Abdulkadir Selvi

ABD’de Gülen’i savunan hukuk bürosu

27 Şubat 2020
‘Bilirkişinin de FETÖ’yle irtibatı çıktı’ başlıklı yazım üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik aradı. FETÖ’cü olmadığını söyledi. Zaten benim de “Celal Çelik FETÖ’cüdür” diye bir iddiam olmadı. Sadece “FETÖ’cülükle suçlanan avukat” diye bir ifade kullandım. Celal Çelik, hakkında FETÖ’ye yardım ve FETÖ’nün propagandasını yapma iddiasıyla dava açıldığını söyledi. Zaten ben de o davayı kast ediyorum. Çelik’in beyanları üzerine etrafını kalın bir şekilde çizme gereği duydum.

Celal Çelik’e, FETÖ’cü savcılar ve polis şefleri “Böyle bir dinleme yapmadık” dedikleri halde, yasal olarak böyle bir dinleme kararı olmadığı ve 17-25 Aralık soruşturma dosyasında yer almadığı halde, FETÖ’cü sosyal medya hesapları tarafından paylaşılan, sonradan üretilmiş bir konuşma hakkında bilirkişiye neden başvurduklarını sordum. Erdoğan ülkeyi yönettiği için buna ihtiyaç duyduklarını söyledi. “ABD’de bula bula FETÖ davasına bakan Stepteo&Johnson isimli hukuk bürosundan Prof. Al Yonovitz’le ilişkili bilirkişi olan Edward J. Primeau’yu mu buldunuz?” diye sordum. Edward J. Primeau’nun, Prof. Al Yonovitz’in bir davasında mahkeme tarafından bilirkişi olarak davet edildiğini, o hukuk bürosuyla çalışmadığını söyledi. Zaten bilirkişiyi mahkeme davet eder...

CAN ALICI SORULAR

Erdoğan’la ilgili mahkemelerden alınmış bir dinleme kararı yok.

17-25 Aralık dahil hiçbir soruşturma dosyasında böyle bir dinleme kaydı yok.

FETÖ’nün bakanların kriptolu telefonlarını yasadışı dinlemesi dahil olmak üzere yasadışı dinlemeleriyle ilgili TİB’deki soruşturmada da böyle bir kayda rastlanmadı.

Bilirkişi incelemesinin ancak orijinal ses kaydı üzerinden yapılması gerekirken, YouTube’da FETÖ’cü hesaplarca dolaştırılan sonradan üretilmiş bir kayıt neden bilirkişiye götürüldü?

Bu soruları çoğaltmak mümkün ama yerim bitti. Son bir şeyi paylaşmak istiyorum.

PENSİLVANYA’DAKİ DAVA

Yazının Devamını Oku

Bilirkişinin de FETÖ’yle irtibatı çıktı

26 Şubat 2020
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik’in FETÖ’den 40 yıla kadar varan hapis talebiyle yargılandığı davaya, avukatı üzerinden Kılıçdaroğlu’na bir kanal oluşturuluyor kaygısıyla mesafeli durmuştum. Ancak Celal Çelik’in sıfırlama tapelerinin gerçek olduğuna dair bir raporu mahkemeye sunması üzerine rezervimi kaldırdım.

Çünkü iddia edilen tapeler, 17-25 Aralık soruşturma dosyasında yer almıyor. 17-25 Aralık savcısı Celal Kara, Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar ile yaptığı ve seri halinde yayınlanan röportajının 27 Ocak 2015 tarihli bölümünde, “Öğrendiğim kadarıyla orada Bilal dinlenmiyormuş. Yani oradakiler, kanuni dinleme tapeleri değil” diyor. Şimdi firari bir FETÖ’cü olan Celal Kara, “İddianamede Erdoğan olacaktı” diyecek kadar gözü dönmüş birisiydi. Celal Kara, yasal olarak böyle bir dinlemenin yapılmadığını söylüyor.



17-25 Aralık operasyonunu gerçekleştiren FETÖ’cü eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10.07.2015 tarihinde yaptığı, “Recep Tayyip Erdoğan ile Bilal Erdoğan arasında geçmiş konuşma kaydı ve dinlenmelerine ilişkin herhangi bir mahkeme kararı bulunmamaktadır. Recep Tayyip Erdoğan ile Bilal Erdoğan arasında doğrudan geçen konuşma kaydı bulunmamaktadır” açıklaması üzerine, resmi internet hesabından “Hani dinlemiştik?” diye tweet atmıştı.

