Devletin bir normalleşme takvimi var. Ona bakarak cevap vereceğim. 1 Haziran’dan itibaren sokağa çıkma yasağı kaldırılıyor.
NİKÂH HAZİRANDA DÜĞÜN TEMMUZDA
Nikâh salonları 1 Haziran’dan itibaren açılıyor. Genç çiftlerimize şimdiden mutluluklar dileyelim. Ancak düğün salonları için biraz beklemek gerekecek. Artık Erik Dalı mı oynarlar, dansı mı tercih ederler orasını bilemeyeceğim ama düğünler için 1 Temmuz’a kadar sabredecekler.
PİKNİKÇİLER, AZ KALDI
Yüzme havuzları, kaplıcalar, spor merkezleri ve çay bahçeleri için de bayram sonrasını beklemek gerekecek. Çok değil, 15 Haziran’dan itibaren piknik alanları açılıyor, mangal keyfi başlıyor.
CAMİLER NE ZAMAN AÇILACAK?
Cuma namazı kılmak için sabırsızlananlar 12 Haziran’da cuma namazını kılabilecekler. Ama bir şartla. Öyle cami içinde safları sıklaştırarak değil, cami dışında açık alanlarda kılınabilecek. Vakit namazları ise camilerin içinde sosyal mesafe kuralına dikkat ederek ve maske kullanmak şartıyla kılınabilecek.
HAC NE ZAMAN?
Adil Karaismailoğlu bakanlıkta yeni ama İstanbul’un sorunları konusunda tecrübeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde mühendis olarak başladığı belediyede her kademede görev yapmış. İmamoğlu seçildikten sonra genel sekreter yardımcılığı görevinden ayrılmış. Sohbet ederken, “İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bizim için bir vizyon oldu. Dünyayı bize orası gösterdi” dedi. Ardından da ekledi: “Orada yanlış olan işler bizi üzüyor. İnanın içimizde bir yara. 25 yılda çok büyük emek verildi.”
METRO HATTINI DA BAKANLIK YAPACAK
Gündem Başakşehir Şehir Hastanesi’nin yolları olduğu için ilk olarak, “Yolların yapımı açılışa yetişecek mi?” diye sordum. “Yerinde yaptığım keşifle bir kez daha ortaya çıktı. Hastanenin ihtiyacı olan yolların hepsi açılacak” dedi. Bu arada Ulaştırma Bakanı’yla konuşurken, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde alınan bir karardan haberim oldu. Başakşehir-Kayaşehir metro hattının yapımının Ulaştırma Bakanlığı’na devredilmesi için İstanbul Büyükşehir belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yetki verilmiş. Cumhurbaşkanlığı kararı üzerine Ulaştırma Bakanlığı talep etmiş, devir işlemleri için İmamoğlu’na yetki verilmiş. Bakan heyecanlıydı. “Başakşehir-Kayaşehir Metro Hattı’nı da biz yapacağız” dedi. Hastaneye ulaşım açısından metro önemli.
BAKAN NEYE İTİRAZ ETTİ?
Merak ettiğim bir noktayı sordum. Hastanenin yollarını yapmak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mali imkanlarının üstünde bir şey midir? Ulaştırma Bakanı itiraz etti. “Olur mu canım. Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ödeyemeyeceği para olur mu? Devasa bir bütçe, devasa bir kurum. Bakanlıklardan bile daha büyük bütçesi olan bir kurum. Oraları hep biz projelendirmiştik. Onların bir kısmı zamanında yapıldı. Bunlar gelince durdurdular” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dikkate alınması gereken bir açıklaması oldu. “İnşaatı yapmakta olan müteahhit, Dolmabahçe-Ortaköy karayolu tüneli inşaatına yönlendirilmiş ve söz konusu tünel inşaatına başlanmıştı” demişti. Ulaştırma Bakanı’na İmamoğlu’nun sözlerini hatırlattım. “Yok öyle bir şey. Büyükşehir belediyesi orayı da yapar, orayı da yapar. Bunlar ikisini de durdurdu” diye karşılık verdi.
