Sertleşme sorunu her ne kadar yaşın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkan bir rahatsızlık olarak görülse de son yıllarda gençlerde de görülebiliyor. 40 yaşını geçen erkeklerin yüzde 70’ine yakınında görülen sertleşme sorununda yüksek tansiyon, diyabet, damar sertliği gibi faktörler etkili rol oynayabiliyor. Pek çok nedeni ve tedavi yöntemi bulunan sertleşme sorununun nedenleri, tanısı, önce kime başvurmak gerektiği ve tedavisi hakkında bilgi sahibi olmak gerekiyor.
İktidarsızlık erkeğin ruhunda psikolojik bir travma yaratır!
Çok yanlış bir şekilde kadınların bedensel yapılarından dolayı cinsel birleşmeye özel bir hazırlık yapmalarına gerek olmadığı düşünülürken, yine çok yanlış bir şekilde cinselliği başlatan, yöneten ve bitiren taraf olması istenilen erkeklerin ilişkiyi sürdürebilecek halde olmaları yani penislerinin sertleşmesi ve bu sertliklerini sürdürmeleri beklenir. Aksi takdirde erkeklerin erkeklik görevlerini yeterince yerine getirememiş oldukları varsayılır. Oysa sertleşme sorunları yani iktidarsızlık, sürekli yineleyici bir şekilde cinsel bir ilişkiyi başlatacak ölçüde bir sertliği oluşturamama veya ilişkinin devamını sağlayacak kadar sertliği sürdürememektir. Günümüzde sertleşme sorunu aslında halk arasında iktidarsızlık olarak biliniyor. İktidarsızlık, çoğu zaman erkeğin ruhunda yarattığı psikolojik bir travmadır. Yani iktidarsızlık erkeklerin ruhunda çok derin yaralar açabiliyor. Bu sorunla her erkeğin, her zaman ve her yerde karşılaşabilme ihtimali olabilir. Önemli olan doğru olan tedavinin yapılmasıdır çünkü erkeklere yönelik baskılar ve yanlış inanışlar nedeniyle iki kez tekrarlayan sertleşme sorunu çok daha ciddi cinsel problemlere dönüşebiliyor.
Sertleşme sorunu ilerlemeden cinsel terapiste başvurmak gerekiyor!
Erkeklerde cinsel iktidarsızlığa neden olan sertleşme problemlerinin, stres, anksiyete ve depresyondan, prostat hastalıkları, tansiyon ve kalp hastalıklarına, penis boyutu kaygısı, erken boşalma korkusu ve partneri tatmin edememe kaygısına, aldatma ve aldatılma korkusu, kıyaslanma korkusuna kadar psikolojik ve fizyolojik (bedensel) olmak üzere pek çok nedeni vardır. Psikolojik nedenlerden dolayı sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin bu sorunu çözüme ulaştırabilme yolları bedensel nedenlerden kaynaklı problem yaşayan erkeklere göre çok daha başarılıdır. Yani psikolojik nedenlere bağlı iktidarsızlık daha kolay tedavi edilebiliyor. Yine de, sorun neden kaynaklanırsa kaynaklansın bir an önce çözümünün bulunması gerekir. Çünkü basit bir sertleşme sorunu bile kendini tekrar edebilir, gün ve gün artabilir ve çok daha fazla sorun yaratabilir. Sertleşme sorunu yaşayan erkek, kendini yetersiz hissedecek, güçsüz olduğu ve partnerini mutlu edemediği için kadınlardan uzaklaşacak, hatta sosyal ilişkilerinde ve iş hayatında başarısızlık yaşayacaktır. Bu nedenle, her ne olursa olsun, çözümünün %100 olduğu sertleşme sorunu ilerlemeden bir uzmanla görüşülmelidir.” dedi.
Cinsel hayatı renklendirmek için kurulan cinsel fanteziler ve kullanılan seks oyuncakları genelde suçluluk duygusu yaşanmasına neden oluyor. Ama cinselliğin vazgeçilmezlerinden biri olan cinsel fanteziler aşırıya kaçılmadığı, kimseye zarar vermediği ve bağımlılık yapmadığı sürece gayet normaldir ve sağlıklıdır. Uzman Psikolojik Danışman A. Cem Keçe, cinsel fanteziler ve seks oyuncakları hakkında merak ettiğiniz soruları yanıtlıyor.
