Paylaş
Söylemem gerekir, Dalyan’a beni sevdiren insanlar da var.
Onların başında Yücel ve Fulya Okutur geliyor.
Yücel Okutur burayı 1978 yılında keşfediyor, İstanbul’da büyük projelere imza atarken Dalyan’da kurgulanan bir hayat hayal ediyor.
Ve bunu da 80’lerin sonunda gerçekleştiriyor.
Bazı insanların gittikleri yeri değiştirme, geliştirme gibi misyonları da oluyor.
Yücel Okutur o insanlardan biri...
Çünkü bir yerin marka olabilmesi için yapılması gerekenler olduğunu iyi biliyor.
Dünyayı gezen, turizmdeki gelişmeleri takip eden biri kendisi...
Tek başına değil, birlikte hareket edildiğinde değişimin hızlandığını bilerek hareket ediyor.
Dalaman, Ortaca, Köyceğiz otelcileri ve turizm işletmecilerinin bir çatı altında toplanmasını sağlıyor.
DOKTOB’un başkanlığını üstleniyor ve bölgenin turizmdeki gelişimi için önemli projeleri hayata geçirmeye başlıyorlar.
Üç komşu ilçe o günden beri birlikte hareket ediyor.
Dalaman, Ortaca, Köyceğiz hepsi birbirinden özel yerler…
Aralıklı zamanlarda gittiğim için bu değişimi görebiliyorum.
Bir kere buranın doğal yapısının korunmuş olması bana göre en doğru yapılan iş.
Ama bölgenin daha cazip hale gelebilmesi için de DOKTOB’un önerdiği projeler var.
Onlardan biri Dalyan’da eski Tariş binası olarak bilinen ve bir zamanlar düğün salonu olarak da kullanılan metruk binanın toplantı salonları, tarihi değerlerin de sergilenebileceği çok amaçlı bir kültür merkezi haline dönüşmesi.
Yücel Okutur’un en büyük hayallerinden biri ‘sevgi yolu’ olarak bilinen, Ortaca Belediyesi’nin mülkiyetindeki arazinin su sporları dalında uluslararası spor müsabakalarına da ev sahipliği yapabilecek bir tesise dönüşmesi...
Bunu destekliyorum.
Dalyan gibi bir yerde su sporlarını öne çıkarmak şart.
Eski karakol binasının da caretta carettalar hakkında bilimsel bir gösteri ve bilgilendirme merkezi olması isteniyor.
Dalyan ile caretta özdeşleşmiş şeyler, bu proje de mutlaka yapılmalı.
Yücel Okutur ısrarla bölge turizminin kalkınması için projeler geliştirmeye devam ediyor.
Ama şunu unutmamak gerek.
Tarihle iç içe olan ve doğal güzellikleriyle dünyanın en önemli alanlarından biri olan Dalyan’ı korumak ve geliştirmek için Turizm Bakanlığı’nın da desteği şart.
Bazen bir yeri yazarken çekinmiyor da değilim.
Çünkü her yeri her yere benzetme gibi bir alışkanlığımız var.
Örneğin Alaçatı’yı popüler kültüre teslim ettik.
Alaçatı’nın daha yeni popüler olduğu dönemle bugün arasında çok büyük farklar var.
Dalyan doğayla iç içe kalabildiğiniz ender yerlerden biri olarak kaldı.
Bir yeri değiştirir ve geliştirirken de korumak mümkün.
Dalyan’da bunu başarmalıyız.
Dalyan’a elektrikli tekneler lazım
DOKTOB Başkanı Yücel Okutur çok haklı…
Diyor ki:
“Dalyan kanalında seyreden mazotlu tekneleri elektrikli hale getirmeliyiz. Bunu yıllardır söylüyorum. Bunu Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Çevre ve Şehircilik ve İklim Bakanlığı ve Muğla Büyükşehir Belediyesi işbirliğiyle bir an önce hayata geçirmeliyiz. Cumhurbaşkanlığı himayesindeki sıfır atık projesinin bölgemizde uygulanması ve yaygınlaşması için gerekli teşvikler ve kontrollerin başlatılmasını da istiyoruz.”
Aslında yıllardır konuştuğumuz bir proje bu…
Yapmak çok da zor değil.
Hem Türkiye’ye de örnek olacak hem de Dalyan’ı kurtaracak bir iş…
Ama neden yapılmıyor, neden hep bir bahane uydurularak erteleniyor.
Dünyada benzer yerlerde elektrikli teknelere çoktan geçildi.
Üstelik elektrikli araç sayısı da karayollarında bu kadar artmışken, nerden yapılmıyor.
Tebrik ediyorum Fersan’ı
BİR süre önce Fersan Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Gürhan Güven’le buluşmuştuk.
Fersan, 2012 yılında dünyanın önde gelen gıda üreticilerinden biri olan Develey’e geçti.
Develey dünyanın en büyük hardal üreticisi.
Fersan, Kemalpaşa ve Turgutlu’daki bir fabrikasıyla global pazarda da önemli bir konuma ulaştı.
Güven, “İhracat yaptığımız ülke sayısını 42’ye çıkardık. Cironun yüzde 35’i ihracattan, ihracatın yüzde 70’i de turşudan geliyor. Sirkelerin yüzde 20’sini, turşuların ise yüzde 95’ini ihraç ediyoruz” demişti.
Develey, Türkiye’yi bir üretim üssü haline getirmeye karar verdi, yakından takip ediyorum.
Buluştuğumuz gün Gürhan Güven bana, “Sadece zihinde değil, kalplerde de olmak” lazım demiş ve iş yerindeki farklı uygulamalarından bahsetmişti.
İzin sürelerinde birtakım iyileştirmelere gitmişler.
Babalık izni 10 güne çıkarılmış, annelik iznine resmi doğum raporu bittikten sonra 15 gün eklenmiş, evlilik izni 5 güne çıkarılmıştı.
Süt izni ilk 6 ay için 3 saate, ölüm izni birinci derece yakınlar için 5 güne çıkarılmış, ikinci derece yakınlar için ise 1 gün izin hakkı eklenmişti.
Geçen gün haberlerde gördüm.
Fersan en iyi işverenler listesinde Türkiye’de beşinci,
Ege Bölgesi’nde üçüncü sırada yer almış.
Great Place to Work 2024 Türkiye Üretim ve İmalat Sektörü kategorisinde de “Harika İşyeri” seçilmiş.
5 yerine 10 gün babalık, 16 yerine 18 hafta annelik, ilk 6 ay 1.5 saat yerine 3 saat süt izni...
Sigara içmeyen personele 5 gün, ilkokulda eğitim gören çocuğu bulunan anne babalara okulun ilk günü ve karne günlerinde izin hakkı gibi yeni uygulamalarla da öne çıkmış Fersan...
Hepsi çalışan memnuniyetini artıran detaylar…
Tebrik ediyorum Fersan’ı.
Paylaş