7 Nisan 2002
<B>VERGİ</B> kanunlarında 1998 yılında yapılan değişiklikler sırasında getirilen 'Mali Milat' uygulaması daha sonra; sermaye kaçışına neden olması, yatırımları engellemesi, uygulama için yeterli sürenin verilmemesi, altın satışının kaynak gösterilmesi gibi açık kapılar ve zaaflar içermesi nedeniyle ertelenmişti. Yıllar çabucak geçti ve kanunlarda halen muhafaza edilen Mali Milat uygulamasına başlanılmasına sadece sekiz ay kaldı. Uygulama, 2003 yılı başında 'otomatik' olarak başlayacak.
ENDİŞE YERSİZ
Geçtiğimiz günlerde görüştüğümüz Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral, Yatırımcıların, mükelleflerin ve vatandaşların bütün endişelerini ortadan kaldıracak yepyeni bir mali milat anlayışı ortaya koyacaklarını, ertelenen sistemin tamamen ortadan kaldırılacağını, bu nedenle de kimsenin bir endişe duymaması gerektiğini söyledi.'Bunu sağlamak için de Maliye Bakanlığı'nda gerekli hazırlıkların yapıldığını' ifade etti.
Bu düzenlemenin ancak yeni bir kanunla yapılması mümkün. Bu nedenle kamu oyunun aydınlanması ve tatmin olması için yasal düzenlemenin yılın son ayları beklenmeden, önümüzdeki bir-iki ay içersinde yapılması gerekiyor.
VERGİ BARIŞI
Diğer taraftan son günlerde kamu oyunda tartışılan, vergi idaresi ile mükellef arasında'vergi barışı' sağlamak amacıyla; geçmiş beş yılın vergi matrahının belli oranlarda arttırılarak vergisinin ödenmesi ve stok affı gibi konularda Bakanlıkta herhangi bir çalışma bulunmadığını Sayın Maliye Bakanı, Sayın Gelirler Genel Müdürü ve Sayın Müsteşar Yardımcısı bize bizzat ifade ettiler.
Kanaatimizce, yargıda birikmiş binlerce vergi ihtilafını ortadan kaldıracak, gecikme faizleri ve cezalarla on defa katlanarak 'ödenemez' hale gelmiş vergi borçları için 'vergi affı' niteliğinde olmayan, bir lira dahi verginin bağışlanmadığı, vergi barışı sağlayacak adil bir uygulamaya, 'mali milat' düzenlemesi sırasında ihtiyaç var.
Yazının Devamını Oku 23 Mart 2002
<B>BANKALAR</B>, 1 Nisan Pazartesi gününden itibaren şubelerde her türlü işlem yapacak olan müşterilerinden vergi hesap numarası isteyecekler. Vergi hesap numarası olmayan müşteriler, hesaplarından para çekme-para yatırma gibi temel bankacılık işlemlerini dahi yapamayacaklar.
3 Nisan, Hazine Bonosu itfa günü. O gün vadesi dolan bono alanlar, bono ve faiz bedellerini tahsil edemeyecek. Emeklilerin, sadece emekli maaşı banka hesapları için vergi numarası gerekmiyor.
Maliye Bakanlığı, vergi numarası kullanma zorunluluğu getirilmesinden sonra işlemlerin durmaması için bankalara ve müşterilerine 6 aylık bir geçiş süresi tanımıştı. Bu sürede müşterilere işlemden sonra vergi numaralarını tamamlama ve bankalara da müşterileri adına vergi numarası alma hakkı verilmişti. Bu süre 31 Mart günü doluyor ve 1 Nisan günü yeni bir dönem başlıyor.