Cinsel sağlık hatlarına yapılan başvurularda sıklıkla karşılaşılan “Cinsel ilişki sırasında olmayacak cinsel fanteziler kuruyorum, acaba ben sapık mıyım ya da eşimi aldatmış mı oluyorum?” gibi sorular çiftleri suçluluk duyguları ile baş başa bırakabiliyor. Cinsel fanteziler aslında sağlıklı bir cinsel yaşamın göstergesidir ancak, bazen cinsel bir sapkınlığın işareti de olabilir.
Yetişme çağlarından itibaren aşılanan cinsel değer yargılarıyla, insanlar, cinsel davranışlarını sınırlamaya yöneltiliyor. Bırakın cinsel davranışları gerçekleştirmeyi, bunları hayal etmek dahi zorlaşıyor. Oysa cinsel fanteziler insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir.
PARTNERİNİZİN HAYLAZ VE YARAMAZ YÖNLERİNİ KEŞFETMEYE VE HEYECAN DOLU DAKİKALAR GEÇİRMEYE NE DERSİNİZ?
Seks oyuncakları ile cinsel hayatınızı renklendirin
Doğuştan sahip olduğunuz cinsel donanım dışında, cinsel yaşama eklenen neredeyse her şey seks oyuncağı adını alır. Basit şekliyle, bir seks oyuncağı, çiftlerin zevkini arttırmak amacıyla cinsel yaşama katılan herhangi bir nesnedir. Bu nedenle cinsel hayata oyuncakları katmak cinsel yaşamı hareketlendirir.
Bu amaçla Benwa toplarından kelepçelere, silikon dildolardan elektrikli vibratörlere kadar çeşit çeşit seks oyuncağı, çiftlerin cinsel yaşamlarını renklendirir. Ancak unutulmaması gerekilen nokta seks oyuncaklarının seks partnerlerinin yerine kullanılamayacağı, sorunlu cinsel hayatı düzeltemeyeceği ve cinsel işlev bozukluğunu tedavi edemeyeceğidir.
Kişi herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığında önce kendi öz kaynaklarını harekete geçirmelidir. Kişide ortaya çıkan bir ruhsal sıkıntı; doğru ve etkili bir değerlendirmeyle, ne kadar süredir, hangi zamanlarda, ne sıklıkla ve ne yoğunlukla ortaya çıktığını tespit etmeyle, iyi bir gözlem yapmayla, ailenin koşulsuz desteğiyle, yerinde müdahalelerle ve doğru bir bilgi edinmeyle, bazen kolaylıkla aşılabilmektedir. Ancak zaman zaman da bu yöntemlerin sonuç vermediği durumlar olabilir ve çözülemeyen sıkıntılar çoğunlukla büyüyerek içinden çıkılması gittikçe zorlaşan bir kısırdöngü halini almaya başlayabilir. İşte bu noktada bir TERAPİSTİN DESTEĞİNİ ALMAK faydalı olacaktır. Ayrıca terapi sadece ruhsal sıkıntıların çözümlenmesi ile sınırlandırılamaz aynı zamanda sağlıklı bireylerin daha bilinçli olmasına da yardımcı olarak hizmet verebilir. Çünkü terapi kişinin duygu ve düşüncelerinden dolayı yargılanmadan güvenli bir ortam içinde sorunlarını incelemesine imkan yaratır ve geçmişte yaşanan sorunlarla şimdikileri anlamlı bir şekilde birleştirerek farklı bir bakış açısı getirir.
Ne zaman terapiste başvurmalıyım?
“Ne zaman terapiye başvurmalıyım?” sorusu birçok kişinin kafasındaki sorulardan biridir. Bu sorunun kesin bir yanıtı yoktur. Ancak kişi; duygusal sorunlarının çözümü için kendine zarar verici davranışlar içine giriyorsa, iştahtan kesildiyse, uyku düzeni bozulmuşsa, ilişkilerinde aşırı problemler yaşıyorsa, büyük bir kayıp yaşadıysa, stresini daha fazla kontrol edemiyorsa, kendine güven eksikliği ya da başarısızlık duygusu yaşıyorsa, cinsel hayatta sorunlar yaşıyorsa, iş yerinde zorluklar baş göstermeye başlamışsa, konsantre olamıyorsa, kendini mutsuz, çaresiz ve umutsuz hissediyorsa, terapiye gidip gitmemeyi sorgulamaya başlamışsa, vb. durumlarda bir terapiste başvurmak için doğru zaman gelmiş demektir. Kişinin yaşadığı olumsuzlukları kabullenip bir terapiste başvurması tedavinin yarısıdır. Diğer yarısını da TECRÜBELİ BİR TERAPİSTİN yardımıyla kolaylıkla halledecektir.
