Paylaş
Bu bilgilere dikkat ederek hangi uygulamayı kullanmak isteyeceğinize karar verebilirsiniz. Bununla birlikte, bugünkü yazımda size bu konu gündeme gelmeden önce yazdığım yazılardan örnekler vererek bu konuya nasıl yaklaşmanız gerektiğine dair naçizane ipuçları sunmaya çalıştım.
20 Kasım 2020 tarihinde “Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Sosyal Medya Paylaşımları” başlıklı yazı yazmıştım. O gün “Çocuk Hakları” günüydü ve sosyal medya paylaşımlarını çocuklar üzerinden ele almıştım. O yazımdaki vurguda bulunduğum nokta kendi çocuklarımızın haklarını gözetmeden onlar hakkında yaptığımız paylaşımlarla onlara zarar verebileceğimiz yönündeydi. Ve yazımı “Paylaş butonuna basmadan önce bir kere daha düşünün!” diye bitirmiştim.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
2 Ekim 2020 tarihinde “Dijital vatandaş mahremiyetini ve kişisel haklarını nasıl korur?” başlıklı yazımda daha geniş bir açıdan kişisel haklar üzerine düşünce ve önerilerimi paylaşmıştım. O gün sizlere “kullandığınız uygulamaların nerede, ne zaman, ne kadar süre ile kullanıldığı gibi birçok veri bir araya geldiğinde sizin davranışlarınıza dair çıkarımlar yapma imkanı” tanıdığını söylemiştim ve örnekler vermiştim. Kısmi de olsa korunma yöntemlerinden birisini paylaşmıştım. Google ve YouTube’un açık rıza alınması gerekliliğini yok saymalarından dolayı 4 Eylül 2019 tarihinde 170 milyon dolarlık cezaya çarptırıldıklarını anlatmıştım. Araştırma tabanlı olarak ortaya çıkmış tamamen ücretsiz ortak bir çalışmanın ürünü olan AppCensus AppSearch (https://search.appcensus.io) sayfasını önermiştim. “Android tabanlı ücretsiz uygulamaların analiz edilip kişiye özel bilgilerin farklı uygulamalarla veya üçüncü kişilerle paylaşılma durumlarını” raporladıklarından bahsetmiştim. O günden bugüne veri tabanın 270 yeni uygulama daha eklenmiş.
Yazının tamamına bu adresten ulaşabilirsiniz.
18 Eylül 2020 tarihinde “Dijital okuryazarlık olarak dünyaya göre ne durumdayız?” başlıklı yazımda ise her vatandaşın bu konuda kendini geliştirmesine vurguda bulunmuştum.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu konuyu, bir eğitim problemi olarak ele alıp dijital okuryazarlığı yüksek bireyler yetiştirmemiz gerektiği sonucuna kolayca varabiliriz. Dijital dünyada var olmak istiyorsak bu dünyanın kurallarını, faydalarını ve tehlikeli taraflarını bilerek yaşamamız lazım. WhatsApp veya adı ne olursa olsun kullandığımız her programın kişisel verilerimizi nasıl kullandıklarını bilmek çok önemli. Mevcut uygulamalar arasından en uygun olanı seçmek için araştırma yapmak da çok önemli.
Carnegie Mellon Üniversitesi Bilgi Teknolojileri Bölümü’nden Prof. Dr. Alessandro Acquisti hakkımızda kişisel bilgi toplayan programların bizi bizden daha iyi tanıdığını söylemekte. Prof. Dr. Acquisti’ye göre “ekonominin yakıtı kişisel veriler.”
Judith Duportail, üyesi olduğu bir arkadaş bulma sitesinden kişisel verilerini ister. Uzun yazışmalardan sonra uygulamanın kendisi hakkında tuttuğu kişisel veriler gönderilir. Judith Duportail’e gönderilen kendine ait veriler tam 800 sayfadır. Connected belgeselinin ilk bölümü olan “Gözetim” Judith Duprtail’in bu hikayesini anlattığı gibi sosyal medyada nasıl gözetim altında olduğumuzu gözler önüne seren birçok örnekten de bahsetmekte. Farkındalık için izlenmesini önerdiğim belgesellerden birisi.
Unutmamız gereken çok daha önemli bir nokta var. Diğer yazılarımda da hep üzerinde durduğum nokta, sizin kendinize ait verilerin hangilerini bu ortamlarda kullanacağınıza karar verirken proaktif davranmanız. Sanal ortama koyduğunuz herhangi bir bilgi, ne kadar güvenli olduğunu düşündüğünüz ortama koysanız da bir gün birilerinin eline geçebilir. Lütfen bunu paranoyak olup bu ortamlardan uzak durun diye anlamayın. Ben sizlere sadece bir gün pişman olma ihtimaliniz olan hiçbir şeyi paylaşmamayı öneririm.
Soru: Hangi mesajlaşma uygulaması en güvenli?
Cevap: Hangi uygulama olursa olsun bilinçli kullanılan uygulama en güvenli olandır.
Paylaş