Bu nedenle bugüne kadar numarasız işlem yapan vatandaşların, kendileri veya bankaları vergi numarası almamışsa, Nisan ayı başına kadar vergi numarası alması gerekiyor. Bankaların bakiyeli hesap müşterilerinin pek çoğunda hala vergi numarası bulunmuyor. Ayrıca kredi kartı sahiplerinin de vergi numaralarını kredi kartları merkezlerine bildirmeleri gerekiyor. Yeni bir düzenleme gelmezse, kredi kartlarının Nisan başından itibaren vergi numarası olmayan müşteriler için provizyon vermemesi gerekiyor.
APARTMAN YÖNETİMİ
Bu arada bazı bankalar ‘‘apartman yönetimi’’ için açılan hesaplara da vergi numarası istiyorlar. Halbuki vergi daireleri, apartman yönetimine haklı olarak vergi numarası vermiyor. Çünkü apartman yönetimi potansiyel vergi mükellefi değil. Gelir ya da Kurumlar Vergisi mükellefi olması söz konusu olmuyor. Apartman yönetimi, kira veya reklam yolu ile gelir dahi sağlasa, beyan sınırını geçtiği takdirde ancak kat malikleri tarafından bireysel olarak beyan edilmeleri söz konusu.
Vergi numarası nasıl alınıyor?
VERGİ Kimlik Numarası Genel Tebliği ile düzenlenen vergi kimlik numarasını almak için 1 Eylül 2001 tarihinden itibaren, herhengi bir vergi dairesine başvurmak yeterli. Vergi kimlik numarası almak isteyenler, bu başvurularında sadece nüfus cüzdanlarının fotokopilerini teslim ediyorlar.
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2002
<B>BİLİNDİĞİ</B> gibi; 2002 yılı emlak vergilerinin hesaplanmasında önemli rol oynayan arsa değerlerinin belediyelerce aşırı yüksek ve dengesiz olarak tespiti, Bayındırlık Bakanlığı inşaat birim fiyatlarının 1998 e göre on kat arttırılması ve bütün bunlar yetmezmiş gibi vergi oranının büyük şehirlerde iki kat arttırılması ile emlak vergileri sorunu içinden çıkılmaz bir hal almıştı. Ortaya koyduğumuz haksızlık örneklerini yerinde bulan Maliye Bakanlığı'nın geliştirdiği bir kanun tasarısı, TBMM'de 7 Mart 2002 tarihinde 4746 sayılı kanun ile 'kısmen' yasalaştı. 'Kısmen' diyoruz, çünkü on gündür Cumhurbaşkanı'nın imzasını ve Resmi Gazete'de yayınlanmasını bekliyor 'geçerli' olması için kamuoyu!
YASA NELER GETİRDİ?
Cadde ve sokakların vergi değerleri kanunun yayınlanmasından itibaren 30 gün içinde Takdir Komisyonlarınca yeniden takdir edilecek.
Takdir edilen değerler, her ilde kurulacak üst kurullarca denge açısından incelenecek.
Bu kıymetlere Ticaret Odası, belediye ve muhtarlarlar itiraz etmezse kesinleşecek.
Bütün bu işlemler birkaç ayı alacağı için, herkesin kesin emlak vergisi ancak ikinci taksit dönemi olan kasım ayına doğru kesinleşecek.
O zamana kadar vatandaşlar birinci taksit olarak 2002 yılı Mart/Mayıs döneminde 2001 yılı emlak vergi değerini YDO oranı olan yüzde 53.2 oranında arttıracaklar, çıkan verginin yarısını birinci taksit olarak fakat 'avans' niteliğinde ödeyecekler.
Büyükşehirlerde konut vergi oranları binde birden binde ikiye, konut dışı binalarda (işyerlerinde) binde ikiden binde dörte çıktığı için pratik ve yaklaşık bir hesapla; her vatandaş geçen yıl ödediği emlak vergisi birinci taksitinin tam üç katını 2002 yılının birinci taksiti olarak fakat avans mahiyetinde ödeyecek. Yani geçen yıl elli milyon lira birinci taksit ödeyen bu yıl 150 milyon lira ödeyecek. Fakat birinci taksiti bitmiş olmayacak. Gerçek vergisi Kasım ayında hesaplandıktan sonra hem birinci taksitten kalan borcunu hem de ikinci taksiti ödeyecek.