Yakup Saygılı’nın başında olduğu Mali Şube’nin bilgisayarlarında 17-25 Aralık fezlekesi hazırlanırken, Erdoğan için “dönemin Başbakan’ı” yazılmıştı. 17-25 Aralık operasyonuyla darbe yapıp Erdoğan’ı devirmişler de fezlekeye “dönemin Başbakan’ı” yazıyorlar... Devrik başbakan anlamında.

17-25 Aralık operasyonunu bilen firari FETÖ’cü savcı

Yazının Devamını Oku

Muharrem İnce ‘Kurultay değil demokrasicilik oyunu’ dedi

25 Şubat 2020
CHP çok ilginç bir kurultaya gidiyor. Parti tarihinde yaşanmayan şeyler yaşanıyor.

Tek adaylı il kongrelerinden sonra, şimdi gözler 28-29 Mart tarihlerinde yapılacak olan büyük kurultaya çevrildi. Kavgalı kurultaylar partiye olan güveni sarstığı için Kılıçdaroğlu tek adaylı il kongrelerini tercih etmişti. CHP’nin siyaset kültürüne aykırı olan bu durum adayların düşük oy oranları ile seçilmesine yol açtı.

Eğer Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2023’ten önce yapılırsa, CHP’yi seçimlere götürecek olan kadrolar bu kurultayda seçilecek.

Kurultayda gözlerin üzerine çevrildiği isimlerden biri de Muharrem İnce. Daha önceki kurultayda Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkarak 415 oy alan İnce, bu kez ne yapacak? Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday çıkarmaya hazırlanan sol blokla güç birliği yapacak mı?

Muharrem İnce CHP’yle yatıyor, CHP’yle kalkıyor. Tek gündemi var, o da CHP. Kongreyle ilgili gelişmeleri en ince detayına kadar takip ediyor. Muharrem İnce, öncelikle tek adayla gidilen il kongrelerinin ve kurultayın meşruiyetini tartışmaya açtı. Kongrede kimin neyi destekleyeceğinden ziyade, kurultaya giden sürecin değerlendirilmesini istedi. Muharrem İnce’nin sözlerini noktasına virgülüne dokunmadan aktarıyorum.

“1) Tek adaylı il seçimlerinden çok adaylı kurultay çıkmaz. Bunun adı ‘demokrasicilik oyunu’ olur.

2) Çanakkale’de genel başkan yardımcısı Muharrem Erkek’in, Ordu’da genel başkan yardımcısı Seyit Torun’un, Sakarya’da grup başkanvekili Engin Özkoç’un, Denizli’de genel başkan yardımcısı Gülizar Biçer’in, Manisa’da grup başkanvekili Özgür Özel’in desteklediği adaylar kaybetti. İzmir’de aslında Tuncay Özkan’ın desteklediği aday da kaybetti. Çünkü salt çoğunluk yoktu. 611 delegenin oy kullandığı seçimde tek aday olan Deniz Yücel’e 253 oy çıktı. Bu demektir ki, partililerin gönlünde MYK bitmiştir. Bu demektir ki, CHP’lilerin gönlünde bu yönetim bitmiştir. AKP’ye benzemeye çalışan CHP’den bu millete hayır gelmez.”

Muharrem İnce’ye öncelikle kurultaya ilişkin tavrını sordum. “Kongrede bakacağız” dedi. Belli ki değerlendirme süreci devam ediyor. “Önce bir durum tespiti yapalım istedim. İlde aday çıkarmayacaksın, ‘Kurultayda aday çıksın’ diyeceksin. Öncelikle bu yanlışlığa dikkat çekmek istedim” dedi. Ardından kurultaya ilişkin değerlendirmelerini sürdürdü:

“Antalya’da ikili yarış oldu. Genel Merkez’in adayı kaybetti. (Antalya il kongresinde Ahmet Kumbul’la yarışan Nusret Bayar 335 oy alarak seçimi kazandı.) Ankara’da Ayhan Yalçınkaya’ya oyun oynanmasaydı seçimi kazanmıştı. İzmir’de Cüneyt Oğuz’a verilen imzalar son anda yapılan müdahalelerle çektirilmeseydi, Cüneyt Oğuz kazanmıştı. Burada önce kurultayın meşruiyetini tartışmamız lazım. Bu, vicdanlarda meşru değil. Tüzük önünde meşru olabilir ama CHP’lilerin gönlünde meşru değil. Tarihte meşhur bir söz vardır, ondan esinlenerek söylüyorum, süngüyle seçim kazanabilirsin ama süngünün üstünde oturamazsın. İnsanlar bunu sorgular, hele hele CHP’liler daha çok sorgular.”

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu’nun kurultay mesajı

24 Şubat 2020
HDP kongresinde, Sezai Temelli yerine Mithat Sancar eş genel başkanlığa getirilerek yola devam kararı alındı.

Sezai Temelli, yerel seçim sürecinde “Mansur Yavaş da bilecek ki seçilmişse HDP oylarıyla seçilmiştir. HDP’lileri yok sayarak, Kürtleri yok sayarak, Ankaralıları yok sayarak siyaset yapamaz. O da işte bizim gücümüzdür. Ekrem İmamoğlu seçilmişse bilecek ki o kentte yaşayan 3 milyon Kürt’ün oyuyla seçilmiştir” sözleriyle CHP’nin tepkisini çekmişti. Ancak seçim sürecinde krize neden olmamak için ses çıkarılmadı. HDP kendini CHP’ye göre dizayn ediyor iddiasında değilim. Aynı şekilde, CHP’de HDP ile işbirliği yapılmasına yönelik eleştirilerde bulunanların ihraç edildiği sırada “Tek adaylı kurultaylar HDP’nin talebi. CHP, HDP’nin talepleri doğrultusunda dizayn ediliyor” şeklindeki değerlendirmelere de prim vermemiştim. Dünkü kurultayda yeniden HDP Eş Genel Başkanlığı’na seçilen Pervin Buldan’ın “Yeni ittifakların olması gerektiğini savunan bir partiyiz. Şeffaf olmalı, açık olmalı, birlikte görüntü vermeli ve hiçbir şeyden korkmamalı. CHP’nin çekingenliğinden çıkması gerek. Cesarete ihtiyaç var bence. Biz kadınlar olarak tiyatro oyununda birlikte bu görüntüyü verdik, bu cesareti gösterdik. Bu cesareti herkesin göstermesi gerek. Bir dahaki seçimlerde daha açık, daha şeffaf birlikteliklere ihtiyaç olacağını düşünüyorum” sözlerini önemsiyorum.

‘Millet ittifakı’ ortağı İYİ Parti’yi ürkütmemek için HDP geri planda tutulmuştu. Ama HDP, artık daha açık ve şeffaf bir birliktelik istiyor. Pervin Buldan’ın sözlerinin adresi CHP. Pervin Buldan, Kılıçdaroğlu’ndan daha cesaretli olmasını istiyor.

Yerel seçimlerde sağladığı başarı nedeniyle CHP Lideri en güçlü olduğu kurultaylardan birine gidiyor. Kılıçdaroğlu’nun tek aday olarak girmesi bekleniyordu. Ancak Selin Sayek Böke, İlhan Cihaner, Fikri Sağlar ve Ali Şeker’in ön planda olduğu sol blok, Kılıçdaroğlu’na karşı aday çıkarmayı tartışıyor. İlhan Cihaner, adaylık için nabız yokluyor. Muharrem İnce’ye CNN Türk’teki ‘Tarafsız Bölge’ programında genel başkan adayı olup olmayacağını sormuştuk. “Hele bir kurultay gelsin. Ben lafımın arkasındayım. CHP adayı doğal Cumhurbaşkanı adayıdır. Öyle olmalıdır. Yoksa iddiamız ortadan kalkar” diye yanıt vermişti. Ancak İnce şu ana kadar adaylık sinyali vermedi. İnce aday olmasa da kime destek vereceği önemli.

Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere delegeler üzerinde önemli ağırlıkları olan belediye başkanları Kılıçdaroğlu’nun yanında. Ayrıca yerel seçim başarısı CHP Lideri’ni güçlü kılıyor. Ancak Kılıçdaroğlu ne kadar güçlü olursa olsun, 400-450 kişilik bir delege grubunun Kılıçdaroğlu’nun karşısında yer alacağı biliniyor. Muhalifler, Kılıçdaroğlu’nun parti meclisi listesini delmeye ağırlık verecek.

CHP kurultayında genel başkanlık mücadelesinden ziyade, Kılıçdaroğlu’nun vereceği mesajların önemli olduğu söyleniyor. Geçen kurultayı “CHP iktidar hedefi ortaya koyamadı” diye eleştirmiştim. 28-29 Mart’taki CHP kurultayının temasının “2023’te iktidar” olduğu söyleniyor. Kılıçdaroğlu’nun da kurultay konuşmasında demokrasi güçleri olarak 2023te iktidar” mesajı vereceği ifade ediliyor.

HDP’nin talepleri ve İYİ Parti’nin hassasiyetleri arasında denge kurmaya çalışan Kılıçdaroğlu, 2023’te iktidar hedefini ortaya koyarak stratejik bir hamle yapmayı tercih ediyor.

29 ŞUBAT’TA SAATLER DURACAK MI?TÜRKİYE

Yazının Devamını Oku

Darbe tartışmaları neden büyüdü?

21 Şubat 2020
Pentagon destekli ABD’li düşünce kuruluşu Rand Corporation’ın darbe raporu, bu tartışmaların fitilini ateşledi.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili açıklamaları ise tartışmanın siyasi bir boyut kazanmasına yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, darbe tartışmalarına çok sert tepki gösterdi ama bir tartışma iklimi oluştu. Meral Akşener’in, İYİ Parti’den iki milletvekilinin istifa etmesiyle ilgili soruya yanıt verirken 28 Şubat sürecinde DYP’de yaşanan istifaları hatırlatması da yine bu kapsamda değerlendirilmeye başlandı. Hatta “28 Şubat sürecinde Cumhurbaşkanı Demirel DYP’den istifa ettirilen milletvekillerini DTP’de toplamıştı, şimdi de eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İYİ Parti’den istifa edenleri Ali Babacan’ın partisinde mi toplayacak” şeklinde yorumların yapılmasına sebep oldu. Çünkü İYİ Parti’den 5 milletvekilinin daha istifa edeceğinin konuşulduğu bir ortamdan geçiyoruz.

Belli ki  birileri, Cumhurbaş- kanlığı seçimlerinin 2023’ten önce yapılacağı düşüncesinde.Bu kez erken davranıp tedbir almaya başlamışlar.

Rand Corporation’ın raporuna gereğinden fazla değer verildiği görüşünde olanlar var. Şimdiye kadar ki darbelerin üzerinde  Made-In USA patenti yer aldığı için RAND Coperation’un darbe raporu da bir tespit olarak değil, bir teşvik olarak algılandı. Rahatsızlığın nedenini raporun Pentegon menşeli olması oluşturdu. NATO’DAN ÖNLEME UÇUŞU İSTEDİK Mİ? CUMHURBAŞKANI Erdoğan, İdlib’de rejime şubat sonuna kadar süre vermişti. Zaman daraldıkça teyakkuz hali artıyor. Önceki gece haber merkezleri Independent’ın geçtiği bir haberi doğrulatma telaşı yaşadı. Haberde Türkiye’nin İdlib’e müdahalesi öncesinde NATO’dan önleme uçuşu yapmasını talep ettiği yer alıyordu.

Gece yarısı bakanlara ulaşıldı, işin içyüzü öğrenilmeye çalışıldı. Türkiye’nin NATO’dan bu yönde resmi bir talebinin olmadığı anlaşıldı. Ancak burada bir püf noktası var. Türkiye, NATO’ya müracaat edip olası İdlib operasyonu öncesinde bir önleme uçuşu yapılmasını talep etmemiş ancak NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Ankara’daki temasları sırasında kendisine “Sürekli ‘İdlib İdlib diyorsunuz. İdlib konusunda Türkiye’yi desteklediğinizi söylüyorsunuz. NATO’nun elinde savaş uçakları var. O zaman gücünüzü gösterin. İdlib konusunda Türkiye’nin yanında olduğunuzu, gücünüzü kullanarak hissettirin. Yoksa ‘İdlib İdlib’ demekle bu iş olmaz” denmiş.

