Pandemi nedeniyle okullarına gidemeyen öğrenciler zaten burnundan soluyordu, bir de bu adaletsizlik karşısında isyanları oynadılar. Ama haber asılsız çıktı. T24 sitesi erdemli bir iş yaptı, özür diledi. Bunun üzerine gözler Kılıçdaroğlu’na döndü. Hem yanlış haberden dolayı özür diler hem de sınav öncesi psikolojisini olumsuz yönde etkilediği gençlerin gönüllerini almış olur, diye düşünüldü. CHP lideri tam aksini yaptı. Üste çıkmaya çalıştı. Trollerden girdi, Katarlılardan çıktı. Tam bir bombardıman yaptı.
CHP ZAMANINDA YAPILMIŞ
Kemal Bey de bilir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sadece Katar’la değil, 40 ülkeyle askeri işbirliği anlaşması var. Bir kısmı da CHP’nin koalisyon ortağı olduğu dönemde imzalanmış. Bir örnek olması için 15.9.1994 tarihinde DYP-SHP hükümeti döneminde Kazakistan’la yapılan Askeri İşbirliği Anlaşması’nı dikkatinize sunuyorum.
MUHALEFET STRATEJİSİ
Haftaya da ayrı bir grup milletvekili ile görüşecek. AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, bunu bir istişare serisi olarak tanımladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantının başında kısa bir konuşma yapmış. Pandemi nedeniyle ara verdikleri istişare sürecinin tekrar başladığını ifade etmiş. Belediye başkanlarıyla bir araya geldiklerini, önümüzdeki hafta yeni bir grup milletvekili ile toplantı yapacaklarını belirtmiş. Erdoğan yeni grupla 1 Temmuz’da bir araya gelecek. Erdoğan, “Ekim ayından itibaren istişare toplantılarına devam edeceğiz” demiş. 57 milletvekilinin katıldığı toplantıda 17-18 milletvekili konuşmuş.
ERDOĞAN NOT ALMIŞ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasını kısa tuttuğunu ifade etmiştim. Daha çok milletvekillerinin sorularına yanıt vermiş. Erdoğan, konuşulanları tek tek not almış.
VİDEO İLE KAYDEDİLMİŞ
Ama ilk kez bir uygulama yapılmış. Konuşmalar video ile kaydedilmiş. Cumhurbaşkanı, “Atladığımız bir şey olursa yardımcılarım kontrol eder” demiş. Liderlik bu işte. Erdoğan’ın liderlik sırrı burada yatıyor. Erdoğan’ın 19 yılda girdiği her seçimi kazanmasının altında yatan en önemli nedenlerden biri burada yatıyor. Tabanın sesine kulak veriyor.
FABRİKA AYARLARINA DÖNÜŞ
Son dönemlerde yapılan toplantılara ilişkin olarak,
Kimileri bunu “fabrika ayarlarına dönme” olarak değerlendirebilir. Ama ben kuruluş değerlerine dönüş, gönül diliyle konuşma olarak değerlendiriyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Partili belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda da aynı hava hissediliyor.
Belediye başkanlarıyla toplantıda sadece hissedilen samimi havayı vurgularsam, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın manifesto değerindeki uyarılarına haksızlık etmiş olurum.
Erdoğan, samimi bir dille uyarılarda bulunuyor, AK Parti belediyeciliğinin temelini oluşturan hizmet belediyeciliğini, “Gönül Belediyeciliği” ile tamamlıyor. Ama bir de uyarılar bölümü var ki, onun altının da özellikle çizilmesi gerekiyor.
İMAMOĞLU VE YAVAŞ’A HANGİ GÖNDERMEDE BULUNDU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Partili belediye başkanlarına hizmet belediyeciliği yapmaları ve gönüllere girmeleri gerektiği yönünde uyarılarda bulunurken, “Sosyal medya belediyeciliği, hizmet belediyeciliğinin yerini almaz, alamaz” diyor. Ama asıl önemli cümleler ondan sonra geliyor. Erdoğan, “İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyeleri” demiyor. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimlerinden söz etmiyor. Ama, “iki belediye” deyince herkes İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlıklarının kastedildiğini anlıyor. Zaten Erdoğan da İmamoğlu ve Yavaş’ı kastediyor.