Bu durumda yeni Kanun Vatandaşı; vergiyi hem koyan hem de toplayan 'Belediyelerin insafına' terketmiş oluyor. Eğer Belediyeler kurdukları komisyonlarda gene yüksek sokak değerleri tespit ederlerse (ki çıkarları onu gerektirir) gene şikayet ettiğimiz miktarlarda vergilerle karşılaşacağız ve sorunu kasım ayına ertelemiş olacağız.
TAKSİTLER SABİTLEŞSİN
Bu durumda Mayıs ayında, örneğimizdeki geçen yılki birinci taksitin üç katı olan 150 milyon lirayı birinci taksit olarak ödeyen bir vatandaşın, ikinci taksit olarak kasım ayında bu tutarın dört katını yani 600 milyon lirayı hem de 450 milyon lira birinci taksit farkı ile birlikte ödememesi için hiç bir önlem ve sebeb yok.
O halde bu sakıncaların giderilmesi için yeni bir yasa yapılamayacağına göre, vatandaşların belediyelerin insafına terkedilmemesi için, takdir komisyonlarının arsa değerlerini büyük şehirlerde geçen yılki verginin üç katı çıkacak şekilde yani birinci taksit vergi tutarının matrahı kadar tespit edilmesinde yarar var.
Zaten illerde kurulan üst komisyonların işlevi bir anlamda da bu olmalı. Böylece birinci taksit ile ikinci taksit eşit olacak. Herkesin vergisi geçen yıla göre üç kat artacak. Bir yılda üç kat vergi artışı yetmez mi? Daha fazla artış vatandaşı ezmez mi?
Yazının Devamını Oku 13 Mart 2002
<B>2001</B> Yılı içinde gerçek kişiler tarafından elde edilen bazı gelirlerin 2002 yılı Mart ayı içinde Gelir Vergisi beyannamesi ile beyan edilip vergilerinin ödenmesi gerekiyor. Kişilerin bu gelirlerini; 'Tutarları ne olursa olsun beyan edilmeyecek gelirler', 'Tutarları ne olursa olsun beyan edilecek gelirler' ve 'Tutarları belli bir miktarı aşması halinde beyan edilecek gelirler' başlıkları altında üç tablo halinde vereceğiz.
TUTARLARI NE OLURSA OLSUN BEYAN EDİLMEYECEK GELİRLER
Devlet veya özel sektörden alınan maaş, ücret gelirleri
Birden fazla işverenden de alınsa her türlü ücret gelirleri
Emekli Sandığı, SSK, Bağkur gibi kurumlardan emekli aylıkları
TL veya Döviz Banka mevduat faizleri
A ve B tipi Yatırım Fonu gelirleri
Repo gelirleri
Telif Kazancı
Yurt dışında oturma ve çalışma izni ile yaşayan vatandaşlarımızın Türkiye'de elde ettikleri vergileri kaynağında kesilmiş gelirleri
Satın alma tarihinden dört yıl sonra satılan gayrimenkul satış kárları
Miras yolu ile elde edilen gayrimenkullerin her sürede satış kárları
Borsada en az üç ay elde tutulduktan sonra satılan hisse senetleri satış kazançları
Anonim Şirket ortaklarına yeniden değerleme fonları, dağıtılmayan kárlar gibi iç kaynaklar karşılığı verilen bedelsiz hisse senetleri
Bu tür gelirlerin bir veya birkaçını elde edenler, yıllık gelir vergisi beyannamesi vermezler. Ticari veya mesleki faaliyetleri dolayısıyla gelir vergisi beyannamesi veriyorlarsa, bu gelir türlerini beyannamelerine eklemezler.