Benim anladığım, resmi olarak NATO’dan böyle bir talepte bulunmamışız ama NATO Genel Sekreteri’ne “Madem İdlib konusunda Türkiye’nin yanında olduğunuzu söylüyorsunuz, bu lafla olmaz. Savaş uçakların, helikopterlerin var. Sahada bu desteği göster” demişiz.

Yazının Devamını Oku

Erdoğan’ın darbe hassasiyeti

20 Şubat 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan grup konuşmasını yaptıktan sonra Meclis’ten ayrılıyordu.

Kuliste bizim de bulunduğumuz bölüme geldi. Karşılıklı selamlaştıktan sonra, “Konuşmanız etkiliydi. Mesajlar güçlüydü” dedim. “Öyle mi?” diye karşılık verdi. “Görüntülerle anlatılması daha etkili oldu. Sinevizyondaki görüntüler iyi seçilmişti” dedik. Erdoğan, “İyi miydi?” diye karşı soruyla cevap verdi. O sırada özellikle 15 Temmuz’la ilgili görüntüleri izlerken o geceyi tekrar yaşadıklarını, gözyaşlarına hâkim olamadıklarını söyleyenler oldu. Cumhurbaşkanı başıyla onayladıktan sonra Cumhurbaşkanlığı muhabirlerinin olduğu bölüme doğru ilerledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a darbe tartışmalarıyla ilgili soru orada geldi. Çünkü Erdoğan, grup konuşmasında her konuya değindi ama bir konuya girmedi. O da darbe söylentileri. “Darbe söylentileri, yeni kampanya. Oyuna gelinmesin, vatana millete ihanettir” dedi. 15 Temmuz’da milletin darbecilere verdiği cevabı hatırlattıktan sonra “Bunun bir defa adını bile anmak bize haramdır” diye konuştu. Erdoğan, AK parti milletvekilleriyle toplantıda darbe söylentilerine son noktayı koydu demiştik. Bu kez darbe söylentilerini gömdükten sonra üstüne beton döktü. 

Ancak dün Meclis’teydim. İktidar ve muhalefet kulislerinin nabzını tutmaya çalıştım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı tavrına rağmen darbe tartışmaları sürüyordu. Daha doğrusu milletvekilleri, darbe tartışmalarının arkasında ne yattığını, bu tartışmaların neden başlatıldığını ve nereye varılmak istendiğini anlamak istiyor.


KILIÇDAROĞLU’NU NEYLE SUÇLADI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti grubundaki konuşmasına Türkiye’nin gündeminin birileri tarafından ısrarla FETÖ ve darbe tartışmaları ile meşgul edilmek istendiği uyarısı ile başladı. Ardından FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili tartışmaya girdi. Ama önce SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na bir taş attı. Dün farklı bir Erdoğan, farklı bir AK Parti grubu vardı. Erdoğan, FETÖ’nün siyasi ayağı, Gezi ve darbe tartışmalarında adeta bombaladı.

“FETÖ’nün bu ülkede anlaşamadığı, görüşemediği tek lider vardır, o da merhum Erbakan hocamızdır. Erbakan hocamızdan da nefret ederdi. Ancak onun devamı olduğunu iddia eden zat, onlarla beraber hareket ediyor”

Yazının Devamını Oku

Erdoğan darbe tartışmalarına noktayı koydu

19 Şubat 2020
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın darbe tartışmalarıyla ilgili olarak, “Darbe tehlikesi hazırlığı varmış gibi gündemler, Türkiye’yi ana hedeflerinden sapıtmaya dönük bir yaklaşımdır. Türkiye’nin enerjisini darbe ile meşgul etmek hedeflerinden uzaklaştırmak demektir. TSK’nın içinde demokrasiye bağlı subaylar darbecilere karşı güçlü bir duruş sergilemiştir. Böyle bir gündem yoktur. Darbe tartışması Türkiye için lüzumsuz bir gündemdir” dediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün AK Parti milletvekilleriyle kahvaltı yapmıştı. Orada darbe tartışmalarına çok kısa bir şekilde değinmiş. Aslında benzer doğrultuda konuşmuş. “Bizim dış politikada yaptıklarımızı gölgelemeye, ikinci plana itmeye ve gündemi değiştirmeye yönelik çabalar. Kurumlarımız teyakkuz halinde ancak endişe edebilecek bir durum söz konusu değil” demiş.