İDEOLOJİK BİR TERCİH Mİ?
Şehir hastaneleri marjinal bir kesim tarafından öcü haline getirildiği için bundan prim sağlayacağını düşünmüş olabilir. Marjinallerin aklıyla hareket edenin yeri bir süre sonra marjinallerin yanı olur. Oysa İmamoğlu, marjinallere prim vermeyen ve herkesi kucaklayan kampanyasıyla seçimi kazanmıştı. Koronavirüsle mücadele sürecinde şehir hastanelerinin önemi ortaya çıkınca, İmamoğlu durumu kurtaracak açıklamalar yapmaya çalıştı. Ancak inandırıcı olmadı. Millet hizmete bakar. “At binenin, kılıç kullananın” diye boşuna dememişler. Ayrıca İmamoğlu’nun “Biz göreve gelmeden 1 yıl önce inşaat durmuştu” şeklindeki açıklamaları da gerçeği yansıtmıyor.
İŞTE FAALİYET RAPORU
İmamoğlu belediye başkanı olduktan sonra hazırlanan faaliyet raporunda, bağlantı yollarının yüzde 92’sinin tamamlandığı ve 2019 itibarıyla bitirilmesinin planlandığı yer alıyor. Peşin hükümlü biri değilim. Faturanın tamamını İmamoğlu’na kesmeden önce bir ayrıntı vermem gerekiyor. 2018 Ağustos ayında doların 7.2’ye tırmanması üzerine bağlantı yollarını yapan firma artan maliyetler nedeniyle aralık ayında işi durduruyor. Büyükşehir belediyesine bir iş planı sunuyor. Plan görüşülüp onaylandıktan sonra çalışmalar tekrar başlıyor. Bir ara ve zaman kaybı yaşanıyor. Ama İmamoğlu, “Kaynak yetersizliği nedeniyle sürece İBB’nin devam etmesi zordu” diyor. İmamoğlu’nun açıklamasına göre şehir hastanesine yapılacak bağlantı yollarının yapımına 580 milyon TL harcanmış. 300 milyon TL’lik bir alacak oluşmuş. Müteahhidin hâlâ alacağı var. Bu miktar İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin altından kalkamayacağı bir yük değil. Hele hastane yolu olunca, hele insan sağlığı olunca... Bunun lafı mı olur?
- İmamoğlu’nun belediye başkanı seçilmesinden sonraki faaliyet raporunda Başakşehir Şehir Hastanesi’nin bağlantı yollarıyla ilgili bölüm...
ULAŞTIRMA BAKANI: 20 MAYIS’A YETİŞECEK
Artık bu tartışmalar geride kaldı. Cumhurbaşkanı
Yakın çevresinden kimle konuşsam, Erdoğan’ın çok yoğun olduğunu söylüyor. Erdoğan’ın geleceğe hazırlandığı söyleniyor ama bu tahmin ettiğiniz gibi iç siyasetle ilgili bir konu değil. Tam aksine, Cumhurbaşkanı’nın bir süredir kriz sonrasına dönük senaryolar üzerinde çalıştığı söyleniyor. Çünkü kriz sonrası dünyayı büyük bir değişim bekliyor. Erdoğan, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyerek buna işaret etmişti. Dünya yeniden şekillendirilirken bizim de o masada bir sandalyemizin olması gerekiyor. Bunun farkında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir süredir Türkiye’yi kriz sonrasına hazırlayan senaryolar üzerinde çalıştığı söyleniyor. Bunun ilk işareti, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un attığı bir tweet’te gizliydi. Altun, “Salgın sonrası kurulacak olan yeni dünyanın küresel gücü olma yolunda gece gündüz demeden çalışıyoruz” diyordu. Bu konuda biraz daha ayrıntı almaya çalıştım.
YENİ SÜRECİN PERSPEKTİFİ
Yapılan çalışmalara dönük perspektifi aktarmak için “Bir yandan koronavirüsle mücadele ederken, diğer yandan da salgın sonrasına yönelik hazırlıklarımız devletin her kademesinde Cumhurbaşkanımızın liderliğinde büyük bir titizlikle devam etti. Salgınla elde ettiğimiz başarının devamı için büyük bir gayret sarf ediyoruz” değerlendirmesini yansıtmak istiyorum.