Her sorunun kaynağı kişinin içinde gizlidir...
Her sorunun çözüm kaynağı kişinin içinde gizlidir. “Sel gider, kumu kalır!” misali insanoğlu yaşadığı olayların çok azını hatırlar. Bilinç düzeyinde anılardan çok, anıların sentezleri ve çıkarımları vardır. Ruhsal olarak sıkıntılı bir insanla sağlıklı bir insan arasındaki en büyük farklardan biri; sağlıklı insanın geleceğin korkularını ve geçmişin yükünü taşımadan, içinde bulunduğu anda herhangi bir kaygı duymaksızın nasıl mutlu yaşayacağını bilmesidir. Biz insanlar geçmiş ve geleceğin o denli etkisi altındayızdır ki; çoğu zaman çocukluğumuzun altın günlerini anarız ya da bizi en fazla keyiflendireceğini düşündüğümüz yaşamımızın bir parçasını sıkça zihnimizde tutarız. Bu durumun nedenini, o günlerin kaygısız ve hayatın sorumluluklarının omuzlarımıza henüz çökmediği günler olmasıdır. Bu nedenle geçmiş terk edilmediği, halen şimdiki zamana sızdığı için kişi sıkıntıdadır. Ama şimdiyi yaşamak; hayatın anlamını kavrayarak kişinin kendi sorumluluğunu almasıdır. Yıllardır terapistler insanların sıkıntılı zamanlarında onlara yol göstermeye çalıştılar, onların endişelerini, korkularını, üzüntülerini paylaşmak adına dinlediler ve “Yanınızdayız, dilerseniz çözersiniz, yeter ki isteyin!” mesajını verdiler. Terapistler için önemli olan “Siz şu an sıkıntıdasınız, ben sıkıntınızı anlıyor, önemsiyorum ve üzülmenizi istemiyoruz!” diyebilmekti.
İnsan sevince aklı ve kalbi arasında sıkışır kalır. Bir yandan dünyanın en güzel çaresizliğini yaşarken, bir yandan da hayallerinin gerçekleşmesi ihtimaliyle gülümser. Artık kişinin hayatı aldığı nefeslerin toplamı değil, nefesini kesen anların toplamıdır...
Kalp dediğin atıyor zaten, marifet ritmi değiştirebilende...
Aşk deneyimini yaşamak, hiç kimsenin kaçamadığı ve hayatının bir bölümünde mutlaka karşılaşıp kendi olmaktan vazgeçtiği bir kaderdir, kederdir. Aşk, uyarılma ile başlar. İnsan, kabuğuna çekilmiş kaplumbağa misali, dış bir etken olan yoğun duygular tarafından dürtülerek uyanır. Aslında çok derinlerinde hissedilen arzunun ve eksiklik hissinin karşılanma ihtiyacıyla, insan gelecek olanın aşk olduğunu bilemeden, bilinçsiz bir şekilde uyanmayı bekler. Bu nedenle aşk, insanın çocukluktan getirdiği bütünleşme ve bir olma ihtiyacının sonucu oluşan bir duygudur aslında. Bu durumu âşıklar şöyle tarif ederler: ‘Kalp dediğin atıyor zaten, marifet ritmi değiştirebilende sevgili, yani sende, sende olan bende, bende olan sende sevgili!’
Aşkın gözü neden kördür?
Denizden, köpükler içinde, boynunda incilerden bir kolye ile doğan Venüs, aşkın sembolüdür ve birçok yerde, elinde bir ayna ile kendine bakarken resmedilir. Bu tasvirde, deniz, ayrıştırılmamış yaşam enerjisini ve keşfedilmemiş derinlikleri temsil eder. Denizin içinde tüm yaşamlar aşk yanılsamasındaki gibi bir olur.
