Turşu kuran feministler

Çok yorulduğunuzda, bıktığınızda, hiçbir işe yetişemediğinizde, bu kadar çalışmaya rağmen ay sonunu getiremediğinizde kendinizi hesap yaparken buluyor musunuz?

Aldığım maaş şu. Şu kadarı yol parasına ve yemeğe gidiyor. Şu kadarını iş nedeniyle artan telefon konuşmalarına veriyorum. Çalışmasam her ay giysi ve kozmetiğe bu kadar para harcanmaz. Çocuğun bakıcısına gerek kalmaz, eve sipariş yemek masrafı kalkar, semt pazarından ucuz alışveriş yapacak vakit olur, temizliğe yardımcı alınmaz...
Bu hesapla kendinizi, sırf çalıştığınız için eksi bakiyede bile bulabilirsiniz. Evde oturmanın daha hesaplı olduğu ortaya çıkabilir.
Evet, üretmenin, eve kapanmak yerine dışarıda çalışmanın, sosyal hayatta varolmanın, kariyer yapmanın, ekonomik özgürlük elde etmenin tatmini hiçbir şeyde yok.
Ama size bu tatmini evde de yakalabileceğinizi söylesem?

Komünizm, sosyalizm gibi şeylerden öcü gibi korkan Amerika, postmodern sosyalizmin beşiği bir yandan da. Bunu kendilerine böyle söyleseniz muhtemelen kıyameti koparırlar ama çevreci, trendy, demokrat, ekolojik kılıflar giydirdiğinizde bayıla bayıla satın alıyorlar. Obama etkisini de hesaba katmak gerek elbette.
Geçtiğimiz ay yeni bir kitap yayınlandı: Radical Homemakers. Yazarı, Shannon Hayes. Kendisi girişimci, çiftçi, yazar, bir eş ve anne. Kitabında Amerika’da filizlenen yeni bir hareketten bahsediyor.
Tam burada etimolojik bir parantez açmak isterim. İngilizce housewife kelimesinin Türkçede anlamı ev kadınıdır ki, çaresiz olanlarını televizyonda bir dizide izliyoruz. Homemaker kelimesinin anlamı da bizde ev kadını, fakat İnglizcede biraz farklı kullanılıyor. Bir defa homemaker kadın veya erkek olabiliyor. Yuvayı kuran, ayakta tutan kişi demek. Evde üreten insanlar için de kullanılabilir. Homemaker şimdi aynı zamanda bir hareketin adı.
Türkçe aradaki farkı anlatmak bakımından yetersiz kaldığından, en azından tek kelimeyle anlatılamadığından, yazının kalanında homemaker kelimesini olduğu gibi kullanacağım. Rica ederim, Türkçeyi kirletmekle itham etmeden önce elinizi vicdanınıza koyunuz. Parantezi burada kapatıyorum.

Radikal homemaker hareketine geri dönelim... Bu harekette yer alan insanlar, Shannon Hayes’in aktardığına göre son derece bilinçli, abartılı tüketimi hoş karşılamayan, dünya kaynaklarına saygı duyan, yerel ekonomileri güçlendirmeye çalışan insanlar. Klasik anlamda işleri yok, bu nedenle ekonomik olarak görünmezler. Varolan ekolojik ve ekonomik sistemlerin çökmeye mahkûm olduğunu düşünüyor, yeni bir sistem kurmaya çalışıyorlar. Yazarın kendisi de bir homemaker. Ancak kitabı sadece kendi tecrübelerinden yola çıkarak değil, onlarca insan ve yaşam biçimi üzerinde araştırma yaparak hazırlamış. Bir tür rehber ve manifesto.
Bu yeni hareketi, kuramını yazan Shannon Hayes’e sordum. Mesajını tüm dünyaya yaymaya çalışan mesihler kadar heyecanlı olduğundan, benim için kitabını neredeyse yeniden yazdı.

Anladığım kadarıyla çevreci olduğunuz için ev kadınlığını seçmişsiniz. Bu doğru mu?
- Evet, bir homemaker’ım ama aynı zamanda girişimci ve çiftçiyim. Ailemle birlikte ekolojik et üretimi yapıyorum. Aynı zamanda kitap yazıyorum. Evim, bir tür operasyon merkezi. Kocam da benim gibi bir homemaker. İkimiz de bunun için işlerimizi bırakmış değiliz. Kendi işimiz için işbirliği yapıyoruz ve ev işlerini eşit paylaşıyoruz.

Ev kadını ile homemaker’ın farkı ne?
- Biz evimizi ekolojik, sosyal ve ekonomik dönüşümün başlangıç noktası olarak görüyoruz. Hayatlarımızı, bizim için önemli olan değerler yönlendiriyor. Dört önemli nokta var: Ekolojik sürdürülebilirlik, sosyal adalet, aile ve toplum. Bu dördünü onurlandırmayan hiçbir şey için hayat enerjimizi harcamıyoruz. Evin dışında bir işe sahip olsak bile bu prensiplere dikkat ediyoruz. Bizi mutsuzluğa ve eşitsizliğe mahkûm eden işlerde çalışmayı reddediyoruz. İhtiyacımız olana sahip olmak için yüksek maaşlar almamıza gerek yok. Kendi gıdamızı üretiyor, pişiriyor, giysilerimizi dikiyor, otomobillerimizi kendimiz tamir ediyoruz.