TUTARLARI NE OLURSA OLSUN BEYANNAME VERİLECEK GELİRLER
Ticari kazanç elde eden veya zarar eden her türlü işyeri sahibi
Kendi adına çalışan avukat, doktor gibi serbest meslek erbabı
Off-shore veya yurt dışı bankalardan faiz geliri elde edenler
Yurt dışından, vergisi kesilmiş bile olsa ücret harici gelir elde edenler
Bu tür gelirleri elde edenler, miktarı ne kadar az olursa olsun yıllık gelir vergisi beyannamesi verirler. Mükellefiyet tesis ettirmiş olan ticari ve serbest meslek erbabı, zarar etmiş bile olsa gene yıllık gelir vergisi beyannamesi verirler.
BELLİ BİR TUTARI AŞMASI HALİNDE BEYAN EDİLECEK GELİRLER
2001 Yılında toplam 700 milyon lirayı geçen konut kira gelirleri
2001 Yılında toplam 4,9 milyar lirayı aşan stopajı kesilerek kiracı tarafından yatırılmış işyeri kira gelirleri
26.7.2001 tarihinden önce TL cinsinden ihraç edilmiş devlet tahvili ve hazine bonolarının faizleri, yüzde 50.7 oranında enflasyondan arındıktan sonra kalan tutar 4,9 milyar lirayı geçerse
26.7.2001 tarihinden sonra TL cinsinden ihraç edilmiş devlet tahvili ve hazine bonolarının faizleri, yüzde 50,7 oranında enflasyondan arındıktan sonra kalan tutar 50 milyar lirayı geçerse
26.7.2001 tarihinden önce döviz cinsinden ihraç edilmiş devlet tahvili ve hazine bonolarının faizleri (arınma hakkı yok) 4,9 milyarı geçerse
26.7.2001 tarihinden sonra ihraç edilmiş devlet tahvili ve hazine bonolarının faizleri (arınma hakkı yok) 50 milyar lirayı geçerse
Özel sektör tahvil faizleri, enflasyondan yüzde 50.7 oranında arındıktan sonra kalan tutar 4,9 milyar lirayı geçerse
Limited veya Anonim Şirketlerden alınan kár paylarının üzerine beşte bir oranında vergi alacağı eklenince çıkan tutarı 4,9 milyarı geçerse
Borsada üç ay içinde elden çıkarılan hisse senedi satış kazançları yüzde 50.7 enflasyondan arındıktan sonra kalan tutar 3,5 milyarı geçerse
Bu hadleri aşan gelirleri elde edenler yıllık gelir vergisi beyannamesi verirler. Hesapladıkları vergilerden, kesilen vergileri indirdikten sonra kalan kısmı Mart, Haziran, Eylül aylarında üç eşit taksitte öderler.
Özellikle işyeri kira gelirlerinde ödenecek vergi çıkmasa bile bu sınırları geçince beyanname verilir. Verilmezse vergi idaresi cezalı vergi keser. Buna yasal süresinde itiraz edilirse, 'vergi kaybı olmaması nedeniyle' Danıştay'da davayı kazanmak emsal kararlar nedeniyle mümkündür.
Yazının Devamını Oku 11 Mart 2002
<B>GALATASARAY</B> ve Beşiktaş spor kulüplerine ait şirketlerin hisse senetlerinin halka arz raporları açıklandı. Hisse senedi satın alan kulüp üyeleri ile taraftarların ve vatandaşların sayıları, spor kulüplerinin ‘‘üye ve taraftar profillerinin saptanması’’ açısından çok ilginç sonuçlar veriyor. Bu sonuçların sağlıklı bir şekilde analizi, spor kulüplerinin bundan sonraki yatırım ve davranışlarını belirleyici bir rol oynayacak.
