Türbanlı aile fotoğrafları

RAHMETLİ Adnan Kahveci’nin cenaze töreni hálá gözümün önünde.

Arkasından yazılan o duygulu yazılar da...

Bu milletin ona, Ankara’dan İstanbul’a kadar uzanan 450 kilometrelik bir cenaze kortej yaptığını hiç unutmadım.

Aradan bu kadar zaman geçtiği halde, Adnan Kahveci adını her duyuşumuzda, hepimiz o hissi yeniden yaşıyoruz.

Güzel bir insanı iyilikle hatırlamak.

Sanki ilahi bir ses hepimizi bu samimi siyasetçi karşısında saygı duruşuna davet ediyor.

Hepimiz bu davete seve seve icabet ediyoruz.

* * *

Dün Bülent Arınç’ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlarına sağlanan "kıyak emeklilik" hakkındaki sözlerini okurken, aklıma Adnan Kahveci geldi.

O soruyu kendi kendime bir defa daha sordum.

Bu ülkenin sessiz ve makul çoğunluğunu Adnan Kahveci’ye bağlayan bağ nedir?

Görünmez bir parmak içimdeki hatıra defterinin "Geri çağır" düğmesine bastı.

Birden hatırladım.

Adnan Kahveci, o aynı Meclis’in milletvekillerine sağladığı kıyak emekliliği hiç düşünmeden reddeden az sayıda üyesinden biriydi.

Bir trafik kazasında hayatını kaybedip aramızdan ayrıldığı güne kadar, o paranın kuruşuna dahi dokunmamıştı.

* * *

Geçen hafta TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç’a bir çağrı yaptım.

Kendisine sağlanan kıyak emeklilik hakkından yararlanmayacağını bugünden ilan edebileceğini söyledim.

Önümüzdeki yıl yürürlüğe girecek olan yasanın bu maddesinden yararlanmak, isteğe bağlı.

Yani Arınç, "Ben bu kıyak emeklilik hakkından yararlanmayacağım" derse kimse ona bu parayı zorla vermeyecek.

Adnan kahveci hiç düşünmeden bunu yapmıştı.

Ama bakın Arınç ne diyor:

"Cumhurbaşkanı yararlanıyorsa ben niye yararlanmayayım?"

Kahveci, bu parayı almak için ne kendine "emsal" aradı, ne de bir bahane.

Çok mu zengindi?

Çocuklarına şereften başka bir miras bırakamadığını hepimiz biliyoruz.

Arınç ise hem kendine emsal aradı, hem de bahane...

"Ben 23 Nisan’da demokrasi çıkışı yaptım, ondan dolayı üzerime geliyorlar."

Oysa en samimi demokrasi çıkışı, bu "tek kişilik imtiyaza" hayır diyebilmekti.

Ne yazık ki onu yapmadı, yapamadı...

* * *

Başbakan Erdoğan, üslubu giderek irtifa kaybeden kongre siyasetini türban, imam hatip gibi meseleler üzerine inşa ediyor.

Acaba bunda, AKP içinde yavaş yavaş ortaya çıkan bazı iğreti olayların üzerini türbanla örtme çabası mı var?

Kendisine hatırlatmak isterim.

İmtiyazlar, kıyaklar, eş dost kayırmaları artık türbanın altından taşmaya başlıyor.

İnsanlar yavaş yavaş şunu da görüyor.

Türban var, türban var.

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, "Sizlerin başındaki o pahalı türbanın parasıyla bir aile aylarca karnını doyurur" derken, ufukta doğmaya başlayan yeni bir türban sınıfının aile fotoğraflarına dikkati çekiyor.

Gün gelecek, türban, bir türbanlıyı ötekinden ayıran sembole dönüşecek.

"Ali Dibo" daha şimdiden siyasi lügatimizin nadide bir maddesi haline geldi.

* * *

Geçmişte başkalarının aile fotoğrafları üzerine siyaset yapanlar, sinirlenmeden, hayali düşmanlar yaratmadan, emsal ve bahane aramadan, bunlar üzerinde biraz kafa yormalıdır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çok zengin bir aile fotoğrafı albümü vardır.

Kimi iftihar vesilesi, kimi ise

yakılacak kitap...
Yazarın Tüm Yazıları