Kendinizi feminist olarak tanımlıyor musunuz?
- Evet, ben bir feministim. Feministler dört temel konuyu ele alırlar: Güç dengesi, sosyal adalet, kadın ve erkeklere eşit fırsat tanınması, otonomi talebi. Ben, seçtiğim hayat tarzında bunların hepsine sahibim.

Sizin gibi yaşamayı seçen insanları biraz anlatsanıza.
- Tamamen kadınlardan oluşan bir grup değil, erkekler de var. Yaşları geniş bir aralıkta. Bazılarının lise diploması, bazılarının doktorası var. Ama hepsinin son derece eğitimli olduklarını söyleyebilirim. Çünkü hepsi kendini eğiten insanlar. Hevesli birer okuyucu ve araştırmacılar. Bilmeleri gerektiğini düşündükleri her konuyu araştırıyorlar.

Sizce herkes mevcut işini ve kariyerini bırakıp homemaker olabilir mi?
- Araştırmam sırasında, bir homemaker’a dönüşme sürecinin üç aşaması olduğunu gözlemledim. Ve hepsinin tamamlanması yıllar sürebilir. Bir gecede olacak şey değil. Bence herkes; kadınla da erkek, kentli ya da taşralı bu yolu seçebilir. Tek bir yol yok zaten, herkesin kendi durumuna ve kaynaklarına göre farklı bir yol izlenebilir.

Peki şu üç aşamanın ne olduğunu söyleyebilir misiniz?
- İlki feragat etmek. Bu aşamada, tüketim toplumunun yarattığı mutluluğun yanıltıcı olduğunun giderek farkına varıyor, sorgulamaya başlıyorsunuz. Sonunda, tüm bu mal ve hizmet ihtiyaçlarını kendi kendinize karşılayabileceğinizi anlıyorsunuz. Tabii eğer çalışmıyor olsaydınız... İşin bu kısmı, en çok tereddüt yaşanan bölüm. Pek çok kişi kariyerini bir kenara bırakamıyor. Tatmini aslında nereden elde ettiğinizi çok iyi ayırt etmeniz gerekiyor bu noktada.
İkinci aşama geri kazanma. Kaybedilen ev işi becerilerinin yeniden kazanılması gerekiyor. Geleneksel anlamda bir geliriniz olmayacağından, bu çok önemli. Bu aşama yıllar sürebilir.
Üçüncü ve son aşama yeniden inşa etme. Yaratıcılık gerektiren bir iş. Daha sıkı sosyal bağlar kurmanız, yeni bir toplum yaratmak için dikkate değer katkılar sağlamanız gerekiyor. Bunun için kullanacağınız araçlar sanat, yazarlık, çiftçilik, zanaatkârlık, aktivizm, öğretmenlik olabilir.

İnsanın bu çağda tüm ihtiyaçlarını kendi kendine karşılaması çok zor bir iş. Beni ele alalım, büyük şehirde, apartman dairesinde yaşıyorum. Balkondaki saksılarda ot yetiştirmekten başka şansım yok. Ki bu haliyle hobiden öteye gidemez. Hâlâ markete gidip sebze-meyve almak zorundayım. Benim gibi çoğunluğa ne öneriyorsunuz?
- Hiçbir radikal homemaker, tüm ihtiyaçlarını kendi başına karşıladığını iddia edemez. Buna inanmıyoruz zaten. Sadece tüketim toplumuna daha az dayanmak için uğraşıyoruz. Bunun yerine başkalarıyla iyi ilişkiler kurmak, dayanışmak daha önemli. Hizmet ve mal değiş-tokuşları yapılabilir örneğin. Kitap için konuştuğum insanlar arasında, bu yaşam biçimini şehirde yürütenler de vardı. Belki sizin sadece bir balkonunuz olabilir ama bahçesi olan insanlarla tanışıp, onları ürün yetiştirmeye ikna edebilir veya bahçelerini bu amaçla kullanabilirsiniz. Ya da pazarlara gidip, direkt üreticiden alışveriş yapabilirsiniz. Çöpünüzü, dolayısıyla israfı azaltmayı becerebilirsiniz. Yeni giysiler almak yerine eskileri restore edebilirsiniz. Kırılan eşyaları onarmayı öğrenebilirsiniz.

Dünyanın geleceğinin sanayi öncesi yaşam tarzında olduğunu mu söylüyorsunuz?
- Hayır. Endüstri öncesi yaşam biçiminden öğrenilecek dersler var. Ama o tür yaşam tarzı pek çok sıkıntıyı da birlikte getiriyordu elbette. Ben diyorum ki, geçmişimizden ders almalıyız ama tekrar etmekten kaçınmalıyız.
Banu Tuna
Yazarın Tüm Yazıları