Sütun

UZMANI olmadığınız konularda izlenim yazmak kolay mı zor mu?

Bence daha kolay. Çünkü insan o zaman daha özgür oluyor. Cehaletin cesareti her zaman kötü bir şey değil.
Roma’yı gezerken bu havadayım. Özgür.
Üç gün Roma’da sanat ile iç içe, siyasetin kenarında yaşamaktan memnunum.
21’inci yüzyıl müzesi olarak ilan edilen Maxxi’nin açılışı için buradayım. Açılışta Kutluğ Ataman’ın sergisine de yer verilmesi ne kadar önemli.
Belki biraz da bu duygunun etkisiyle her şeyi çok güzel buluyorum. Kavimler beşiği Anadolu’ya İtalyan Rönesans’ının kubbesinden bakan sanatçının, iş makinelerinin vinçlerine takıp mavi gökyüzünün fonunda tepemizde dolaştırdığı Anadolu gençlerini “melekleştirmesi” nefes kesici.
Trajan sütunun sarmal yükselişinden esinlenerek yerleştirilen değişik boyutlardaki televizyon ekranlarından bakan mutsuz kadın, erkek, çocuk yüzlerinin, zafer sütununu yenilmişlerin anıtı haline çeviriyor. Daha doğrusu bize, açılış için Türkiye’den davetli olarak giden gruba sergiyi gezdiren kuratör öyle söylüyor.
Doğu Roma’nın mirasını sırtlayan İstanbul’dan, Roma’ya her gidişimde hissettiğim duygu aslında bir zafer ve yenilgi çelişkisinin yüzüme çarpışı değildir.
Hayatı zafer dengeleri üzerine oturtan Batı’ya karşı Doğu’nun, bütün somurtkanlığına, mutsuz profiline rağmen, yaşanmışlıkların zenginliğinde aradığı dengedir bendeki izlenim.
Sergide sanatçının altı işi daha var. Hepsinin önünde uzun zaman geçirdim.

BU açılışa destek veren İstanbul 2010 Ajansı temsilcilerinden başka bir yetkiliyi, bir hükümet temsilcisini açılışta göremesem de, yani Türkiye değerler haritasına sanat ve kültürü eklememiş olsa da, o cenah gürül gürül.
Türkiye’nin sanatçıları dünya rekabetine, kendi çabaları ile açılıyorlar.
Bir de arkalarında ülkelerinin desteği olsa.
İşte o zaman Türkiye gerçekten büyüyecek. O sıkça telaffuz etmekten hoşlandığımız “büyük” gerçek anlam ve derinlik kazanacak.
İtalyan Kültür Bakanı Sandro Bondi, Maxxi’nin açılışında, “Temelinde kültür olmayan politikalar sadece bir güç deneyimidir” dedi.
Kültürü kitabına almayan bir siyaset atmosferi, sanatçısını kendi haline terk etmekten gocunmaz.

İTALYA Büyükelçiliğimiz de üç aydan beri boş.
Büyükelçi, müsteşar ve birinci sekreter yok.
Avrupa’nın merkezlerinden birinin böyle sahipsiz bırakılmasının nedenini anlamak zor. Yoksa ilişkileri Berlusconi-Erdoğan dostluk kanallarından sürdürmek yeterli mi görülüyor? Bilemiyorum ama serginin açılışından bir gün önce, Roma Büyükelçiliğimizde verilen davete katılan bazı konuklara şarap bardaklarında viski ikram edildiğini görünce ben rahatsız oldum.
Bu bir ayrıntı gibi görülebilir ama temsilcilik görevlerinde, bu ayrıntılar esasın parçalarıdır.
Davetten ayrılırken de, çok eskiden beri gidiş gelişlerimden tanıdığım bir emektar servis görevlisinden başka kapıda kimse yoktu bizi uğurlayan.
Bab-ı Ali’nin, ilişkilerin önemi nedeniyle Avrupa’daki ilk sefaretlerinden biri olan Roma’daki minik saray, hiç bu kadar bitkin görünmemişti gözüme.
Kutluğu Ataman’ın Trajan sütununa gönderme yaparak hazırladığı “sütun” enstalasyonundan çok, bu Saray’da gördüm ben parlak ile soluk arasındaki çelişkiyi.
Hem de Avrupa Birliği ile ilgili iddiaların bu kadar parlak olduğu bir dönemin prizmasından bakarken.
Yazarın Tüm Yazıları