Washington- Ankara güven bunalımı

TORONTO’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasındaki görüşme öncesi her iki başkentten ilginç açıklamalar geldi.

İstendiğinde, “resmi değil ki” diyerek inkâr edilebilecek türden olan bu mesajlar medya üzerinden verildi.
Obama Yönetimi’nin Avrupa işlerinden sorumlu üst düzey diplomatlarından Philip Gordon Amerikan Associated Pres Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Biz Türkiye’nin NATO’ya, Avrupa ve ABD’ye bağlı kalmaya devam ettiğini düşünüyoruz ama bunun gösterilmesi lazım” dedi.
Türkiye’nin İran’a karşı yaptırımlara “hayır” oyu kullanmasından sonra Washington’dan bu yönde gelen ilk mesaj bu.
Gordon açıklamasında Yönetimin Türkiye ile sorgulanmaya başlandığını söyledi ve “Bu durum da, Türkiye’ye bazı konularda, istediği desteğin verilmesini zorlaştırıyor” dedi.
Bu açıklama tahmin edileceği gibi Ankara’da büyük tepki uyandırdı.
Cuma günü bir grup gazeteci ile bir araya gelen deneyimli diplomatlardan birini, “Türkiye’ye karşı çıkanlar sahtekârlık yapıyorlar” sözleriyle tepkisini açıkça ortaya koyacak kadar kızdırmıştı.
¡¡¡
ANKARA, İran ile imzalanan takas anlaşmasının, tıpkı Brezilya’nın olduğu gibi ABD’nin talebi üzerine sonuçlandırıldığı tezinde ısrarlı.
Geçen yıl Ekim ayında Atom Enerji Ajansı Başkanı Baradei’in takas teklifi ile başlayan süreç Washington’un olur vermesiyle start aldıktan sonra, Tahran’ın uzun süre müzakerelerdeki “sert” tavrı nedeniyle sürüncemede kalmıştı.
Nisan ayında Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyet Washington’da ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile görüştüğünde, ilk teklifte belirlenen uranyum miktarının artık yetersiz kaldığı bunun artırılması gerektiği önerisi ile karşılaştı.
Ama Başkan Obama ise, Brezilya ve Türkiye’ye gönderdiği mektuplarda ilk önerideki miktar üzerinde durmuştu.
Cuma günü bir grup gazeteciye bilgi veren dışişleri yetkilileri, tabii ki Obama’nın önerisinin esas alınması gerektiğini, kendilerinin de öyle yaptıklarını söylediler.
Ankara’ya göre, takas anlaşması ile yaptırım sürecinin eş zamanlı gitmesi konusunda Washington ile uzlaşılmıştı.
Ama sonuç tam bir karmaşa oldu. Washington anlaşmaya karşı çıktığı gibi yaptırımları hemen devreye soktu. Türkiye yarı .yolda mı bırakıldı? Yoksa Ankara, ABD’nin yaptırımlarla ilgili ilk kez Güvenlik Konseyi’nde sağladığı uzlaşmadan feragat edemeyeceğini hesaplayamamış mıydı?
Dışişleri yetkililerine göre Kasım ayında yapılacak Kongre seçimleri yüzünden Yönetim içindeki bir kanat İran’a karşı daha sert tutum almaktan yana ağırlık koydu. O yüzden yaptırımlar devreye girdi.
¡¡¡
TAKAS ve yaptırımlar konusundaki çalışmaların İran’a karşı “havuç ve sopa” diplomasisi olarak uygulandığı söylense de, bu anlaşma imzalandıktan sonra Türk Hükümet yetkililerinin “Artık yaptırımlara gerek kalmadığı” açıklamaları kafaları bulandırıyor.
Türkiye, takas anlaşmasını gerçekten yaptırımları engelleyeceğine inandığı için mi yaptı, yoksa ABD ile birlikte İran’a karşı ortak bir politik manevranın parçası olarak mı oyundaki yerini aldı?
Bugün Türkiye ile ABD arasındaki güven bunalımını görmezden gelmek mümkün değil.
Türkiye’yi müttefiklerinin “sahtekârlığına” kurban gitmiş, “aldatılmış ve terk edilmiş” durumuna ne düşürdü ve nasıl düşürdü?
Yazarın Tüm Yazıları