Koronavirüs sonrası dünyanın dinamikleri farklı olacak. Aktaracağım ikinci değerlendirme ise Türkiye’nin bunun farkında olduğunu göstermesi açısından önemli. “Cumhurbaşkanımızın, ‘Küresel ekonomik, siyasi ve sosyal düzende köklü değişiklikler yaşanması muhtemel yeni bir döneme giriyoruz. İnşallah 21’inci asrı Türk asrı haline getireceğiz’ sözlerini ilke edindiğimiz ve bunun için durmaksızın çalıştığımız günlerden geçiyoruz” deniliyor.
Krizden çıkış süreci, en az koronavirüsle mücadele süreci kadar önemli olacak. Çünkü ya bu kriz bizi yönetecek ya da biz krizi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kolları sıvayıp buna hazırlık yaptığı söyleniyor.
BAHÇELİ HEVESLERİNİ KURSAKLARINDA BIRAKTI
MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın bir tweet attı.
“Üç Hilal’in tek başına iktidarı artık bir zorunluluktur”
Metropoll sadece koronavirüsle yetinmemiş, Erdoğan’a 15 Temmuz’da, Suriye operasyonlarında olan destekle seçim dönemlerini içine alan bir tablo çıkarmıştı. Kriz dönemlerinde Cumhurbaşkanı’na olan destekte ciddi bir artış söz konusuydu. Bunda Erdoğan’ın kriz yönetimindeki başarısı etkiliydi. Ancak toplum kriz anlarında başında güçlü bir lider istiyor. Erdoğan o ihtiyaca cevap verdiği için kriz dönemlerinde HDP, CHP, İYİ Parti ve Saadet seçmeninin de desteğini alıyor. Ama seçim dönemlerinde tarafgirlik ve kutuplaşma girince bu oranda düşme oluyor.
Önümde Konsensus ile Optimar’ın nisan ayı araştırmaları duruyor. Konsensus’un araştırmasında “Erdoğan’a oy verebilirim” diyenlerin oranı bir ay önceye göre 4 puan artmış, şubat ayında yüzde 45.9 olan oran yüzde 49.9’a yükselmiş. Hilmi Daşdemir’in sahibi olduğu Optimar’ın anketinde ise ciddi bir sıçrama tespit edilmiş. Şubat ayında yüzde 29.9 olan destek şimdi yüzde 45.7 gözüküyor.
İMAMOĞLU İNİŞTE
Kriz sürecinin yönetimindeki başarısından dolayı ilk kez potaya girenler olduğu gibi, çok sert düşüş yaşayanlar var. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bu noktada göz dolduruyor. Bir ay önce gündemde olmadıkları için kıyaslayacak bir veri bulunmuyor. Ama aynı durum İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu açısından geçerli değil. Ekrem İmamoğlu yüzde 26.2’den yüzde 17.7’ye gerilemiş durumda. Bunun nedeni aslında başlı başına bir araştırma konusu. İmamoğlu şapkayı önüne koyup düşünmeli.
HALK ERKEN SEÇİM İSTEMİYOR
Murat Sarı’nın başkanı olduğu Konsensus Araştırma halkımıza erken seçim isteyip istemediğini de sormuş. “Erken seçim olmasın” diyenlerin oranı yüzde 66.6’yı bulurken, seçimi isteyenler yüzde 33.4’te kalıyor.
HALK YENİ PARTİ İSTEMİYOR
Halk seçim değil, geçim derdinde. Ancak aynı zamanda yeni partileri de istemiyor.