ERDOĞAN’IN AÇIKLADIĞI RAKAM
Cumhurbaşkanı
Zafer Şahin büyük umutlarla kurulan DEVA ve Gelecek Partileri bekleneni veremeyince “DEVA Gelecek” ismi altında birleştirileceği kulisini paylaştı.
Ama bunun ikinci bir aşaması daha var. O da birleştirilen Deva ve Gelecek Partisi ile Saadet Partisi’nin üçlü ittifak yapacağı yönünde.
Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu partilerinin bekleneni veremediği bir sır değil. SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da AK Parti’den yüzde 30 oranında oy koparmalarını beklediklerini ama umulanı veremediklerini itiraf etti.
DAVUTOĞLU’NUN ÖNERİSİ
Başarısız oldukları bir gerçek ama Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu kendilerini birer dükalık olarak gördükleri için birleşmelerini zor görüyorum. Aslında Ali Babacan partisini kurmadan önce Davutoğlu, “Sen genel başkan ol. Yeter ki birlikte parti kuralım” teklifini götürmüş ama Abdullah Gül ve Ali Babacan istememişlerdi. Hatta Ahmet Davutoğlu’nun “Hani birlikte hareket edecektik” sitemi üzerine Ali Babacan, “Söz mü verdim” diye çıkış yapmıştı.
Zor görünüyor ama eğer birleşmeyi başarırlarsa önerim başa Abdullah Gül’ü geçirmeleri. Böylece Erdoğan’ı sırtından hançerleyen Troyka’nın toplumdaki karşılığını görmüş oluruz. Hem de onlar AK Parti’yi kurduğu günden bu yana her seçimi kazanıp, iktidardan iktidara koşan Erdoğan’ın büyüklüğünü anlamış olurlar.
ÜÇÜNCÜ İTTİFAKIN AYAK SESLERİ
Birleşmeden ziyade üçüncü bir ittifakın ayak sesleri işitiliyor.
Meclis Başkanı Mustafa Şentop ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun görüşmesi hakkında yazılıp konuşulanları bir haftadır ağzım açık bir şekilde izliyorum. Yazılanları okuyunca kendime “Bir de siyaset kulisi yazıyorum diyorsun ama dünyadan haberin yok” diye kızdığım da olmuyor değil. Sadece ben değil tüm Ankara temsilcilerinin, siyaset yazarlarının hiçbirinin de bu işten haberi olmamış.
Nasıl atlamışız... Öyle böyle değil. Uzun atlama...
Maksat algı operasyonu olunca bilgiye gerek yok. Anayasa şöyle yazıyormuş, perde arkasında şunlar konuşulmuş, siyasi gelenek böyleymiş demenin de anlamı yok.
ÖRNEĞİ YOK
Parlamenter sistemle yönetildiğimizde hükümeti başbakan kurar, kabineyi cumhurbaşkanı onaylardı. Bakanların azli ise başbakanın talebi üzerine Cumhurbaşkanı’nın onayıyla gerçekleşirdi.
AK Parti hükümetlerini geçtim, darbe dönemleri dahil Türk devlet geleneğinde Meclis başkanlarının bakanların istifasını talep etmesi gibi bir uygulama yok. Meclis Başkanı Şentop, Türkiye’nin en önemli hukukçularından biri. Şentop hangi yetkiye göre Soylu’nun istifasını isteyecekti? Zaten görüşmenin hiçbir yerinde de böyle bir talep yok. Tam aksine sıcak havada geçen ve “Sık sık görüşelim” diye bitirilen bir görüşme.
ANAYASAYA GÖRE
Başkanlık sisteminde ise bu yetki yine Cumhurbaşkanı’nda. Zaten Cumhurbaşkanlığı Kabinesi kuruluyor. Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkilerinin sıralandığı Anayasa’nın 104. maddesinde, “Cumhurbaşkanı yardımcıları ile bakanları atar ve görevlerine son verir” deniyor.
Anayasa Mahkemesi üyeleri iki konuda daha karar alacaklar.
1- HDP’nin banka hesaplarına tedbir konulması konusunda karar verecekler.
2- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın siyasi yasak konulmasını talep ettiği 451 kişi hakkında karar verecekler.