Tablomuzda görüldüğü üzere onbeş bin kongre üyesi olan bir spor kulübümüzün şirket hisselerini alan üye sayısı sadece 651 kişi. Yani kongre üyelerinin yüzde 4.3'ü. Yurtiçi bireysel yatırımcı sayısı ise 6 bin 913. Yurtiçi bireysel yatırımcıyı ‘‘üye olmayan taraftar’’ olarak nitelemek mümkün. Ortalama on milyon taraftar olduğunu varsaysak taraftarların onbinde 7'si hisse senedi almış kulüplerinden. Bir diğer kulübümüzün ise kongre üyelerinden sadece 139 kişi hisse senedi almış. Onbinin altında üye sayısı olan bu kulübümüzün kongre üyelerinin sadece yüzde 1.7'si Avrupa Şampiyonu kulüplerinin hisse senetlerinden almışlar. Yurtiçi bireysel yatırımcı sayısı ise 3 bin 314. Taraftarını 20 milyon kişi varsaysak, taraftarın yirmibinde 3'ü kulüplerinin hisse senetlerinden almışlar.
Her iki kulüpteki yönetim kurulu üyeleri ve yakınları sandığımız 250 civarındaki alım gücü yüksek bireysel yatırımcıları da eklesek oranları etkilemiyor. Bu analizin amacı, sağlıklı bir saptama. Uğruna adam vurduğumuz, vurulduğumuz, intihar ettiğimiz, kalp krizi geçirip öldüğümüz, sabahlara dek uykusuz kaldığımız, kavga edip dostlarımızı kırdığımız, aşık olduğumuz futbol kulübümüz için ‘‘bir Avrupa Kupası numaralı bilet parası olan’’ 60-70 milyon lirayı verip 1 lot hisse senedi almıyoruz.
İki kulübün toplam 30 milyonu aşan taraftarı varsayılıyor, hisse senedi satın alanların toplamı ise onbinde bir kişiyi zor buluyor.
Hani başkaları ‘‘sahtekar’’dı da en büyük ‘‘taraftar’’dı? Peki, ya satın aldığı hisse senedini daha eline almadan bir gün sonra yüzde 20 eksiğine onun ertesinde yüzde 35 eksiğine satışa koymak neyin nesi?
Yazının Devamını Oku 19 Şubat 2002
<B>SPOR</B> kulüplerine şirketler kurarak halka açan iyi niyetli kulüp yöneticileri çok çalışarak ve iyi kararlarla iyi yatırımlar yaparak başarılı ve çok para kazanan şirketler meydana getirirlerse, kötü niyetli bazı kişilerin iyi organize olarak şirketleri ele geçirme arzularını kabartacaklardır. Şirketleri ele geçirmenin yolu kulüp yönetimini ele geçirmekten geçtiği için, önce kulüp yönetimi ele geçirilecek, Kulüp; şirketin çoğunluk hisselerine sahip olduğu için dolaylı olarak şirket yönetimine de el konulacaktır. Eski başarılı profesyonel şirket yöneticilerinin işlerine son verilecek, şirket kişisel çıkarlar için kullanılabilecektir.
Spor kulüplerinin yöneticileri, kulüp ve şirketlerindeki profesyonellerin başarıları, deneyimleri ve bilgileri ile kamu oyunda ön plana çıkmalarından genellikle rahatsız olmaktadırlar. Medya ise ‘‘efsane’’ yaratma peşinde olduğundan bu ikilem olumsuzluklar yaratacaktır. Bu nedenle de yöneticilerin özgür, kişilikli ve başarılı bağımsız şirket profesyonelleri yerine, kendilerine daha bağımlı kişilikler seçmeleri sakıncası hep mevcut olacaktır.
Kulüp Başkan ve Yönetim Kurulu seçimleri sonucunda yöneticiler değişince, ülkemizdeki gelenekler gereği şirket profesyonellerinin ‘‘giden yönetimin adamı sayılarak değiştirilmesi’’ şirket yönetiminde ve karlılıklarında istikrarsızlıklar, devamsızlıklar yaratabilecektir.