Yüzyıllardır değerli süs maddeleri arasında yer alan ve bir canlı tarafından yaratılan tek mücevher incidir. Yumuşak ve tatlı pırıltılarıyla inci, hemen her dilde güzellik, aşk, saflık, masumiyet ve yüksek değerle eşanlamlı bir sözcük olarak kullanılır. İnci, başta istiridye, tarak ve bazı midye türlerinin içinde oluşur. Bunlar denizlerde yaşayan yumuşakçalar sınıfından kabuklu canlılardır. İşte, bu canlılar yumuşak vücutları içine giren yabancı bir maddenin zararsız duruma getirilmesi için çevrelerinde kılıflar oluşmaya başlarlar. Böylece soyutlanan yabancı madde zamanla kalınlaşır ve çeşitli katmanlarla yuvarlak bir biçim alır. Daha çok istiridyenin içinde gelişen bu kat kat kılıflar sedef katmanlarıdır. İnci bu katmanların tümünün küresel bir biçimde oluşmasıdır.
Aşk da aynı inci katmaları gibi oluşur, bir başkası ve ona ait olan duygular yabancı bir madde gibi insanın ruhuna girer ve zamanla değerli ve vazgeçilmez olur. Âşıklar birbirlerinin gözlerinin aynasında kendilerini görürler, eksik parçalarını bulurlar, denizin ayrıştırılmamış yaşam gücü gibi, ayrışmış ruhlarını bütünleştirmek isterler, farklı bir dünyayı fark ederler. Bu fark ediş inci gibi bir parıltılıdır ve gözü kör eder. Bu nedenle ‘Aşkın gözü kördür!’ derler.
Sürekli olarak duyduğumuz “ön sevişme” ifadesinin anlamı hala çoğu insan tarafından net bir şekilde bilinmiyor. Cinselliğin görev haline gelmesi, dokunma, sevişme ya da seks sırasında ne tür davranışların hangi sıra ile yapılması gerektiği hakkında belirlenmiş kalıplar nedeniyle çiftler ön sevişmenin hazzını es geçiyorlar ve hep bir şeyler yarım kalıyor. Çiftlere “Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!” felsefesini hatırlatarak "7 kere dokunup 1 kez seks yapın" önerisinde bulunan CİSED Onursal Başkanı Cem Keçe, cinsel hayatınızı olumlu yönde etkileyecek tüyolar veriyor.
Dokunmaya odaklanın!
İlişkiye hazırlanmada etken faktörlerden biri olan ön sevişmeyi, cinsel içgüdüleri arttırmak için heyecan verici bir eyleme dönüştürmek mümkün. Peki, bu doğru bir şekilde nasıl yapılabilir? Görsel hafızanın güçlü olduğu yani görsel olarak cinsel uyarımlar alarak cinselliğe hazırlanan erkeklerin aksine kadınlar, dokunsal ve hissel uyarımlar yaşayarak cinsel isteklerini harekete geçirebiliyor. Bu nedenle, cinsel hazzı artırmaya yönelik yapılan ‘dokunma, okşama, iltifat etme, küçük mesajlarla kadına güzel ve değerli olduğunu, arzulandığını hissettirme, ona alıcı gözle bakma’ erkeğin kadını sekse hazırlaması için gereklidir. Cinsel yaşamda hazırlık süreci, tahrik olma, uyarım süreci, odaklanma, boşalma ve orgazm özellikle kadınlar için erkeklere nazaran çok daha uzun bir süreç olduğundan, seks yapmaya geçilmeden önce diğer bir değişle, kuvvetli bir arzu belirinceye kadar dokunmalara daha çok yer verilmesi gerekiyor.
Sevişmek her zaman, seks zaman zaman!
Günümüzde halen kadın cinselliği karmaşık yapısını korumaya devam ediyor. Bunu bilen pek çok erkek, bu düşüncenin arkasına sığınarak, cinselliğin karşılıklı olduğunu ve cinsel birleşme sırasında kadına da görevler düştüğünü savunuyor fakat cinsel ilişki sırasında kadının uyarılması gerektiği bilincini göz ardı ediyor. Rutine dönüşmüş olan ön sevişme birkaç saniyelik soyunmalardan, öpüşmelerden, klitoris uyarılarından ibaret değil. Nasıl ki, erkek için hazzını harekete geçiren ve cinsel isteğinin zirve yapmasını sağlayan heyecan verici görsel şovlar cinsel yaşamda önemli bir yer tutuyorsa, cinsel içgüdüleri harekete geçirmede ve cinsel isteği artırmada etken olan heyecan verici dokunuşlar da kadın için önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle, ‘sevişmek her zaman, seks zaman zaman’ felsefesini cinsel yaşama uygulamak gerekiyor. Dokunmaların çok olduğu bir cinsel yaşamda heyecana yer verildiği için cinsel istek artacak ve doyurucu bir seks yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, kalıplaşmış olan ‘dokunma sonrası seks’ bilincinin yıkılması, kadının odak noktasını değiştirecek ve hiç olmadığı kadar istekli, heyecanlı ve mutlu olmasını sağlayacaktır.