Anayasa Mahkemesi raportörü kapatma davası açılması yönünde rapor verdi. Anayasa Mahkemesi üyeleri bu karara uymak zorunda değil. HDP hakkında kapatma davası açılması kararı çıkabileceği gibi ikinci kez geri çevirme de mümkün olabilir.
Ama ilkine rağmen iddianamenin özenli hazırlandığı ifade ediliyor. O nedenle bugün Anayasa Mahkemesi’nden HDP hakkında kapatma davası açılması kararının çıkması bekleniyor. Ancak HDP’nin hesaplarına tedbir konulması talebinin reddedilmesi ve siyasi yasakların son karar duruşmasına bırakılması söz konusu.
HDP hakkında kapatma davasının açılmasına karar verilirse 2023 seçimlerine damga vuracak olan bir süreç başlayacak.
Ama önemli olan konu şu: Kapatma davası oybirliğiyle mi yoksa oy çokluğuyla mı alınacak?
HDP BASKININDA KARANLIK NOKTALAR
Ortada büyük bir siyasi provokasyonun olduğu açık. Bu saldırı sadece HDP’ye değil, demokrasiye ve iç barışımıza yönelik yapılmış bir saldırıdır. Arkasında organize bir yapı olup olmadığı ortaya çıkarılmalı. Onur Gencer, HDP binasında 40 kişinin katılacağı toplantı yapılacağı istihbaratını alarak bu saldırıyı gerçekleştirdiyse büyük bir katliamın planlandığı açık.
BU FİLMİ GÖRDÜK
Geçmişte sağ-sol çatışması, Alevi-Sünni olaylarını yaşadık. İzmir gibi duyarlı bir kentimizde yapılan saldırı ile bir Türk-Kürt çatışması, HDP’li MHP’li kavgası planlandığı açık. İlk andan itibaren parmakların gösterdiği hedefler işin arkasındaki gerçek mahfilleri gizlemek için yapılmış olabilir. Kitlelere sokağa çıkmaları yönünde yapılan çağrılar tehlikeli olabilir. Bizim ülkede sokaklar tekin değildir. Aman ha bu provokasyona gelmeyelim. Biz geçmişte bu filmi çok gördük. Hepsi büyük bir felaketle sonuçlandı.
Bildirilerle, video operasyonlarıyla nihayet HDP’ye yapılan kanlı saldırı ile Türkiye alacakaranlık kuşağına sokulmak isteniyor. Belli ki birileri düğmeye bastı. Bu olayların devamı gelecek. Türkiye’yi bir kaos ortamına sürüklemek isteyecekler. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Bu oyuna gelmemeliyiz. Çünkü çatı çökerse hepimiz altında kalırız.
ARKASINDAKİ YAPI
HDP’yi basarak Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in eylemi PKK nefreti ile yaptığı yönündeki beyanı ikna edici değil. Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın da milliyetçi duygularla hareket ettiği söylenmişti. Arkasından örgütlü bir yapı çıktı. Onur Gencer’in sağ olarak yakalanması önemli. Arkasındaki bağlantılarını ortaya çıkarırsak bu bize daha sonra yapılacak olan eylemleri önleme fırsatı verir.
SAĞDUYU ZAMANI
Gün birbirimizi suçlama günü değil. Gün kitleleri tahrik edip sokağı harekete geçirme günü değil. Gün elele verip bir provokasyonu önleme ve HDP’ye yapılan saldırıyı aydınlatma günü. Gün her zamankinden daha çok sağduyuya sahip olma günü.
Bu ülkede MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli istediği takdirde erken seçime gidilir. Türkiye 3 Kasım 2002 seçimlerine ve 18 Haziran 2018 seçimlerine Bahçeli tarafından götürüldü.
‘ERKEN SEÇİM YOK’ DEDİ
Bahçeli de “Erken seçim talebi beyhude bir hevestir. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının haziran ayında yapılacaktır” dediğine göre erken seçim yok demektir.
ERKEN SEÇİM CEPHESİ
Bahçeli sadece erken seçim yok demiyor. Erken seçim isteyenleri ihanet cephesine yerleştiriyor.
“Bu şahıs (Kılıçdaroğlu) hemen seçim diyor.
PKK da seçim istiyor.
FETÖ, yarın seçim olsun diye bekliyor.