Halka açılan şirketlerin; SPK'ya veya borsaya kote edilme durumunda Borsa Yönetim Kurulu'nun istediği bilgi ve belgeleri zamanında vermemeleri ve saydamlık kuralına uymamaları durumunda dikkatlerinin çekilmesi, borsada ‘‘tahtalarının’’ kapatılması veya ‘‘gözaltı pazarı’’ na alınması durumunda, kulüplerin yüz yıllık marka imajları yara alacaktır. Bu sefer de tıpkı Futbol Federasyonu ile olduğu gibi, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı veya Borsa Başkanı ile Kulüp Başkanları arasında polemikler söz konusu olabilecektir.
Hisseleri İMKB'de işlem gören Kulüp şirketlerinin; Başkanların istifa ve adaylıkları, 20 milyon dolarlık futbolcuların sakatlanmaları, yıldızların gece kulüplerinde sabahlamaları, teknik direktörlerin gelme-gitmeleri, olağanüstü kogreler gibi ‘‘dedikodu’’ların ortaya çıkmaları üzerine Borsa Başkanı; Şirketlerden ‘‘açıklama’’ isteyecektir. Açıklamaların İMKB'ye hemen ve doğru olarak yapılması gerekecektir.
Ülkemizde kulüp yönetimleri genelde ‘‘günü kurtarma’’ yöntemi ile çalışmaktadırlar. Şirketleşme ve halka açılmayı, Kulübe devamlı ve sağlıklı bir gelir sağlama kurumu olarak değil de, biriken borçları ödemek ve transfer yapmak amacıyla kullanılması durumunda sonuç mutlaka 'hezimet' olacaktır.
Yazının Devamını Oku 18 Şubat 2002
<B>HALKA</B> Açılma, hiç şüphesiz sihirli bir değnek değil. Halka açılmak; Yönetim Kurulunun şirketi iyi yönetmesi ve iyi profesyonel yöneticiler bulmaları ve o yöneticilere imkan vermeleri, ekonomik konjöktürün izin vermesi ile olumlu sonuçlar verebilir. Bundan hem Spor Kulübü, hem üyeler ve taraftarlar, hem de hisse senedi alanlar yararlanırlar.
Ayrıca halka açılma sonunda elde edilecek hisse senedi satış gelirlerinin verimli ve gelir getirecek alanlarda kullanılması gerekir. Bu gelirler, başarısız futbolcu ve teknik direktörlerin finansmanında kullanılacak olurlarsa hiç bir işe yaramaz.
Futbolcuların vergi stopajı sorunu, halka açılmanın önünde büyük bir engel. Çünkü halen futbolculara ödenen her türlü ücret gelirlerinin yüzde 40 dolayında bir kısmının gelir vergisi stopajı olarak Vergi İdaresi'ne yatırılması gerekiyor. 1998 yılından önce bu oran yüzde 15'di. Bu stopaj yükü görüntüde futbolcudan kesilerek yatırılıyor gibi ise de , gerçekte Kulüplerin üzerinde büyük bir yük. Futbolcuların 'sanatçılar' gibi serbest meslek erbabı sayılarak, vergi mükellefi sayılmaları ve vergi idaresi ile başbaşa bırakılmalarında yarar var. Aksi halde stopaj ödemeleri, şirketlerin kazançlarını bir kaç kere katlar.
KAMUSAL YARARLARI
Halka açılan şirketler Sermaye Piyasası Kanunu şartlarına tabi olacak ve SPK denetiminde olacaktır.
Borsaya kote edilmeleri durumunda şirket hakkında her türlü bilgi ve gelişmeleri Borsa'ya zamanında bildireceklerdir.
Ayrıca A.Ş statüsünde oldukları için Tam Tasdik kapsamında Yeminli Mali Müşavirler tarafından denetleneceklerdir.
Böylece kayıtlarının daha sağlıklı olması sağlanacaktır. O nedenle Şirketleşme ve halka açılmaların Kanunlar ve Maliye Bakanlığı tarafından desteklenmesi yerindedir. Bu destek vardır ve daha da arttırılmalıdır.