Cinsel mutluluğu en üst seviyeye çıkarmanın partnerlerin elinde olduğunu söyleyen Cised Onursal Başkanı Uzman Psikolojik Danışman Dr. Cem Keçe, çiftlere bazı önerilerde bulundu. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için yapılması gerekenleri sıralayan Keçe’nin önerileri arasında bakın neler yer alıyor?
[video=hurriyetaile_video/cinselliktealtinkurallar.flv]
Erkekler de aynı kadınlar gibi yatakta ilgi bekler. Zaman zaman arzulandıklarını bilmek ve cinsel açıdan tatmin edilmek onları mutlu eder. Cinsellik yaşanırken her şeyin erkekten beklenmemesi gerektiğinin altını çizen CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe, kadınlara sevdikleri insanı mutlu etmeleri için neler yapmaları gerektiğini anlatıyor.
Bir kadın erkek tarafından baştan çıkarılmayı, gizli zevkler yaşamayı, erkeğinin isteğini belli etmesini, sevgi ve şefkat göstermesini, sarıp sarmalamasını, davranışının güven ve umut vermesini ister ama bu isteklerin erkekte de olabileceğini genellikle düşünmez. Her ne kadar birçok genç kız, erkeklerin sadece cinsellik peşinde koştuğunu düşünse de durum hiç de öyle değil. Unutmayın, erkekler de etten kemikten yapılmış, arzuları, duyguları ve hisleri olan varlıklardır. Erkekler de zaman zaman beğenildiğini ve arzulandığını hissetmek isterler, cinsel açıdan tatmin edilmeyi ve ilgiyi beklerler. Bu tatmin ve ilgiyi göremedikleri zaman da mutsuzluğa sürüklenirler. Çünkü sevgide en güzel şey yaşamak, yaşatmak ve dokunmaktır. Erkeklerin de aynı kadınlar gibi ilgiye ihtiyacı olduğunu anlayıp, su verdikçe yeşerdiği fikri benimsendiğine göre, şimdi bu konuda neler yapılabilir, bir bakalım…
Yaşayacağınız doyumsuz zevkin alt yapısını hazırlayın...
Özellikle uzun süreli ilişkilerde başını alıp gitmiş monotonluğa bir tasma takmanız veya onu hayatınızdan çıkartmanız ilk adım olmalıdır. Elinizden hiç düşürmediğiniz o cep telefonunuzu bugün itibariyle elinize, evdeki eksik listesini sıralamak ya da sadece “Nasılsın?” demek için değil, erkeğinizi ne kadar çok arzuladığınızı ifade etmek için alın. Bu gün atacağınız iç gıdıklayıcı bir mesaj, erkeğinizin tüm gün sizi düşünmesini sağlayabilir. Zamanın bir an önce geçmesi için geri sayıma başlamış erkeğinizi, evde seksi bir şekilde ve alışılmışın dışında bir yemek masasıyla karşılamanız ya da sizi iş çıkışı almaya gelen erkeğinizi seksi bakışlar ve dudağına konduracağınız uzun bir öpücükle ödüllendirmeniz, evde yaşayacağınız doyumsuz seksin alt yapısını oluşturmaya yetecektir.
SEKS OYUNCAKLARI İLE BİRAZ YARAMAZLIK YAPMAYA NE DERSİNİZ?
Anlık seksi dokunuşlarla onu baştan çıkarın
Karmaşık gibi görünen ve yüzyıllardır gizemli olduğuna inanılan kadınların cinsellik sırları çözümlenmeye devam ediyor. Bilinen bir gerçek olarak kadınların boşalmaları veya orgazmları erkeklerin zirveye ulaşmasından daha zor ama imkânsız değildir.