Erdoğan, Pakistan dönüşünde darbe iddialarının sorulması üzerine “Böyle bir şey olduğu anda artık bizim milletimiz Kapıdan dışarı çıkalım mı çıkmayalım mı’ demez. Elinde neyi var neyi yok herkes meydanlara dökülür. Bunun en güzel cevabını 15 Temmuz’da verdik” diye karşılık vermişti.

Erdoğan darbe tartışmalarına noktayı koydu ama kendisini FETÖ’nün siyasi ayağı olmakla suçlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik kızgınlığı devam ediyor. Erdoğan, AK Parti MYK toplantısında “Bu açıkça FETÖ ile işbirliğidir. Suyu bulandırarak kendisi işin içinden sıyrılmaya çalışıyor” diyor.

AK PARTİ, CHP KURULTAYINA GİTMEYECEK

Erdoğan’ın CHP Lideri’nin üslubundan duyduğu rahatsızlık, CHP kurultayıyla ilgili bir değerlendirmesine yansıyor. CHP 28-29 Mart tarihlerinde yapılacak kurultay için AK Parti’ye davetiye göndermiş. AK Parti, daha önceki CHP kurultaylarına katılmıştı. Erdoğan bu kez CHP kurultayına gidilip gidilmemesi konusunu tartışmaya açıyor. Haliyle gidilmesini savunanlar olduğu gibi gidilmesine karşı çıkanlar da oluyor. Hatta “Kurultayda Kılıçdaroğlu bize FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili suçlama yöneltirse ne yapalım” konusu dahi tartışmaya açılıyor. Eğer bu tür bir suçlama yöneltilirse heyet olarak kurultayın terk edilmesi konuşuluyor. Erdoğan kurmaylarının değerlendirmesini aldıktan sonra “İnsanın ağrına gidiyor” diyor. Bunun üzerine CHP kurultayına gidilmemesi kararı alınıyor.

Kılıçdaroğlu’nun hakaretleri karşısında tazminat davaları açan Erdoğan, bir adım daha atıyor. Böylece AK Parti kurulduğu günden bu yana ilk kez CHP kurultayına heyet göndermeme kararı alıyor. Tabii ileride iki parti arasındaki ilişkileri yumuşatacak bir gelişme yaşanırsa onu bilemem...

İŞ BANKASI UNUTULDU MU?

İş Bankası’ndaki CHP hisselerinin Hazine’ye devri konusu, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı

Yazının Devamını Oku

Hilmi Paşa’ya vurun ama dinleyin

18 Şubat 2020
Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök bugünlerde hedefte. Bir yandan Nedim Şener vuruyor, diğer taraftan Ahmet Hakan. Onlara “Hilmi Paşa’ya vurun ama bir dinleyin” diyorum. Hilmi Özkök, AK Parti’nin iktidar olduğu bir dönemde, darbe tartışmalarının yaşandığı, muhtıraların konuşulduğu bir sırada Genelkurmay Başkanlığı yaptı. Sanki o dönemde Cumhuriyet mitingleri yapılmadı, 27 Nisan’da e-muhtıra verilmedi, Abdullah Gül’ün eşinin başı kapalı diye Cumhurbaşkanı seçilmesi engellenmedi, AK Parti hakkında kapatma davası açılmadı. O günleri değerlendirirken, darbe ve muhtıra rüzgârlarının estiği unutulmamalı.

Özden Örnek günlüklerinden birkaç not:

1) Cumhurbaşkanı, Başbakan’ın elini sıkmıyor.

YAŞ yemeği. Tarih 01.08.2003

“Yemekte Başbakan Cumhurbaşkanı’nın elini sıktı ama o elini geri çekti.”

Aynı gün yapılan YAŞ toplantısı:

“RTE, Genelkurmay Başkanı ile beraber salona girdi. Tüm orgeneraller ve amiraller kendisine ne selam verdiler ne de ayağa kalktılar.”

Bu da

Yazının Devamını Oku