Elli milyon dolarlara varan bütçeleri ve çeşitli tesis ve kurumları ile spor kulüplerinin artık dernek statüsünde yönetilmeleri ve kayıtlarının tutulması imkansız hale gelmektedir.
Şirketleşme ve Halka açılma, Kulüplerin kurumsallaşması yönünde önemli bir adımdır. Bu şirketler eğer yöneticiler gerçekten izin verirse gerçek profesyoneller tarafından yönetilecektir.
Şirketlerin hukuk organizasyonları, kaçak markalı ürünlerin satışı ile çok başarılı bir hukuk savaşı vermektedirler. İsim haklarının korunması yolunda yeni çıkan yasanın da desteği ile son bir yıl içinde korsan logolu ürün satan yüzlerce işyeri ve kişi hakkında davalar açılmış ve pek çoğu ağır para ve hapis cezalarıyla sonuçlanmıştır.
Şirketleşme ve sonucunda halka açılma başarılı sonuçlar vererek kulüplere sağlam ve sürekli gelir kaynakları bulabilirse, kulüplerin 'Paralı Başkan/Paralı Yönetici' lere devamlı olarak muhtaç olmaları ortadan kalkacak, kulüpler kendi ayakları üzerinde duracak ve para koymayan fakat nitelikli kişilerin de yönetimde olmaları imkanı doğacaktır.
Şirketleşme ve Halka açılmanın geçmişi Avrupa'da da henüz çok yeni. Şirketleşme ve halka açılmanın en iyi örneklerinden biri İngiltere'nin Mancherster United Kulübüdür. 1995 yılında şirketleşmeyi müteakip halka açılmış ve gelirlerinde büyük artışlar sağlamıştır. Borsada büyük değişiklikler göstermekle birlikte 560 milyon Euro civarında bir piyasa değeri vardır.
İtalyan Juventus, daha sonraki dönemde halka açıldı Piyasa değeri 500 milyon Euro. İtalya'da ayrıca Roma ve Lazio da hisselerini halka arzettiler.
Bu ülke ve kulüplerin dışında da pek çok ülke ve kulüpte halka açılmalar gerçekleşti. Amaç gelirlerin daha organize bir şekilde sağlanması.
Devam edeceğim.
Yazının Devamını Oku 17 Şubat 2002
<B>BEŞİKTAŞ</B> Spor Kulübü'nün hisselerinin yüzde 99,9'una sahip olduğu Futbol Yatırımları A.Ş.'nin yüzde 15'i, Galatasaray Sportif A.Ş.'nin yüzde 16'sının talep toplama yöntemiyle halka açılma işlemi tamamlandı. Fenerbahçe Spor Kulübü de Fenerbahçe Sportif A.Ş.'nin halka açılması için gerekli yasal zorunluluklar olan, süre ve iki yıl kár etme şartlarını yerine getirdi. Bütün bu çalışmalar, ‘‘Spor kulüplerinin şirketleşmesi ve halka arzı’’ sorunlarını tekrar gündeme getirdi.
HALKA AÇILAN NE?
Dernek stütüsündeki spor kulüpleri ve kulüplerin kongre üyeleri ne olacaktır? Şirketten hisse senedi alanların hukuki durumu nedir?
Şirketlerin halka açılmalarından sonra da Spor Kulüpleri, şimdi olduğu gibi Dernekler Kanunu'ndaki statülerini aynen koruyacak. Spor kulüplerinin kongre üyeleri de kazanılmış bütün haklarına aynen sahip olacaklar ve tüzüklerinin gereği yerine getirilerek yeni üye kaydına da devam edilecek.