Orgazm olmakla boşalmak aynı şey değildir. Boşalma bedensel bir rahatlamayken orgazm bu bedensel rahatlamaya ruhun eşlik ettiği çok yüksek haz veren bir durumdur. ‘Uygun zaman, uygun mekan, uygun partner, uygun uyarılma, uygun süre ve yoğunlukta uyarıda bulunma ve uygun taleplerde bulunma’ şeklinde ‘6 U Kuralı’ yerine getirildiğinde kadınların çok rahatlıkla boşalabildikleri görülse bile, yapılan araştırmalar kadınların neredeyse %90’ının psikolojik olarak boşalamadıklarını gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, boşalma sorunlarının üstesinden gelinebiliyor.
Psikolojik olan diğer bir değişle, içten gelen istek ve arzuları açığa çıkarmak için önce kadınların ruhlarının okşanması gerekiyor. Cinsel yaşama hazırlık süreci, tahrik olma, uyarılma, odaklanma, boşalma ve orgazm özellikle kadınlar için erkeklere nazaran çok daha uzun bir süreç alıyor. Bu nedenle seks yapmaya geçilmeden önce diğer bir değişle, kuvvetli bir arzu belirinceye kadar kadınlara dokunmak, özel, değerli, sevilmeye layık ve arzulanan biri olduklarını hissettirmek ve konuşarak bunları sık sık söylemek gerekiyor.
Sohbet havasında bir cinsellik...
Kadınların partnerleriyle birlikte yapmaktan en çok hoşlandıkları eylemlerden biri sohbet etmek gibi görünüyor. İletişim kurabilmek ve konuşmak kadınlar için adeta bir terapi gibidir. Yani kadınların rahatlamak, gevşemek, sevildiklerini ve önemsendiklerini anlamak ve partnerlerine yakınlaşabilmeleri için en çok ihtiyaç duydukları araç konuşmaktır. Bu nedenle, kadınlar direk konuya girmektense, konuşmayı uzatarak samimiyeti sağlamaya ve güven inşa etmeye çalışırlar. Kadınların cinselliği de tıpkı büyük keyif aldıkları sohbet edişleri gibidir. Diğer bir değişle, erkeklerin cinselliğinden bir hayli farklı olan kadınların cinsel bakış açısı, sonuç odaklı gitmeyen, tanımak ve tanışmak için yapılan bir sohbetten farksızdır. Bu nedenle, kadınların cinsel arzularını artırmanın ve cinselliği tam anlamıyla yaşamalarını sağlamanın en iyi yollarından biri onlara zaman ayırmak, hoş dakikalar yaşatmaktır. Bunu yapabilmenin en güzel yolu ise kadınları yine, yeni, yeniden keşfetmektir.
Kadının cinselliği usul usul gelişir…
Görsellikten etkilenen ve cinsel arzuları anlık tavan yapan erkeklerin aksine, kadınlar cinselliği usul usul yaşamayı isterler. Bu nedenle, kadınlar erojen bölgelerine (meme uçları, kulak arkaları, omuzlar, boyun, klitoris, vb.) dokunulmasını, öpülüp okşanmasını beklerler. İstek ve arzularına ulaşamayan kadınlar, kendilerini erkeklere ve cinselliğe tam anlamıyla açmayacakları için yarım kalmış bir cinsellik yaşarlar.
Erkeklerin önce kadınların dudaklarını daha sonra yavaş ve emin adımlarla bedenlerini keşfe çıkmaları gerekiyor. Bu noktada olaya gizem katmak için dokunmaya, öpmeye ya da okşamaya kısa molalar verip tekrar başlanması cinsel heyecanı arttırıyor. Yani kadınları boşalmanın eşiğine getirip bırakmak ve oradan yuvarlanmalarına izin vermek ve ‘7 kere getir ve bırak, sonunda boşalmasına müsaade et!’ felsefesini uygulamak gerekiyor. Unutmayın, beklenilen anda beklenmeyeni yapmak her zaman daha kışkırtıcıdır. Cinsel eylemlerden uzaklaşıp tekrar aktif olunması kadınların duyarlılığını artırır ve alacakları zevki iki katına çıkartır. Diğer bir değişle, duyulan özlemin derecesi ne kadar yükselirse, kadınların bu özlemlerine kavuştukları zaman alacakları ve erkeklerine verecekleri zevk de bir o kadar artacaktır. Bu süreçte kadınlar erkeklerin her bir santimini hissetmeye çalışırken, erkekler de kadınların her bir santiminin kendilerine ait olduğunu onların kulağına fısıldamalı ve sevişirken bunu sürekli yinelemelidirler.