Erken seçime gidilecekse bu kararı iktidarın alması gerekiyor. Peki AK Parti’de o yönde bir çalışma var mı? Tek kelime ile yanıt vereyim, yok. AK Parti’de kimle konuşsam erken seçim diye bir gündemimiz yok diyorlar. Ama yine de şeytanın avukatlığını yapıp sormaya devam ediyorum. Bakanlar Kurulu’nda ve MYK toplantısında erken seçim konuşuldu mu? Hayır, yok. Ne Bakanlar Kurulu’nda ne MYK’da gündem dahi olmamış. Bakanlar ve parti yöneticileri Erdoğan’a sorma ihtiyacı hissetmemişler, Cumhurbaşkanı’nın ağzından erken seçim diye bir kelime çıkmamış. Koronavirüs sonrası normalleşme süreci ve ekonomi konuşuluyormuş.
İKİ KRİTİK NOKTA
Erken seçimi tartışırken iki noktayı göz ardı etmemek lazım.
1- Erdoğan erken seçime giderse yeni sistem gereği daha 2023 yılına kadar yapacağı Cumhurbaşkanlığının ilk dönemi de burada sona erer. Daha üç yılı varken Erdoğan neden erken seçime gitsin?
2- Şimdiye kadar Türkiye’yi erken seçime MHP Lideri Devlet Bahçeli götürdü. Bir anlamda erken seçimin anahtarı Bahçeli’nin elinde. 3 Kasım 2002 seçimlerine ve 24 Haziran 2018 seçimlerine Bahçeli’nin çağrısı üzerine gittik. O nedenle erken seçim denildi mi önce Bahçeli’ye bakmak gerekiyor. Bahçeli de “Herkes hesabını 2023’e göre yapsın” dedi. O zaman erken seçim konusuna bir nokta koymak gerekiyor.
İŞTE BAROLARIN YENİ SEÇİM SİSTEMİ
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın talimatından sonra dün AK Parti’nin hukukçuları baroların seçim sistemiyle ilgili çalışmalara başladı. Barolar, çarşaf liste usulüyle seçime giriyorlar. AK Parti ise nispi temsil sistemini getiriyor. Şimdi “Nispi temsil sistemi demokratik değil” diye bir tartışma başlatmanın anlamı yok. Çünkü milletvekilleri de aynı yöntemle seçiliyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi seçilirken meşru ama baroların seçiminde meşru değil; böyle bir mantık olmaz.
Sadece seçim sistemi değişmiyor. Aynı zamanda Türkiye Barolar Birliği’nin seçiminde baroların temsil oranları da değişiyor. Mevcut sistemde, Türkiye’deki her baro bir başkan, iki üye olmak üzere 2 artı 1 sistemine göre temsil ediliyor. Bu oran şimdi 1 başkan, 3 üye olmak üzere 3 artı 1 sistemine dönüştürülüyor. Ayrıca her bin üyeye bir delege verilecek. Mevcut sistemde her 300 üyeye karşılık 1 delege veriliyor Türkiye’de Bayburt hariç her ilimizde baro var. Türkiye Barolar Birliği seçiminde, her baronun üye sayılarına göre belirlenmiş bir kontenjan var. Barolar birliği seçiminde 561 kişi oy kullanıyor. En çok üyeye sahip oldukları için İstanbul 137, Ankara 52 ve İzmir 29 delegeyle temsil ediliyor. Anadolu’nun tamamını ikiyle çarpın, bir İstanbul etmiyor. Ha, bir de başka baroların kurulmasına izin verilmesi gibi bir düşünce yok. Baroların birliği korunuyor.
Baroların seçim sistemi değiştiriliyor. Nispi temsil sistemi getiriliyor. Meclis açıldıktan sonra ilk iş, baroların seçim sistemini değiştiren yasal düzenleme olacak. Çünkü baroların seçimi ekim ayında başlıyor. 2021 yılı mayıs ayında ise Türkiye Barolar Birliği’nin seçimi var. Mevcut sistemde en çok üyeye sahip olan İstanbul ve Ankara barosunun etkin oluyor. Ama daha çok marjinal gruplar organize hareket ettiği için baroların yönetimlerini ele geçiriyorlar.