Spor kulüplerinin sahipleri gene kongre üyeleridir. Halka açılan şirketin sahibi de Spor Kulübünün ta kendisidir. Çünkü çoğunluk hissesi kulüptedir. Şirket daima Kulüp Yönetim Kurulu'nun oluşturduğu Yönetim Kurulu tarafından yönetilecek. Kulüp Genel Kurulu, kendi yönetim kurulunu seçtiği zaman, dolaylı olarak şirketin yönetim kurulunu oluşturacak kişileri de kendileri seçmiş olacak. Halka arz edilen hisse tutarı azınlık hissesi olduğu için, şirket hisselerinin belli bir kişi tarafından, belli bir gurup tarafından, başka bir kulübün yöneticileri tarafından toplanmak suretiyle şirketin yönetimini ele geçirmesi matematiksel olarak mümkün değil.
Şirketten hisse senedi alanlar, sadece şirketin ortağı olacaklardır. Kulüp üyeliği sıfatları olmayacaktır. Aynı şekilde kulüp üyeleri de şirket ortağı değillerdir. Üyeler isterlerse, hisse senedi alarak aynı zamanda şirketlerinin ortağı da olabilirler.
VERGİ AVANTAJLARI?
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 7'nci madde 8'nci bendine göre ‘‘Beden Terbiyesi Teşkilatına dahil derneklere veya kamu kurumlarına ait spor kuruluşları ile sadece spor faaliyetinde bulunan anonim şirketler, Kurumlar Vergisinden muaftır.’’ Bu lafza göre, sadece spor faaliyetinde bulunan kulüpler ile anonim şirketler muafiyetten yararlanacak. İster kulüp, ister anonim şirket olsun muafiyet kapsamı içersindeki gelirler:
Stad maç hasılatı ve stad kira gelirleri
İsim hakkı gelirleri
Radyo ve TV yayın gelirleri
Forma reklam gelirleri
Saha içi reklam gelirleri
Sponsorluk gelirleri
Spor tesislerindeki sadece izleyicilere hizmet veren büfe gelirleri
Kurumlar Vergisinden muaftır.
Kurulacan ve halka açılan anonim şirket, hem kulüpten futbolcuların bonservislerini satın alarak veya kiralayarak liglere katılmak suretiyle ‘‘spor faaliyetinde bulunma şartı’’nı yerine getirmeli ve yukarıda sayılan gelir türlerinden başka bir gelir türüne sahip olmamalıdır ki, kulüp/dernek statüsünde iken sahip olunan vergisel avantajları kaybetmesin. Kurulacak şirketin bu sayılan gelir getirici faaliyetler dışında başka ticari faaliyetlerde bulunması, örneğin her çeşit spor malzemeleri, forma, eşofman, hediyelik eşya satması, otopark işletmesi, stad dışında lokal veya restaurant gibi sosyal tesisler işletmesi durumunda muafiyet şartları ihlal edilmiş olacağından Kurumlar Vergisi'nden muaf olamayacaktır. Ve önemli bir vergi avantajını kaybedecektir.
ŞİRKETLER NASIL OLMALI?
Kurulan şirketlerden biri futbol takımının patronu olacak, oyuncuların giderlerini ve sadece vergi muafiyetindeki gelirleri toplayacak, kesinlikle ticari faaliyette bulunmayacaktır ki, vergi muafiyetini kaybetmesin. Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü tarafındandan verilen muktezalar tamamen bu görüştedir. İşte halka açılacak şirket de budur. Bu durumda en az bir veya daha fazla şirketin daha kurulması gerekmektedir. Bu kurulacak şirket veya şirketler; Kurumlar vergisi ödeyeceklerdir. Her çeşit forma, spor malzemesi, tekstil ürünleri satabilecekler, her türlü ticari faaliyette bulunabilecekler, fabrikalar turistik tesisler, inşaat ve turizm gibi işleri de yapabileceklerdir. Kar ettiklere takdirde, vergilerini ödedikten sonra statülerine göre ortaklarına dağıtacaklardır. Bu şirketler de istenirse halka açık hale gelebilirler.
Devam edeceğim.
Yazının Devamını Oku