Paylaş
Kast edilen tetiği çekenler değil. Katillerin arkasındaki karanlık ilişkiler ağıydı.
Failler ortaya çıkmadıkça, gazeteciler hep hedefte olacak.
Cinayetlerle, ağır cezalar, şantaj ve tehditlerle, patronlara verilen utanç listeleriyle “susturulmaları vacib olanlar” algısı bu toplumda hiç kırılmayacak.
Gazeteciler bir sembol. Türkiye bir faili meçhuller galerisi.
Her cinayet bu toplumun demokratikleşme niyetine sıkılan bir kurşun. İşlerin şiddet diliyle görülmesi zihniyetini dünden bugüne, bugünden yarına taşıyan zihniyeti ebedileştiren lanetli bir ritüel.
Ondan kurtulabilmek için artık fazla zaman kalmadı.
Evet kalmadı çünkü bu toplum bu şiddet sarmalını daha fazla taşıyamıyor, çatlıyor, kırılıyor, bölünüyor, kopuyor.
Faili meçhul kurbanlarının aileleri, hepimizin isteklerini dillendiriyorlar.
Zaman geçirmeden bu mesele ciddiye alınmalı. Çalıştırabilen bütünmekanizmalar çalıştırılmalı. Sonuç alana kadar.
Çünkü eğer bugün hâlâ, gazeteciler yolsuzlukları yazdıkları için öldürülüyorlarsa bunda bu karanlık geçmişin hiç payı yok mu?
Hâlâ “yazmayın-duyurmayın-göstermeyin” uyarısıyla gerçeklerin üzerinin örtülebileceği sanılıyorsa, gazetecilerini kolaylıkla susturan bir toplumun alışkanlıklarının hiç mi payı yok bu çok masum gibi görünen fütursuz taleplerde?
* * *
SON günlerde basın üzerindeki baskıların arttığını söylediğimizde “abartıyorsunuz” deniyor. Lobicilik bunlar damgası yapıştırılıyor, ama ilk aklıma gelen birkaç örnek. Bunlar da mı bir şeylerin ters gittiğini göstermiyor?
Kürtçe Azadiya Welat Gazetesi’nin yayın müdürü Ozan Kılınç, 21 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Sesonline.net haber portalı Genel Yayın Yönetmeni Yalçın Ergündoğan, bir tarikatın içindeki muhalefetin oluşturduğu web sitesini haber yaptığı için 105 gün hapis cezasına çarptırıldı, Fırat Gerger Gazetesi sahibi Hacı Boğatekin de yaptığı haberler yüzünden hapis cezası ile karşı karşıya, Ergenekon iddianamesinde yer alan belgelerle ilgili haber yaptıkları için yüzlerce gazeteciye binlerce dava açıldı. Basın ve ifade özgürlüğü alanını hiçe sayan orantısız para ve hapis cezaları medyada oto sansürü, toplumda bananeciliği besliyor.
Avrupa Birliği Parlamentosu’nun Türkiye ile ilgili olarak kabul ettiği 2009 raporu hiç de altı yıldan beri AB ile müzakere içinde olan bir ülkenin profilini yansıtmıyor.
“Basın özgürlüğüne yönelik devam eden baskılardan endişe duyuluyor” deniyor. Özelikle de Ergenekon ile ilgili haberler üzerindeki baskılar işaret ediliyor. Ve “Bir medya grubuna görülmemiş para cezası uygulaması, web yasaklarının sürekli hale gelmesi” örnek olarak gösteriliyor. “Çoğulcu bir toplumda basın özgürlüğünün siyasi kültürün önemli bir işareti olduğuna” değinildikten sonra, medya, iş dünyası ve siyasetle sağlıklı olmayan ilişkileri ayıklayan yeni bir basın yasası getirilmesi öneriliyor.
* * *
FAİLİ meçhul gazeteci cinayetlerinin üzerine gidilmesi, sadece Türkiye’yi yıllardan beri kıskacına alan kirli örgütlenmelerin gün ışığına çıkartılmasında bir fırsat olmayacak. Medya-siyaset ilişkilerini ve basının kendisini de sorgulamasını sağlayacak.
Eğer bugün ordu-siyaset ilişkisi demokrasi ilkeleri ile örtüşen bir temele oturmamışsa, eğer bu ülkenin kurumları birbiriyle kavga eder hale gelmişse, medyanın kendine düşeni yapmaması daha doğrusu yapamamasının da etkisi büyük. İlk cinayetin peşini bırakmayan bir medya olsaydı, bırakmanın meslek ilkeleriyle bağdaşmayacağını bilen bir gazetecilik anlayışı olsaydı bugün bu kadar çok kaybımız olmayacaktı.
Basın özgürlüğü medyayı bozmaz. Toplumun huzurunu da bozmaz. Aksine kaliteyi arttırır.
Paylaş