Bakmayın böyle eşcinsel haklarını savunmalarını, Ankara Barosu 28 Şubat sürecinde yasakçı barolardan biriydi. Başörtülü avukatları baroya kaydetmemiş, mahkeme kararlarını uygulamamıştı. O nedenle sadece baroların seçim sistemini değiştirmek yetmez. Batı’da bazı ülkelerde olduğu gibi baro tekeli kaldırılıp, gönüllük esası getirilmeli. İsteyen üye olur, istemeyen olmaz.
MÜHENDİS ODALARI DA KAPSAMDA
Ha, bir de sürpriz var. Sadece baroların seçim sistemi değiştirilmiyor. Mühendis odalarının seçim sistemi de değiştiriliyor. Mimar ve mühendis odaları, elektrik mühendisleri odaları gibi mühendis odaları bundan etkilenecek. Onlar için de nispi seçim sistemi getiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında geçen hafta yapılan MYK toplantısında karar alındı, çalışmalara başlandı. Ama henüz taslak halinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayından sonra Meclis’e sunulacak.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ VAR MI?
Peki Türk Tabipleri Birliği var mı? Yok. Türk Tabipleri Birliği, hendek savaşları sırasında PKK’ya destek veren açıklamaları nedeniyle şimşekleri üzerine çekmişti. Barolar birinci sırada geliyorsa, ikinci sırada Türk Tabipleri Birliği yer alıyordu. Ancak paketten çıkarıldı. Neden? Koronavirüsle mücadele sürecinde sağlıkçılarımız fedakârca çalışırken, böyle bir düzenlemenin yapılması doğru bulunmadı. Türk Tabipleri Birliği’ni pandemi kurtardı demek daha doğru olur.
MENDERES’İ KURTARAMADIK ERDOĞAN’I YEDİRMEYİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2013 yılında attığı tweet bir anda en çok paylaşılanlar arasına girdi. Bu süreçte herkes konuştu ama asıl konuşması gereken bir kişi konuşmadı. O da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ydu.
Kılıçdaroğlu’na darbe tartışmasına ilişkin düşüncelerini sordum. Belli ki o soruyu bekliyormuş. Çok sert bir karşılık verdi.
“Tamamen gereksiz, tamamen lüzumsuz bir tartışma. Allah aşkına, kim darbeyi gündeme getirir? Olmayacak bir şey. Bu ülkede darbe artık olamaz. Bu ülkenin insanları darbeye karşı bedeller ödediler.
Özgür Bey 15 Temmuz darbe gecesi neredeydi? Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeydi. Darbeye karşı çıkıyordu. Kürsüde ilk konuşanlardandı. 15 Temmuz darbe girişimi olduğunda parlamentoya ilk gidenler CHP milletvekilleridir. Ve şunu da söyleyeyim size: CHP’nin iktidara yakın olduğu dönemlerde maalesef darbeler olmuştur ve darbelerden en büyük mağduriyeti çeken de Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. Yeter artık ya, ne darbesi Allah aşkına! Darbeye karşı olanlara, demokrasiyi savunanlara açık çağrımdır: Gelin hep birlikte hukuk sistemimizi darbe hukukundan arındıralım. TBMM’yi vesayetten kurtaralım. Siyasal partiler yasasını değiştirelim. Milletin vekilini liderler değil, milletin kendisi seçsin. Darbeye ve darbecilere karşı olanlar, darbecilerin bize giydirdiği darbe zırhına da karşı çıkmalılar. Darbeye karşı olmak lafla değil, gerçek bir demokrasiyi ülkeye getirmekle olur”
Çok önemli değerlendirmeler... O nedenle Kılıçdaroğlu’nun sözlerine ne bir kelime ekliyorum, ne de bir kelime çıkarıyorum.
DARBE KELİMESİNE DAHİ TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
Kılıçdaroğlu, Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nun açıklamalarının darbeyle ilgisinin olmadığı konusunda çok net. Peki böyle bir ima olsaydı, CHP Lideri olarak tavrı ne olurdu?
“Hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nde darbeyi savunmadı ve savunamaz da... Öyle bir kelimeye tahammülümüz bile yoktur. Ne darbesi?”