Parti ve CHP dengesi iktidar ve muhalefet tablosunu belirledi. Başkanlık sistemi ile siyasi hayatımıza giren ittifaklar bu dengeyi değiştirdi. Buna “yeni siyaset dönemi” diyebiliriz. Yeni siyaset döneminde süreçleri ittifaklar üzerinden okumak gerekli hale geldi.

2- 31 Mart yerel seçimleri ve İstanbul seçimleriyle birlikte siyaseti 3 Kasım 2002 seçimleri üzerinden okuma dönemi, yerini yeni duruma bıraktı. 2023 seçimleri ise yerel seçimlerle başlayan sürecin kalıcı mı yoksa konjonktürel mi olduğunu belirleyecek.

ERDOĞAN-BAHÇELİ İTTİFAKI

3- Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP ile ittifakı sürdürmekte kararlı. “Cumhur ittifakı pazara kadar değil, mezara kadar” diyor. MHP Lideri Devlet Bahçeli ise Türkiye’nin beka sorunu sürdüğü müddetçe cumhur ittifakının sürmesi gerektiği görüşünde. İki lider arasında ittifak ötesi bir güç birliği söz konusu.

KILIÇDAROĞLU’NUN PLANI

4-

Yazının Devamını Oku